bir rüyada atlar etrafımı sarıyordu
cami önlerinde çoğul hegomonyalar
yelelerin ıhlamur kokusu
gözleri sevda çalıyordu
bütün yükünü ağıtların
sabahaca savuruyorlardı
toynaklarında geçmiş zaman izleri
seslerinde asırlık yankılar
sola dönünce yüz azdırıyorlardı
sağa dönünce iz
aşk kişniyordu haykırışları
her renktendiler
kırmızı sarı yeşil hatta
mor olanını hiç hayal etmemiştim ama
nalsızdılar
hiçbir ustaya uğramamıştı ayakları
ne hatırlarını soran vardı
ne tırnaklarını tımar eden
bir grup yularsız attılar.
sarmışlardı etrafımı
çömlekler havada
mazgallar manzara yanığı
mor bulutlardan çitlembikler
yağıyordu yelelerine
beyaz çitlembik
yeleleri ıhlamur kokuyordu
öyle hâmasî bir rüya değildi
kıtalar arası naralar yoktu
sakin, sade bir rüyaydı
heyecanlıydı ama atlar
nefes nefese mecnun rüyası soluyorlardı
bu öylesine bir rüya gibi görünüyordu
akşamı olmayan
sabaha doymayan bir rüya
sonra uyandım evet
her rüyadan uyandığım efkarla
ülkemde kara bulutlar
ülkemin ufukları kuşatma altında
Allah’tan atlar güzeldi
mor yeleli ukalaydı biraz ama
o da öyle güzeldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder