Bugün on bir aylık yolculuğunun
sonunda kapıma kadar gelişinin bayramını kutlayacağım. Hediyelerini aldım,
kabul ettim. Allah’ın da benim kulluk vazifelerimi kabul etmesi niyazıyla
huzurundayım. 30 gün, 30 yaşımın bana verdiği olgunlukla, 7 yaşımın bana verdiği
masumlukla, 10 yaşımın bana verdiği emirle, 18 yaşımda bile; sana olan sevgimle
karşıladım seni. Tuttum; ‘tut’ emredildi diye, sözümü de tutmuş oldum. Çocuk
yaşlarım ki o zamanlar anamdan babamdan aldığım gelenek olarak gördüğüm
imanımla seni sevmeyi denemelerim vardı. Geleneğin ötesindeki
arayışlarımın sonunda sonsuz kudretine teslim olduğum ve kabul buyurulursa
gerçek manada iman ettiğim, ‘eşhedü’ dediğim zamanlardan geldim ben de sana.
Ben sana, Allah’ın Adem oğullarından yani onların sırtlarından veya
sulplerinden zürriyetlerini çıkardığı, kendilerini nefislerine şahit tuttuğu ve
onlara, ‘’Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’’ diye hitap ettiği, onların da “evet
SEN BİZİM RABBİZSİN” dediği Bezm-i Elest’te söz verdiğim Rabbimin; “Ey iman
edenler !Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz
kılındığı gibi, size de farz kılındı” emriyle geldim. EN SEVDİĞİMİN (sav)
öğrettiği gibi sevdim seni, öylece tuttum orucumu. ‘Ed-dînü’l-kayyim’ tabiriyle
anılan Hak dinin, biz insanların fıtratına tevdi edildiği değişmeyecek temel
özelliğimle yaşamaya çalıştım seni. Ben de epeyce yol katettim. Bilir misin
babamın adı Ramazan, annemin adı Bayram’dır benim. Seni henüz ben doğmadan önce
de sevebilmem için El-Bari ismiyle tecelli etmiş, ihsanda bulunmuş. Senle
mazimiz çağlar ötesine dayanır AlimAllah.
Bugün onbir aylık yolculuğunun
sonunda kapıma kadar gelişinin bayramını kutlayacağım. Hanemi sana misafir,
hane halkıma mescid ettim. Bir musibetle imtihandayız ki, coşamadık
teravihlerinde, koşamadık mescidlere, birlikte aşk ile övemedik de teravih
aralarında Efendimizi (sav). Kendi halimizde; Habibimiz Muhammed’e Salat ile
Selam gönderdik, çocukken meleklerin saf saf indiği saf aralarından aşina
olduğumuz naatlar sessiz kaldı evlerimizde. Firkatin acısıyla gayet acılara
gark olduk.
Bugün onbir aylık yolculuğunun
sonunda kapıma kadar gelişinin bayramını kutlayacağım. Buhranımda burhan oldun
ey mah-ı gufran. Ben bu sene vardım. Sen ebedisin... Olur da bir daha
kavuşamazsam sana, kavuştuğumuz mahşerde şefaatini umarım. Sen yakma yine de
gönlümü firakınla…
Gündüzüme saim, geceme kaim
olan; Elveda Ya Şehri Ramazan El-veda …
Ayrılırken ağlamalarım
bundandır.
Sensiz yaşantım daim
buhrandır.
Tebessüm yalnızca geldiğin
andır.
Bugün bırakıp gittiğin
kadarız artık…
Ben bir gayret eyledim,
Geldin, yoldaşlık eyledim,
Eyledim nefsimi feda,
Elveda canımın canı
El-veda…
Kalbine sağlık ��
YanıtlaSil