Dr. Timuçin Çevikoğlu tarafından
kaleme alınan ve Edebiyat Ortamı Yayınlarından çıkan bu güzide kitap, Çevikoğlu
Hocanın ömrünü adadığı kıymetli araştırmalarının sonucu ortaya çıkmış
makalelerin derlenmiş hali. Ancak şunu özellikle belirtmek gerekir ki; kitapta,
okuyucuyu sıkan akademik üslubun çok dışında, akıcı ve insanı içine alan,
manevi sıcaklık barındıran bir dil hâkim. Belki anlatılan insanların
güzelliğinden, belki de anlatıcının gönlünün güzelliğindendir bilinmez ama her
yazıyı heyecan ve muhabbetle okuyorsunuz. Ayrıca kitabın yayınlanmasında Sadık
Yalsızuçanlar ve Mehmet Ali Bulut’un emeklerinin olduğunu belirtmek ve
şükranlarımızı sunmak gerekiyor. Kitap, tam anlamıyla kaybettiğimiz bir dünyaya
açılan kapı, musikişinaslar ve musiki meraklıları için bir başucu kitabı.
Medeniyetimizin önemli
sacayaklarından biri olan musikimizin, özellikle de son 300 yılda maruz kaldığı
durumu okudukça “Dünya üzerinde bizim gibi medeniyet kurmuş ve başına bu denli
hadise gelmiş başka bir millet var mı acaba?” sorusu aklınıza takılıyor.
Çevikoğlu Hoca, müziğin önemini ise şu cümlelerle ifade ediyor: “Bir toplumun
dinlediği müzik, o toplumun özelliklerini ve düzeyini bir ayna gibi yansıtır.
Bu yalnız toplum için değil, birey içinde geçerlidir. İnsanlar nasıl bir müzik
dinliyorsa ona paralel kitaplar okur, ona paralel olgulara ilgi duyar, öyle
düşünür, öyle konuşur, öyle giyinir, öyle yiyip içer, öyle yaşarlar. O halde,
Türk toplumunun yarın nasıl bir toplum olması gerektiğini ortaya koymalı, bu
amaca ulaşmak için uygulanacak eğitim programlarında müziğe önemle yer
vermeliyiz…”
“Klasik musikimizin neresindeyiz?”
sorusuyla başlıyor kitap. Türk müziğinin bugünkü isimlendirme problemleri ve
kasıtlı olarak yapılan sanat müziği, halk müziği gibi bazı ayrımlardan söz
edilmesiyle Türk müziğinin askerî, dinî, folklorik ve klasik dallarıyla
hepsinin ihtişamlı bir bütün olduğunu anlıyor ve yanlışımızı düzelterek
başlıyoruz okumaya.
Cumhuriyet sonrası yakın
tarihimizde Türk müziğinin yasaklandığını ve Türk müziğine karşı saplantılı
ideolojik yaklaşımları, hayretler içinde üzüntüyle okuyoruz. Daha sonra Fethi
Gemuhluoğlu ağabeyin işaret ettiği musikiyi, Necip Fazıl üstadın bestelenen
şiirlerini, Bekir Sıtkı Sezgin gibi bir musiki üstadından, Neyzen Halil Can’a
kadar gönül insanlarını zevkle okuyoruz. Özellikle Hüseyin Fahreddin Dede ve
Bahariye Mevlevihanesinin hikâyesi, bütün maneviyatı ile sarıp sarmalıyor sizi
ve adeta mevlevihânenin babüsselam kapısından içeri adım atıyorsunuz.
Kitapta, Sultan Veled adına
kayıtlı güfteler ve besteler, Divâne Mehmet Çelebi’nin Mevlevi ayinlerinde yer
alan beyitleri, niyaz ayinleri, Mustafa Cazım el-Mevlevi’nin Hicazkâr Ayin-i
Şerifi, Haşim Bey’in yasaklanan Sûzinâk Ayin-i Şerifi gibi kıymetli
eserlerimizin aslıyla ve günümüz haliyle basımı yer alıyor. Kitabın ebadı da bu
eserleri icra etmek isteyen musikişinaslara kolaylık sağlayacak şekilde
ortalama kitap boyutundan büyük olarak tasarlanmış.
Hasılı, Dr. Timuçin Çevikoğlu Hoca
40 yıldır bir hayalin peşinde. Bize düşen de bu hayalin peşinden koşmak, en
azından bu hayal ile dertlenmek ve Çevikoğlu Hocanın duasına âmin demek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder