Tükürsem
Acziyetimin doruklarından
Ar damarı çatlak şehre
Tiksinir
Gözlerine mil çekilmiş evler
İçinde sarhoş sevgilerle
Fabrika yapımı insanlar
Robotik gülümseyişler içinde
Yalan yüklü gemiler bırakır
Şehrin ürkek gözlerine
Bütün ruhsuz cesetler
Aynı gökyüzüne bakar
Maddenin dağılgan gölgesinde.
Şehre mahrem dudaklar dokunur
Alafranga esintiyle
Her ilkel öpüşle
Yörüngesinden çıkan şehir
Robotik gülümseyişler bırakır
İnsanın yüzüne.
*** BEN GÜNEŞİN DOĞUMUNA ŞAHİDİM
Ben güneşin doğumuna şahidim
Her vuruşunda alnıma yalnızlığımı
Düğümlenir bileklerim
Toprağın baharda kabaran döşüne
İniyor demir pençelerim
Ben güneşin doğumuna şahidim
O ilk sancıdaki yakarış
Duyulurken karıncaların kulaklarında
Cebimde altın rengi buğdaylar
Son hasattan kalma
Ben güneşin doğumuna şahidim
Yeşil deniz karşılarken güneşi saygıyla
Düşüyor çiy damlaları yanaklarıma
Beynimde davul çalan çekirgeler
Karışıyor sımsıcak kanıma
***
ŞEHRE DÜŞMAN ISLIK VE HALKA YABANCI SAYFA
Gözyaşlarım düşerken bu kente
Aklımın uçurumundan infaza hazırlanır
Bütün yasak düşünceler
Geride hüküm giyen şairlerle
Maviliğinden koparılan özgürlükler adına
Gözyaşlarım düşerken bu kente
Egzozların şehre düşman ıslıklarıyla
Çapraz sorguya alınır gece
Bir kadının çatlamış dudaklarından
Alnıma vuran ışığın o buruk ışığın altında
Gözyaşlarım düşerken bu kente
Barikattan atlar adsız şiirler sessizce
Şimdi gözyaşlarım düşerken bu kente
Hangi gazeteyi alsam elime
Halka yabancı sayfasından
Radikal yalanlar çarpar
Hayatın iğrenerek tükürdüğü yüzüme.
***
İNDİRGENMİŞ GÜNAHLAR
Saltanatı yıkılan çağın
Çok
katlı binalarında yükselen
İndirgenmiş
günahlar
Varoluşçu
yalnızlıkların çarkında
Diş
geçiriyor insanın utancına
Göğün
yırtıcı sağanaklarıyla
Rayından
çıkan vicdan
Kimyasını
bozarken dünyanın
Bütün ezberlerin
gıcırtısı
Kirli
bir iz bırakıyor
Kulaklarında
çocukların
Doruğu
öfkeli bir bedenden
İnsanın
kalbindeki sığınaklara
Radarlar
savruluyor yaşamdan telaşlı
Çelik
yalanlar içinde
İndirgenmiş
günahlar
Tutunacak
bir dal oluyor
Ölüme
karşı
***
SALGIN DENDİ ADINA
İğneleri koluma batırdılar da
Bulamadılar yalnızlık damarımı
Damarsızsın dedi
Hemşire hanım
Üzgünüm dedi
Üzgünsün
Üzgünüz
Bir sevda büyüttüm koynumda
Adına salgın dendi
Rüyamda
Dudak kıvrımının açılımında
Uçuk patladı bir an
Korku dediler adına
Sustum
Sustun
Sustuk
Yarın için besteler dizdim güzelim
Grimsi lacivertimsi morumsu
Söyle de bileyim
Neden koyu besteleri seversin güzelim
Güzelim
Güzelsin
Güzeliz
KIZIL YALNIZLIK
Son buse düştü gözlerinden ağır aksak
Hangi çağdayız kime sorsak
Kalksak güneşin kollarından tutarak
Uçsak sevgi çağına yılları arşınlayarak
Ağarmış saçların dökülür ufuktan
Hüznünle bağırır bu kızıl tan
Akşamdır kuşların dilinden seni anlatan
Kaldırımlar neden bana somurtkan
Bilenmiş gözlerine kutsal mermer
O mağrur bakışlar şehri kül eder
Ruhun suskun yolcu mu bekler
Sana yoldaş olsun göçmen kelebekler
Girsem gönlüne gezsem diyar diyar
Her diyarda gizli bir bahar
Nerde benim sevdiğim yar
Duysun bu haykırışı heybetli yalılar
Dudaklarından Dünya'ya acı bir rüzgâr eser
Yıkılır şehrin ortasında yalnızlık denen şaheser
Senin kokun toprağın nefesini keser
Zindandaki esir yüreğinden ne haber
Kurtulsan esiri olduğun zamandan
Mızrak gibi saplanır akreple yelkovan
Gelecek elbet beklediğim an
Kuracağım yüreğine sahipsiz bir han
HÜZÜN
Saçlarından yıldızlar düşüyor tel tel
Yeryüzü buna dayanamaz.
Uzansa gökyüzünden bir el
Yüzündeki perdeyi kaldıramaz.
Gözlerinde nazlı bahar
Güvercinler kalkar azar azar.
Savurur anıları tılsımlı bir rüzgâr,
Seni kucaklasın bu ılık sonbahar.
Yağmur alçalıyor dudaklarına,
Akıyor yanaklarından hüzünlü lavlar.
Seni öpmek için şaha kalkmış atlar
Yüreğinden yüreğime atlar.
***
TRAJEDİ
Ortadoğu bir trajediyi canlandırıyor
Gözlerimin önünde.
Kim bilir perde arkasından
Kaç bomba düştü
Kaç bina çöktü
Çocukların üzerine
Çoksa bu çığlık niye?
Gül koklayan çocukların
Barut tutan ellerine bakıyorum.
Sonra uçaklara gidiyor gözlerim,
Çocukların uçurtmalarına takılan.
Çocuklar diyorum
Neden bu trajedinin başrolünde.
Ortadoğu, sürekli kanayan
Vicdanı oluyor sağır dünyanın.
Çocuklar duymasın
En kanlı perdesindeler tragedyanın.
Bombalar, barutlar, uçaklar
Kanıtıdır ölen insanlığın.
***
ÇAĞIN YAZGISI
Sonsuz gökyüzünde süzülen
Aşk masalında buluyorum kendimi
Tanınmış olmak rozeti
Yapışarak yakama
Minarelerin gölgesine sığınan
İlahi yakarış zonkluyor kulaklarımda
Sırrını taşıyamayan okyanus
Kanıma karışarak
Yazgımı ayaklandırıyor geceye karşı
Kuşların kutsal kanatlarından
Dökülen çoban yıldızı
Şehrin alışık olmadığı buğu
Bir bir aşındırıyor zamanı.
Dudaklarımı morartan zifir
Yılları deviren zaman
Putları devire devire yürüyen rüzgar
Küllerini savuruyor yazgıma
Yazgım günah muskasıyla
Bir yer buluyor kendine
İdam sehpasında
Ey kenti kemiren utanç yasası
Başımı döndüren çağrı
Uyandır hüt hüt kuşlarını
Bıraksın gökyüzü kırgınlığı
İnsan artık devirmeli çağın putlarını
***
ÇİĞDEM ÇİÇEĞİ
Belki bir nehre bırakırım bedenimi
Sonbahar yeli titretir de
Kuşatırım bir şehri
Güneşin süngüsü delerek damarımı
Özgür bırakır mısralarımı
Gücüm kalmazsa dönüş için
Gecenin en kasvetli yerine
Bırakırım mevsimlik imgemi
İçinde beyaz kırlangıçlar
Ve karanlıkta çiğdem çiçeği.
Havanın ıslak tenini okşayan kar
Düşer kirpiklerime
Aynalarda bulurum solgun benzimi
Hep böyle hüznün
Sabaha ayaklandığı saatlerde
Hafızam namlu sıcaklığıyla
Kelimeyi ateşler tam kalbime
Vurulmak alışkanlığım değil benim
Sadece sonbaharda ölmek isterim
SUSKUN VİCDAN
Bıçak dayanırsa annenin boğazına
Çığlığı duyulur dünyanın kulaklarında
İnsan neden sağırdır acı haykırışa
Gel de anlat bunu dili tutulan çocuğa
Zaman boğarsa kanıyla bizi
Gözlerden perdeler çekilir kalır izi
Anne ağlarsa içli içli
Alıp götürür çocuğu
Ölümün gür sesi
Çağ dayanırsa ölümün tenine
Çocuk tutunur annesinin kanlı eline
Bilmem şimdi hangi şehirde hangi evde
Annenin biri kalkmış ölüm nöbetine.
Gece söndürürse dünyanın ışıklarını
Yıldızlar emzirir annesiz çocukları
İnsan neden taşır suskun vicdanı
Gökyüzü şahittir unutmaz acıyı.
***
DİLSİZ SECCADEYE GÖÇ
Kargalar doyururken karnını
Çocuğun renkli eteğinde
Çocuk açar gözlerini
Annesinin dilsiz seccadesinde
Sonsuz ninni bastırırsa saatin sesini
Akrep ve yelkovan sallar beşiği
Zamanın belinde çocuğun ayak izi
Annenin elinde yalnız ve yalnız
Ağaran saçlarından bir gül demeti
Çığlık yankılanır annenin gölgesinde
Sesi titrer annenin
Toprağın dilinde
Suyun ayakları kesilir yerden
Anne saklar çocuğu
Ay'ın çıplak gözünden
Çocuğun saçları sararırsa
Güneşin nefesiyle
Çocuk göğü yırtar kendi sesiyle
Kargalar göç eder
Çocuğun renkli eteğinden
Annenin dilsiz seccadesine
SEVGİLİYE ÇAĞRI
Gündüzüm geceye balım acıya döndü
Lambada titreyen ışık söndü
Baharın sıcağına kandım yine
Soğuk vurdu dallarım düştü yere
Beyaz çiçekler sere sere
Düştüm gece gece senin izine
Anlattım seni sonsuz denize
Balıklar daldı mavinin dehlizlerine
Tez vakitte ulaşsın diye
Mektubunu verdim Samyeline
Yıldızlar düştü yere birer birer
Nöbette uykuya daldı bir er
Mevsimler habersiz gelip geçer
Eşsiz kokun rüzgarla boynumdan öper
Keklikler ansızın kaldı çıplak
Sorgusuz sualsiz saplandı mızrak
Dünyanın balkonuna bir çıksak
Gezegenler senin için ayağa kalkacak
***
BİR SEVDA ŞİİRİ
Bulduğum bir sırmış sende
Hem lütfunda hem kahrında
beklediğim bir merhaba
duysam da hoş duymasam da
"üzgünüm" ağır geldi şubata
kırıldı kalbim gel topla
elinde sevda ateşli tabancayla
vursan da hoş vurmasan da
yalan hüküm sürmez mısrada
yazdıklarım çıkmaz aydınlığa
söyleyeceğin iki çift lafa
kansam da hoş kanmasam da
katıldım acının şarkısına
kandım ilahi alınyazıma
kaldık mı şimdi baş başa
Anlatsan da hoş anlatmasan da
tutundum çiçekten tacına
dostlar çekildi kaldım tek başıma
kaçtım Dünya'nın diğer ucuna
çağırsan da hoş çağırmasan da
aklımla giriştim kavgaya
Soru işaretleri dönüşmedi cevaba
aradım seni zihin pusulamla
bulsam da hoş bulmasam da
şanına yakışır hoş seda
yaz bürünse kışın ayazına
çıkıp bağırsam surlarda
duysan da hoş duymasan da
***
KADİM ŞEHRİN ENDEMİK ÇİÇEĞİ
İliklerimde teninin ıslaklığıyla
Yenilgimi bir kenara bırakıp
Suskunluğumu koyuyorum avuçlarına
Susmak bu kadar derin çığlıkken
Ancak bu kadar susabilirim yakınında
Lisanına bir girsem
Aklının en boş anında
Yüzünün güleç menekşelerine yağarım
Yağarım elbet gökkuşağının yedinci tonunda
Sevmek uzaktan güzel olmasa
Kırgınlığımdan değil boğuk sesim
Biraz kederli az bir sitemliyim
Gözlerinde baharı görmek için geldim
Sen kadim bir şehrin
Endemik çiçeğisin
Ağlasan kanlı ay belirir gözlerinde
Titrer dünya titrer kırlangıçlar titrer gece
Anneler hüzne bürünür evlerde
Bir yaşmak dolar boynuna imge
Sevmek ne kadar uzak bize
YURTTAŞ yarını bekler yarınları da
Senin adını kazıdım buzdan satırlara
Göz ucuyla baktım sana ve güneşe ve denize
Karanlık bir çökse mavinin göğsüne
"İLK AY "ın ışığında çizeceğim seni göğe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder