Bu
tabir birçok can sıkıcı, iç gıcıklayıcı; memleketin ve Müslümanların
meseleleriyle yüz yüze geldiğim anlardan birinde; beynime bırakılan iki
kelimelik, on harflik, biraz da komik gelen bir tamlamadır değerli okur. Bu
alengirli giriş cümlesinin ardından seni neyin beklediğini bilmeyerek
muhtemelen kaçık olduğumu düşünüyorsun, olsun. Bu tamlamayı uzun yıllardan beri
duyarım fakat niye dalak şişer hiç bilemedim adam akıllı.
Tıbbiyeye
başladıktan sonra dalak neden şişer anladım; fakat onun adı ve patolojisi
farklı… Ben sana sabah kuşağında cümle hastalıkları ve tedavisini açıklayan
süper doktorlar gibi buradan ahkâm kesmeyeceğim dalak niye şişer; tedavisi
şöyledir efendim diye. Hele hele tereyağı konusunda asla ağzımı açmayacağım,
başka mevzuumuz kalmamış gibi. İnsanın insanca mevzuları yok olmaya başlamışsa,
artık ağızlara alınmıyorsa bir evde, mahallede, şehirde, ülkede delirmeye
müsait demektir ortam. Üstüne bir de modernizm eklenmişse işin içine, önce
dalak, sonra siz şişmeye başlarsınız. Müslüman mahallesinde salyangoz satmayı
bırakın toptan o mahalleyi istimlak edip gavura rezidans diksin diye yer
açarlarsa yahut artık sadece birbirine yakın gelir düzeyine sahip insanlar aynı
alanda otursunlar diye tokileştirirseniz, koskoca bir BİZ olan mahalleyi,
insanın canı sıkılır dalağı şişer sonra sevgili okur.
Kutsalı
ve kutsiyetin neye ait olduğunu bilmeden önüne gelene dağıtan kişinin
Müslümanın vakarını unutuşuna kızar, yine dalağınız şişer.
Gayrı
safi milli hâsılamızın her geçen gün yükselip ahlakın düştüğü, ne idiğü
belirsiz gençlerin yetiştiği ve Müslüman bilincinden ayrılıp, gâvur kafa
yapısını kendimize rehber edindiğimiz şu vakitlerde; ekonomiyi put haline
getirip, daha evvel şu kadardı, şimdi bu kadarcılığa endekslenmiş hayatı
görünce de dalağınız şişer.
Sanattan,
estetikten hiç bahsetmeyip, her yeri modern zamanların putları binalarla
doldurup sonra da muasır medeniyet denilen zırvalığa yelken açtığımız müjdesini
verenleri gördükçe de dalağın şişer sevgili okur.
Arkada
okkalı bir fon müziğiyle, hafif hüzünlü ses tonuyla menkıbeler anlatıp milleti
hüzne boğan mübarek gün ve ay hocaları; hatip ve oğlunu görünce de dalak şişiyor.
Sanat
ve sanata dair işler yaptığını ifade edip her türlü fuhşiyatı sergilemekten
utanmayanları görüncede dalak şişiyor sevgili okur.
Tasavvufu
ve Allah dostlarını istismar edip, kapitalist değirmene su taşıyıp ortalıkta
derviş kılığı ve edasıyla gezen yazar-şair(!) taifesini görünce de haliyle
dalak şişiyor.
İçinde
vatan-iman kelimesi geçen iki-üç tane kitap çıkarıp kendini garip dostu ilan
eden; ama kendini dinlemeye gelen misafirine tespih fırlatıp küfreden,
incelikten nasipsiz paçozlarda tansiyon yükseltiyor aziz okur.
Daha
evvel dava diye ortalığı yıkıp güce ve paraya ulaşınca –amaaaan canım, bu işler
böyle yürüyor-culara bu dalak şişmesin de ne yapsın.
Her
daim üstad Necip Fazıl’ın şiirleriyle gürleyip alanlarda, üstadın çilesi ve
hayatı olmuş gençliğe ve türkün bu topraklardaki gâvura çalımının en silinmez
imzası olan Ayasofya meselesinde hala gâvur sözü dinleyenleri görünce dalağın da
şişer kan da beynine sıçrar sevgili okur. Daha dalak şişirecek, kalp krizi
geçirtecek çok mesele var ama bu vücut buna dayanır mı bilmem. Bekleme de ve
duadayız şimdilik, şişik dalağımız patlayana dek. Bu ülkede niteliğin
nicelikten önemli olduğunu, demokrasi treninden halen inmeyip uyuyakalan ve
aksarayı da geçen kardeşlerimizin anlaması duasıyla… Vesselam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder