1977 doğumlu, ilk ve
ortaöğrenimini Yozgat’ta tamamlayan yazar 1999 yılında Gazi Üniversitesi
İletişim Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 2000-2001 yıllarında Güney Afrika
Cumhuriyeti’nde bulunmuştur. Dönüşünde İngilizce okutmanlık, metin yazarlığı,
radyo ve TV programcılığı yapmıştır. Çeşitli dergilerde yayımlanmış
hikâyelerini Adem’in Kekliği ve Chopin (Ülke Edebiyat, 2012; İletişim
Yayınları, 2015) adlı kitabında toplamıştır. İkinci kitabı Bozkırda
Altmışaltı (İletişim Yayınları, 2014), Türkiye Yazarlar Birliği tarafından
“2014 Yılının En İyi Hikâye Kitabı” seçilmiş, 2016 yılında da Necip Fazıl
Ödülleri kapsamında “İlk Eserler Ödülü” alan Mustafa ÇİFTÇİ der ki “Gerçek
bir olaydan esinlenerek bir hikâye yazdım. O hikâyenin gerçek kişileri
hikâyemden haberdar oldular. Çok sevindiler. Dergiyi aldılar benim yanımda
okumaya başladılar. Onlar okurken ben onları seyrettim. Bakın kendi
hikâyelerini okuyorlar ama o kadar dağınık, o kadar özensiz okuyorlar ki.
Neredeyse laf olsun diye. İşte o gün yazdıklarınızın mahrum olması ne demekmiş
anladım. İlgiden mahrum olmasına, dikkatten mahrum olmasına alışmazsanız hele
ki taşrada yol alamazsınız. Burada edebiyat yapmak, uzakta çok uzakta bir
fabrikaya parça başı işi yapmak gibi. Kimse ne iş yaptığınızı bilmiyor.
Yazılarınızın gittiği yer neresidir kimse umursamıyor. Sonra yazdıklarınıza
bakan merkezdekiler size merhamet eder gibiler. İç içe mahrumiyet var. Ama
dedim ya alışırsanız bu mahrumiyete o zaman bağışıklık kazanıyorsunuz.
Motivasyonunuz düşmüyor ve etkilenmemenin bir yolunu buluyorsunuz…”
Yazmak kimilerine göre kolaydır
kimilerine göre delilik cesareti isteyen bir haldir. Mustafa ÇİFTÇİ’nin ikinci
şıkkı seçenlerden olduğunu düşünüyorum. Hele de kaleme aldığı hikayeler gerçek hayattan
bir film şeridini sunuyorsa gönlümüzün huzuruna bu kalem elbette ki alkışlanır.
Adem’in Kekliği ve Chopin hikâye kitabını okuduğunuzda hikayedeki karakterle
birlikte bir tablonun önünde saatlerce seyre dalar, her yerde onunla hayal
kurar ve her bir hikâyede gerçeğin içine düşersiniz. Her bir hikâyenin sonunun
tatlıya bağlandığını sanırsınız ama gerçekler bambaşkadır. Bu kitabın bendeki
etkisini anlatmaya gelince, her bir hikâyede Hasan EJDERHA hikâyeleriyle ikiz kardeş
olduğunu görenlerdenim. Her iki kalem de farklı zamanlarda, farklı mekânlarda
doğmasına rağmen bu akrabalığın nereden geldiğini her ikisini de
okuyanlardansanız benim gibi sorgulayabilirsiniz.
Mustafa ÇİFTÇİ hikâyeleri kısa
olmasına rağmen kullandığı dilin bizden, anlatımının keyifli ve akıcı olması
onunla yazar- okur arkadaşlığınıza samimi bir bağ kuruveriyor. Bu yazıyı onun hikâye
kitaplarını okuduktan sonra yazmayı düşünmeme rağmen zamanın ertelenmeyeceğinin
son anda farkına vardım. Geçen sene okuduğum bu kitap hakkında düşüncelerimi
ertelemek benim gibi bir okura yakışmazdı ve bu yüzden Adem’in Kekliği ve
Chopin’in bendeki etkisinin derinliğini onu okuduktan sonra etrafınızda değil
kendi yaşamınızda göreceğinize emin olarak yazmaya karar verdim. Bence her okur
her yazara ulaşacak tahliller yapmalı. Çünkü her yazar her okurun hayatına
dokunamıyor, dokunanlardan biri varsa da o da Mustafa ÇİFTÇİ gibi okuduğunuz
kitabın tahlili olarak düşüyor Yoldaki Kalemler’e…Tahlil ise dünyanızda
şekillenen bir yaşam tarzı ya da bir türkü oluveriyor.
Anadolu hikayelerini okumaya ne
zaman başladığımı biliyorum da bilmiyorum ama Mustafa ÇİFTÇİ hikâyelerinin de
size türkü dinleteceğine eminim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder