“Anne
Anne, hala seni hayal
ediyorum
Ablam
Abim
Her gece sizi düşünüyorum
Yoksunuz yoksunuz
yoksunuz
Sizi arıyorum, sizi
arıyorum
Nereye gidersem gideyim
sizi görüyorum
Anne...
Baba...
Neden yoksunuz?
Bosna sen benim
Annemsin...
Bosnam sana benim annem
diyeceğim.
Annem Bosna, kardeşim
Srebrenica...
Yalnız kalmayacağım
Bosna sen benim
Annemsin...
Annem Bosna, kardeşim
Srebrenica...
Yalnız kalmayacağım.”**
Bosna’da her şeyin dili var,
insanlarını biraz tanırsanız, biraz da Bosna tarihini bilirseniz size kendini
anlatır.
Güzel memleketimizden
ziyaretçileri görünce Srebrenitsa’da gurur duyduk. Aldık bağrımıza şanlı
bayrağımızı düştük yollara. Ben bir Türküm, vatanıma canım feda; Bosna’da benim
ikinci vatanım, onların acısı bizim de acımız. Allah kuvvet, sıhhat ve imkân
verirse bütün ümmet coğrafyasına ülkem adına hizmet etmek için gitmekten gurur
duyarım.
Cazin’den Srebrenitsa’ya doğru
yedi saatlik yolculuğumuzda geçtiğimiz şehirlerin çoğu Sırp şehirleriydi. Bu
yüzden durmadan hızla geçtik. Sırp şehir ve köylerinde soğuk kiliselere
rastladık.
Ve sonra Srebrenitsa yakınlarında
otobüs durdu, yürümeye başladık. Gri ve yağmurlu bir hava karşıladı bizi.
Gökyüzü ağlıyor ve toprak ana anlatıyordu olup biteni. Hava da acı ve kan
kokuyordu. Derin bir sessizlikle insanların dili lâl olmuştu.
Baktığımız her yandan acı
hatıralar akıyordu. Mesela yakındaki ormandan canına kıyılan insanların
çığlıkları geliyordu!
Öğle ezanıyla birlikte namaz
kılındı. Yeni bulunan otuz beş şehit cenazesinin de namazı kılındı ve
defnedildi. Hafızların yanık sesleriyle ciğerimize işleyen Kuran-ı Kerim sesi.
Boşnak büyüğü: “...affedeceğiz ama unutmayacağız; nefret de etmeyeceğiz çünkü
kalbimizde nefrete yer yok.” diyordu anılarını anlattıktan sonra. Yıllar
geçtiği halde hala şehit cenazeleri çıkıyordu. Gözyaşları içinde
defnedilişlerini gördük. Yüreğimizi yakıp kavuran Boşnak ağıt ve ilahilerini
derin bir hüzünle dinledik.
Anma töreninden ve cenazelerin
gömülmesinden sonra eski kanlı fabrikaya gittik. Oraya kapatılmış ve akla
hayale gelmeyen işkenceler görmüştü kardeşlerimiz. Burası acı ve kanlı bir müze
haline dönüştürülmüştü. Gördüklerimi tam olarak anlatmamın imkânı yok. Misal
bizim internette görmediğimiz savaş, işkence ve ölüm fotoğrafları var. En acısı
duvarlardaki kan izleri. Kanı donuyor insanın. İşkence odalarından hala kan ve
soğuk küf kokusu geliyor sanki. Delik deşik duvarlardan çığlıklar. Genç yaşlı
tecavüz ettikleri Boşnak kadınları için:” Dişleri yok, bıyıkları var, ... gibi
kokuyor Boşnak kızları...” gibi bir sürü alay. Bir menü hazırlamışlar, kesip
biçtikleri kardeşlerimizin vücutlarıyla. Bir sürü fotoğraf duvarlarda, acı
acı acı dolu. Açlıktan bir deri bir kemik kalmış Boşnak erkekleri.
Acı dolu savaş hikayeleri,
dayanmak zor ama bilmemiz gerek. Bilmeliyiz ki unutmamalıyız! Genç yaşlı demeden
felçli ninelere bile tecavüz etmişler. Ölen binlerce şehit hep erkek, kadınları
öldürmediler, soyunu kurutmak istiyorlardı “Türk” diyerek öldürdükleri
Boşnakların. Ölmek kurtuluştu Boşnaklar için. “Seni öldürerek bir iyilik
yapabilirim” diye alay ettiler. Genç bir gelin varmış, on sekiz yaşında,
kucağında bebeği, bu kaosta ağlıyormuş açlıktan, acımasız bir Sırp askeri
doyuracağını söyleyerek bebeği istemiş, genç annenin yüzü ışımış ve sevinmiş
gariban, bir parça insanlık kalmış sanmış o Sırp kafirinde, vermiş balasını,
kafir alıp bebeğin başını kesmiş “Şimdi doydu” diyerek! Şimdi bu anne aklını
yitirmiş bir kadın. Öldürmeye götürdükleri bir kardeşimize abdest alması için
izin vermişler, abdest alabildiğine sevinsin mi öleceğine üzülsün mü ama gönlü
mutmain Boşnak kardeşimiz abdestini almış. Kafir asker abdest aldığı uzuvlarını
keserek öldürmüş onu da!
Srebrenitsa’dan dönüyorum! Acıyla
hüzün içinde bir sessizliğe büründüm. Türkiye’de buradaki acı katliamı bilmeyen
yoktur. Yoldaşımız bir Boşnak kızı, çok sevdiğimiz kardeşimiz Asima’ydı. Ne
kadar acılansak da onun yürek yangınını anlamak mümkün olamazdı. Gün boyu
dinmedi gözyaşı ve hüzünlü sessizliği. Nasıl olduğunu ve hislerini
sorunca:”Utandım...” dedi acıyla. Bir sürü insan Srebrenitsa’daki anma törenine
gelmişti. Acıları büyüktü, sessizlikle hep ağladılar, başları genelde
önlerindeydi. Tanıdığımız Boşnakların bazıları dayanamayacaklarını düşündükleri
için oraya gitmediklerini söylüyorlardı. Bosna’yı ikinci vatanı olarak gören bu
fakirin onlara acizane tavsiyesi mutlaka Srebrenitsa’ya gitmeleri oldu. Elimde
olsa kendi okulumdaki öğrencilerimi mesela Çanakkale’ye götürür ve anlatırdım
şanlı ve acı dolu tarihimizi; buradaki öğrencilerimi de alır Srebrenitsa’ya
götürür ve çok yakın bir tarihte atalarının yaşadığı katliamı tüm gerçekliğiyle
gösterirdim.
Duvarda:” Kendini bulmak isteyen
buraya gelsin.” yazıyordu. Ben ne kadar anlatsam heybemdeki kelimeler yetmez.
Siz mutlaka ömür defterinize bir SREBRENİTSA yolculuğu ekleyin. Ama öyle turist
gibi değil. Tarihini bilerek ve acısını yüreğinizde hissederek.
*”Kanın ve Balın Ülkesi” Angelina
Jolie’nin çekerek savaşı ve Srebrenitsa katliamını anlattığı acı bir aşk
hikayesi olan filmi. Böylece Bosna’ya maddi ve manevi büyük yardımda
bulunmuş.
** Savaşı anlatan bir ağıt. Bunu
ilk dinlediğimde sözlerini anlamadığım halde acıyla dolmuştu yüreğim ve
ağlamıştım. Lütfen bu yazıyı, bu ağıtı dinleyerek okuyun ve acıyı yüreğinizde
hissedin.
***
VE YENİDEN BOSNA...
Her acımızdan imanımızı
tazelemeyi düstur edinmiş, “hiç” olduğunu bilmeye çalışan müslümanlarız. Hem
kendimizi bilmeye hem az cürmümüzle hizmet etmeye Cazin’e yeniden geldik.
Kahramanmaraş-İstanbul-Sarayova
hattındaki yolculuğumuz çok rahat geçti.
Sarayova’da Cazin Belediyesi’nin
aracı ve güzel, iyi yürekli, nazik Asimamız bizi bekliyordu. Türkçe ve Boşnakça
şarkılar dinleyerek, söyleyerek düştük yollara.
Geçen yıl yakın bir takvimde,
aynı rotada yine düşmüştük yollara. Gece ve hava şartları nedeniyle bu sefer
hızlıca katetmeye çalıştığımız yolları geçen sene Osman Amcamızla yol üstündeki
şehirleri gezerek yavaş yavaş gelmiştik.
Sarayova’yı uçak manevralar
alarak alçalırken yeşilin binbir tonuyla gördük yine. Gri, yağmurlu ve tertemiz
bir ilkbahar havası karşıladı bizi. Daha sonra gezeceğimiz Sarayova’yı uzaktan
selamlayarak Cazin’e doğru yola çıktık. Dağların arasından kıvrılan yollarda
serüvenimiz başladı. Ceylan çıkabilir tabelaları yüreğimizi heyacanla hoplattı.
Kurşun izleri olan evler ve binalar yüreğimizi yaktı. Muntazam güzellikteki
köyler, inanılmaz bahçeler, çiçekli pencereler ve balkonlar, her yandan akan
nehirler bize yine masalın veya muazzam bir tablonun içine düştüğümüzü
hissettiriyordu.
Sarayova’dan ayrıldıktan sonra
yaklaşık bir saat sonra Travnik şehri bizi karşılıyor. Vezirler şehri olan
burada Plava Voda (mavi su) adlı bir nehir var. Bu buz gibi, şahane nehirde
Fatih Sultan Mehmet atını sulamıştır. Geçen yaz Boşnak kahvesi içip nehir
boyunca yürümüştük. Bu sefer gece olması sebebiyle yemek molası verip geçtik.
Maksat yediğimizi içtiğimizi anlatmak değil dostlar bilir fakat Bosna’yı
herşeyiyle anlatmak olduğundan muradımız o konuya da gireceğiz. Travnik’te
Boşnakların vazgeçilmez yemeği, bizdeki kebaba karşılık gelen “cevapi” yedik.
Bu şehirde kadim, büyük, kapsamlı ve iyi bir eğitim veren medrese de mevcut.
Yol üzere bizi bekleyen diğer bir
şehir Jayce. Şehrin kelime anlamı küçük yumurta. Şehir kuşbakışı yumurtaya
benzediği için bu ismi almış. Fatih Sultan Mehmet’in şehrin anahtarını aldığı
yer. Bu şehirden büyük bir şelale ve Pliva nehri akıyor. Şehir yüksek bir
kalenin içinde. Şelale yüksekçe bir tepeye kurulan şehrin ortasından büyüleyici
güzelliği ile akıyor. Osmanlı Dönemi cami ve evler var. Merkezdeki eski bir
caminin tertemiz abdesthanesinde abdest alıp namaz kılmıştık geçen yıl. Sakin
bir şehir.
Bu şehirden çıkınca Plivska gölü
iki dağın arasından yol boyu uzanıp gidiyor bir süre. Yemyeşil şahane bir göl,
iki taraf yeşilin binbir tonuyla uzanan muazzam orman. Buradan sonra Sırp
bölgesi başlıyor. Bu civardaki şehir, kasaba ve köylerde Boşnaklar yaşamıyor
ayrıca iş vs de yapmıyor. Sırp bölgesi bitince Bihac ve sonra menzilimiz
Cazin.
Gözlerimiz yeşile doya doya
ceylanlar ülkesi Bosna’da yolcuğumuz devam ediyor. Bihac şehrinden itibaren
gittiğimiz Cazin şehriyle beş altı şehri içine alan Krajine bölgesine
giriyoruz. Sırp bölgesinden sonra bu bölge başlıyor. Tekrar Boşnak bölgesi
yani. Cazin’e az kaldı.
Gece 02.00 sularında bol yağmurlu
bir şekilde Cazin’e ulaştık. Bizi ilk gece güzel bir ormanın içine yapılmış
“Stovrela” isimli bir otelde misafir ettiler. Güzel bir istirahatten sonra
ormanda hayranlıkla yürüyüş yaptık. Şehrin en güzel tepesine kurulmuş medreseye
geçtik: Dzemaladin Causevic.
Medrese güzel bir tepede, tüm
Cazin’i bir kartpostal güzelliğiyle görüyor. Sakin, huzurlu bir yer olan
Cazinle ilgili anlatacağımız çok şey var. Bir ay bu medresede kalıp Türkçe
kursu vereceğiz inşallah. Medreseye geldiğimizde bizi geçen yılki öğrenci ve
tanıdıklarımız bekliyordu. Hasretle, muhabbetle sarıldık ve mutluluk gözyaşları
döktük. Öyle güzel insanlar ve bizi öyle rahat ettirdiler ki biz ruhumuza şifa
bulmaya, kardeşlerimizle kucaklaşmaya, hizmet etmeye yine gelmiştik.
Cazin Belediyesinin şehir halkı
için düzenlemiş olduğu Türkçe kursunun öğretmenleri olarak medresede ders
vereceğiz. Pazartesi kursa kaydolan öğrencilerle toplantı yapıp hemen kursa
başlayacağız. Tanığımız öğrenciler bize rehberlik ve yoldaşlık yapıyor. Allah
bizi utandırmasın ve faydalı kılsın inşallah. Heyecanlıyız ve mutluyuz
elhamdülillah. Bütün dostlara selam ve muhabbetle.
Çocukluğum ve gençliğim
büyüklerimden Bosna’yı dinlemekle geçmişti. Bana anlatılanlardan daha güzel ve
anlamlı bir Bosna karşıladı geçen yıl beni. Evlad-ı Fatihandık ve ayrı
düşmüştük. Türlü çilelerle tarihimiz örülmüştü; dedelerimiz canı pahasına bu
vatanı bırakmıştı bizlere. İşte Bilge, bu topraklara kardeşlerini kucaklamaya;
Türkçe öğretmeye gitmişti.
Bize düşen, Türkiye sınırlarının
içerisine sıkışıp kalmamak; akraba, millettaş, ümmettaş olduğumuz Bosna-Hersek,
Suriye, Filistin, Afrika ülkeleri, Asya’da Türkî Cumhuriyetler olmak üzere
bütün kardeşlerimizle; maddi-manevi herşeyi paylaşmak; kucaklaşmak; elimizden
geldiğince yaralarına merhem olmak ve hâlleşmek... Ben bugün Bosna’ya
gidebiliyorum, imkanım olsa hepsine koşmak isterim.
Mirasçısı olmaktan gurur
duyduğumuz; Asr-ı Saadet’ten gelmiş en büyük İslam İmparatorluğu Osmanlı’ya her
müslüman devletin katkısı olmuştur. Fakat en büyük katkıyı sağlayan, Hristiyan
dünyaya sınır olması nedeniyle çok bedel veren Bosna’ya çok şey borçluyuz.
Bosna-Hersek, Avrupa’nın
kalbinde, beş yüz milyon Hristiyan dünyanın ortasında, iki milyon Müslüman
kardeşimizin yaşadığı evlad-ı Fatihân diyarı masal ülke Bosna...
Boşnaklara bakıp kendimizi her
gün sığaya çektik, yeniden çekeceğiz. Alçak gönüllü, iyi kalpli, nazik, cömert,
ilgili, gerçek ve samimi Müslümanlar. Bunca acıya, yaraya rağmen keyifli ve
sürekli tebessüm içreler. Dert anlatmak, şikâyet etmek ayıp onlarda. Sizi
sevdilerse, mutlu etmek görevleri; ağzınızdan çıkan her söz onlar için emir.
Masal gibi ev ve bahçeleri, çiçekli pencereleri, ceylanlı ormanlarıyla,
Allah’ın lütfu muhteşem doğası ile tertemiz, düzenli ve mis Bosna, ender şehir Cazin.
“Kardeş Dili” Türkçeyi öğrenmeye
iştiyakla gelmişlerdi. Dil öğrenmeyen yetişkinler de vardı, onlar da
kucakladılar dostlukla ve kardeşlikle bizi. Anladık ki duyguların lisanı
yokmuş. Kalbî bir çok duyguyla bizi nerdeyse her gün mutluluktan
ağlattılar.
Cazin, Türkçe öğretmeye
gittiğimiz şehir, Bosna’nın kuzey, Hırvatistan sınırında, cennet gibi huzurlu,
küçük bir şehir. Müslüman nüfus ağırlıkta olduğu için de evimizde gibi
hissettik kendimizi.
Cazin’in yolları huzurdan,
nezaketten cömertlikten, kardeşlikten ve çiçekli güzel evlerden...
Vesile olan, bizi
yüreklendiren, yolumuza ve gönlümüze ışık tutan Osman Nalbant Amcamızın hakkını
ödeyemeyiz. Şehrimizin kültür ve medeniyet elçisi Osman Amcamız, yıllardır
kurduğu Boşnak-Türk kardeşliği köprüsünden bizim de geçmemize vesile oldu
hamdolsun. Cazin Belediye Başkanı Nermin Bey ve milletvekili Mirsad Bey’e bizi
şehirlerinde misafir ettikleri için minnettarız.
“Kardeş Dili”ni öğrenip, “Sizi
çok sevdik, yine gelin, bizi sakın unutmayın” diyen Boşnak gençlere “İnsan
kardeşini unutur mu” diyen Bilge Hoca ve Sibel Hoca; vefalı, iyi yürekli, nazik
gençlerin iştiyaklı davetlerine bahtiyarlıkla icabet etmek için yeniden Cazin’e
gidiyor. Geçen yaz iki ay, Osman amcanın gelenekselleştirdiği Türkçe kursunu
vermeye gitmiştik. Bu yaz yeniden gidiyoruz.
Bosna’nın coğrafyası, insanları,
günümüzü, tarihi ile ilgili söylecek çok şey var. Geçen yılki anılarımızı da
ekleyerek günlük şeklinde anlatmaya çalışacağız inşallah.
Yollar bir film şeridi gibi
geçiyor gözümün önünden. “Razbolje ve Sultan Sulejman” dinleyerek yeniden
düştük yollara. Haybeye bir ömür yaşamak için benim vaktim az ve
kıymetli. Dünyaya sadece çalışıp
para kazanma; ev-araba alıp yıllarca borç ödemeye ve sadece
baba-anne-kardeş-evlat olma misyonuyla gelmedik! Gerçek bir Müslüman bunları da
hakkıyla yapar. Bunca acı ve yara varken Müslüman tembellik yapamaz! Siz de
vaktinizi bereketli kılın ve bir yerden başlayın.
Hakkınızı helal edin, dua edin;
Allah utandırmasın, yolumuzu açık etsin inşallah.
BEKLEME KORİDORU / Bilge Doğan
-Rüzgar susunca
Koşuyor koşuyor koşuyorum. Tüm
umutlar heybemde alabildiğine koşuyorum. Şehrimin yüksek duvarları arasında,
soluk soluğa koşup ışığı takip ediyorum. Bir güzellik vardı bu gece, sebebini
bilmediğim ama ruhuma hafiflik hissi veren.
Bir ışık evet, melek desem değil,
kadın desem değil, erkek desem değil, cin mi peri mi bilemediğim bir ışık
önümden akıp gidiyor. Duvarların arasında bir görünüp bir kayboluyor.
Bilmediğim bir dilde ışıklı bir yazı bırakıyor önünden geçtiği duvarlarda.
Şaşkın ve hayran yazıları seyre dalıyor ama okuyup anlam veremiyorum. Sonra bir
daha koşuyorum peri kabul ettiğim ışığın arkasından.
Duvarlar arasında sihirli ve
masalımsı bir koşturma devam ediyor. Peri-suret ışık, davetkâr bir şekilde bir
görünüp bir kayboluyor. Yazılar yazıyor duvarlara. Bu yazılara hayranlıkla
bakıyor ama okuyamıyor ve yeniden koşuyorum.
Vakit geceydi. Rüzgar susmuş,
çiçekler uyumuş, ay bu gece doğmamıştı. Zaman ileriye değil çocukluğuma
akıyordu. Neye sancılı anlam veremediğim
bu gece tuhaf bir geceydi. Bütün tabiat sanki nefesini tutmuş, benim
peri-suret bu ışığın yazdığı yazıları sökmemi bekliyordu. Işığın arkasından
koşuyordum. Her seferinde aynı heyecanla coşuyor, ışıklı yazıyı okuyamayınca
tekrar koşuyordum.
Kan ter içinde uyandım. Aynı
rüyayı kaç gündür görüyordum ama anlam veremiyordum. Rüyamdaki yüksek duvarlı
yere gidiyor, bakınıyor, yazıları arıyor, ıssız bir sıcaktan başka birşey
bulamıyordum. Hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Sonra ertesi gece yine aynı
rüyayı görüyordum.
Bekleyiş sancısının bir tezahürüydü
bu rüyalar aslında. Bir umut dokunuşuydu. Ah peri-suret hadi bana:"Herşey
geçecek, güzel günler yakında..." diye bir masal anlat lütfen. Günün
kabusları bu rüyalarla bir an diniyor ve umut ferahlığına bırakıyordu kendini.
Bu rüyaları güzele yormakla ertesi gün mutlu oluyordum mesela.
Bekleyiş sancısı diyordum.
Mutluluğu bekleyiş, sevgiliyi bekleyiş, evliliği bekleyiş, parayı bekleyiş, iyi
bir ev almayı bekleyiş, evlat sahibi olmayı bekleyiş gibi maddi manevi bütün
bekleyişler hep iyiye dairdi. Felek bizimle aynı fikirde değildi. Bu yüzden
beklemek eylemi bir sancıya dönüyor ve bütün ömrümüzce sürüp gidiyordu.
Gece oluyor yine. Rüzgar susunca
peri-suretin peşinden geceye süzüldüğüm rüyam tekrar başlıyordu. Hiç bilmediğim
anlamadığım bir yazıyı anlama çabasıyla, ışıktan bir suretin peşinden sabaha
kadar koşuyordum. Bu sefer ışığın arkasından bir kuşa dönüşüp gökyüzünde
kaybolup gidiyordum.
***
LEYLADAN SERZENİŞLER-3
- Kahraman'ın gidişine
Tüm dualarımızı edelim, doya doya
ağlayalım
Anlatmak bile yasak bize
mağduriyetlerimizi
Leyla diye yüreği okşanan
kadınlar, artık metruk birer kalıntılar
Koru onları Sen koru, aslında
yapayalnızdır onlar...
Kızdıklarında dalgalar coşardı
tüm haşmetiyle,
Ancak nefret etmeyi bilmezlerdi,
öğretilmemişti bu duygu onlara,
Denizin köpüğü gibi dalgalar
durulunca sönüp giderdi kızgınlıkları,
Geriye tüm duygularından arınmış
saf kadın kalırdı.
Onca aşağılanmışlıklara rağmen
sabırla susan Rıza'nın adıydı kadın
Aynı zamanda en girift yalanların
mimarı
Mekanları ve zamanları değiştirip
güzelleştirme gücüyle beraber
Usta bir oyuncudur kötülük
filmlerinin sahnelerinde
Bir parça mutlu olsalar, tüm
evreni yeşillendirmeye yeterdi güçleri,
Doğuştan mağduriyetleri yetmezdi
aklamaya kalpleri,
Allah vergisiydi, ellerinin
değdiği yerde can bulurdu oysa herşey,
Dillerde kabul edilen kıymetleri
gönüllere inemedi.
Tırnağına zeval gelse
dayanamayacakları evlatları olmasa arkada,
Dağları deler, dünyayı dize
getirir bir güçleri vardı oysa,
Durması gerektiği yer demek ki burasıydı
yazgıda,
Bitmeyen gönül acısını görse de
idrak edemiyordu dünya.
Susarak haykırıyor, çaresizce
içten içe ağlıyor,
Doğruların toptan yanlışa
evrildiği günlerde yaşamaktan yoruluyor,
Diktiği fidanların yeşermesine
umut bağlıyor,
Güzel günlerin geleceği müjdesi
onu oyalıyordu,
Öyle bir gidiyor ki kahraman,
dünyalar başına yıkılıyordu.
Onu bekliyordu günlerce, ama o
bilmiyor, hissetmiyordu
Zamanın farklı bir boyutunda gibi
yakın ama uzak sesini duymuyordu
Kadın geceyi libas gibi örtüp
üstüne mateme duruyordu
Sevildikçe güzelleşir her kadın
solar yoksa bir gül gibi-katil kim-
Güzel rüyalar göremeyeceğini
bildiği gecelere dalıp
Gün ışığının bir daha aynı
doğamayacağı günlere uyanıp duruyordu
Dilinde Hicaz makamı bir nağme,
dünya dönüyor dönüyor dönüyordu
***
ZİNDAN
"Hayat devam ediyor"
Adım Farah, beni içtenlikle
dinleyecek bir dosta ihtiyacım var.
Yaşamıma bakıp bir göz
gezdirdiğimde, heybemde acı tatlı bir sürü hatıranın biriktiğini görüyorum.
Bitmek tükenmez şikayetlerimizin ne kadar yersiz olduğundan dem vurmak isterim.
Bazı mutsuz günlerimi, en mutlu günlerime değişmem misal.
Yaşadığım bütün acıları yeni bir
başlangıcın, yeni bir doğumun sancıları kabul edip sabırla bekledim hep; yalan,
vefasızlık, riyakarlık tiksindiğim hasletler oldu. Ama güzel insanlar
vesilesiyle hep kaç kez tükenmenin eşiğinden geri dönme lüksüne de sahip oldum.
Hep valizimi toplayıp gidebilme
özgürlüğünü hayal etmekle geçti ömrüm. Ama bu fırsat elime geçse de
sorumluluklarımdan kaçarak asla mutlu olamayacağımdan, gitmeyeceğimden eminim.
Yine de "gitme" hayali hep beni rahatlatan bir hayal olmuştur, belki de
gidip de göremediğimden hiçbir zaman.
Nelerden nelerden bahsetmek
istiyor insan kalemi böyle eline alınca. Büyüklerimizden kimi "Dünya
Hâli" diyor, kimi "Ömürlük Yara". İşte biraz dert, biraz
mutluluk ekmeğimize katık yapıp eritiyoruz zamanı sabır süzgecinde. Mutluyum
hem de çok mutlu, kuluyum işte yeter diye teselli edip güç buluyorum her
düştüğümde.
Kalemi elime almak mı dedim az
önce. Ağız alışkanlığı. Kalemi elime alamam. Ben söylüyorum dostum yazıyor. Ben
yazamam çünkü bedenim zindanım oldu, geçirdiğim kazadan sonra kıpırdayamıyor,
kaskatı yatıyorum, konuşmamı bile güç anlıyorlar.
Mutluyum, çünkü yalnız ve çaresiz
günlerde Allah'ı düşünecek daha çok vaktim oldu. Zindanım haline gelen şu beden
bana gereksiz bir yığınmış gibi geldi ilk günlerde. Sonra duruma yavaş yavaş
alıştım. Donuklaştım, kafamın içi boşaldı, sanki bütün bildiklerimi unuttum,
isyanın kıyısında dolaştım dolaştım. İçinde bulunduğum durumun aslında
çaresizlik değil benim kabul etmem gereken aslî durumum olduğunu anladığımda
sorgulamayı ve belki de isyanı bıraktım.
Yatağa mahkûm olmadan önce de
bedenim zindandı aslında bana. Şu an sadece bunu tefekkür edecek boş vaktim
var. Evet, ayakta koşturuyorken, günü kurtarırken de bedenim bir zindandı,
sadece daha süslü, bakımlı ve şımartılan bir zindan. Aslımı bulmama bir
vasıtaydı sadece. Ruhuma dönüp bakmayı ihmal ettiğim günlerde de bu beden benim
zindanımdı. Hepsi geçecek, özgür olacağım günler yakındır.
Mutluyum çok mutlu hem de. Macera
dolu ve güzel insanlar arasında şahane bir çocukluk geçirdim misal. Anne babamı
kaybetmedim. Bir yetimhanede geçmedi misal çocukluğum. Tecavüze uğramadım bir
yetimhanede onlarca kez çok şükür. Toplanıp organ mafyasına satılan sokak
çocukları arasında da olmadım.
Mutluyum, çünkü sevdiklerim
yanımda. Kaybolup gitsem de arada fırtınalarda az ama öz insanlar vardı yanı
başımda. Gönlümü açıp sevdiğim onca insan oldu, ben de çok sevildim, ihanet
edenler denizde damla gibi kaldığından unutup geçtim onların üzerinden. Acılar
hemen geçip gitmese de sağlam yoldaşlarım oldu, mutluyum çok mutlu.
Bedenimi bana zindan yapan o
kaza, acı haberi alıp yola fırlayışım, bu kadarına dayanamam dediğim o an, işte
bu kaza ve bu yatağa mahkûm oluş, kaldıramayacağım hayattan O'nun beni çekip
almasıydı aslında. Bitti dediğim an yeniden başlamak oldu size şu an durağan
gelebilecek olan bu durumum.
Çok mutluyum, bana hiçbir şeyin
kendinden büyük olmadığını hatırlattı hayatımın her aşamasında. Çok sevdim
dediğim kahramanların zaaflarını bir bir gördüm. Kırıldım, yenildiğimi ve
aldatıldığımı düşündüm önce, sonra anladım ki burası dünya yeriydi ve kimse
kahraman olamazdı, herkesin zaafları vardı.
Mutluyum. Aslında kızmayı
beceremeyen yufka yürekli bir insan olmama rağmen, iyiliği ve nazikliği
anlamayan insanlara gerektiğinde haddini bildirecek sivri dilim vardı.
Hikayelerim oldu, iyi kötü
çirkin, hepsinden sonra sıkıntılarımı alacak bir şifa kaynağı yolladı bana, bu
yüzden de mutluyum.
Bu halimden rahatsız oldum bazen
veya rahatsız olanlar olmuştur. Polyanna demişlerdir biraz iyi niyetliler,
biraz daha kötü niyetliler ise enayi. Ne yapayım tabiatım böyle, en öfkeli
halim beş dakikaya geçiyor, mutluyum, mutlu olacağım çok şey var.
Sevgili dostum, hayli yazdırdım,
yordum seni de…
Yatağımdayım, gözlerimden başka
kımıldayacak hiçbir organım yok, tüm vücut felçli haldeyim, hastane kokusu ve
yalnızlık yoldaşım, uzaklara uzaklara bakmaktan başka yapacak hiçbir işim
kalmamış gibi. Zindanım olan bu bedenden kurtulup aslıma kavuşmak için
yalvarıyorum sadece. Henüz günler geçmemiş, ben bu hâle düşmemişken, içinde
bulunduğumda kıymetini bilemediğim, güzel günlerimi hayal ediyorum.
Çocukluğumla yetişkinliğim arasında gidip geliyorum, gidip geliyorum, gidip
geliyorum. Hayatımın bir ilk bölümü olan güzel çocukluğum, bir de son bölümü
olan sisli ve yarı karanlık yetişkinliğim arasında gidip geliyorum. Son bölümün
aydınlığa kavuşması için, ilk bölümde kaybettiğim anahtarı arıyorum, gidip
geliyorum.
Anlatacak çok şey var… (Devam
edecek)
***
GÖLGE MECLİSİ
"Dünya dedikleri bir gölgeliktir"
Mahkeme huzurunda, sıralandı tüm
"gölge" dostlar. "Gölge" kelimesi kapıların kapandığı
hüzünlü ve kalbi kırık bir kelimeydi.
"Gölgesinde kalmak", "Gölge etmek" gibi kendileri ile
ilgili konu oldukları durumlara içerleyen dostlar tüm insanlığı dava etmeye karar
verdiler. Hakim, "gölge"lerden kendilerini tanıtmalarını istedi.
Sırayla söz almaya başladı müştekiler ve başladı sonu hiç gelemeyecek olan
sorgu divanı:
-Bir zalimin gölgesiyim. Zalim
padişah halkını zulmüyle bıktırırken, yanı başında esefle onu izlerim, dünyanın
ona kalmayacağı günlere insanların nasıl da hasret olduğunu düşünürüm.
-Ben şişman, tıknaz bir adamın
gölgesiyim. Sekiz öğün yemek yer patlarcasına ve erkenden uyur, uyur uyur da
ben de rahat bir nefes alırım.
-Ben bir dilencinin gölgesiyim,
tüm sevdiklerini kaybeden bir dilencinin... Dilenmekten muradı günlük bir
ekmeğini almak içindir. Gelen geçenlerden uzun uzun konuşacak vaktimiz oluyor
beklerken. Güzel sohbet ediyoruz.
-Ben bir yöneticinin gölgesiyim.
Çok telaşlıdır, bir kenarda unutmuştur beni, farkında değildir varlığımın.
-Ben bir çocuğun gölgesiyim. Denk
gelir de beni far kederse, tavşan, kurt falan yapar da neşelenir duvara
yansıyan halimden...
-Bir kadının gölgesiyim ben,
yalnız sokaklarda dolanıp efkar dağıtırken konuşur en çok benimle. Yerime
geçmek ister çoğu zaman, yalınlığıma imrenir.
-Ben bir aşçının gölgesiyim. Tüm
gün mutfakta birlikteyiz. Koşturur çabalar efendisini memnun etmek için, hiç
farkında değildir gölgesinin...
-Aşığın gölgesiyim ben. Gönlünün
içine sakladığı sevgilisine dertlenir özlemle de, kimse onu anlamadığından bana
anlatıp durur.
-Bedbaht bir şairin gölgesiyim
ben, ayaklarının ucunda sürüklemekten usanmıştır beni yıllardır.
-Ulu bir çınarın gölgesiyim ben,
kimler dinlendi kimler bilseniz serinliğimde lakin dönüp bir gün yüzüme şükran
bildirmediler.
-Ben hasta ve acuze bedenini
gölgesine saklayan düşük bir kadının gölgesiyim, yıllardır kucaktan kucağa
dolanırım acıyla.
-Bir teyzenin gölgesiyim, kadim
aynasına bakıp geçmişe dalışına hayranım.
-Ben sırma saçları, gökler
denizler gibi gözleri olan bir güzelin gölgesiyim. Güzele erişemeyenler, ben
gölgesinde teselli bulur, delikanlılara teselli olurum.
-Kör kurşuna giden bir sarhoşun
gölgesiydim ben. Vurulduğu duvarın önünde, al kanının döküldüğü yerde hapsoldum
kaldım.
-Yüzünün gölgesi eşinin güzel
yüzünde kaybolan bahtiyar bir adamın gölgesiyim.
Uzayıp giden bu tuhaf mahkemeyi
anlamaya çalışıyor hakim. Gölgeler söz almaya devam ediyor. Gölgeler kendi
adlarının geçtiği menfi yargılara itiraz ediyorlardı. Peki bu mümkün müydü?
Zaman yürüyüp gitmişti ve adları üzerinde bir kara bulut vardı. Dünyada
kurtulacak ne çok şey vardı...
***
LEYLA'DAN SERZENİŞLER-II
-Şairin erken ölüşüne
Bir masalın içinden bin kez dünya
gerçeğine düşmüştü Leyla,
Ekonomi, savaş, stres derken ömrü
geçip çürümüştü dünyalıklarla,
Ya sabır çektikçe bela denizinde
yüzmüştü,
Şeytan giyip eskitmişti tüm
libaslarını,
Diz çöktürmüştü, yüreğini
yormuştu dünya sevgili Leyla'nın,
Hasta mı olmuştu acep Leyla,
üzgün gölgeler görüyordu her yanda,
Taşın gölgesinde, bulutun
dalgasında,
Avuçları gökyüzüne açık öylece
kalakalmıştı...
Unutmak ve dingin denizinde huzur
bulmak istiyordu,
Gözleri nemli, yüreği yaralı,
içli bir ney gibi inleyip mahzun duruyordu,
Bile isteye aldatılmıştı, dünya
vurmuştu sillesini,
Gaiplerden bir ses: “Unut
onu..." diyordu,
Gönlünü alacak ve yüzünü
güldürecek bir neşe yeniden hoş eder miydi onu,
"Ben seni çok sevdim"
deyip, bunu anlatamamanın sancısıyla kıvranıyordu,
Anlatamasa da hüzünlü sessizliği
dünyayı ağlatıyordu Leyla'nın...
Leyla gündüzlerden kaçıp
gecelerce rüyalara sığındı,
Eyledi gönlünü gönül alan
hayallerle,
Geceye gülümsedi, şükretti geçici
de olsa rüyalarına,
Aldı, verdi, bahtiyar oldu, her
şeyi gönlünce yaptı rüyalarda,
Sonra sabahlara uyandı da gördü
gerçeği,
İşte Leyla, bir masalın içinden
böyle dönüp dönüp yine düştü...
Şair bir anlamlı hikaye yazma
sancısıyla gözünü Leyla'ya dikmiş;
Yüreği ağzında bir güzel kadın
Leyla'yı seyreylemekte,
Olanca güzelliği lakin hüznüyle
işte Leyla gelmekte,
Şair, Leyla'yı bir güzel masal
sanmıştı da yazmaya kalkmıştı,
Oysa Leyla o masalın içinden bin
kez düşmüştü,
Âh Leyla!
Mecnun "mecnunluk"tan
çıkmıştı,
Dünya belini bükmüştü Leyla'nın,
Bildiklerine dayanamıyor
bilmedikleri içini kanatıyordu,
Yaralı yüreğini neresinden tamir
etse başka tarafından yara alıyordu,
Lâl olmuş dilleri, arafta kalmış
gönlüyle tevekkül gemisine biniyordu,
Amma velakin olmuyordu gönlü
mutmain...
Her şey değişmiş, değişmişti tüm
dünyayla Leyla da...
Arabası, evi, kat kat elbiseleri
olmuş amma ruhunun yıldızı sönmüştü,
Güzelliğine aldığı iltifatlar
Bağdat'a yol olmuş, lakin bir nefes sıhhati kalmamıştı yüreğinde,
Her taraf karaydı kaderi gibi,
"Gitmek" isteğine
kapalıydı yollar,
Yakıp yıkan rüzgarlar
savurmaktaydı Leyla'yı,
Güneş hangi yönden batmıştı da
doğmak bilmiyordu,
Zulmet hangi vakit geçecekti,
Beli bükülmüş, gönlü çökmüş,
arafta buldu bugün Leyla kendini,
Şaire dönüp baktı,
Şaire yazacak bir şey kalmamıştı,
Leyla'nın gönlü yaş'lanmıştı...
Bir araf hâli ki yakıp yıkmakta
kâinatı,
Bir araf hâli ki kül etmekte
sâfiyeti,
Bir araf hâli ki âfakî bırakmakta
her şeyi,
Bir araf hâli ki tüm bilinenleri
yalan çıkarmakta,
Bir araf hâli ki Leyla'nın
gönlüne kara çalmakta,
Bir araf hâli ki Mecnun'u türlü
oyunlarla helak kılmakta,
Araf araf araf...
Şair şaşkın,
Şair suskun,
Şair küskün,
İşte şimdi anlıyoruz:
Şairin gidişine,
Şairin erken ölüşüne,
Şimdi gıptayla bakıyoruz...
***
LEYLA'DAN SERZENİŞLER
Tanıdık bir ses, muhabbet dolu
gönüller arasında
Bin yıllık aşinalık yorgun,
hüzünlü dimağlarında
Su misali akan kalabalık
yalnızlıklarda,
İki ruh, kavline sadık, birbirine
âşina ezelden
Dursa zaman,
dinse hüzün,
sussa dünya,
Bir lahza daha dinlese kadın
adamı,
Adam anlatsa…
bilinen ve bilinmeyeni
tüm masalsılığıyla
Muhabbet, doyulmaz bir lezzet,
tütün kokan visal anında
Kadın serzenişlerde bulunur
adama:
"Senden ne istiyorum?
Bir eş mi istiyorum?
Gönlümü eyleyecek bir oynaş mı
istiyorum?
Bir dost mu istiyorum?
Hepsine hayır!
Leyla-meşrebim ben, başına bela olurum...
Sevgisi ve ilgisi bana ömür boyu
yetecek dostlarım var ama aşkımı taşıyacak bir insan yok, onu arıyorum...
Gönlümü meftun eyleyen aşkımı
verecek ve aşkını alacak bir yâr istiyorum...
Narına yanacağım Yusuf'umu
arıyorum.
Aşkına büryan olacağım Kerem'imi
bekliyorum.
Kavline sadık kalacağım
Mecnun'umu istiyorum."
Adam, muhabbetin ağırlığıyla hoş
hem de korkmakta
Kadın, o an dili lâl olmuş adama
şaşmakta
Gönülleri böylesi şad olmuşken
ölmenin vakti diye düşünmekte her ikisi de...
***
ALLAH BİZİ BIRAKMAZ
Bir kız çocuğu görüyorum markette. Orada
çalışan işçilerden bir kız, peşimde dolanıp bana yardımcı olmaya çalışıyor.
Dertli olduğunu ima ediyor yüzü her yanından. Çekiyorum kenara. Anlatmaya
başlıyor. Babası üvey, bir çocuğu var yaraladığı karısından. Annesi temizliğe
gidiyor. Üvey baba her gün anneyi dövüyor. Annenin kafası gidip geliyor. Hem
adam, hem kadın kaçmış yakın zamanda. Kalan üvey kardeşi saklıyor çalıştığı
marketin bodrum katında. Numarasını alıyorum, bir çare bulur muyum kıvranıyorum.
"Adın ne" diyorum. "Ahiret, abla" diyor. Donup kalıyorum,
doğunca ölmüş zaten yavrucak. "Allah bizi bırakmaz" diyorum, dünya
başıma yıkılıyor gibi oluyor… Etrafımı görmekte zorlanarak hızla uzaklaşıyorum.
Bir odadayız, bir şair var, bir
matematikçi, bir de gülen adam. Matematikçi, arada göz ucuyla bize bakıp
mütemadiyen soru çözüyor. Gülen adam, şairle benim konuşmalarıma arada yorum
yapıp, gülüyor. Ben sorular soruyorum, şair anlatıyor, Mevlâna’dan, Necip
Fazıl'dan, İsmet Özel'den; Rilke'den, Valery'den, Goethe'den konuşuyoruz.
Şairin çok beğendiğim bir şiirini açıyorum, Mevlâna’nın bir şiirine benzeyip
benzemediğini soruyorum. "Bilmem, benzetemedim pek" deyip pencereye
doğru uzaklaşıyor. Uzaklara bakıp susuyor. Yaralı ama yüreği hâlâ atan şiir
ellerimde kalıyor. Tekrar okuyorum. İçe doğru bin bir acıyla içim eziliyor.
Şiirin yaşanmışlığı belimi büküyor. Pencereden baktığı uzaklarda ne görmüş ve
ne bulmuşsa şair bir daha konuşmuyor, ona ne hatırlatmışsa şiir susarak onu
yaşıyor. "Allah bizi bırakmaz" diyorum, yüreğime sarılıp ben de
uzaklaşıyorum.
Bir odadayız, bir kadın var,
sıcak bir misafir odasında, kemik karışımı İran porseleninden şahane
fincanlarda kahvelerimizi içiyoruz. Benim içim lav denizi. Kadın anlatıyor.
Kocası bir ara evi terk etmiş, cinleri olan bir kadın varmış, ona baktırmış,
aldatacak gibi olmuş kocası kendini, fettan bir kadın aklını karıştırmış, ama
aldatmamış, dönmüş eve, içi tam doğrulmamış kocasına, fettan kadın büyü
yaptırmış ama... O anlatıyor benim içim kan ağlıyor. Herkesin iğneden ipliğe
her şeyi, acısı da dahil ne kadar kıymetli, bozuk plak gibi aynı yerde takılan
ve dönen insanlık. Feryat ediyorum ama kimse duymuyor. Anlatıyor. Detaylar.
Detaylar. Ben bir lav denizinde yanıyorum. "Üzülme, geçer, Allah bizi bırakmaz
diyorum." Kafamda kapkaranlık bulutlar, yüreğim ağırlaşmış bir şekilde
müsade isteyip gidiyorum.
Bir asansördeyiz, kalabalık bir
hastane asansörü. Bir aile; baba, anne, bir erkek ve bir kız çocuğu. Babayla
erkek çocuk aynı şalvarı giymiş, çocuk on yaşlarında. Soran gözlerle erkek
çocuğuna bakan yanındaki adama anlatıyor baba:"...hısım, bu bizim oğlan
kan kanseri olduydu, Kayseri tıpa git gel, üç yıl tedavi gördük, şimdi iyi
şükür, Allah'a emanet. Bizim enişte kaza geçirmiş, onu görmeye geldik şimdi..."
Çocuğa bakıyorum, parlayan kafasında kuş tüyü gibi azıcık saçı, mahcup ve
yorgun gözlerinin üzerinde hafif bir kaşı var. Kendinden bahsedilmesinden
dolayı ellerini kollarını nereye koyacağını, nereye bakacağını bilemiyor.
Şalvarı ne yakışmış. Bakışlarımla sarıp sarmalıyorum, içimdeki merhamet
denizinden muhabbet akıyor yavruya. O da bir kez masumane bir bakış atıyor
bana: "Allah bizi bırakmaz, iyi olacaksın" diyorum ve geldiğimiz
katta asansörden inip uzaklaşıyorum.
Bir sokak, balkonlarından huzur fışkıran
munis bir sokak. Adres soracak dükkân bakınıyorum. Küçücük bir dükkân çarpıyor
gözüme, tabelasında "Bisiklet Hastanesi" yazan bir bisiklet
tamircisi. Yaklaşıyorum: "Amca, Karanfil Sokağı arıyorum, mahalle
ASM'sinin bulunduğu sokakmış..." derken bir çocuk yaklaşıyor yanımıza
ağlamaklı. Tam tarif edecekken tamirci amca bana sokağı, çocuğa bakmasını
işaret ediyorum tüm vücut dilimle. Beş altı yaşlarında topaç gibi bir çocuk,
elinde zar zor sürükleyerek getirdiği bisikleti. "Buyur evladım" diyor
tamirci. Çocuğun şikâyeti üzere evirip çeviriyor eski kırmızı bisikleti,
çocuğun gözlerinde umut ışıltıları uçuşuyor. "Evladım, bu zincir artık
adam olmaz, tümden değişmesi lazım, ayrıca..." Çocuk cebinden birkaç
bozukluk çıkarıyor: “Bu kadar param var amca" diyor. Yetmez anlamında
başını sallayan tamirci: “Babana deyiver hele, üzülme sen, onunla gel"
diye kırmadan yollamaya çalışıyor çocuğu. "Babam yok, hapiste" diyor
çocuk başı önünde, bütün mahalle sessizleşiyor birden, kuşlar susuyor, balkonlar
içeri kaçıyor, tamirci mahcup oluyor, benim yüreğim yanıyor. Çocuk alıp bozuk
bisikleti, yavaş yavaş sürüyerek başı önünde uzaklaşmaya başlıyor. Bana dönüyor
tamirci, kaldığı yerden adresi tarif etmeye, bir elimle onu durdurup, bir
elimle avucuna biraz para sıkıştırıyorum: “Yetiş amca şu garibanın ardından,
sana zahmet gönlünü et. Babası yoksa da yanında, Allah onu bırakmaz ya..."
diyerek gönlüm buruk uzaklaşıyorum oradan.
Bir park, bir bank, iki aşık
yürek. Kız ve erkek, Âdem ve Havva suretinde. Kız; sürekli ağlamakta,
babasından yediği dayaklardan iflahı kesilmiş, fabrika soğuklarında çalışmaktan
beli bükülmüş, bir de evlilik tutturmuş şimdilerde babası olacak gavat, hayat
zor. Erkek; gözleri sevdiğinin göz yaşlarını sildiği mendilde takılı kalmış,
yüreği buruk, çareler çaresiz kalmış, sevdiği kızı babası zorla bir zengine
peşkeş kılmış... Kız: “Bir beni dövse, anam, bacım hepsini sıradan geçiriyor
ben hayır dedikçe" diye hâli pür melalini inleyip ağlayarak tekrar
etmekte. Erkek, sigara üstüne sigara yakmakta, dili lâl olup yüreği taş
kesmekte. Ne dese olmuyor, diyecek sözü yok, elde yok, avuçta yok, yok üstüne
yok. Ne dese ki sevdiğine. Erkeğin gözleri mendile takılı, konuşacak tek kelam
dahi kalmamış, ölmekten gayrı gidecek yol kalmamış. Hiçbir şey diyemiyor, yutkunup
zar zor, sigarayı atıyor, son kez sarılıyor kıza, sımsıkı, gizli ve sözsüz bir
veda. Anlıyor kız, tütün kokulu bir visalin ardından, son kez gördüğünü
anlayarak erkeği, gidilmeyecek yola doğru gidiyor. Karanlık oluyor gökyüzü
birden, yağmurlar boşanıyor, bir uğultu kulaklarımda çoğalıyor, her şey sisler
içinde kalıyor.
"Allah sizi
bırakmaz..." diye dua ederken bu aşıklara, yere düşen mendili hatıra alıp,
hızla uzaklaşıyorum parktan...
Her yanımızdan acı ve düş
kırıklığı akıyor. Bakıyorum kendime ve herkese, "Allah bizi bırakmaz"
diyorum. Yağmurların içinde yürüyerek kayboluyorum.
***
BİZ BÖYLE GÖRMEDİK
Bir cızırtı geliyor mutfaktan...
Isınan yağa dökülen yumurtanın cızırtısı. Mis bir kahvaltı kokusu yayılıyor
ortalığa. Huzurun bir kokusu olsa, hafta sonu ailecek yapılacak olan
kahvaltının eve yayılan kokusu olurdu mutlaka...
Huzurun kokusunu çok duydum o
vakit diyebilirim. Ama şu an durum farklı. Hayat farklı bir cephede devam
ediyor, ama benim cephemde değil.
Bir cızırtı geliyor evet
mutfaktan, yağa dökülen yumurtanın cızırtısı, fakat kokuyu alamıyorum ben
artık. Birşey olmuş, tuhaf birşey, mutsuzluk ve umutsuzluk gibi değil.
Mutsuzluk ve umutsuzluk geçer . Kalmaz ya. Her doğan gün bin umut atlısı
getirir şükür. Efkar gam dağılır gün doğunca. Bu doğan gün ben de bir gariplik
var, varım ama yok gibiyim hayatta.
Dünya gitmekte ama ben gölgesinde
değilim artık. Ölüm molası vermiş arafta kalmışım. Ne ölmüşüm ne kalmışım. El
alem öldüğümü sanmış ama yanlarındayım aslında. Yanlarındayım ama dahil
olamıyorum onlara.
Kimsenin göremediği ölümümün
elinden tutup, şehrimin en kadim camisine götürüp tuhaf bir cenaze namazı
kılıyorum zannıyla namaz kılıyorum. Kimse bilmiyor. Araftayım.
Yarım kalmışlıklarımla arafta
kalmışım.
Anlatacak herşey yarım kalmış.
Kalın duvarlar arasında tüm
söyleyeceklerim yarım kalmış. Acele ve hızlı dünyada kalıp yaşamayı ve
sevebilmeyi hep denedim, ellerim hep boşlukta yarım kaldı.
Âh ben âh ben mavi mavi bakardım
tüm kainata çoçukken... Şimdi sustuklarım karanlık bir deniz hep içime hep
içime akar... Bir düşünüyorum da:
Şimdi:
Avare hallerimin yüreğine
dokunabilen, hikayesi içime işleyen kitaplarda bulmaktayım teselliyi. Âh.
Yalnızlık:
Bazı vakitler ruha şifa...
Hayat:
Gözlerini kapatıp uyuma numarası
yapma, talip olduğum sende değil, zahirde görünür değil...
İnsanlar:
Biraz sessiz olsa, kafamda dönen
kalabalık ses sussa, kendimi dinlesem ve iyileşsem.
Umut:
Belki de arafta kalmak yeni
başlangıçların kapısıydı... Bekliyorum. Umut atına binip son bir gayret
şahlanıyorum maveraya. Çünkü bize mutsuz olmak yakışmaz. Biz böyle görmedik...
***
BEHÇET'İN GÖZLERİ
Behçet'in gözleri...
Behçet, savaştan muzdarip muhacir
bir çocuk şehrimizde. Gün görecek çağlarında, kırmızı ışıkta dilenmek zorunda.
Açıyorum camı, tanışıyoruz:
"Adın ne yavrum?" İçten ve samimi, tebessüm ederek "Behçet"
diyor. "Ya arkadaşınınki" diyorum yanındaki mahcup kıza bakarak.
"Ayşegül" diyor. Kısa ama bir o kadar anlamlı tanışmamız bu kadar.
Horlanmaktan ve yoksulluktan
küçük yaşta büyümüş Behçet'in gülümseyen yüzü, hafızamda bir acı yumağı olup
dalgalanıyor. Nasıl gülümsemesin? Her gören arabasının camını kapatıp, yokmuş
gibi davranıyor ona. Şefkat ve muhabbete susamış, savaş yorgunu sekiz
yaşlarında bir çocuk Behçet, sadece çocuk lakin erkenden yaşlanmış...
İhtiyar bir çocuk Behçet.
Kinayeli anlamda ihtiyar hem de. Onca yük omuzunda, evet ihtiyar. Bilmem acaba
hangi bombanın etkisiyle yüzü altmış yaşlarında bir dede gibi buruş buruş, yani
ihtiyar. Küçücük yüzü, bir dedeninki gibi ihtiyar. Ama o küçücük yüzde, acıyla
bîtap gözler, küçücük bir muhabbet emaresiyle ışıl ışıl parlıyor. Hüzün ve acı
bir çocuğun gözlerine hiç yakışmıyor.
Evladım gözümün önüne geliyor,
bilmediği topraklarda, avucunu çaresizce insanlara açmış dilenirken. Kanım
iliklerimden çekiliyor, gönlüme bir hançer saplanıyor. Nasıl görmezden geliriz
bu yavruları...
Ey "Dertli Dolap"
söyle, böyle emreylemiş ya Rab, tevekkül ve teslimiyet içindeyiz. Peki
ümmetimize yapılan bu kanlı savaşlara sessiz kalışımızın hesabını nasıl
vereceğiz, nerede duruyoruz, biz elimizi taşın altına ne kadar koyabiliyoruz,
yılan gelip bize dokunmadıkça dilimiz lâl olup, görmezden mi geleceğiz İslam
âleminin çetin imtihanını?
"Kırmızı Gül" söyle
gözünü seveyim, bu balalara ninni söyleyen anaları yok, nice olur halleri.
Gitmiş gelmez babaları, kardaşları kalmış geride kanlar içinde, nasıl dayansın
çocuk gönülleri. Yaralarına merhem ol bu
yavruların ey kırmızı gül. Bu gariplerin yarasına merhem olacak bizler,
vicdanımızın sesine kulak vermezsek nasıl dayanacak bu sabiler.
Canım "Sarı Çiçek", sor
bu çocuklara, anaları babalı nerededir? Onların yüce yaradandan başka sığınacak
dalları kalmamıştır. Sor canım sarıçiçek, evlat, kardeş var mıdır bu çocuklara?
Onlara evlat, kardeş; gönüllerini ve topraklarını onlara rahat eyleyecek
bizleriz. Sor güzel sarıçiçek bu çocuklara, onlara ölüm var mıdır? Ölümsüz yer
yoktur, ölüm her insana haktır, bu yavruların cennet bahçelerinde koştuğunu hayal
ederek az da olsa gönlüm mutmain oluyor...
Ey gönül çalan güzel
"Ahçik", söyle bu çocukların gönlü sevdaya düşemeyecek mi en güzel
çağlarında. Yaban ellerden dönmelerini bekleyen gözü yaşlı sevdalıları
olmayacak mı? Başlarını sevda uğrana belaya sokmayacaklar mı? Leylalar için çöllere düşüp, Şirin için
dağları delemeyecekler mi? Boyu uzun, beli ince, evlerinin önü yonca yârlar
için yollara düşmeyecekler mi? Savaş acısıyla bükülmüş belleri, sevda ateşiyle
yanmayacak mı hiç, sevgili Ahçik?
Ey gönlümüzün ve her şeyin sahibi
Allah'ım. Yaban Yemen ellerine giden dedelerimiz gidip nasıl gelemedilerse,
Suriyeli muhacir çocukların da anaları, babaları, kardaşları, yakınları
gelmeyecek. "Dağa göre kar, güle göre diken, güce göre yük, imâna göre
imtihan" veren Rabbim, bu kardeşlerimizin işini kolayla. Ümmetimize de bu
insanlara arka çıkacak iman gücü ver. Vicdanlarımızın sesi nasıl
susabilir?
Savaş çocuklarının yüzleri, benim
için şükür ifadesi, vicdanımın hüzünle ağlayan sesi.
***
MİMAR ALİ BEY'İN NAMAZI
Hikâye
Sabah, iş vakti… Ali Bey hızla işe hazırlanmakta. Açma, simit
vs ile karnını doyurmamak için, bir yumurta, ceviz, az peynir, az ekmek yiyor.
Günlük vitaminini de içiyor. Mazallah, bu ara işler çok yoğun, bir hastalanır
güçten düşer, performans kaybederse felaket olur. Çantası hazır. Her gün
düşündüğü gibi, aslında yarım saat önce kalksa sabah namazını kılabileceğini
düşünüp az içi sızlasa da yoğun trafiğe aceleyle karışınca uçup gidiyor bu
fikir yine ve yeniden.
Önemli bir toplantısı var. Üstü
başı, sunumu, elemanları hepsi hazır. Bunun rahatlığı ile unutulmayan Fransızca
şarkılar albümünü yerleştiriyor CD çalara, yavaş yavaş ilerliyor. Öyle bir
huzura dalıp, trafiğin yoğunluğuna bile kızmayacakken, sağındaki solundaki asık
suratlı sürücüler yüzünden keyfi hızla kaçıyor. Müziği kapatıyor, radyodan bir
haber frekansı buluyor.
İlerlemeye devam.
Çalıştığı şirket ve tüm
çalışanları dün bıraktığı yerden koşturmacaya devam ediyor.
Hızla odasına çıkıyor. Bir çay
söyleyip, sunum metinlerini kontrol etmeye koyuluyor. Yanına giren çıkan,
sorular soran elemanları hızla başından gönderiyor. Toplantıya hazır artık; on
bir de başlayıp bir kaç saat sürecek. Bu sunumların mutlaka kabul edilmesi
gerek…
Tam da öğle namazı saatlerine
denk geliyor.
İçi sızlıyor, onca kişiye,
büyüklere ne deyip çıkar tam toplantısının ortasında. Üstelik bu projenin baş
mimarı olacak o. Çıkınca toplantıdan ikindiyle kılarım inşallah diye düşünüyor
ve toparlanıyor.
Toplantı üç saat sürüyor…
Proje kabul edildi. Ali Bey
projenin baş mimarı olarak iki yıl boyunca bu işin başında olacak; çok çalışmak
lazım çook!
Çıkar çıkmaz proje ekibine şahane
bir sofra hazırlatıyor müdürleri. Müdürün al yanaklarına daha bir can gelmiş,
tüm dişlerini gösteren bir gülümsemeyle yersiz espriler yapıyor. Sempatik ve
elamanlarına yakın bir müdür olacak güya. Peh!
Ali Bey göz ucuyla saatine
bakıyor. İkindi de kaçmış. Oysa... İçi sızlıyor. Neden namazlarını bir türlü
düzenli kılmayı beceremiyor. Neden. Üzülüyor; demek ki bir şey eksik. Küçüklükten
alışmalıydı. Yüzü düşüyor. Tâ ki, işe yeni giren genç mimarlardan Aysel gelip,
onun sayesinde bu projeyi aldıklarını söyleyene kadar. Evet, övgüyü gerçekten
hak ediyor ama bundan ziyade güzel gözlerini düşünmeye başlıyor Aysel'in.
Ziyafet faslından sonra odasına
koşup, yığılıyor sandalyesine.
Saat beş olsa da eve gitse…
Ne yoruldu, ama mutlu.
Saat beş oluyor…
Yine trafik, yine kalabalık… Ama
bu sefer şükür ki eve gidip yatma hedefi, ona bütün yorgunluğunu unutturuyor.
İnsanların suratları yine asık; kendine de sirayet eden bu halden çok rahatsız.
İlerliyor. İlerliyor. O da ne! Kavşakta, kendinin gidiş istikametine doğru
koşan bir teyze var. Mantosu ve başörtüsüyle birlikte kendi de poyrazdan uçacak
nerdeyse. Güçlü rüzgâra inat koşuyor; kesin bir sıkıntısı var. Ali Bey'in
annesi yaşlarında… Ne özledi annesini, Allah rahmet eylesin, içi sızlıyor.
Kırmızı ışığı fırsat bilip hemen camı açıyor. Bir sıkıntı olup olmadığı soruyor
aceleyle, olmadığını söyleyen teyze, eve yetişmek istiyormuş meğer. Ali Bey: "Buyurun!
O tarafa gidiyorum, bırakayım." diyor. Minnetle gülümseyen teyze hemen
kuruluyor arka koltuğa. Ali Bey samimiyetine inansa da bu teyzenin, hırlı mıdır
hırsız mıdır diye de içinden geçirmeden edemiyor. Malum büyük şehir, belki de
Hızır’dır, nasip...
Teyze oldukça samimi ve konuşkan,
kısa bir tanışma faslından sonra:
"Evladım, akşam namazı
geçmek üzere, ona yetişmeye çalışıyordum. Sen beni namaza yetiştiriyorsun ya,
Allah da sana kat kat hac sevabı yazsın inşallah..." diyor. Ve duasını
birkaç kez tekrarlıyor. İçi sızlıyor Ali Bey'in. "Hayırlı akşamlar"
dileyip vedalaşıyorlar.
Evet, bir şey eksik. Bu teyzenin
gönlünde olan bir şey eksik Ali Bey'in gönlünde. Ondan namazlarını hep
geçiriyor. Ama bir sürü şey fazla, hem de çok fazla. Hayat telaşesi! Bize
emrolunan tefekkürden kaçışın yolu olmuş. Telaş… Telaş… Telaş. Düşünmeye vakit
yok. Düşünürsek muhasebe ederiz, muhasebe edersek ne kadar yanılmakta
olduğumuzu görürüz. O yüzden bile isteye hayat telaşesi içine atıyoruz
kendimizi, düşünmeye vakit hiç kalmasın, her anımız dolu, çünkü yanılmakta
olduğumuzu görmeyelim... Ne zaman öncelikleri değişirse, o zaman Ali Bey'ler
namazlarını hiç kaçırmayacaklar...
***
ENGEL KALBİMİZDE
Celalliyim bugün...
İnsanların ince olmayışlarına,
düşüncesizliklerine, özentili hallerine, samimiyetsizliklerine...
Dünya engelliler günüymüş! Hey
tasavvufun süzgecinden geçmeyen kaba insanlar, bir günde
mi hatırlıyorsunuz bu insanları!
Bu ne biçim addır: engelliler
günü. Engelli sizsiniz asıl, kalbinizdeki ışığı görmeyecek bir sürü engeliniz
var!
Bugün engelliler günü. Haberlerde
değindiler, bilmem hangi gazete bir koro çağırmış, bugüne dikkat çekmek için,
koroda beş engelli arkadaş varmış. Ne kadar faydalı oldunuz, gözlerimiz doldu
ağladık! Ne yaptınız başka? Yirmi birinci yüzyılda, kaldırımlarda engellilere
hafif yardımı dokunabilecek bir şerit yapıldı şükür. Bir de onlara ait küçük
motorlu taşıt var, parmakla sayılacak kadar az, bana senede bir kere rastlıyor
mesela. Başka? Ben bilmiyorum. Bilen varsa gelsin beri...
Bu dünyadaki melek suretleri olan
bu insanları görebiliyor muyuz hayatın içinde? Otobüse bindiğimizde yanımıza
gözleri görmeyen bir kız çocuğu oturuyor mu okula yetişmek için? Trafik
şeridinde, onlara ait bir araca rastlamayalı aylar oldu... Markette büyük bir
keyifle alışveriş yaparken, arabasıyla ayakları tutmayan bir vatandaşımız da
sepetiyle geçiyor mu yanımızdan? Bir düğünde şen şakrak dans ederken, kulakları
duymayan bir genç kızın bize eşlik ettiğini bilen var mı? Zihinsel engelli bir
genci birey yerine koyup alıp karşısına sohbet eden varsa parmak kaldırsın?
Onlara hiç derdini sormadık.
Başkalaştırıp bir köşeye ittik. Hayatın içinde yer vermeyerek, onların
savaşlarını daha da zorlaştırdık. Bir de şimdi hakaret mi övgü mü karar
veremediğimiz "Engelliler Günü" kutluyoruz. Kutluyoruz evet, ama
sadece dilde, fiilde koca bir hiç...
Samimiyetsiz, koca bir masalın
içindeyiz. Önce kendimiz olmak üzere etrafımızdaki herkesi kandırıyoruz. Sosyal
medya kahramanları olduk. Her şey dilimizin ucunda, ama gönlümüze inemiyor.
Eğer "Engelliler Günü" diye sözde kutlama işe yarasaydı, bu insanlar
yolda, markette, okulda, düğünde yanlarımızda olurlardı. Demek ki başka bir şey
yapmak lazım...
Engel o insanlarda değil, kalplerimiz
engelli bizim. Bir faydamız dokunacağına, yaralarına tuz basmaktan başka bir
saçmalık değildir bu "engelliler günü" zırvası...
Büyüklerimizden biri önayak olsun
da, şu gönlü mühürlü insanlar bir silkelenip uyansın inşallah...
***
BÜYÜMEK
Hikâye
Herkes hayatında bir mucize
beklemekte…
Masallarda olduğu söylense de,
her insan hayatındaki kara bulutları dağıtacak bir sihirli değneğin varlığına
içten içe inanmakta.
Fatma'da bir mucize beklemekte…
Ama öyle büyük bir şey değil
aslında. Bir derviş olsa Allah'a kavuşmayı beklerdi mesela, bir banker olsa
parayı bulmayı, bir anne olsa yuvasının saadetini isterdi. Fakat o küçük bir
kız çocuğu idi ve çok istediği şey bir çift yeni ayakkabıydı.
Havalar erken kararıyordu,
mevsimlerden kış, aylardan aralıktı. Öğleciydi Fatma, okul dağılış zili
çaldığında, akşam ezanı okunalı epey oluyordu. Bu yüzden babası alıyordu
okuldan, bazen annesi.
O akşam babası almıştı. Tatlı bir
sancısı vardı Fatma'nın. Nasıl söylesindi babasına ayakkabı istediğini. Her yıl
okul açılırken yeni bir çift ayakkabı alınırdı kendine ve kardeşlerine. Bir kaç
yılda bir de, iyice su almaya başlarsa, bot alınırdı. Şimdi okul açılalı bir
kaç ay olmuştu, çok eski değildi henüz ayakkabısı. Ama yeni bir ayakkabı vardı
çocukların ayaklarında ve günlerdir o ayakkabıları süzüp durmaktaydı.
Annesiyle geçen gün
"pırtıcı"ya gitmişlerdi de orada görmüştü bu "timberlent"
dedikleri ayakkabıdan. Şimdi ayakkabı isteme zamanı değildi babadan. Ne okul
açılıyordu, ne yakınlaşmakta olan bir bayram vardı. Fatma kıvranıp duruyordu.
Kendini durmadan ayaklarında bu ayakkabılarla hayal ediyordu.
Babasını düşündü. Babası kaç yıl
oldu tam bilemiyor ama hiç kendine ayakkabı almıyordu. Damar damar çatlayıp
sertleşmiş derili ayakkabısını geceleri boyarken görürdü babasını. Küçük aklı
yetmezdi o zaman, babaların ayakkabısı eski olur sanırdı. Yıllar geçip de ne
zaman ayağında eski ayakkabıyla bir baba görse, kendi fedakâr babası aklına
gelip yüreğinin acıyla ve muhabbetle dolacağı günlere çok vardı daha...
Bunları düşünürken, evlerine
yakınlaştılar, babasının eli elinde, sonsuz bir güvenle babasına bakıp
gülümsedi kız. Usulca girdiler kapıdan. Annesi okuldan gelen çocuklarına, işten
yorgun argın gelen beyine telaşla yemek hazırlıyordu. Burası eski bir ev, dededen
kalma. Babası işçi maaşıyla, üç çocuk ardı ardına yetişip okul çağlarına
gelince, geçinemedikleri için babaannesinin yanına taşındılar. İki yıl oldu.
Çıtırdayan soba güzel bir
sıcaklık yaydı etrafa, yorgunluklarını, sıkıntılarını unuttular, annesinin
kurduğu sofraya kuruldular. Fatma hâlâ fırsat bekliyordu: "Baba, bana yeni
ayakkabı alalım mı?" diyebilmek için.
Herkes sırasıyla bir şeyler dedi.
Babaannesi artan romatizma ağrılarından bahsetti. Annesi ödevlerinizi çabuk
bitirin diye hepsine bir ön fırçalama çekti. Birinci sınıfa giden kız kardeşi
sallanan dişinin ne zaman düşeceğini sordu. Üçüncü sınıfa giden erkek kardeşi
aldı sırayı. Babasından okul için yeni bir "grampon ayakkabı" istedi.
Bütün arkadaşları beden dersinde maç yaparken o ayakkabıdan giyiyormuş, bir
kendinin yokmuş... "Bakarız oğlum." diyor babası sakin ve sessiz.
Fatma'nın kafasında şimşekler
çakıyor. Sıra kendine gelmiyor. Aslında sıra kendine geliyor da, o dut yemiş
bülbüle dönüyor. Düşünüyor düşünüyor, işin içinden çıkamıyor. Küçük bir kızdı
belki ama söylenen sözün yerde kalacağına, hiç söylenmese daha iyi olduğunu
bilme olgunluğu ile sustu. Sustu, ama yüreği söyledi. Babasına neler neler
söyledi. Babası o an duymadı, ama bildi. Fatma o akşam üç beş yaş fazladan
büyüdü.
O günden sonra büyük kardeş
Fatma, babasından bir şey istemedi kolay kolay. Evlat olarak sorumluluğunu
elinden geldiğince yerine getirmeye çalıştı. Elbet zaman zaman üzdü babasını.
Ama babasından bir şey istemeye dili varmadı, isteyecek olsa, babasının
yıllanmış ayakkabıları aklına geldi de gözleri dolu dolu oldu.
Fatma babasını çok sevdi. O gün
sustu, ama yüreği babasına aktı. O akşam Fatma üç beş yaş büyüdü, olgunlaştı.
Çocukluktan çıktı. Yüreğine bir hüzün çöktü. Düşüncelere daldı.
Fatma büyüdü.
***
MODERN İNSANIN BİR GÜNÜ
Günlerden güneşli bir bahar günü. Yoldayım.
Acelem var. Yapacağım işleri kafamda sıraya koymaya çalışıyorum. Saate
bakıyorum tekrar. Evet önce çarşıdaki işten başlayıp eve yakın işleri sonraya
bırakmalıyım. Basıyorum gaza.
Trafik. Bazılarının haddinden
fazla acelesi var, cana kıyabilecek manevralar yaptıklarından belli.
Bazılarının ise sakinliği insanı deli edebilir. Varılacak bir menzil yoksa
neden çıkılır ki yola, menzil varsa da bu yavaşlık, bu iştahsızlık niye.
Sinir harbi içerisinde ilerlemeye
devam. Sevmediğim bir halime dönüşüyorum bir yerlere yetişmeye çalışırken, bu
keşmekeş trafikte.
Küçük bir manevrayla yol
değiştiriyorum. Aman Allah’ım! İki çöp konteyneri yan yana. Başında iki kadın
dört çocuk… Zavallı misafirimiz Suriyeliler tabiî ki. İki kadın, anne oldukları
belli, bir şey bulma umuduyla konteynerin içine düşecekler neredeyse.
Çocukların elinde taş parçası haline dönüşmüş kuru, kupkuru ekmekler. Büyük bir
açlıkla ve çaresizlikle kemiriyorlar maalesef.
Dönüş yapmakta olduğum yavaş
hızımla, tüm bunlar yavaşlatılmış bir film gibi geçiyor gözlerimin önünden. Bir
an durmakla durmamak arasında kalıyorum; vicdan azabıyla karışık bir
kararsızlık.
Bir sürü işim var. Çok acelem
var, yetişmem gereken iş, çocuk, ev, öğrenci, yemek vs vs vs.
Peki ya geçip gidersem, görmezden
gelirsem… Kalbim biraz daha kararmaz mı, vicdan azabı çekmemeye gittikçe alışan
nefsim daha da azmaz mı? Gece nasıl uyurum? Her aklıma geldikçe bu
sahne:"O anne ben, kuru ekmeği kemiren de benim kızım olaydı ya!"
diye kafamı duvarlara vurmaz mıyım?
Geçip gidemiyorum. Allah'a şükür
modern insan kılığında olsam da kalbim yerinde. Sağa çekip arabayı, cüzdanıma
elimi atıyorum. Koşuyorum yanlarına, kadına: "Bununla çocuklara ekmek
al" diyorum. İyice anlasın diye çocuğun elindeki ekmeği işaret ediyorum.
Bakamıyorum çocukların yüzüne, duramıyorum daha fazla. Koşar adım
uzaklaşıyorum. Baksam çocukların yüzüne, dursam bir iki dakika daha, ağlarım da
susturamaz beni kimse, alır onları eve götürürüm.
Misafirperverliğinizle şad
ettiğimiz onca Suriyeliden biriydi işte benim de gördüğüm(!) Hani kendi
fakirimiz varken onlara mı yardım edeceğiz deyip, kendi fakirimizi de bilmeyip,
Suriyeli sığınmacılara da el uzatmayız biz! Böyle düşünen o kadar insan var ki
şehrimizde. Çöpten ekmek arayan biz, çöpten bulunan kuru ve pis ekmeği kemiren
de bizim çocuğumuz olabilirdi, sadece bunu hayal edin lütfen. Benim kanım
donuyor! Herkesinki donmalı. Yoksa biz vicdanın izinin tozu bile kalmamış
modern insanlar mı olduk ???
***
BANA SORMADILAR
Suriye’nin Aubeyn köyünde doğdum. Adım Ayşe.
Babamla anamın dördüncü evladı, kız diye sevmedikleri bir garibanım.
Yıllar, anama mutfak işlerinde,
tarla işlerinde, vakit olduğunda kızlarla eski çaputlardan yaptığımız iple toz
toprak içinde atlamakla geçti.
Aldılar bir gün sokaktan.
Komşumuz Fatma teyzenin yeni gelinin benden birkaç kat büyük elbisesini
geçirdiler üzerime, verdiler çay tepsisini elime, saldılar yabancı adamlarla
dolu sofaya. Babam el sıkışıyordu yüzü bakkalın uğursuz köpeğine benzeyen bir
adamla. Pazarlığını ediyorlardı ama neyin? Pis adam bana bakıp sırıttı çayını
verirken. Bana sormadılar, meğer beni vermişler on üçümde on beş koyun
karşılığında…
İşler on katına çıktı koca
evinde, sokak yüzü göremez oldum. Anamlara salmadılar. “Allah” lafzı olmasa
ölecektim kimsesizlikten. Uğursuz kaynata, sürekli şikayet eden kaynana, dibek
gibi başımda. Askerden yeni gelmiş, babasının karşısında titreyen, sesini bile
tam bilemediğim koca dedikleri kırk kat yabancım, bana sormadılar…
Karnım belirmeye başladı on
dördüme yeni girerken. Anlamadım. Kaynana olacak bir karı çağırdı bir gün.
“Gebe” dediler. Küçük aklım erdi, yüreğime bir sevinç düştü. Onca eziyete, karnımdaki
sabiden güç aldım da dayandım.
Ağrılar başladı bir gece. “Yandım
anam, yetiş” dedim, anam duymadı. Ağrılar içinde kıvrandım. Ebe karıyı
çağırdılar. Nur topu oğlanımı verdiler kucağıma. Bana sormadılar, “Adı Ali.”
dediler. Sevindim sarıldım evladıma.
Büyük gürültülerle yer yerinden
oynadı bir gün. Ali’m emekliyor sofada, ben çamaşır çitiliyordum. Kocam girdi
kapıdan telaşla: “Bombalar yağıyor üzerimize!”. “Kim, neden atar” dedim,
“Hükümet vuruyor!” dedi, şaşırdım anlamadım.
Kaçmak lazımmış, hükümetin
tankları yine gelecekmiş. Anlamadım hükümette kaçıp nereye gidilir ki… Bana
sormadılar, toplanıldı, hazırlanıldı. Yuvamızı, yurdumuzu terkedecekmişiz…
Düştük yollara yüklerle
perperişan. Uzaklardan hep bomba sesleri geliyordu kulaklarımıza. Yavruma
sımsıkı sarıldım. Başka sermayem yoktu ki benim hayatta…
Kışın karında fırtınasında telef
olacakken, hükümetin tankları belirdi önümüzde. Anlamadım, bizim köylülerin
üzerine bombalar yağdırmaya başladılar. Akrabalarım, tanıdıklarım feryatlarla
kana bulandılar. Nenemin “Kıyamet…” dediğiydi bu, bildim. Bildim, son seferdi,
hayatta tek sebebim yavrumu kokladım… Kulağımda şiddetli bir ses yakılandı,
tozu dumana kattı, dünya başıma yıkıldı. Bana sormadılar, yavrumu kucağımda
koymadılar. Bize sormadılar, yavrumun, benim, köylümün başına bombalar
yağdırdılar… Anlamadım.
2013-Ağustos
***
YAĞMUR YAZISI
Kalbinize değen yağmuru
hissediyor musunuz? Ben hissediyorum. Ve her kırık yanım bir başka inciyor,
yağmur gözlerime değince.
Bir yağmur yazısı yazmak düşerse payıma ve kalemimden kelimeler
dökülmeye başlamışsa, haddim olmasa da, bu benim için bir bahtiyarlıktır.
Gönlüme düşen yağmur yazısını yazmaya koyulurum.
Yağmur; iki hece, altı harf dünya gözüyle
bakanlara... Oysa ona mâna penceresinden bakabilseniz, ah, can u aşktır! Yağmur
aşk, yağmur nur, yağmur bereket, yağmur hüzün ve Efendimiz (s.a.v.)’e uzanan
sevgi selinin can suyu, yani ab-ı hayatı… Kitab-ı Azimmüşşan’da, özünün sudan
ve topraktan yaratıldığı buyrulan yağmur, toprağa bereket olarak düşer, yüreği
maveraya dönük olanlara gözyaşı olarak… Tasavvuf Edebiyatımız’da, kırk ikindi
vakitlerinde âşıkların ve ehl-i irfanın gönlüne gözyaşı olarak dökülen,
dolayısıyla “Sevgili”yi hatırlatan yağmur, Allah’a hasretinden, yani aşkından
gözyaşı döken yağmurun kendisidir.
“Yağmur herkese yağar / ama çok
az insan tutar yağmurun ellerini / onca şarkı, onca film, onca roman / ama
sevmeye yetmez herkesin kalbi.”
Peki siz, gönlünü yağmurun
ıslattığı tayfadan mısınız? Kim demiş, yağmur ıslatır da sonra hasta eder diye?
Hakikat aşkına tutulmuş insan her zerresine kadar ıslansa da yağmur altında,
âşkına aşk katarak daha da çoğalır ve “diriliş”e yürür. Kâl ehlini, yani manevî aşkı olmayan dünya ehlini ıslayan
yağmur, âşığın yanında mâna âleminden gönderilen “rahmet” ve gönüllere dökülen
damlalardır. Şair Nurullah Genç’in mısralarının anlattığı gibi:
“Nefesinle yeniden çizilecek
desenler / Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek / Aydınlığına nurunla
kavuşacak mahzenler / Anneler çocuklara hep seni içirecek / Yağmur, seninle
biter susuzluğu evrenin / Sana mümindir semâ; sana muhtaçtır zemin.”
Eğer benim kalp gözümle bakmaya
başladıysanız yağmura, anlamışsınızdır ateş-i aşkı söndüreceğine daha da
harlayan bir yürek yakıcı olduğunu. Yağmur, sesini dinleyerek teselli bulmaya
çalışan hüzünkârın en sâdık dostudur.
Teselli verip, ateşini dindireceğine, ateşini kor hâline dönüştüren bir
ateş-i aşk pınarıdır.
Gönüller yapan büyük
tasavvuf şairi Yunus Emre, yağmurun dostudur. Yağmur, derdine deva olması
istenilen gönüllere şifa bir dosttur. Mısralarıyla gönlünün yarasını dile
getirir: “Karlı dağların başında / Salkım salkım olan bulut / Saçın çözüp benim
için / Yaşın yaşın ağlar mısın.”
Çoğumuzun ihmal ettiği gönlün dostu
olan yağmurun mâna tarafını hissetmeye çalışmak için yağmuru sevmek gerek. Hep
hüznümüze ve aşkımıza katık ederiz de yağmuru, o niçin çisil çisil ağlayarak
iner semâdan yeryüzüne. Düşünen oldu mu hiç? Aslı su olan yağmur, özünden
(Allah’tan) ayrı düşmenin verdiği ayrılık acısıyla “yaşın yaşın” ağlamaktadır.
Ağlayanın, “Asıl vatan” için, Allah için, Güllerin Efendisi Hz. Peygamberimiz
için ağlayan bir insan olduğunu da düşünebilirsiniz.
Özünde Allah’a olan aşkı ve hasret
duygusu olan sevgili yağmur, bizim de derdimizden anlayan bir gönül dostudur.
Kendi derdiyle dertli oluşunun yanında, bizim derdimizle de hemhâl olan bir
dosttur.
“Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan
ince / Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur / Bu yağmur, bu yağmur, bir gün
dinince / Aynalar yüzümü tanımaz olur” diyen büyük şair Necip Fazıl Kısakürek,
“yağmurun dinmesinden” hep endişe etmiş. Çünkü “Kıldan ince, nefesten yumuşak”
olup yağan yağmur mâna tarafıyla, “Kimsesiz kaldırımlarda” yürürken hüznüne,
hafakanlarına, acılarına “yol”daşlık etmiştir.
“Dinle yağmuru dinle / Teselli bul
türküsünden / Her şey olur / Her şey büyür / Her şey geçer / Hayat kalır”
diyen, türkülerimizin usta sanatkârı Erkan Oğur, bu türküsünde acıların
geçiciliğini, hayatın devam ettiğini, yağmurlardan teselli bulmamızı tavsiye
ediyor. Oysa hüznün ve aşkın kardeşi yağmurun, teselli edeceği yerde acıları
daha fark edilebilir hâle getirdiği de bir başka gerçektir. Düşünün ki, bir
türkü eşliğinde, gecenin geç vaktinde, bir bardak sıcak çay dilimize
dokunurken, yüzümüzü dayadığımız pencere camına yağmur tanelerinin düşmesi,
eğer “Hâl” ehli isek, bizi dünya meşguliyetinden sıyırıp mâna âleminin
duygusunu içimize çöktürmez midir?
İşte bu türkü, yalnızlığı giyinmiş
gecede yağmurun yağması, heybemize biriken, yani gönlümüze düşen hüzündür. Böylesine anlamlı bir vakitte teselli mi
bulunur, yoksa yağmur eşliğinde hüzünlenmenin tadıyla sarhoş mu olunur? Bunu
“Hâl” ehli, yani mâna ehli olan bilir ancak.
“Ölü toprağı canlandıralım,
yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten
tertemiz bir su indirdik” (Â’raf Suresi / 57-71).
Bu âyette, bütün âlemin ve
sevgili yağmurun yaratıcısının Allah (c.c.) bize yağmurun hikmetinden haber
vermiş. Ekinleri, bağrından koparılan toprak anaya, yeniden can u taze bir hâl
gelip, yeşillenip, hayvanları ve insanları nimetleriyle doyurmasının vesilesi
olan yağmura, gören gözlere ve idrak edebilen bir akılla bakıp dersler
çıkarmamız lâzım.
“Bizi suya kandıran Allah’a
hamdolsun” diyen Efendimiz (s..a.v.)’in sözünün hikmetini de uzun uzun düşünmek
gerekir. Allah’ın bizi suya doyurmasını sağlayan yağmura da hamd eden Efendimiz
(s.a.v.) bize neyi işaret etmiş olabilir?
“Her canlı şeyi sudan yarattığımızı bilmediler mi?” Enbiya suresinin 30.
âyetinde buyrulduğu üzere yağmurlarla bize suyu indiren Allah’ın hikmetlerini
görmemiz gereken “yağmur”, kadîm dostumuz olmasının yanında, kutsallığı İlâhî
Kitab’ımızda ve birçok mürşidi-i kâmillerin ve Dîvan şairlerinin şiirlerinde
geçtiği üzere anlıyoruz ki, yağmur, yani suyun gözyaşlarından alacak mâna dolu
dersler var.
Manevî duyguları unuttuğumuz,
kendimize yabancılaştığımız bir zamanda bir âşık sevdiğine yağmurlarla sitemini
yolar: “ Sen yağmur gibi yağmadın ki / Ben toprak gibi kokayım.”
Hiç düşündünüz mü, yağmur sizin
için ne mâna ifade eder? Yüreğinizi bir yoklayın. “Yağmur Yazısı”nı okuyunca
gönlünüze ve aklınıza neler düşecek?
Kutsal kitapların yanında birçok çağın şair ve düşünürlerince hakkında
bir şeyler yazdığı yağmuru herkes inançları ve dünya görüşüyle târif etmiş.
Meselâ, Che Guevara adlı bir Komünist ihtilâlci “ “Yağmur, komünisttir. Çünkü
herkese eşit yağar. Rüzgâr ise kapitalisttir, zayıf olanı yıkar” demiş.
Gördüğünüz gibi herkes kendi mâna dünyasınca yağmuru sevmiş.
“Yağmur, seni bekleyen bir taş da
ben olsaydım” diyen şair Nurullah Genç, yağmuru Efendimiz (s.a.v.)’e benzetmiş.
Canlanıp tazelenip dirilmek için nasıl yağmura ihtiyacı varsa kuru toprağın,
bizim de Efendimiz(s.a.v.)’in himmetine ve aşkına ihtiyacımız var, mâna
âleminde dirilmek için…
Âyet, hadis, şiir, türkü ve söz
arasında bu yazıyı bitirirken, yazının kalanını okuyanların devam ettirmesini
isterim. Haddim olmayarak, “yağmur” bahsinden sizin gönlünüze ve payınıza ne
düşüyor, bir yoklayın kendinizi, derim. Benim payıma yağmurlar altında hep
hüzünlü hâtıralar düşüyor, sızılarım bir başka sızlıyor, kırık yanım daha da
inciyor, Allah’ın rahmeti gözlerime, yani kalbime değince…
***
BİR HÜZÜNLÜ TÜRKÜDÜR ANNE OLMAK BİR EVLADA
Bir anne babanın kucağına evlat olmakla
başladı her çocuk gibi benim de hikâyem. Doğmamla beraber, kalmalar gitmeler,
umutlar ağlamalar, nurlar karanlıklar, yıkılmalar şükretmeler arasında geçen
fasl-ı ömrümün uzun hikâyesinde, yolum anneliğin kıyısına düştü.
Hasret dolu sancılı bekleyişim ne
zaman vuslata erecek diye kıvrandım durdum. Dokuz ay ne güzel, ne umutlu bir
bekleyişti bir anne ve baba için. Hasreti büyüdükçe, içimdeki büyüyen
kıpırtıları bir parça teselli oluyordu bana. Bu beklemekten başka aramıza bir
daha hasret kalmalar girmesin ömür boyunca. Dayanabilmenin en yakıcı imtihanı
olurdu herhalde bu hasret…
Bir kutlu nur, ay parçam yavrum
doğdu. Vakit tamam oldu ben de anne oldum. Mavi bir kuş kanat çırpıp havalandı.
En büyük nimetiymiş Allah’ın bir evlada anne olmak, kucağımda yavrumun
gözlerini ilk defa gördüğümde anladım. Doğar doğmaz, yavrumu yoğun bakımın
soğuk koridorlarında çaresiz bırakınca yine anladım ki en çetin imtihanlar
varmış annelik yolunda.
O pembeler içindeki anne odasında
yavrumu kucakladığım an nurani ve kutlu kokular duydum. Gözlerini ilk açıp
baktığında cennet pırıltıları gördüm. Böyle olmasa, böyle baştan ayağa ilahi
kokmasa anneler babalar nasıl bu kadar büyük bir aşkla bağlanırlardı ki
yavrularına… Evlatlarımızla ayrılığı göstermesin bize Hak Teâla. Yakıcıların
yakıcısı cehennem ateşi düşer ol vakit bağrımıza…
Bize bu nur toplarının yaşattığı
mutluluk hangi sevabımızın karşılığı ola… En güzel rüyalarımı kızım süsler.
Bineriz uçan halımıza, Kaf Dağı’nın arkasında zümrüdü anka kuşunu aramaya
gideriz. Gülen gözlerinden alamam gözlerimi asla. Elleri ellerime değdiği an
umutla kanatlanır yüreğim, Ferhat gibi dağları delebilirim o aşkla. Sarılıp da
kokusunu içime çektiğimde şair olur dile gelir söylerim, hasretini düşündükçe
bu dünyada cehennemi yaşarım, Mecnun gibi çölleri hayallerim.
Olur ki büyük yaratanın zoruna
gider diye ne sevgimi, ne acımı, ne sevincimi, ne kahrımı bildirmedim
kimselere. İçime attıkça katmerlendi evladımın sevdası. Her bimar halimiz yüce
yaratanın şifasıyla sonlanıyor elhamdülillah. Bu sınavda, O’nun emaneti, benim
canımın özü olan yavrumu kendimden vazgeçerek koruyup kolluyorum. Dayanıyorum
elbet pes etmiyorum ama yanıp kavruluyorum.
Yemen bizim neyimize
Şiven düştü evimize
Bak yavrular yetim kaldı
Güvenmeyin beyinize
Bu ağıtlar nasıl söylenir diye
içim ezilirdi dinlerken, acı insanı bülbül gibi söyletirmiş meğer. Hastane
koridorlarında, görüş saatlerinin arasını birleştirip bir türlü ayrılamadığımda
yavrumun başından, çaresizce mırıldandığım dualar ağzımdan birer ağıt olup
yüreğimi yaktı…
Ninni desem nehar olur
Gül açılır bahar olur
Ben yavruma gül demem
Gülün ömrü az olur
Ninnilerin benim olsun
Uykuların senin olsun
Akan sular ömrün olsun
Ninni yavrum ninni
Dandini dandini danadan
Bağışlasın yaratan
Hak saklasın nazardan
Uyusun da büyüsün
Sen uykular ver Allah
Sen uykular vermezsen
İyilik sağlık ver Allah
Sevgisi her şeyden güzel, sevinci
her sevinçten büyük, acısı ateşlerden yakıcı idi. Uykusunda nefes alıp
vermesini dinlemek bile bahtiyar olmama yeterdi. Ninniler söyleyip uyutup,
dualarla büyüttüğüm kuzumu hiçbir şeye değişmem. Böylesine büyük sevgi ve
merhameti kendinden bir parça olarak annelere bahşetmemiş miydi yaratan…
Şükürler olsun kıymetini bildirsin güzel yürekli analarımıza inşallah.
Hak Teâla anneleri
şereflendirmiş, Peygamber Efendimiz nice hadisler söylemiş, haberi olmayan
yoktur. Cahime dedi:“Ey Allahın Resûlü! Harbe katılmak istiyorum, sana
danışmaya geldim.” Peygamber Efendimiz:“Annen var mı?” Evet, cevabını alan
Efendimiz: “Onun yanından ayrılma! Çünkü cennet, onun ayakları altındadır.”
Adına Peygamber Efendimizin
hadisler söylediği bu kutlu annelik görevine layık olmayı dua ediyorum
Allah’tan. Yavru kuşumu O’nun emreylediği gibi yetiştirmeyi nasip eder inşallah
bana.
İşte bu sebeplerledir ki doğmakla
ölmek arasında en güzel hikâyemdir annelik. Karanlıklarımızı aydınlığa çeviren
yavrumuza uzun ömürler dua ediyorum. Tüm anne babalara evlatlarıyla yaşayacağı
hayırlı bir ömür nasip etsin Mevla’m. Bana bahşedilen en büyük nimet, en büyük
sermayem evladım, bu bahtiyarlık bana bir ömür yeter, elhamdülillah.
Herkese iyi günler, eski kocamı nasıl geri aldığımla ilgili bu güzel haberi tüm dünyaya yaymak için buradayım. Her şey, kocamın beni başka bir kadınla, kadının büyücü olduğunu bilmeden aldatmasıyla başladı, kadının kocama yaptığı büyü, kocamın bana ve çocuklara karşı hislerini değiştirmesine neden oldu ve beş yıllık evliliğimizi bozdu. Bekar bir anne olmanın sancıları yüzünden kafam karışmıştı ve strese girmiştim, bu yüzden bir arkadaşımı aradım ve ona evlilikteki zorluklarımı anlattım, o bana DR WALE adlı bu büyük güçlü büyücü ile iletişime geçmem için talimat verdi ve yönlendirdi, talimat vermesinin ana nedeni DR WALE ile iletişime geçmemin nedeni, son zamanlarda internette bazı kişilerin güçlü büyü yapan DR WALE hakkında yazdığı bazı tanıklıkları okumasıydı ve çok memnun kaldım ve ondan mükemmel bir iş çıkaran yardım aramaya karar verdim. kocama büyü yaparak ve diğer kadının güçlerini kullanarak, onun bana geri dönmesini ve af dilemesini sağladım. Yaptığı iyi işlerden dolayı adını internette yayınlamaktan vazgeçmeyeceğim. Evlilik sorunu, boşanma sorunları, sevgilisini kaybetmiş veya ilişkiyle ilgili sorunları olan herkes için WhatsApp/Viber: +2347054019402 veya E-posta: drwalespellhome@gmail.com ile iletişime geçebilirsiniz.
YanıtlaSilKocamı bana geri getiren büyü uygulayıcısının muhteşem ifadesi. İki çocuklu, sevimli ve şefkatli bir kocayla mutlu bir evliliğim var. Yedi ay önce ailemde eşimle aramda çok büyük bir sorun yaşandı. o kadar korkunçtu ki, boşanmak için davayı mahkemeye taşıdı. bir daha asla benimle kalmak istemediğini ve artık beni sevmediğini söyledi. Böylece evden toparlandı ve bana ve çocuklarıma büyük acılar yaşattı. Çok yalvardıktan sonra onu geri almak için mümkün olan tüm yolları denedim ama hepsi işe yaramadı ve o kararını verdiğini ve beni bir daha asla görmek istemediğini doğruladı. Bir akşam işten dönerken eski bir arkadaşımla tanıştım ve eşime bu soruyu sordu. Ben de ona her şeyi anlattım, o da bana kocamı geri alabilmemin tek yolunun bir büyücüyü ziyaret etmek olduğunu söyledi çünkü o da sevgilisini geri kazanmak için bunu yapmıştı. Sonra onun tavsiyesine uydum ve bana DR WALE WhatsApp irtibatını verdi: +2347054019402. Hemen DR WALE'e bir WhatsApp mesajı gönderdim ve ona karşılaştığım tüm acıları ve sıkıntıları anlattım. DR WALE bana artık ağlamamamı ve zihnimi rahatlatmamı söyledi. DR WALE ile uzun uzun tartıştıktan sonra, büyüyü yapmak için gereken tüm malzeme ve eşyaların ödemesini yaptım ve büyüyü yapan kişi, kocamı bir hafta içinde geri alacağıma dair bana güvence verdi. Ne muhteşem bir ifade!! Bu yüzden benimle konuştu ve yapmam gereken her şeyi anlattı. Sonraki hafta, son yedi aydır beni aramayan kocamın geri geleceğini bildirmek için beni araması o kadar şaşırtıcıydı ki. Çok şaşırtıcı!! Böylece eve büyük bir sevgi ve neşeyle döndü, hatasından ve bana ve çocuklarıma yaşattığı acıdan dolayı özür diledi. O günden sonra ilişkimiz DR WALE'in yardımıyla eskisinden daha güçlü hale geldi. DR WALE WhatsApp/Viber +2347054019402 veya E-posta ile iletişime geçmenizi tavsiye edeceğim: drwalespellhome@gmail.com
YanıtlaSilSevdiğimle birlikte olamadığım bir yıllık üzüntü ve üzüntüden sonra bugün hayatımın en mutlu günüydü, sevgilimi mutlu etmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım ama hiçbir zaman yolunda gitmedi gibi görünüyor, öyleydi Sanki her şeyi boşuna yapıyorum ama tüm endişelerimi ve üzüntülerimi Joy'a değiştirmeye geldiği için DR WALE'e teşekkürler. DR WALE hakkında harika yorumlar okuduğumda ve birçok insana ilişki sorunları konusunda nasıl yardımcı olduğunu okuduğumda bu harika adamı tanıdım. Bir dergi okuyordum, o zaman çok güzel tanıklıklar da gördüm ve vakit kaybetmemeye karar verdim. DR WALE'e ulaştım ve ona tüm sorunlarımı anlattım, bana endişelenmememi söyledi ve her şeyin çözüleceğine dair güvence verdi. DR WALE'e çok inandım çünkü onun beni yüzüstü bırakamayacağına inanıyorum ve ona tüm detaylarımı gönderdim. Gerçekten DR WALE beni asla yüzüstü bırakmadı, bir yıl önce beni tamamen terk eden kocam bana geri döndü. Bu büyü yapan kişi aşk büyüsüyle bizi tekrar buluşturduğundan beri eşim ve ben mutlu yaşıyoruz. Güçlü büyüleriniz için DR WALE'e çok çok teşekkür ederim. Teşekkür etmek için ifadeler yeterli değil. İşte WhatsApp/Viber'ı: +2347054019402 veya E-postası: drwalespellhome@gmail.com
YanıtlaSil5 yıllık kocam evi terk etti ve artık evliliğimizle ilgilenmediğini söyledi. Eve dönmesi için yalvardım ve çocuklarımız yüzünden ama reddetti, büyü doktoru yardımıyla kocamı geri alabildim. Başka bir kadından etkilendiğini keşfettiğimde Dr Ajayi'yi aradım. Büyücüyle iletişime geçtiğim için çok mutlu oldum çünkü kocamı geri kazanabilmemin sebebi oydu ve artık huzur içinde yaşıyoruz. Tüm büyü çalışmalarınız için Dr Ajayi ile iletişime geçin, kocamı geri almama yardım etti, sizi rahatsız eden konuda size yardımcı olacağına inanıyorum. Drajayi1990@gmail.com adresine e-posta gönderin veya whatsapp / Viber: +2347084887094.
YanıtlaSilPek çok insanın Dr Ilekhojie hakkında ifade verdiği her şeyin gerçeklerden başka bir şey olmadığını bilmek sizi şaşırtacak. Kocam beni ve çocuklarımı çok fazla kavga ve tartışma yaşadığımız için terk etti. Onun halkı da onunla evlenmeme karşıydı. Onu çok seviyordum ve birlikte parlak bir gelecek kuracağımıza dair büyük umudum vardı. 6 ay bekledim ama bana geri dönmedi. Bu yüzden bizi yeniden bir araya getirmek ve bir zamanlar paylaştığımız sevgiyi ve mutluluğu yeniden sağlamak için elinden gelen her şeyi yapan Dr. Ilekhojie ile iletişime geçmek zorunda kaldım. Dr Ilekhojie aramızdaki bağı güçlendirmek için bir uzlaşma ritüeli gerçekleştirdi ve kocam 3 gün içinde geri döndü. Siz de bu büyük yardımı alabilir ve ona minnettar kalacak şekilde yaşayabilirsiniz çünkü o asla kimseyi hayal kırıklığına uğratmaz. Kendisiyle iletişime geçin e-posta: gethelp05@gmail.com Ayrıca +2348147400259 numaralı telefondan da WhatsApp'tan ulaşabilirsiniz
YanıtlaSilEvimde kocamın bir aydan fazla bir süre evden ayrılmasına neden olan bir sorun vardı ve zaten hamileydim ve evde yalnızken onunla başa çıkmam zorlaştı. Ne benim telefonlarıma cevap verdi ne de ailesinden gelen herhangi bir aramayı cevapladı, bu da kalbimi kırdı. Kocam tanıdığım en dürüst adam ve genç ailemiz için yaptığı çabaları takdir etmeyerek ona yanlış yaptım. Yardım aramaya başladım ve beni teselli eden ve aramızda barışı sağlamak için bir yeniden bağlantı ritüeli gerçekleştirmemi isteyen Dr. Ilekhojie'yi buldum. Ayrıca kocama karşı daha fazla empati göstermemi tavsiye etti ve ona sahip olduğum için şanslı olduğumu söyledi. Yardım alabileceğinizi en az düşündüğünüz yerde yardım bulduğunuzda oldukça şaşırtıcı. Ritüeli bizim için işe yaradı ve kocam 3 gün içinde geri döndü ve kocamla işleri daha iyi yapmak için ikinci bir şansım oldu. Yardım etmek için yaptığınız her şey için teşekkür ederim Dr. Ilekhojie. Onu arayın gethelp05@gmail.com adresine e-posta gönderin veya +2348147400259 numaralı telefondan WhatsApp'tan yazın
YanıtlaSilDr. Ilekhojie'nin iletişim bilgilerini internette bulduğumda. Evliliğimde karşılaştığı şeyleri ona anlatması gerektiğini anlamam için onun tamamen yıkıldığı bir noktaya gelmem gerekti. Yatak odası dolabımda bir savaş odası yaptım ve doğrudan Kaynağa gittim! Birçok kez zorlaştı; Kocam hala evdeydi ve desteksizdi ve hala boşanmak istiyordu, ancak sahip olduğu azıcık şeyin beni ve kızımı destekleyeceğini biliyordu. Sonra aniden geçen cumartesi günü, Dr. Ilekhojie'nin uzlaşma büyüsü onu bizi terk edip etmeyeceğine veya evliliğimiz üzerinde çalışıp çalışmayacağına karar verme noktasına getirdi. Sadece uzlaşma ritüeli sayesinde hala evlenmek istediğini söyledi ve Hemet Kaliforniya'da satın almak üzere olduğu bir evin sözleşmesini iptal etti! Aslında, Dr. Ilekhojie'nin uzlaşma büyüsüyle hiçbir şey imkansız değildir. Asla pes etmeyin!" Evliliğinizde sorun yaşıyorsanız Dr. Ilekhojie ile iletişime geçin. gethelp05@gmail.com adresine bir e-posta gönderin veya +2348147400259 numaralı telefonuyla iletişime geçin
YanıtlaSilAilece yaşadığımız sevginin arasına girebilmek için o kadar çok küçük kavga ve kavga yaşadım ki. Önemi olmayan küçük şeylere her zaman kızgındım. Duygularımın beni ele geçirmesine izin verdim ve ondan ve çocuklarımdan kalıcı olarak uzak durdum. Başka bir adamla görüşmeye başladığında işler daha da kötüleşti ve benim bundan hiç haberim yoktu. Onu ihmal ettim ve onu başka bir adamın kollarına sürdüm. Daha sonra olup biten her şeyi öğrendim ve evliliğimi düzeltmek için yardım aramaya karar verdim. Geç de olsa sorunun bende olduğunu anladım. İşyerindeki bir arkadaşım beni Dr. Ilekhojie ile buluşturdu ve o da karımın beni hâlâ sevdiğine ve geri dönmek istediğine dair bana güvence verdi. Evliliğimizi bir haftadan kısa bir sürede düzelten bir uzlaşma ritüeli gerçekleştirmeme yardım etti. Tıpkı söylediği gibi, kaybettiğimiz bağlantımızı geri getirecek ve öyle de oldu. Teşekkür ederim Dr Ilekhojie. Bir sorununuz olursa onu bağlayın. Kendisine e-posta gönderin: gethelp05@gmail.com veya WhatsApp: +2348147400259
YanıtlaSilEşim beni başka bir adamla birlikte olmak için terk etti ama ben aşk büyüsü yaparak beni tekrar sevmesini sağladım ve bir yıl ayrı yaşadıktan sonra eğer evliliğinizde/ilişkinizde yanlış anlaşılmalar varsa ya da herhangi bir sağlığınız varsa eve geri döndü. ilgili sorun ve güvenilir bir çözüm istiyorsanız Dr. Ajayi ile Whatsapp üzerinden iletişime geçin: +2347084887094 veya e-posta: drajayi1990@gmail.com
YanıtlaSilAyrıca aşağıdaki hastalıkları da tedavi etme yeteneğine sahiptir:
*uçuk
*hamile kalamama
*kanserler
*hepatit
*felç
*tüberküloz
*diyabet
*alzheimer hastalıkları
*siroz
vb. herhangi bir sağlık sorununuz varsa ve iyileşecekseniz Dr Ajayi ile iletişime geçin.
Kocamla üniversitedeyken tanıştık. Uzun bir süre çıktık ve birlikte yaşadık ve ikimiz de hayallerimizi inşa ederken her şey sevgi ve mutluluktu. Bir atölyeye gidip 6 ay orada kalınca işler çok tuhaf bir hal alır. Ziyaretine geldiğinde değişti ve Ohio'da başka biriyle görüştüğünü ve onunla ciddi olduğunu öğrendim. Bu beni kırdı çünkü kocamı çok seviyordum ve onu yalnız başıma geri döndürmek için her şeyi yapardım. Geçmişte teyzeme yardım eden Dr. Ilekhojie'ye ulaşmak zorunda kaldım ve onun bana verdiği talimatlara uydum ve evliliğimi onardım. Kocam geçen hafta geri döndü ve bu bayanla arasında bir mesaj gördüm ve ona evliliğimize odaklanmak ve çocuk sahibi olmaya başlamak istediği için uzak durmasını söyledi. . Teyzem aracılığıyla tanıştığım bu harika Dr Ilekhojie'ye teşekkürler. Yardımına ihtiyacınız olursa ayrıntılarına buradan bakın. E-posta: gethelp05@gmail.com veya +2348147400259 numaralı telefon numarasıyla iletişime geçin
YanıtlaSilKocam beni ve çocuklarımızı işte tanıştığı başka bir kadın için terk etti. Çocuklarım için ve ayrıca kocamı çok sevdiğim ve ailemi parçalamak istemediğim için güçlü olmaya çalıştım. İncinmiştim ve kafam karışmıştı ve yardıma ihtiyacım vardı, bu yüzden internette bir araştırma yaptım ve Dr. Ilekhojie'nin birçok çiftin tekrar bir araya gelmesine ve mutlu olmasına nasıl yardımcı olduğunu gördüğüm bir siteye rastladım. Kendisiyle iletişime geçtim ve bizim adımıza bir yeniden bağlanma ritüeli gerçekleştirdi. Şaşırtıcı bir şekilde kocam birkaç gün sonra eve döndü. Böylece tekrar bir araya geldik ve ailemde çok fazla sevgi vardı. Çözümler için Dr. Ilekhojie ile de iletişime geçebilirsiniz. İletişim bilgileri gethelp05@gmail.com veya yalnızca Whatsapp +2348147400259
YanıtlaSilDR WALE'in bana nasıl yardımcı olduğuna dair bir tanıklığı paylaşmak için buradayım. Erkek arkadaşımla beş yıllık ilişkiden sonra aniden değişti ve benimle düzenli olarak iletişim kurmayı bıraktı, beni sürekli görmemek için bahaneler üretiyordu. Aramalarıma ve smslerime cevap vermeyi bıraktı ve beni düzenli olarak görmeyi bıraktı. Daha sonra onu birkaç kez farklı kızlarla yakalamaya başladım ama her seferinde beni sevdiğini ve ilişkimiz hakkında düşünmek için biraz zamana ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Ama onu düşünmeden duramadım, bu yüzden internete girmeye karar verdim ve DR WALE adındaki bu büyü uygulayıcısı hakkında pek çok güzel konuşma gördüm ve onunla iletişime geçtim ve sorunlarımı ona anlattım. Benim için kullandığım bir aşk büyüsü yaptı ve birkaç gün içinde erkek arkadaşım bana geri döndü ve benimle düzenli olarak iletişime geçmeye başladı ve birkaç ay sonra birlikte yaşamaya başladık ve bana eskisinden daha açık oldu ve benimle daha fazla zaman geçirmeye başladı. ben onun arkadaşlarından daha çok. Sonunda evlendik ve şimdi iki yıldır mutlu bir evliliğimiz var ve bir oğlumuz var. DR WALE bana yardım ettiğinden beri partnerim çok istikrarlı, sadık ve bana eskisinden daha yakın. Ayrıca bu büyü uygulayıcısıyla iletişime geçebilir ve ilişkinizi düzeltebilirsiniz. İletişim : WhatsApp/Viber/Telegram : +2347054019402 VEYA E-posta : drwalespellhome@gmail.com
YanıtlaSilUzun yıllar piyango oynadıktan sonra kazanmayı çok zor buluyorum, işler benim için çok zordu. Parkta bana Dr. Ilekhojie'den bahseden bir arkadaşımla tanıştım, 2 yıllık boşanmanın ardından eski kocasıyla barışmasına yardımcı oldu. Bana Dr. Ilekhojie hakkında çok güzel şeyler anlattı. Hikayesini duyunca çok etkilendim, bu yüzden ona piyangodaki zor şansımı anlattım. Beni Dr. Ilekhojie ile tanıştırdı ve onunla yaptığım tüm görüşmeler iyi geçti ve bana birçok şey anlattı. Bir dahaki sefere bilet aldığımda şanslı olmam için sağlamam gereken her şeyi söyledi. İşimi bitirdikten bir hafta sonra tekrar denemeye karar verdim ve kendime inanamıyorum, çok şey kazandım. Hepsi Dr. Ilekhojie sayesinde. Harika bir adam ve hayatınızı bozan herhangi bir şey için manevi yardıma ihtiyacınız varsa Dr. Ilekhojie ile Whatsapp veya Viber üzerinden iletişime geçin: +2348147400259 veya E-posta: gethelp05@gmail.com
YanıtlaSilBu yılın başlarında kocamla korkunç bir kavga ettik ve onun evi terk etmekten başka seçeneği yoktu ve onu terk edenin yalnızca öfke olduğunu varsaydım. Birkaç gün sonra onunla iletişime geçemedim veya nerede olduğunu öğrenemedim. Bekledim, bekledim ama ne geri döndü ne de beni aradı. Olanlardan dolayı acı ve pişmanlıkla doluydum. Onu geri almak için elimden geleni yaptım ama beni kurtarmaya gelen Dr. Ilekhojie ile temasa geçene kadar sonuç alamadım. Bizi ve geri dönmek istemeyen kocamı yeniden bir araya getirmek için işini mükemmel bir şekilde yaptı ve tam 48 saat sonra Dr.'un söz verdiği gibi aradı. İletişim E-postası gethelp05@gmail.com veya yalnızca Whatsapp +2348147400259
YanıtlaSilEn başından beri asla bir hile yapmamaya yemin ettim ve mutlu bir yuva kurmak için kendimi savundum ama ne yazık ki karım bana asla yeterince güvenmedi. Onu geri kazanmak için aylarca dolaştım ve ailesinin müdahalesi de dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan yardım aradım ama hiçbir zaman başarılı olamadım. Daha önce iletişime geçtiğimde şüphe ettiğim Dr. Ilekhojie ile iletişime geçtim. Umudu canlı tutmalı ve bana her şeyi açıkladığı şekilde prosedürlere uymalıydım. Uzlaşma ritüelini tamamladıktan sonra 3 gün içinde geri döneceğine dair bana güvence verdi. Üçüncüsü aradığında Dr. Ilekhojie'nin söylediği her şeyin doğru olduğunu fark ettim çünkü daha önce söz veren ama başaramayan insanlarla tanışmıştım. Herkese Dr. Ilekhojie'den ve insanlara yardım etme konusundaki nazik yüreğinden bahsediyorum. Arayın/WhatsApp +2348147400259 E-posta; gethelp05@gmail.com
YanıtlaSilBüyülerin var olduğunu veya işe yaradığını kabul eden dünyadaki son kişi bendim, ta ki Dr. Ilekhojie'ye yönlendirilene kadar. Partnerimle barışmama yardım edeceğine söz verdi. Boşanmadan 3 ay sonra depresyon ve konsantrasyon eksikliği nedeniyle iş yerimde küçültüldüğüm için denemekten başka seçeneğim yoktu. Hayatım her geçen gün tükeniyordu ve ne yapacağımı şaşırmıştım. Mutluydum ve işimden zevk alıyordum ama aniden boşanmadan sonra perişan oldum çünkü hızlı ve kısa bir süreçti. Sadece Dr. Ilekhojie bana bir yol gösterdi ve ona inandığım için mutluyum. Daha geçen hafta burada pozisyonuma geri terfi ettim ve Dr. Ilekhojie adlı bu adamla kendi deneyimimi paylaşmak için buradayım. Her durumda her zaman bir çıkış yolu vardır. Dr. Ilekhojie ile +2348147400259 numaralı telefondan veya WHATSAPP MESSENGER aracılığıyla iletişime geçin ve gethelp05@gmail.com adresine e-posta gönderin
YanıtlaSilKocamı geri veren güçlü bir büyücüye tanıklık ediyorum. Her şey onun telefonunu aldığımda ve bir bayanın ona, birlikte geçirdikleri son zamandan keyif aldığını söyleyen bir mesaj gönderdiğini gördüğümde başladı. Bu konuda onunla kibarca yüzleştim ve o da sinirlendi ve o günden sonra benimle konuşmayı bıraktı. Garip davranmaya başladı, sonra beni artık istemediğini, başkasını sevdiğini söyledi, sözleri beni çok etkiledi, üzüldüm ve gece gündüz ağladım. Beni Instagram'dan, Facebook'tan ve cep telefonundan engelledi, bu yüzden ben de Artık ona ulaşamamak beni daha çok üzdü ve ağlattı. Kederli aklımı ve hüznümü alıp tek başıma kaldım. Birkaç ay geçtikten sonra, bir gün internette arama yaparken DR WALE'in pek çok insan için yaptığı muhteşem çalışmayla ilgili bir yorum gördüm. Kendisiyle iletişime geçip sorunlarımı anlattım, o da bana kendimi rahatsız etmememi, her şeyin yoluna gireceğini söyledi. Uzun lafın kısası, sorunlarımı anlattıktan sonra benim için kullanacağı tüm malzemelerin parasını benden ödememi istedi, ben de hepsini ödeyeceğim. bana birkaç hafta sonra kocamın bana ulaşacağını söyledi, ben de sabırla bekledim, bir hafta sonra da sürprizim oldu ve bazı günler kocam bana yaptığı her şey için onu affetmem gerektiğini söyleyen bir kısa mesaj gönderdi. bu artık değişmiş bir insan ve ona ikinci bir şans vermeliyim. Onu bu şekilde affettim ve tekrar bir araya geldik, yeniden mutlu yaşadık. DR WALE ile WhatsApp'ından iletişime geçebilirsiniz: +2347054019402 VEYA E-POSTA: drwalespellhome@gmail.com
YanıtlaSilAldatıyordum ve kocam beni birkaç kez yakaladı. Kendimi düzeltmeye çalıştım ve her seferinde tekrar tekrar aldattım. Sanırım o gidene kadar benim için ne anlama geldiğini fark etmemişim. Onu geri kazanmanın bir yolunu bulmaya başladım ama Dr. Ilekhojie'nin dünya çapında birçok insanın ilişkilerini geri kazanmasına yardımcı olan bir makaleyle karşılaşana kadar hiçbir şey mükemmel bir şekilde işe yaramadı. Onunla iletişime geçtim ve bana kocamın bana geri döneceğine ve barışacağımıza dair güvence verdi. Şaşırtıcı bir şekilde, söz verdiği gibi, kocam geri döndü ve beni affettiğini ve yeniden başlamamızı istediğini söyledi. Dr. Ilekhojie sayesinde her şeyi daha iyi hale getirmek için ikinci bir şansım var ve kocama sadık kalacağıma yemin ettim. Ondan yardım isteyebilirsiniz. Whatsapp veya Viber: +2348147400259 veya E-posta: gethelp05@gmail.com
YanıtlaSilDR AJAYI BÜYÜK ATALARI TARAFINDAN KUTSALLANAN BÜYÜ EVİ.
YanıtlaSilEşcinsel misiniz yoksa Lesbien misiniz ve partneriniz sizi terk etti ama siz onu hâlâ seviyorsunuz ve onun hayatınıza geri dönmesini istiyorsunuz, büyük büyü uygulayıcısı Dr Ajayi bu iş için doğru kişidir. Partnerimle sorun yaşadığım için evden çıkıp beni tüm sosyal platformlardan engelledi. Bu yüzden depresyondan geçiyordum ama 4 ay boyunca iletişimsizlikten sonra onu bana geri getirebilen Spiritüel Dr. Ajayi'yi bulduğum için mutluyum. Sizi rahatsız eden şeyin çözümüne ihtiyacınız varsa Viber veya Whatsapp numarasından Dr. Ajayi ile iletişime geçin: +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com
Evlilik sorununuz mu var?
Adaletle ilgili sorunlarınız mı var?
Patronunuzla sorunlarınız mı var?
Ehliyetinizi almak ister misiniz?
Çevrenizdekiler tarafından tehdit ediliyor musunuz?
Farkında olmadan para mı harcıyorsunuz?
Hamile kalmakta sorun mu yaşıyorsunuz?
Düşükler hakkında sorularınız mı var?
Geleceğinizi bilmek ister misiniz?
Eşinizi tatmin edemiyor musunuz?
Erkek arkadaşın seni yeni mi terk etti?
Sen de diğerleri gibi hissetmiyor musun?
İyi bir iş mi arıyorsunuz? ..
Viber veya Whatsapp Numarasıyla İletişime Geçin: +2347084887094
E-posta: tüm ihtiyaçlarınız için drajayi1990@gmail.com.
* 7/24 KULLANILABİLİR.
* Sonuçlar %100 garantilidir.
Tıbbi durumum kalp kırıklığıydı çünkü adet kramplarına, adet öncesi şişkinliğe, alt karın basıncına ve bu da adetlerin ağırlaşmasına neden oluyordu. Tedavi amacıyla doktorum tarafından farklı ilaçlara maruz kaldım. Birçok doktora gitmeme rağmen sağlığım iyiye gitmiyordu çünkü onların söyleyebildiği ve önerdiği tek şey ameliyattı. Vazgeçmenin eşiğindeyken en azından bir tedavi bulmak için internete girdim. Ama bunun yerine bir tedavi buldum. İnternette Fibroid hastası bir kadının ifadesini okudum. Kendisine şifalı bitkiler ve temizlik sağlayan Dr Ilekhojie'nin e-posta adresini paylaştı. Uzun lafın kısası, 3 haftadır şifalı bitkiler kullanıyorum ve çok şükür 2 hafta sonra aile doktorumun da onayladığı gibi miyomum küçülmeye başladı. Keşke bunun sonu olduğunu söyleyebilseydim ve Dr Ilekhojie'nin bana bir hafta daha biteceğini söylediği gibi hala şifalı bitkileri kullanıyorum. Miyom konusunda yardım için özellikle Dr. Ilekhojie'nin bitkisel ilacını deneyin. İlgileniyorsanız Telegram veya Whatsapp +2348147400259 veya gethelp05@gmail.com adresine e-posta göndererek onunla iletişime geçin.
YanıtlaSilKocam, 5 yıllık aşk ve mutluluğun ardından karşılaştığımız evlilik sorunları nedeniyle beni terk ettiğinde, neredeyse bir yıl boyunca çaresiz ve moralsizdim. Evliliğimi kurtarmak için elimden gelen her şeyi yaptım ve Dr. Ilekhojie kurtarmama gelene kadar hiçbir şey işe yaramadı. Bana yardım etti ve erkeğimle paylaştığım aşk ve mutluluk geri geldi ve daha da şaşırtıcı bir şekilde. Gerçekten birine yardım edebiliyorsa kulağa garip geliyor ama birkaç gün sonra istediğiniz sonuçları alacağınıza dair sizi %100 hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olabilirsiniz. Ona bunu yapma şansı vermeye istekliyseniz, size de yardım edebilir. Şimdi ona gethelp05@gmail.com adresinden e-posta gönderin veya WhatsApp +2348147400259'dan yazın.
YanıtlaSilİyi günler, ben karımla bir süredir anlaşmazlık yaşayan evli bir adamım çünkü çocuk sahibi olamıyoruz. Kör olmuştum ve karıma her şeyin sebebinin o olduğunu söyleyerek ona hakaretler yağdırıyordum. Ama ailemdeki sorunların sebebinin başkası olduğunu hiç bilmiyordum. Bir gün, olanları düşündüm ve karımı arayıp sorunlarımızın nereden geldiğini sordum. Ne diyeceğini hiç bilmiyordu, bir erkek olarak artık dayanamıyordum, bu yüzden beni Dr. Ajayi adında spiritüel bir adamla tanıştıran bir arkadaşıma durumu anlattım ve pişman olmayacağım bir çözüm sundu. Spiritüel adamla iletişime geçtim ve durumumu ona anlattım ve bana fedakarlık için gereken şeyleri söyledi. İşte bir ay geçirdikten sonra karım hamile kaldı ve bunun için çok heyecanlıydım çünkü ailem için yaptığı harika şey için doktor AJAYI'ye teşekkürler, uzun zamandır beklediğim şey buydu. Hayatınızdaki sorunlar konusunda utangaç olmayın Dr. Ajayi ile Viber / Whatsapp: +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com üzerinden iletişime geçin
YanıtlaSilAşağıdaki büyüler için de onunla iletişime geçebilirsiniz
aşk büyüsü
piyango büyüsü
intikam büyüsü
koruma büyüsü
ve hayatınızda size sorun çıkaran başka herhangi bir şey
Eşimle aramızda büyük bir kavgaya yol açan bir yanlış anlaşılma oldu ve o evden ayrılıp babasının evine geri döndü. Duygularımın beni ele geçirmesine izin verdim ve ondan kalıcı olarak uzak kaldım. Başka bir adamla görüşmeye başladığında işler daha da kötüye gitti ve ben bunu hiç bilmiyordum. Sorunu çözmeye ve onu eve geri döndürmeye çalıştım ve bir daha geri dönmedi. Daha sonra olup biten her şeyi öğrendim ve onunla evliliğimi düzeltmek için yardım almaya karar verdim ve bu da beni Dr. Isikolo ile iletişime geçirdi. Beklendiği gibi benim için çalıştı ve sorun çözüldü ve eşimle yeniden bir araya geldim. Dr. Isikolo'nun söz verdiği gibi 48 saat sonra eve geri döndü. Evliliğimdeki sorunumu çözdüğü için ona sonsuza dek minnettarım. Lütfen hızlı ve acil Yardım için onunla iletişime geçin, ona e-posta gönderin: isikolosolutionhome@gmail.com veya WhatsApp'tan yazın: +2348133261196
YanıtlaSilAdamınız aniden boşanmak istediğini söyledi ve siz hala ailede sevgi varken boşanmak mı istiyorsunuz? O zaman daha fazla aramayın çünkü büyük büyücü Dr. Ajayi sizin için doğru kişi. Mesleğim gereği bankacıyım, 7 yıllık evliliğim çöktüğünde bu kalbimi kırdı ve hatta işimi etkiledi çünkü sürekli düşünüyordum ve konsantre olmuyordum. Kocamı gerçekten seviyorum bu yüzden yaklaşık 5 ay ayrı yaşadıktan sonra onu geri kazanmak için kullanabileceğim yollar arıyorum. Büyük büyücü Dr. Ajayi'nin yardımıyla iş terfisi alabildiğini söyleyen bir adamın tanıklığına rastladım bu yüzden onun iletişimini aldım ve ona ulaştım. Evlilik sorunlarımı ona anlattım ve bana her şeyin benim için daha iyi olacağına dair güvence verdi ama amacıma ulaşmak için yapılması gereken bazı şeyler söyledi, talimatlarını takip ettim ve bugün tekrar kocamla mutlu bir şekilde yaşıyorum, o harika bir adam ve tanrıları tarafından kutsanmış. Herhangi bir yaşam sorununuz için Dr. Ajayi ile Viber veya WhatsApp numarası +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com üzerinden iletişime geçin, onunla tanıştığınıza pişman olmayacaksınız.
YanıtlaSilEvliliğimde sorunlar yaşıyordum çünkü 10 yıllık kocam genç kadınlara ilgi duyduğu için boşanmak istiyordu ama ben onu boşanmayı iptal etmeye ve Dr. Ilekhojie adlı ilahi bir adamın yardımıyla evliliğimiz üzerinde çalışmaya ikna edebildim ve şimdi barış ve uyum içinde yaşıyoruz. İlişkinizde, evliliğinizde herhangi bir sorunla karşı karşıyaysanız veya hayatınızda sorunlar yaşıyorsanız, Dr. Ilekhojie size yardımcı olacak doğru kişidir WhatsApp / Viber ile iletişime geçin: +2348147400259 Ben onun çalışmalarının yaşayan bir tanığıyım
YanıtlaSil23 yıl boyunca hayatımı kurduğum kocam beni ve çocukları tek kelime etmeden terk etti. Her şey üzerime yıkıldı ve sevdiklerime ulaştım ve kimse bana yardım edemedi. Hiçbir sorunumuz olmamasına veya felaket bir şey için hiç kavga etmememize rağmen boşanma davası açtığı bir zaman geldi. Dr. Isikolo imdadıma yetişti ve erkeğimle yaşadığım sorunu çözdü. Bizi tekrar bir araya getirdi ve bize eve döndü. Gerçekten de hayat gizemlidir ve yaşadıklarımı asla yaşayacağımı düşünmezdim ama hepsi benim için çalışan ve 48 saat sonra gerçekten de söz verdiği gibi gerçekleşen olumlu sonuçlar konusunda bana güvence veren Dr. Isikolo sayesinde oldu. Şimdi onunla iletişime geçerseniz sorunlarınızı da çözebilir. Ona +2348133261196 numaralı WhatsApp'tan mesaj atın veya isikolosolutionhome@gmail.com adresine e-posta gönderin.
YanıtlaSilDr. Ajayi ile tanışana kadar büyü yapmaya veya sihire asla inanmazdım, +2347084887094 numaralı telefonundan WhatsApp'tan iletişime geçtim, evliliğimde sıkıntılı zamanlar geçiriyordum çünkü kocam 9 yıllık evliliğimizden sonra artık benimle hiçbir şey yapmak istemediğini söyledi, kocamı seviyorum bu yüzden evliliğimdeki işleri yoluna koymak için yardım arıyordum, gezinirken bir adamın Dr. Ajayi'yi önerdiğini gördüm çünkü AIDS hastalığını bir büyü ile iyileştirmesine yardım etmişti, Dr. Ajayi'ye ulaştım ve kendimi ona anlattım, tüm talimatlarını uyguladıktan sonra evimde huzuru sağlamak için yapmam gereken şeyleri söyledi, kocam fikrini değiştirdi ve mutlu bir şekilde yaşıyoruz ve bir daha boşanmayla ilgili hiçbir şeyden bahsetmedi. Herhangi bir ilişki sorunu veya hayatın herhangi bir yönü için bugün Dr. Ajayi ile iletişime geçin, sorununuza çözümler bulacaktır. Viber / WhatsApp numarası: +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com
YanıtlaSil2 yıl boşandım. Bunun için yalnızlık ve acılar çektim ve ailem olmadan işlev görmem zor olduğu için yardım ararken çok para harcadım. Ortak bir arkadaşımız aracılığıyla Dr. Ilekhojie'yi buldum ve onunla iletişime geçtim. Bana yeni sonuç alan birinin kanıtını gösterdi ve arkadaşım kendi arkadaşının başarılı olduğunu söyledi. Ona tamamen güveniyorum çünkü ruhum bana onun gerçek olduğuna dair bir işaret verdi. Bana ayrıntıları sordu ve bizi tekrar bir araya getirmek için bir ritüel gerçekleştirdi. Kocamın üçüncü gün dönmesini beklememi söyledi ve tam olarak söylediği gibi oldu. Şimdi 4 ay oldu ve her şey hayal ettiğimden daha iyi gidiyor. Yardımınız için teşekkür ederim Dr. Ilekhojie. Ayrıca Dr. Ilekhojie'den doğrudan E-postası: gethelp05@gmail.com veya WhatsApp/Viber +2348147400259 aracılığıyla yardım alabilirsiniz
YanıtlaSil