Çocukluğum ve gençliğim
büyüklerimden Bosna’yı dinlemekle geçmişti. Bana anlatılanlardan daha güzel ve
anlamlı bir Bosna karşıladı geçen yıl beni. Evlad-ı Fatihandık ve ayrı
düşmüştük. Türlü çilelerle tarihimiz örülmüştü; dedelerimiz canı pahasına bu
vatanı bırakmıştı bizlere. İşte Bilge, bu topraklara kardeşlerini kucaklamaya;
Türkçe öğretmeye gitmişti.
Bize düşen, Türkiye sınırlarının
içerisine sıkışıp kalmamak; akraba, millettaş, ümmettaş olduğumuz Bosna-Hersek,
Suriye, Filistin, Afrika ülkeleri, Asya’da Türkî Cumhuriyetler olmak üzere
bütün kardeşlerimizle; maddi-manevi herşeyi paylaşmak; kucaklaşmak; elimizden
geldiğince yaralarına merhem olmak ve hâlleşmek... Ben bugün Bosna’ya
gidebiliyorum, imkanım olsa hepsine koşmak isterim.
Mirasçısı olmaktan gurur
duyduğumuz; Asr-ı Saadet’ten gelmiş en büyük İslam İmparatorluğu Osmanlı’ya her
müslüman devletin katkısı olmuştur. Fakat en büyük katkıyı sağlayan, Hristiyan
dünyaya sınır olması nedeniyle çok bedel veren Bosna’ya çok şey borçluyuz.
Bosna-Hersek, Avrupa’nın
kalbinde, beş yüz milyon Hristiyan dünyanın ortasında, iki milyon Müslüman
kardeşimizin yaşadığı evlad-ı Fatihân diyarı masal ülke Bosna...
Boşnaklara bakıp kendimizi her
gün sığaya çektik, yeniden çekeceğiz. Alçak gönüllü, iyi kalpli, nazik, cömert,
ilgili, gerçek ve samimi Müslümanlar. Bunca acıya, yaraya rağmen keyifli ve
sürekli tebessüm içreler. Dert anlatmak, şikâyet etmek ayıp onlarda. Sizi
sevdilerse, mutlu etmek görevleri; ağzınızdan çıkan her söz onlar için emir.
Masal gibi ev ve bahçeleri, çiçekli pencereleri, ceylanlı ormanlarıyla,
Allah’ın lütfu muhteşem doğası ile tertemiz, düzenli ve mis Bosna, ender şehir Cazin.
“Kardeş Dili” Türkçeyi öğrenmeye
iştiyakla gelmişlerdi. Dil öğrenmeyen yetişkinler de vardı, onlar da
kucakladılar dostlukla ve kardeşlikle bizi. Anladık ki duyguların lisanı
yokmuş. Kalbî bir çok duyguyla bizi nerdeyse her gün mutluluktan
ağlattılar.
Cazin, Türkçe öğretmeye
gittiğimiz şehir, Bosna’nın kuzey, Hırvatistan sınırında, cennet gibi huzurlu,
küçük bir şehir. Müslüman nüfus ağırlıkta olduğu için de evimizde gibi
hissettik kendimizi.
Cazin’in yolları huzurdan,
nezaketten cömertlikten, kardeşlikten ve çiçekli güzel evlerden...
Vesile olan, bizi
yüreklendiren, yolumuza ve gönlümüze ışık tutan Osman Nalbant Amcamızın hakkını
ödeyemeyiz. Şehrimizin kültür ve medeniyet elçisi Osman Amcamız, yıllardır
kurduğu Boşnak-Türk kardeşliği köprüsünden bizim de geçmemize vesile oldu
hamdolsun. Cazin Belediye Başkanı Nermin Bey ve milletvekili Mirsad Bey’e bizi
şehirlerinde misafir ettikleri için minnettarız.
“Kardeş Dili”ni öğrenip, “Sizi
çok sevdik, yine gelin, bizi sakın unutmayın” diyen Boşnak gençlere “İnsan
kardeşini unutur mu” diyen Bilge Hoca ve Sibel Hoca; vefalı, iyi yürekli, nazik
gençlerin iştiyaklı davetlerine bahtiyarlıkla icabet etmek için yeniden Cazin’e
gidiyor. Geçen yaz iki ay, Osman amcanın gelenekselleştirdiği Türkçe kursunu
vermeye gitmiştik. Bu yaz yeniden gidiyoruz.
Bosna’nın coğrafyası, insanları,
günümüzü, tarihi ile ilgili söylecek çok şey var. Geçen yılki anılarımızı da
ekleyerek günlük şeklinde anlatmaya çalışacağız inşallah.
Yollar bir film şeridi gibi
geçiyor gözümün önünden. “Razbolje ve Sultan Sulejman” dinleyerek yeniden
düştük yollara. Haybeye bir ömür yaşamak için benim vaktim az ve
kıymetli. Dünyaya sadece çalışıp
para kazanma; ev-araba alıp yıllarca borç ödemeye ve sadece
baba-anne-kardeş-evlat olma misyonuyla gelmedik! Gerçek bir Müslüman bunları da
hakkıyla yapar. Bunca acı ve yara varken Müslüman tembellik yapamaz! Siz de
vaktinizi bereketli kılın ve bir yerden başlayın.
Hakkınızı helal edin, dua edin;
Allah utandırmasın, yolumuzu açık etsin inşallah.
Iyı yolculuklar, Bilge Hoca. Biz size bekliyoruz.
YanıtlaSil