Şiir kokulu, türkü dokulu adamlar
dağların sessizliği ayak
uçlarında
kehribar renkli yollardan
geçerek
gelip durdular kentin
kapısında
-kent ki çınar yaprağının
damarlarına kazınmış iz
kent ki buğulu camların
ardında kalan giz
yitirilmiş coğrafyaların
kadim tanığı
saklı kalan isyanların son
sığınağıdır-
yürüyüşlerinden tanıdı
yeryüzü onları
toprağın gergefine
işledikleri adımlarından
''yürürüm
Irmaklar yürür ardım
sıra'' deyişlerinden
önce ırmağı ardından
yürüten yürüdü
ve yürüdü ardından ırmak
ırmak
altı ağrılı yaşamak
Şiir kokulu, hüzün dokulu
adamlar
zamana devşirilmiş
içlenmeler ellerinde
zifiri bir sessizlikle
haykırarak
varıp durdular kentin orta
yerinde
durup sustular
susup tebessüm
ettiler
omuz başlarında asılı
duran yaralı kırlangıç sürüsüne
gülüşlerinden tanıdı
kuşlar onları
acısı derinde gizli
sancılı gülüşlerinden
sonra yüreklerinden
akan
ve göğün gözlerine ağan
yakarışlarından
''Rabbim ne çok acı var''
deyip
kederlerini ve
hüzünlerini
yalnız Rablerine arz
edişlerinden
Şiir kokulu, isyan dokulu
adamlar
''Kayaları kelimeler
olan
gamdan kurulu dağların''
yüreğinden
öfke dolu naralar
attılar
kuşandılar bütün
mısraları
söylenecek ne varsa
söylediler zamana
gidişlerinden tanıdı gökyüzü
onları
kanatlanırcasına yepyeni
diyarlara
akarcasına delisi derin
yatağına
yeryüzünü yırta yırta
gidişlerinden
Şimdi,tanıyın sizde onları
ey insanlar!
çehrelerine kümelenmiş
hüzün bulutlarından
teslimiyetin acziyle
bükülen boyunlarından
ve secde duvağıyla
Rahman'a süsledikleri alınlarından
onlar,
hamuru türküden, hüzünden
ve isyandan yoğurulu adamlar
çağa meydan okuyan yedi
adamdılar
öfkesi de sevdası da
şiirden olan
Yedi Güzel
Adam'dılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder