Kimseden ateş istemediysen bir sigara molasında,
Kimsenin sigarasını yakmadıysan,
Yüreğine dokunmadıysan hiç kimsenin,
Falına bakmadıysan yalandan,
Âşık olmadıysan,
Şiir yazmadıysan,
Sarhoş olmadıysan içmeden,
Ayazda sobanın borusuna bir dokunup bin ah işitmediysen,
Yutkunmadıysan,
Ramazandan başka aç kalmadıysan,
Düşünde yüksek bir yerden düşmediysen,
Her düştüğünde kalkmadıysan,
Sırtından vurulmadıysan,
Boş beleş kurulmadıysan,
Kimseye sarılmadıysan sıkı sıkı,
Gönlünü açmadıysan kimseye sahiden,
Çırılçıplak kalmadıysan,
Darılmadıysan,
Coşup, coşup durulmadıysan,
Yorulmadıysan,
Yoğrulmadıysan,
Sana söyleyecek sözüm yok…
***MAVERA
Güldüğünde güneşi utandıran güzel,
Ey gölgesine kurban olduğum,
Işığıyla gönlümü kamaştıran,
Tanrının izi,
Sevdanın yüzü,
Bastığı toprağa kıyamadığım,
Ey kirpikleri gözlerime batan,
Ey hilal kaşları Türkistan,
Ey Semerkant’ın mavisi, Buhara’nın yemyeşili,
Ey türkülerin bazen en yanık, bazen en neşelisi,
Sessizliği coşkunun ta kendisi,
Ey güzeller güzeli,
En güzelinde en güzeli,
Yetmez anlatmaya seni sözler,
Varsa anlamı hayatın, bence sensin,
Sen belki cennet belki daha güzelsin…
KIRK
Kırkıncı yaşım,
Ahmet’in çağı,
Kırklar dağında,
Yiğit vuruldu,
Uçmağa vardı,
Kırka karıştı,
Kırk yetim kaldı,
Kahpe kurşunu,
Mihrabı deldi,
Kırklar meclisi,
Mührü Süleyman,
Sahipsiz kaldı…
Kirli savaşta,
Kuzgunlar leşte,
Mağaradakiler,
Kırkambar ya da,
Kırk hadis belle,
Kırkta bir zekât,
Artık hep mübah,
Fakir iftarı,
Kandır nefsini,
Her gün bir yosma,
Aldat kendini,
Bozkurt uyanır,
Hesap sorulur,
Burnundan gelir,
Haram lokmalar,
Şehit kanları,
Dul gözyaşları,
Çocuk feryadı,
O gün yakındır,
Ebed sizin mi?
Elbet bizimdir,
Elbet bizimdir. . .
***
AYYAŞ'IN SELAMI
Uyandığın yatak, sevdiğin çocuk,
Kılmadığın namaz, söylediğin söz,
Görmediğin düşler, türlü günahlar,
Ha çeyiz sandığı, ha soğuk tabut,
Kundaktaki pir ve asker bebek,
Musalla’da yalan, Mecelle kayıp. . .
Bejan’ın gözünde üç beş saklı sır,
İnatçı öksürük, kıskanç sigara,
Kuru ekmekten, daha kuru su,
Çay yerine katran, yalancı şeker,
İki pehlivan, birisi yiğit
Kibrit kutusundan sıcacık bir ev,
Kocaman yürekli, cüceden bir dev,
Mübarek Cuma, Kulağı Kutlu,
Şakalaşmalar, fikir makamı,
Boynu yaftalı, soytarı kral,
Başbuğumun sana da selamı var,
Kafam tilkilerin mebus meclisi,
Dilimde üşüyen kurt’un türküsü,
Kısrağın sütüyle iftar eyledim,
Abdest tazelerken imanım küstü,
Toparlan ahiretlik, gidelim burdan,
Dirhem istemem, dünyalık paydan,
Ayyaş selamını almayan şair,
Ya onun tövbesi kabul olursa?
Sen her şeyi biriktire dur,
Ya cehaleti, kurtuluşuysa?
BİR KÖFTENİN ANATOMİSİ
Dönüp Kıbleye’ye, Kıblem AVM’ye
Durdum divana, uydum
CONİ’ye
Hatırlar mısınız?
Kredi kartından önce,
insanların birbirinde kredisi vardı…
Olursa ödemek hesap kesim
ve görünce istememek son ödeme tarihli,
Önce bu krediler tükendi,
sonra olmayan paraya alıştık en sanalından…
Varsa da aldık yoksa da,
yoksul çocukluğumuza inat, sonradan görmeliğimize tüy diktik el birliğiyle,
Çoğumuzun doğup büyüdüğü
evler iki gözdü
Ama 4+1’ lere sığamadık, gönüllerimiz
küçüldü evlerimizin büyümesine paralel ve aynı
oranda.
Tüketim dinine iman ettik
toplu halde,
Tek kol aralığı hizaya
geldik, hatırdan gönülden tövbe edip, hesaba kitaba yöneldik;
Ev alınacak al, tatile
gidilecek git, ekonomik olunacak ol!
Konut Kredisi;
Zekâtı,
Kredi Kartı; Namazı,
AVM’ler Camisiydi bu yeni
inancın,
Hangi yaş aralıklarında
hangi tüketici davranışları göstereceğimize de bu din karar veriyordu aslında,
Ve biz hiç yanıltmıyorduk,
boşa çıkarmıyorduk beklentilerini aziz kapitalizmin
MIS, CRM, Capital Market,
Fosil Yakıtlar, Yenilenebilir Enerji, Yeni Nesil Ödeme Kaydedici Cihazlar…
Üfürükten, püsürükten
şeyler kafamızı bulandırırken zikir niyetine,
First level; “cepler dolu
kalpler boş”
Bla, bla, bla…
next level; “cepte boş kalpte
bomboş”
hoop “cambaza bak”
“the müslim you have
called cannot be reached at the moment, please try again later”
Sonunda köfteyi çaktık
çakmasına da,
Hem geç oldu biraz ve hem
de içli değildi köftesi sekülerizmin.
Allahümme ecirna minnennar
. . .
Can MUTLU
***
AYYAŞ
Hokkada kanım var mürekkep niyet,
Kayboldu divitim bulamıyorum.
Bu son meyhanenin
sarhoşuyum ben;
Hancı doldur hele
ayılamayayım,
Kazara, adamdan sayılamayayım.
Arşın burda, “Halep”
yangın içinde,
Savaşçılar sahte cennet
peşinde,
Veresiye defteri pavyona
düşmüş,
Müflis ayyaş üzüm suyu düşünde…
Esrarkeşleri de toplamış
polis,
Tokatlar peş peşe yüzümde
patlar,
Ben de içtim ama meşhur
değilim,
Ne işim var artistlerin
içinde . . .
Puslu ve heybetli
Perşembe’lerde,
Cesedimi “süslüman”lar
kemirdi,
Uçmağa mı vardı Bozkurt’un
soyu,
Köpek salyasında yiğit
boğuldu,
Hancı doldur hele, çabucak
doldur,
Nihayetinde ayyaş’ta
kuldur,
Zembilim dopdolu yüküm çok
ağır,
Topal hafızım ya,
kulağım sağır,
Boş kalmasın kadeh,
söyletme beni,
Söz verdiğimiz şişeler
bekler,
İçi boşalmış
kardeşlerinden,
“Neyimiz eksik te içmedin”
derler . . .
Daha ciğer satmam,
yevmiyem tamam,
Bu sarhoş kulunu affeyle
mevlam . . .
***
DEPRESYON
Çırpınsan ne yazar,
ey canlı balık,
Pişsen pişemezsin,
düşsen düşemezsin,
tek başınasın, bakma,
çevren kalabalık . . .
Konuşsan boş,
düşünsen boş,
sussan boş,
dolduracaksın çileyi
yok kabadayılık . . .
Hani oltaya gelmezdin,
toktun, kanaatkardın,
sadıktın, hani
imanın,
hani ya takvan be alık ?
Cesedin burada ya,
ruhun hangi kahpenin
koynunda
soluklanmakta acep,
beter ol beter seni
sobalık,
Koş, belki yetişirsin son
vagonuna,
mağfiret treninin,
ne duruyorsun,
koş, yetti bu
budalalık . . .
Hekim, ilaç, vakit kaybı,
ateşe atılmışa Lokman
neylesin,
o da kul değil mi
nihayetin de be babalık ?
Ders olsun bu sana,
zıplama, adam ol,
tenezzül etme bir
solucana,
vazgeç bitsin artık bu
hovardalık . . .
***
MEMDUH HOCAMA
Ben de, hakkıyla ” bende” olmak gerektiğini
Senin tezgâhın da öğrendim
Kul Memduh hocam,
Bir taraftan “sağlık için” tüttürdüğün “cuvara” na inat,
Aslında, dünyalık ne varsa, sadece dudak tiryakisi olmak
lazım geldiğini de senden öğrendim. . .
“Severken hesaplı, inanırken pazarlıklı okumuşların” ilmine
inat,
Ki “okumuş” kısmı hariç; ben de onlardanım. . .
Kapitalist tekkede acemi papazlık payeme inat, âlemlere
rahmet Ahmed’e aşkımı da sen körükledin Alllah’u âlem. . .
“Kir” akıtan Mevla “nur” da akıtır ya, sual olunmaz. . .
Bu günahkâr dudaklardan, hak namına ne dökülürse senin
gölgene dökülür. . .
İyi ki o tokadı attın bana,
Ellerinden öperim. . .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder