Evler
kül yığınları uzaktan
Güneş
vurunca moraran bir sahra
Bir
şehir sensiz de oluyor işte
Toprak
çekiyor suyunu saklıyor bahara.
Denizler
akıyor şimdi penceremden güneşe doğru
Bir
yağmur süslüyor göğü baştan sona
İkindiydi
vakit ve göç vardı
Kimsesiz
bir çoban gibi uzansam dağlara.
Dağlar
hep göğsüme göğsüme vuruyor
Ağaçlar
yontuyor bakışlarımı
Duvarda
yarım camlı babamın kırık resmi
Şimdi
beni eski bir oyuncağın hayali avutuyor
Karşıki
dağda olmasa
Yaslamasam
başımı o dağa
Duramazdım
buralarda.
Her
akşam dolunca bahçemize ezan
Babamın
‘akşam ezanında evde ol’ tembihleri gelir aklıma
Sonra
kırdığımız camlar,
Annemin
yaralarımdaki kumları temizlemesi bazen.
Ben,
tam da burada
Bitirip
sözümü geçip gitsem geceye
Alnımda
kalemin izleri durur.
Çocukluğumun
masum köylüleri,
Tarlalar
dolusu ırgat ve at arabaları.
Eskilerden
bir hatıra beni avutur.
Bir
rüya şimdi üstüme üstüme geliyor
Korkutuyor
beni kurduğum dünyalı cümleler
Düğüm
atıyorum acılarıma ve sesime
Hayat
son yumruğuyla yere seriyor.
Savaşlar
var geceler boyu
Kurşun
bir çocuğu vurur şimdi Suriye’de
Çocuk
ki çağa dimdik durur gözleriyle
Çocuk
ki uçurtma uçurtmalı bahçelerde.
Hançer
lazım şimdi, kızgın bir hançer
Dağlayıp
gecelerin en kara yerini kanatmalıyım!
16 Şubat 2014/Iğdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder