On beş kadar arkadaş, Türkî
cumhuriyetlerin bayrakları ile donattığımız ve adına “Otağ” dediğimiz çardağın
önünde tütün ve çay içiyorduk. Vatan, millet, dava mevzularını Otağ’ın içinde
bir süreliğine tatmin edecek kadar tartıştığımızdan şimdi sadece hoş sohbetler
ediyorduk. Çeşitli atışmaların nüktelerin arasında genç bir kadın ve bir genç
ortamıza giriverdi.
Genç, takım elbisesi, saf yüz
ifadesi ile gayet makul görünüyordu. Kadın ise açık saçık giyinişi, boyalı saçları,
tırnakları, sadece meslekî olarak yüzüne takındığı telkin edici ve kendinden
emin ifadesiyle gayet itici hatta korkunç görünüyordu. Hepimiz niyetlerini
anlamıştık anlamasına ama kadın sırıtan bir samimiyetle hemen söze girdi:
‒
Arkadaşlar merhaba. Biz, yaptığı anketler ve araştırmalar sonucu öğrencileri en
iyi anlayan, sizlere en çok destek çıkmaya çalışan, her zaman öncelik tanıyan …
Bankasından geliyoruz. Sadece sizin gibi genç, yakışıklı ve başarılı öğrenciler
için hazırlanan “… Genç Kart” ı size kısaca tanıtmamı ister misiniz?
Genç kadın beden dilini de etkili
kullanmaya çalışıyordu. Fakat hareket ettikçe açılan yerlerinden utananlar sağa
sola bakmaya başlamıştı. Bu da kadını daha hareketli anlatmaya teşvik etmiş
olmalıydı ki abartılı hareketleriyle bataklıkta çırpınıp daha da batan biri
gibi görünmeye başlamıştı.
İçimizden en toy görüneni
gözlerine kestirmişlerdi. Kadın, onay bekleyen haliyle tekrar sordu:
‒ İstemez
misin? … Genç Kart sana ayda 400 TL harcama imkânı sağlıyor.
‒ …
‒ Ayrıca
hediye sinema biletleri, çekilişler, indirimler…
‒ Yok abla
istemiyorum. Sağ ol.
Genç kadın reddedilmesinden çok
“abla” denmesine bozulmuştu. Kısa bir an için yüzüne yansıyan bozulma çok az
kişi tarafından fark edilebildi. Kendisine “abla” diyen birini nasıl
etkileyebilecekti ki? Tabi kadın vazgeçmedi, başka birini gözüne kestirdi:
‒ Mesela
senin, paraya sıkıştığın dönemler hiç olmuyor mu?
‒ E
oluyor.
‒ İşte o
zamanlarda … Genç Kart sana yardıma koşuyor…
Kadın cümleye devam edemeden
sakalları ve çakmak gözlü Ahmet müdahale etti:
‒ Buna
gerek yok ki. Ben gardaşıma yardımcı olurum.
Kadın duraksadı. Yutkundu ve
alaycı gülümsemelere aldırmadan devam etti:
‒ Peki,
öyleyse böyle yardım ettiğine göre senin de zor zamanların oluyordur.
‒ Kimin
olmuyor ki abla?
‒ Ben de
diyorum ki … Genç Kart ile…
‒ Ama bana
da mert gardaşım hep yardımcı oluyor sağ olsun.
Ortalık özellikle kredi kartı
mağdurlarımız için şenlik yerine dönmüştü.
‒ Mert sen
misin?
Mert ağabey bıyık altından
gülümseyerek cevap verdi:
‒ Evet
abla, benim.
‒ Senin
peki, hiç ihtiyacının olduğu olmuyor mu?
Birçoğumuz lafa karıştık:
‒ Olur mu
abla?
‒ O en
zenginimiz…
‒ Arabası
bile var…
Kadın bir süre gülen yüzlerimize
baktı. Yine bir umut Mert ağabeye hitaben konuşmaya başladı:
‒ Artık
tüm yakıtlar çok pahalı. Arkadaşlarına ne güzel bu kadar yardım ediyorsun.
Parya sıkışabilirsin. … Genç Kart sana tüm petrollerde indirim sağlayacaktır.
Bu sefer de ben söze girdim:
‒ İyi de
abla, Mert abi sıkışırsa aramızda toplayıp hallediyoruz. Benzin parasını da
çoğu zaman birlikte ödüyoruz zaten.
Genç kadın pes etmek üzereydi.
Arada bir yere boş boş bakıyor, yüksek topuklu ayakkabısının ucunu da kaldırıp
indirerek çıkar yol aradığını belli ediyordu. Son kez yüzlerimize şöyle bir
bakıp kurban aradı. Tam karşısında köylü olduğu yüzünden belli olan Osman’a
karşı harekete geçti:
‒ Sen
yakışıklı, ayda 400 TL oldukça düşük faizli kredi istemez misin?
Osman, kadına bakmadan, biraz
düşündü:
‒ Abla
valla, faiz haramdır. E kredi de haramdır. Hem anam da müsaade etmez.
Osman’ı tasdikleyen hatta
destekleyen birkaç yüksek sesli çıkışa kahkahalarımız karıştı. Bankacıların
omuzlarının düşmesi ve suratlarının ekşimesi bizi oldukça keyfe getirmişti.
Bankacılar, zoraki tebessümleri ile iyi günler dileyerek aramızdan ayrıldılar.
Bir süre güldükten sonra kaldığımız yerden muhabbetimize devam ettik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder