Kuşlar tellere dizilmiş
perde perde
Ruhumu alıp götürüyorlar
bir yerlere
Gönül bahçem yalnız, öksüz
kalmış bir çocuk...
Kime tebessüm etsem
Bakıyorum, arkamdakiler
nerede?
Dertler, dert içinde
harman olmuş
Dalar düşlere rüyasız.
Kuşlar ağlar, ağlar
umutlar...
Umutsuz kalmış insanlar
yeryüzünde güneşi arar
Bir sestir deryaları bir
damla suyla taşıran:
Allah bir, tekdir,
gönüllerde çağlayan
Kuşlar bir neyzendir, nesin
sen der
Ney’sin sen âdemoğlu ve
çöller misali bir kum tanesi
Yüreğin ikiye ayrılmış
birinde çağırıyor ezan sesi
Vav gibi diz çökmüş,
bekliyorsun sonun sonsuzluğunu...
Sonsuzluk harf harf, hece
hece gönülden dökülmedikçe
Nesin sen âdemoğlu bir
damla âdemde
Yalnız gözler ağlamaz
yürekler ağlamadıkça
Bir sor bakalım cerrahlara
kalp var mı insanlarda?
Aradın onu; gökte, yerde,
taşta, yağmurda, gözyaşında, kalp denilen organda
Aklın almadı senin o nasıl
sığardı oralara
Yerini söylüyor halbuki
sana, şah damarının attığı noktada
Ağlama âdemoğlu, kuşlar
ağlamadıktan sonra
Göller derya olup, bu
ateşte yanmadıktan sonra
Ağlasan ne fayda, Nuh’un Gemisi’nde
toz olmadıktan sonra
Ney’sin sen, sesini üfle
dualarına
Belki bir rüzgâr çıkar,
götür seni uzak diyarlara
Ağlama taş toprak
ağlamadıktan sonra
Ağlasan ne fayda organa
kalp dedikten sonra
Ağlama âdemoğlu âdem
olmadıktan sonra.
13/11/2013 03:45
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder