Bu yazımın içeriğini zihnimde
tasarlamadım ancak her şeyden evvel başlığını belirledim. “Zarfı Açılmamış
Mektuplar” yazısı aslında bir nevi teşekkür mahiyetinde olacak ama benim için
yüreklendirici ve onur verici bir hadiseden ibarettir. Dilerim sizler de bu
yazımda kendinizden bir parça bulursunuz.
İlk yazım Lisedeki Edebiyat
köşesinden kâğıda yansıdığında ailemden hiç kimse benim ne Şiir’i ne de Edebiyatı
sevdiğimi bilmiyordu sadece hayatımın kitaplardan, sınavlardan olduğundan
haberdardılar. Babam Şiirle ilgili ilk deneme yazımı okuduğunda eve gelmiş
benimle onur duyduğunu ifade etmişti ki bu beni daha da yüreklendirmişti.
Sonrasında birkaç derginin düzenlediği Şiir yarışmalarında derece almamla
birlikte çevremdekiler de öğrenmişti, Şiir’i ve Edebiyatı sevdiğimi…
“Peki biz insan olarak neyi
kimden saklıyoruz?”
Üniversiteye başladığımda kendimi
okulumuzun kütüphanesinde bulurdum. Bir kitaptan diğerine dokunurdu
kelimelerim, sonrasında yazılarım da şekil almaya başladı. Türk Dili ve
Edebiyat dersi hocamız Öğretim Görevlisi (Şair) Şaban Sözbilici fark etti
yazılarımdaki üslubu ve yıllar geçti hiç unutmadı adımı ve kendisine
huzurlarınızda teşekkür ediyorum.
Şahsıma ait açtığım bir sayfaya gün
yüzüne çıkmamış kendi dünyamı kendimce yazıyordum. Kahramanmaraş’ın yeni bir
dergisi genç kalemlere yol gösterir olmuştu ve hala da devam ediyor. Bu dergiyi
yöneten Şair-Yazar “Hasan EJDERHA” hocamızdı. Ben bu isme deneme yazılarımdan
birini gönderdiğimde beni tanımadan ve hiç tereddüt etmeden “YOLDAKİ KALEMLER”
dergisinde yayınlayacağını söyledi. Bir süre Yoldaki Kalemler dergisine
aralıksız yazılarımdan gönderdim sonrasında tam 5 yıl benden ne bir deneme
yazısı ne de bir şiir düştü e-posta kutusuna. Arada bir Google’da adımı arattığımda
–yıl 2018 olsa da- yazar Ahmet Doğan İLBEY beyefendi’nin köşe yazılarının
içerisindeki yazılarının birinde Yoldaki Kalemler’deki Kahramanmaraş’ın genç
şair-yazarlar listesinde geçiyordu adım.
“Bu onurlandırıcı bir durumdu ve
ben hala kendi kabuğumda saklanmayı seçmiştim.”
3 ay önce kadar okulumuzun
kütüphanesine her gidişimde kapının önündeki bankta oturan Hasan EJDERHA hocamıza
çekingen bir selamla, kütüphane kapısından içeri girer beğendiğim kitabı alır
kapıdan öylece çıkar giderdim. Bir gün selam kelimesi tüm cesaretini topladı ve
kendini tanıttı. Yıllar boyu Yoldaki Kalemler dergisinde yazan o adın sahibinin
ben olduğumu söylediğimde Hasan EJDERHA hocam çok şaşırdı. Bu zamana kadar hiç
tanışmadan e-posta kutusuna yazı gönderen o sessiz ismin ben olduğumu
söylediğimde hem sevindi hem sitem etti.
“Yazılarım neden sessiz bir
köşeye çekilmişti?”
Şimdi Yoldaki Kalemler’de bana
yeni bir sayfa verdi, Hasan EJDERHA hocam. Kendisine öncelikle bu nazik
davranışından dolayı çok teşekkür ediyorum. Bu müstear ismin arkasına
saklanarak iyi mi yapıyorum kötü mü yapıyorum bilemiyorum ama bu isimle burada
olmak da güzel…
Eğitimci-Yazar Ramazan AVCI
hocama ve Şair-Yazar Semiha KAVAK hanımefendi’ye yazılarıma göstermiş oldukları
-bu isimle yazmamı uygun bulmasalar da- ilgiden dolayı çok teşekkür ediyorum…
Evet lisedeki Edebiyat köşesinden
Yoldaki Kalemler dergisine uzanan uzun bir teşekkür yazısını okudunuz… Bu
sessiz duruşumu aşağıdaki şiirle noktalamak istiyorum. Bir sonraki yazımda
görüşmek temennisiyle…
Hoşçakalın…
“Zarfı Açılmamış Mektuplar
Cümleler tedirgin,
Duygular bulutların gölgesinde…
Yağmur yağdı yağacak.
O zaman yeşil için kırılacak
tohum!
Ve gökyüzünden mektuplar düşecek yeryüzüne…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder