Her devirde kahramanlar ve hainler
olagelmiştir. Ve bulundukları dönem itibariyle kahramanların da hainlerin de
savunucuları ve yolundan gidenleri her daim bulunmuştur. Lakin son devirde
simaların hakikatinin izhar edilmesi noktasında izler karmaşası had safhaya
ulaşmış ve hakiki manada kimin hain kimin kahraman olduğu tam olarak
belirlenememiştir. Bu belirsizliğe sebep olan birtakım etkenler vardır.
ARŞİV KAYNAKLARININ YOK EDİLMESİ
Osmanlı Devleti arşiv kaynaklarının
tutulması ve muhafazası noktasında, dönemiyle ve dönemine kadarki devletlerle
kıyas edilecek olursa, en başta gelen devlettir diyebiliriz. Payitahta en uzak
mesafedeki uç noktalarda yapılan ya da yapılacak olan herhangi bir değişikliğin
merkeze kısa sürede bildirilmesi hadisesini ifade etmek bu geleneğin ne kadar
kuvvetli olduğunu belgelemiş olur. Bir veçhesiyle bu gelenekten korkan ve
günümüzde kahraman olarak bilinen ama asılda ihanetin zirvesinde bulunan
birtakım zevat işe ilk olarak İslam Harflerinin kaldırılmasıyla başlamıştır.
Çünkü kahramanlık maskesi altındaki hain simaların açığa çıkmaması için
ihanetin vesikası niteliğindeki belgelerin okunmaması gerekmekteydi. İslam
Harflerinin yasaklanması, arşiv kaynaklarının atık kağıt fiyatına yabancı
devletlere satılması, önemli belgelerin rutubetli depolarda küflenmeye terk
edilmesi, rejimin yanlışlarını beyan edenlerin ya idamı yada sürgünü...
GEÇMİŞE SÖVMEK, KENDİNİ KUTSAMAK
Her gelen yönetim, istisnaları olmak
kaydıyla, neredeyse sürekli olarak geçmiş dönemlerdeki yapıya ve yönetime ağır
eleştirilerde bulunmuş ve uzunca bir müddet varlıklarını bu şekilde devam
ettirmişlerdir. Çünkü önceki yapının sözde yanlışlıklarını izhar etmek, mevcut
yapıyı korumak demektir. Lakin burada şaşılası bir durum vardır ki; gözleri
görmeyen, kulakları duymayan, idrak kanallarına iltihap bulaşmış insanların
anlayamayacağı bir durumdur. Neredeyse bütün dünyaya asırlarca adaletle
hükmetmiş bir geleneğin onlara göre üç yılda tefessüh etmesi hali. Meseleye
hakikat penceresinden bakacak olan vicdan ve insaf sahibi ehil kimseler hiçte
böyle bir hadisenin zuhur etmediğini anlayacaktır. Tabi eğer kalpleri
mühürlenmemişse.
RABITASIZ NESİLLER; ON BEŞ MİLYON
GENÇ
Devleti
meydana getiren Milletin geleceğe atacağı sağlam adımlar, ancak geçmişin
tecrübelerinden istifade edilebildiği ölçüde olacaktır. Ama maalesef genç olan
ve tecrübe yoksunu bu yapı kendi iktidarını koruyabilmek adına bu meseleyi
görmezden gelmiş, milletin ve devletin geleceğini tehlikeye atarak, geleceği
çürük temeller üzerine bina etmeye çalışmıştır. Milletin varlığı noktasında
kayıp bir dönem olarak ifade edilmesinde herhangi bir beis görülmeyen
Cumhuriyet devri; dil, kültür, düşünce, mimari, edebiyat, sanat, medeniyet...
alanlarında izi hiçbir zaman giderilemeyecek yaralar açmıştır. Milletin
geleceği olan genç nesillerin programlanmış beyinler gibi yönetilmeye
çalışılması ve makineleşmeye gösterilen sözde yoğun alakayla, nesillerin de
birer malzeme olarak görülmeye çalışılması; kadim medeniyetin mukaddes
nesillerini mazisiyle rabıtasız, ahlakın ve fikrin tefessüh ettiği, Kelime-i
Tevhid'siz nesiller haline getirmiştir. Garbın kokuşmuş ve tefessüh etmiş
ahlaksızlığını Türk-İslam Kültür ve Medeniyetine tercih etmişlerdir.
DÖNEMİN HELVADAN PUTU; LAİKLİK
İlahi iradenin yok sayılaraktan,
vahyin rehberliğinden mahrum olmayı kendileri için daha kabul edilebilir gören
güruh; laikliği neredeyse din haline getirmiş, İslam'ın sancaktarlığını yapan
Millet-i İslam'a bu helvadan putu dayatmışlardır. Mana veçhesi de olan hayat
yalnızca maddeden ibaret değildir. Hayatı yaşayan insanların ve insanlar
tarafından oluşturulan kurumların da elbette mana yönü olacaktır. İnsanların bu
yönünü görmek istemeyen bahtsızlar, önce kendilerini ve devamında ise
sürülerini zalim ve adaletsiz düzenin orta yerinde yapayalnız ve çırılçıplak
bırakmışlardır. Ve adeta kurda kuşa yem olmuşlardır.
Millet-i İslam'ın geçmişle
rabıtasının koparılması adına dayatılan sözde devrimler Milletin sinesinde yer
bulamamış ve ters tepmiştir. Bu Millet; asılan ve sürülen binlerce alimin
suçlularını, frenk libaslarını zorla giydiren düzenin zorbalarını, İslam
Harfleri yerine Latin harflerini getirenleri, Ezanı yıllarca asliyetinden
koparanları, Ecdadına hain diyenleri, Dinine kast edenleri hiçbir zaman
unutmayacak ve layık olduğu yere gömecektir. Maskelerin düşeceği günler belki
yarından da yakın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder