Peki
bu mektebin muallimi kim?
“En iyi muallim, en büyük üstat,
şüphesiz ki hayattır.”
Eğer
ki yaşanılan hayattan bir şeyler öğrenip tat almak istiyorsa hayatın da bir
mektep aynı zamanda muallim olduğu kanaatinde varoluş, iradeyi kullanma
sanatını öğrenme mutluluğuna erdirecektir. Behemehâl bu sanat ile yaşanılan
hayat daha iyi idrak edilecek ve öğretici güçlerin aktardığı bilgi daha iyi
kavranacak hale gelecektir. Her bilgiden ziyade, irade ile seçilen bilgiler
düşünce terazisinde tartımı gerçekleştikten sonra harekete geçtiğinde insan bu
mektep içerisinde sırasına oturacak ve muallimini dinleyecektir.
“Alınmamış, benimsenmemiş, benliğe mal
edilmemiş bir ders, iyi bir ders sayılmaz.” Bunun
için muallimin kalbinin etrafını kapsayan ve orada daireselleşen bir damla damlaya
damlaya büyük bir damla olur. Bu mana ile anlamını bulur. Derste muallimin her
halini sadece gözleri hareket ettirerek izlemekten ziyade duyuları kendi
kontrolünde çalıştıran aklın da harekette olması lazımdır. Bu sebeple iç âlemin ve dış dünyanın da muallimlerle
dolu olduğu kanaatine varılabilir. Filozof Kant diyor ki: “ Bana hayret veren iki şey var: biri başımızın üstündeki yıldızlı
gökyüzü, öbürü de içimizdeki vicdan.” Buradan şu anlaşılabilir: aklın da
vicdan gibi bir muallimden ders aldığını ön görüsü…
Peki
bu hayat dediğimiz mektep içerisinde her şeyi öğrenmek insanı en üst noktaya
taşır mı?
Aslında
insanın kapasitesi her şeyi öğrenme ve hafızada tutma eğiliminde değildir. Ne
zaman ki insan her şeyi öğrenme eğiliminden ziyade sadece iradesini kullanarak
fıtratına aynı zamanda mizacına göre hareket ettiğinde hayattan en üst noktada
istifade edebilir. İnsan, mualliminden dinleyerek öğrendiği dersleri uygulama
noktasına eriştiğinde ve onu başardığında kendisini bir üst sınıfa
kaydettirecektir. Hayattan öğrenilen dersler yaşayarak öğrenildiğinde zorluk
verebilir ama her zorluk beraberinde mutlaka bir kolaylığı da mutluluğu da getirir.
Bu minval üzere düşünmek insana huzur verdiği gibi yaşayarak öğrendiği bu
mektepte yağmura yağmur olduğu için bakmaz. İnsan, suyun bulunduğu yerden
buharlaşmasıyla oluştuğunu idrak ettiğinde bu döngüsel hareketin bereket
olduğunu kavrar. Şuurun enerjisi nasıl ki dikkat ve uyanıklığı beraberinde
getiriyorsa her işte ve durumda kıvraklık beraberinde algıda seçiciliği insanın
hizmetine sunar. “Her bilgide bir câzibe vardır. Bilmek, harekete hazırlanmaktır.”
Bu yüzden insan algıda seçiciliği
harekete geçirecek düşünceler içinde olma sanatını öğrenmelidir.
B
Kıymetli yazar, acaba gerçekten şu çetrefilli dünyada, labirentlerle dolu hayat akışı içerisinde, nefsin ve enaniyetin eritilmesine ve eritilmesine şiddetle ihtiyaç duyulduğu bir zamanda "gerçekten en büyük üstad hayat mıdır? Emin değilim, bence bir daha düşünün!
YanıtlaSil