Genç kız,
oturduğu masadan usulca kalktı ve pencerenin kenarındaki saksının içinde duran
hanımsepeti çiçeğine doğru yaklaştı. “Mevsimlerden sonbahar, aylardan ekim ve
ben nerelerdeyim? “ Diye mırıl- dandı… “Hüzün yılındayım...”
Çiçeğin
yapraklarını okşayarak “Hüzün yılı, ansızın hayatımıza giren bir fetret dönemi,
bir düşünce yılı… Bu sene neler düşündüm neleri kaybettim ve nerelere geldim. “Acaba
Yusuf gibi kuyunun dibine mi düştüm yoksa köle pazarında mıyım?” Benzetmesi
yapmak ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem ama bu sene bir başka sene. Sıkıntı
çekmek ne kadar zormuş bunu anladım. Bunu idrak ederken bir tohumun filiz
vermek için ne kadar çok çaba sarf ettiği geliyor aklıma. Sonra Cenab-ı Hak’tan
ümidimi kesemeyerek, ümidvar oluyorum. Bu zor seneden sonra mutlaka güzel
yıllar da var olacaktır.
Mevsimlerden
sonbahar, bahçedeki elma ağacı yağan yağmura, Kahramanmaraş’ın kara poyrazına
inat, baharı beklemeden çiçek açmakta. Demek ki en zor günlerde dahi güzel
günler saklı. Her şey zıddıyla anlam bulmakta, her şey saklandığı kadar
derinleşmekte. Bu sene hüzün yılındayım.
Zaman
akıp geçmekte, saniyeler birbirini kovalamakta, akrep ile yelkovan yarış
halinde. Kainattaki zaman kavramının dengesi bu mu? Peki zaman içerisinde
kazanan kim olacak? Akrep mi yelkovan mı yoksa saniye mi?
Ağlamak
isteyip de tuttuğum o kadar çok hıçkırık var ki boğazımda. Hepsi birbirine
düğümlü. Kirpiklerimin ucundaki salkım saçak bulutlar birbirine çaksa
çevremdeki herkes sağanak yağış altında kalır, kim bilir? Dedim ya hanımsepeti
çiçeği, bu sene hüzün yılındayım, mevsimlerden sonbahar.” Diye mırıldandı genç
kız.
Nefesinden
buğulanan cama dokundu bir dünya çizdi ve kâinat kavramını dünyaya nasıl
aksettirebileceğini düşündü. Senelerini, mevsimlerini, hüzünlerini, mutluluklarını
çizdiği dünyaya ne kadar sığdırabilirdi ki. Bunu yapamadı elinin tersiyle
çizdiği dünyayı sildi. Dışarıda sağnak sağnağa yağan yağmur kainattaki
kıpırtıyı haber ederken, anladı gökyüzü ceplerine sığmayacak kadar
büyüklükteydi. Bu hüzün senesi bitecek kim bilir gökyüzü hangi güzel
mevsimlerin habercisi olacaktı.
“İçimdeki
ümidin habercisi ol!
Hüznümü
elimin tersiyle de silmem,
Başım
gözüm üstüne hüsn-ü yılım ol!
Ah etmem,
kem söz söylemem,
Esen rüzgâr,
yağan yağmur şahidim ol!
Gelecek
olan baharı elimin tersiyle itemem,
Kıpırtılarla
inlesin kâinat!”
Gümüş Simya'dan yeni bir yazı daha...Merakla beklediğimize değdi. Kaleminiz baki olsun,selamlar
YanıtlaSil"anladı gökyüzü ceplerine sığmayacak kadar büyüklükteydi."
YanıtlaSilÇok güzel. Kaleminize sağlık
Her insan ömründe bir kere olsun hüzün yılını yaşar, kaybeder en sevdiklerini..Okurken duygulandığım bir yazı olmuş fakat Gümüş Simya'dan nice güzel, ilkbaharlı yazılar bekliyoruz.
YanıtlaSil😢😢😢muhteşem yaa. Yüreğine sağlık hocam.
YanıtlaSil