Sesini duyuyorum
Durulmayan kalbimin
körfezine akan ırmakların
Dudaklarımın şelalesinde örselenen
bir yığın alev
Ödünç alınmış
düşleri şakaklarımda çözüyor
Yüreğimde yol alan
kilitlenmiş bir çağdayım
Mavi sular ölümün sırlarıyla
öpüşüyor
Uzun susmaların anlattığı
cümlelerin dinginliğinde
Başka
aşkların ağlarına tutunmuş hayallerim
Kimsesizliğinin uğultusundan
çıkmak için
Buğulu zamanların
dillerine düşmüşüm
Gözleri çalınmış şehir
sessizce ağlıyor
Öç alınmış yıldızlar
savunmasız
Gerinmiş akşamın örtüsünü
kaldırıyor
Sen ve ben
Ebruli bir rengin gizemine
hapsolduk,
Erken uyanmış nehir
sularında durulandık
Şimdi bekliyoruz
Çapraz dilimlenmiş
duygularımızı
Yalnızlık tenimizin
kokusuna tutunmuş
Karşılamayı umuyoruz
sabahın renklerini
Sürgün mısraları kuşanmış
bir şiirin nakaratını duyan
Gün ışığının linç ettiği
gölgeler diriliyor
Hiç gidilmemiş bir şehrin
dillerine düşmüş şarkımız
Sesimize bir kıvılcım
tutuşmuş
şarkılarımız yanıyor
Mısraları kurşuna dizilmiş
bir şiirin
Gövdesine okyanus akıyor
Yan yana
yürümeyiz körebe öğreniriz
Su sarnıçlarına küskün
hayatın kaldırımlarında
Kefenlenir gökyüzüne
dizilmiş yıldızlarımız
Şehrin dudaklarını
ıslıklayan sır bekçileri
Bizi bekleyen kelebek
kanatlarına saklanmış
Saçlarımız bulutlara
dokunan sırların büyüsüyle kurulanır
Bölüşürüz usul usul
çoğalan kederimizi
Sırların yedeğinde tutulan
duyguları yüreğimize örteriz
Ortak dilimizi mavi sulara
daldırıp serinleriz
Özleriz daralan aşkın
tutkun sözlerini
Bu gün
Acıyan mürekkebi mektuplara
döküp
Ölümsüz zamanın dışına
atmışım
El değmemiş tutkularımı
anlıyor musun?
Bir varmış bir yokmuş
demeden ben gideceğim
Yokluğumun kederi
okyanusun mavi sırlarını sızlatacak
Biliyor musun?
Sen
Yüreğimin kıyılarına vuran
efsunlu bir yolcuydun
Sözlerin, güvertemden
savrulan sevda güvercini
Tapınaklara düşen ruhumdan
tutuşuyor gün ışığın
Her gün bir can yongası
sözün birikir
Ömrümün sakin sayfalarına
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder