Yeni yetmeler ne bilir ki Hoca, “kalalanmak”
deyiminin anlamını? “Erine kalalanmak” “erinin ardından gitmek” sözleri yeni
nesile bir şey ifade eder mi? Olsa olsa geri kafalılığı, ilkelliği çağrıştırır
onlara bu deyimler. Üç adım arkandan gidiyorum ya şimdi görenler ne
düşünüyorlardır Allah bilir! Seni mi suçluyorlardır beni mi? Belki de senin
için “kaba, görgüsüz” diyorlardır.
Hanımın yanında gitmiyorsun ya! Hanımı yanında yürütmüyorsun ya! Halbuki
ben senin ardından gitmeyi seviyorum. Yol boyunca seni seyrediyorum. Sen beni
örtüyorsun hem böylece, beni setrediyorsun. Setr-i avret, şimdikilere göre
sadece namazın dışındaki şartlardan biri değil mi Hoca? Bütün bir hayata, bütün
bir ömre yayılması gereken bir alışkanlık, bir mendup davranış değil mi bu?
Rahmetli dedem öyle derdi; “kızım, avrat, mahrem demektir, örtülmesi gerekendir.
Avrat kısmısı herifinin arkasından yürür ki, namahreme karşı setredilsin. Yahut
koca karılar önden gider ki gençler perdelensin.”
…..
Ana caddenin kenarında iki kişi yürüyordu. Bir
erkek, bir kadın. Erkek önde acele adımlarla gidiyordu. Kadın arkada, ona ayak
uydurmaya çalışıyordu. Erkek arada bir terliğini çıkarıp terini siliyordu. Köşe
başlarında yetişebiliyor mu diye arkaya dönüp kadına bakıyordu.
Arkandan gittiğim zaman hep seni seyredebiliyorum.
Böylece ezkaza yabancı bakışlarla karşılaşmaktan korunuyorum. Karşıdan gelenler
de ilk seni gördüklerinden hem karşıdan gelen hem de ben namahreme bakmanın
kalbe vereceği zararlardan, zulümâttan korunmuş oluyoruz. Hem de ben yol
boyunca seni görüyorum önümde. Evlendik evleneli iyi bir koca oldun Hoca. Ben
hep sana kalalandım. Geniş omuzların bana hep güven verdi. Ömür boyunca
kuluncun beni namahrem bakışlardan korudu. Biliyorum, şimdi köşeye gelince
duraklayıp ardına bakacaksın. Bu bakışta ben, gözlerindeki ışığı, mutluluğu
göreceğim. Havalara uçacağım. Bazen de unutur gidersin. Yetişemem sana. Elim
ayağıma dolaşır. Celalleneceksin diye korkarım. Neyleyim Hoca, gayrı
ihtiyarladık. Eski çevikliğimiz kalmadı.
Adam yol boyunca selam verip selam alıyordu. Kadın
adamın ayaklarını izleyerek ona ayak uydurmaya çalışıyordu. Adam bir dükkana
girdiği zaman kadın kenarda durup bekliyordu. Adam dükkana girmeden önce bazen
geri dönüp kısa sorular soruyordu kadına. Kadın kısa cevaplar veriyordu. İkisi
arasındaki konuşmayı ancak ikisi anlayabilirdi. Yanlarından geçerken ne
konuştuklarını anlamak mümkün değildi. Bazen de kadın bir şeyler diyordu. Adam
“olur” diyordu. Yüzlerinde anlayış ve uyumun ahengi vardı. Ne çok sert
konuşuyorlardı, ne de çok yavaş. Sonra gene yürümeye devam ediyorlardı.
Göz açıp gördüm. Seni gördüm. Anam “Allah bir
yastıkta kocatsın kızım” dedi. “Allah erini başından eksiltmesin” diye dua
etti. Babam “hayırlı mübarek olsun kızım” dedi. “Kocanın sözünden, izinden
dışarı çıkma. İzin almadan dışarı çıkma.” Ben izinden dışarı çıkmayacağım da
sen maşallah dinçsin daha hoca, e benim ayaklarımın eski feri kalmadı.
Sonrasını biliyorsun. Sana “Efendi” dedim. “Hoca” dedim. Sen mahallenin Vezir
Hocası’ydın. Onun için ben de insan içinde sana “Hoca” diye hitap ederdim.
Anamızdan öyle gördük. Anam rahmetliğin babamı adıynan çağırdığını hiç
hatırlamıyorum. Ev içinde bazen “herif” derdi. Dışarıda ya “çocuklarımın
babası” demiştir, ya “kendi” demiştir ya da “efendi” demiştir. Bunun dışında
bazen gene ev içinde “Hasan Usta” dediğini hatırlarım. Amma “Hasan” diye
çağırdığını hiç duymadım rahmetlinin. Şimdikiler öyle mi Hoca? Evin içi şorda
dursun, çarşı pazarda kocalarını isimleriynen çağırıyorlar. Sanki herif değil
asker arkadaşı!...
Yolda bir çeşmenin yanından geçiyorlardı. Adam
kadına “susadın mı hatın?” dedi. Kadın, yorulmuştu. Adam, çeşmede asılı duran
tası aldı, çalkaladı. Doldurdu, kadına uzattı. Kadın, mahcup oldu. Tası alırken
eli titredi. Yüzü kızardı. Sonra adam da suyunu içti. Tekrar yola koyuldular.
Adam köşeye varınca durdu. Kadının yetişmesini
bekledi.
— Yoruldun mu hatun?
Şehrin
ana caddelerinden birinde bir adam ve bir kadın yürüyordu. Adam önde gidiyor;
kadın onu üç-beş adım geriden takip ediyordu. Adam terini siliyor, kadın adamın
ayaklarını takip ediyordu.
Hocam çok özel bir yazı yayınlamışsınız. Teşekkürler.. İsmail KILINÇ
YanıtlaSil