Gönlünde sızı yayan bir yarayla
yaşamak acıtıyor insanın kalbini.
Bir bardak kahve iyi gelir
üzerinden yıllar geçmiş yorgunluklara.
Çok bekledim. Çok aradım bir çıkış kapısını gösteren işareti. Bekledim gece yarılarından sabahlara dek. Çok yürüdüm gecenin bir vakti sokaklarda.
Yalnızlığımı koluma takıp yürüdüm
ıssız sokaklarda.
Dertleştim ağaçlarla, yol
kenarlarındaki çiçeklerle, kurumuş bir yaprakla; kendi güzelliğini dışarı
yansıtmış güllerle konuştum. Sokak lambasının altında bekledim. O aydınlattı
içimdeki karanlığımı. Senin gelip beni karanlıktan çıkarmanı beklerken hiç
ummadığım insanlar bana ders verdi. Kaldırımlarla sıkı dost olduk. Bir onlar
anlattı bana hikâye bir ben onlara. Sordum" Sizin yalnızlığınıza kim yoldaş
oluyor diye?" Cevap alamadım. Yalnızlığın dahi hududu yoktu. Gidip
yalnızlığa sorsam "Seni bu dünyada meşhur yapan şey ne?" diye Büyük
ihtimal cevabı" Kalabalıklar" olurdu.
Bir umut diyerek bekledim. Ve her defasında umutlarımı söndürdüm. Sonra tekrar yaktım bir umut diyerek. Yalnızlığımla bir kez daha yüzleştim. Baktım aynalara, aynalar yüzüme bakmaz oldu. Yalnızlık kendini her yerde karşıma çıkardı. Bazen bir bardak çayı içerken bazen en mutlu anlarımda bazen de hayatın çekilmez olduğu demlerde.
Bir umut diyerek bekledim. Ve her defasında umutlarımı söndürdüm. Sonra tekrar yaktım bir umut diyerek. Yalnızlığımla bir kez daha yüzleştim. Baktım aynalara, aynalar yüzüme bakmaz oldu. Yalnızlık kendini her yerde karşıma çıkardı. Bazen bir bardak çayı içerken bazen en mutlu anlarımda bazen de hayatın çekilmez olduğu demlerde.
Bir başıma yaşadım.
Bir başıma büyüttüm içimdeki
neşeli günleri.
Bir başıma mutlu olmaya çalıştım
içimdeki küçük sevimli çocukla…
Kağıtlara kaydettim gün gün
yalnızlığımı. Defterleri taşırdı yalnızlığım. Anlamaz oldu insanlar beni.
Ahvalimi anlatacak kelime yok. Ahvalimi anlayacak insan yok. Hal-i Pür
melalimle sığmaz oldum dört duvar aralarına. Sığmaz oldum sığ insanların
kafalarına. Anlamsızlaştım, büyük bir sorun oldum insanlığın kafasında. Her
cihette denedim yalnızlığımı yenmeyi ama kaybettim dostlarımı birer birer.
Bekledim hüzün kulübemde. Bekledim bir bardak çayla içimdekileri anlamak için.
Hiçbir zerremin hükmedemediği bir alemde sonsuza dek kaybolmaktan başka bir
arzum olmadı. Duvarlar sessizliğime şahit oldu. Kalbimin derûni hislerini
kilitlemek isterdim bir sandığa zamanı geldiğinde en değerlinin gelip açması
için. Zaman bütün mevcut varlığı tüketmek istiyor. An an değil de gün gün
çalıyor ömrümüzden. Ve bırakıyor bizi sonsuz bir girdabın içinde.
Kaldım bir başıma sonunda; herkes çekip gitti hayatımdan herkes. Silindi varlığım hafızalardan. Unutuldu ahvalim, görmez oldu gören gözler. Hâl üzere hâl eyledim bunca hal bilmezin arasında kendi hâlimi eyledim. Dilim lâl oldu yalnızlığıma. Anlatmadım derdimi dertsiz insanlara. Anlamaz beni dertsiz insanlar. Çektiğim çileyi bilmez gamsızlar. Firkattir gönlümün çektiği acı. Beyhudedir yaşantım, bir hiçtir benliğim. Sözlerimi şu mısralarla sonlandırmak istiyorum;
Gecenin zülüflerinde gönül haneme düştü yine hüzünden taneler.
Cümlelerim yolda kaldı, yollar
yolda, yağmur bulutunda kaldı.
Bahaneler ve bananeler
dünyasında anlamsız kaldı sesim, anlamsız kaldı nefesim.
Anlamsızım anlamayanlar için,
Eğer anlamsızsam kesilsin sesim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder