NÜKTEDAN BİR İNSAN OLARAK HİLMİ YILDIRIM (Hilmi Hoca) / Teyfik KARADAŞ

 

Herkesin kolayca kavrayamadığı, ince anlamlı, sanatlı, düşündürücü ve aynı zamanda hoşa giden, insanı gülümseten sözlere nükte denir. Bu tip sözleri dile getirme ustalığı gösteren kimselere de nüktedan denir. Her köyde, her mahallede, her ilçede, her ilde mutlaka ve mutlaka en az bir tane nüktedan insan bulmamız mümkündür. Nüktedan insanların bazıları yurt genelinde, hatta dünya çapında tanınarak kamuoyuna mal olmuşken, kimileri sadece kendi yaşadığı mahalde tanınabilmiştir. Ünü yurt sathına yayılmamıştır. Milletimizin yetiştirdiği nüktedanların piri Nasrettin Hocanın namı dünyaya yayılmışken, bana göre usta bir nüktedan olan Mehmet Bilal’in ünü Kahramanmaraş’ın dışına çıkamamıştır. Bizim köylü Tatar Pehlivanın namı ise Kahramanmaraş Tekir havzasında yer alan on beş, yirmi köyle sınırlı kalmıştır.

Ben ise yaşadığım köylerde, okuduğum şehirlerde, görev yaptığım memleketlerde, askerlik yaptığım kıtalarda yüzlerce nüktedan insan gördüm. Gördüğüm nüktedan insanların onlarcasıyla dostluk kurdum, arkadaş oldum. Dostluk kurduğum, arkadaş olduğum nüktedan insanlar arasında en farklı olanı, en anlamlı söz söyleyeni Hilmi Hocaydı. Hilmi Hoca konuştuğu zaman ölüyü güldürecek, yatalak hastayı kaldıracak kadar maharetli bir insandı.

Hilmi Hocayla yolumuz Adıyaman ilinin Gölbaşı ilçesine bağlı Belören Kasabasına kesişti. Ben Belören İlköğretim Okulunda göreve başladığımda Hilmi Hoca Belören Kasabasına komşu olan Yukarı Nasırlı Köyü Ortaokulunda okul müdürü ve fen bilgisi öğretmeni olarak görev yapıyordu. Hilmi Hoca Yukarı Nasırlı Köyünde görev yaptığı sırada Belören Kasabasında ikamet ediyordu.

Sağlık ocağının olması, manav, kasap, fırın, market gibi alışveriş yerleri bulunması münasebetiyle Belören Beldesi Yukarı Nasırlı Köyüne göre daha modern, daha güzel bir yerdi. Belören’i Gölbaşı’na bağlayan yol asfalttı. Belören büyük bir yer olduğundan kiralık ev bulmak kolay ve evlerin kirası oldukça ucuzdu.  Jandarma karakolu da olunca güvenlik bakımından Belören civar köylere göre daha avantajlıydı. Bu nedenle Yukarı Nasırlı, Gedikli, Karakuyu ve Aşağı Nasırlı köylerinde görev yapan öğretmenlerin bir kısmı Belören Kasabasında ikamet ederlerdi. Başka bir köyde çalıştığı halde Belören beldesinde ikamet eden öğretmenlerden biri de bizim Hilmi Hoca diye tanıdığımız Hilmi Yıldırım’dı.

 Belören’de göreve başladığımın ikinci günü ders bittikten sonra öğretmen arkadaşlarla Süleyman’ın kahvesine gittik. Kahveye vardığımızda kahvenin içindeki ve bahçesindeki masalar tamamen müşteriyle doluydu. Biz de boş masa olmayınca kahvenin bahçesinde bir köşeye garsonlar tarafından getirilen sandalyelere oturup çay içmeye başladık. Biz daha çayımızı bitirmeden yanımıza takım elbiseli, kravatlı, tıraşı düzgün, orta boylu, güler yüzlü ve lisanı halinden memur olduğu anlaşılan bir adam geldi. Adnan Menderes Kurtbeyoğlu Hocam, bana “Hilmi Yıldırım Hocam Yukarı Nasırlı Ortaokulu Müdürü” diyerek benim ile Hilmi Hocayı tanıştırdı. Ben Hilmi Hocaya nerelisin Hocam dedim. Hilmi Hoca “Gaziantep Oğuzeli’ndenim yorum” dedi. Benim Oğuzeli’nden tanıdığım Mustafa Terlemez, Yusuf Karakaya gibi bazı arkadaşları sordum. Hepsinde aile şeceresini saydı. Hilmi Hocama “Size Oğuzeli’nde kimler derler hocam” diye sordum. Hilmi Hocam “Babamın bir behresi olmadığı için, bize Küçük Mıstığın kardeşinin oğulları derler. Anlayacağın emmimin namıyla tanınırız yorum” dedi. Hilmi Hocamın konuşması doğal, hal ve hareketleri içten ve samimiydi. Hilmi Hocam her tarafı buram buram muhabbet kokan bir Anadolu insanıydı. Yeni tanıştığımız için Hilmi Hocamın ağzından çıkan her cümleye gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ben Hilmi Hocaya gülmüyordum ama yanımdaki öğretmenler Adnan Menderes Kurtbeyoğlu, Ahmet Umutlu ve Hacı Yaramış Hilmi Hocanın konuştuğu her söze kahkaha atarak gülüyor ve gülmelerinden dolayı gözlerinden yaş akıyordu. Muhabbet ortamındaki bu durumdan Hilmi Hocamın hoş görü sahibi ve alçak gönüllü bir insan olduğunu anladım. 

Ben Hilmi Hoca gibi nüktedan bir insanla tanışınca mal bulmuş mağribi kadar sevindim.  Çünkü Hilmi Hoca konuşacak, ben de Hilmi Hocanın sözlerini öğrenecektim. Gördüğüm kadarıyla Hilmi Hoca normal bir konuyu bile anlatırken yağlandırıyor, ballandırıyor, küçük eklemeler yaparak insanların gülmesini sağlıyordu. Hilmi Hocanın da benden elektrik aldığını fark ettim. Hilmi Hocamla ayrı okullarda çalışsak ta o günden sonra çarşıda, pazarda, kahvede ara sıra görüşüp muhabbet etmeye başladık. Görüşmeye başladık ama her görüştüğümüzde uygun muhabbet ortamı olmuyordu. Ortam müsait olmasa da ben çiçeğe konmuş arı misali kıyısından köşesinden Hilmi Hocamdan yararlanmaya, sözlerini öğrenmeye gayret ediyordum. Hilmi Hocam Gaziantep Eğitim Enstitüsü mezunuydu ve Antep şivesini eksiksiz olarak konuşuyordu. Hilmi Hocam Van’ın Özalp ilçesinin Emek Köyünde çalışırken Ayşe yenge ile evlenmiş. Ayşe yengemiz de aslen Trabzonlu dünyalar tatlısı bir insandı. Ayşe Yenge ile Hilmi Hocam birbirleri çok severlerdi. Muhabbetleri de iyiydi ama çocukları yoktu. Çocukları olmamasını nedeniyle Hilmi Hocamın ailevi yönden sıkıntı yaşadığını ve içten içe üzüldüğünü hissederdim. Hilmi hocamın bu durumuna kendisine fark ettirmeden içten içe bende üzülürdüm. Bende daha önce Van’ın Erciş kazasında çalıştığım için Van’dan da ortak arkadaşlarımız vardı. Bu nedenle bazen muhabbetin yönünü Van’a çevirirdik. Akdamar Adası, Van kedisi, otlu peynir gibi konular üzerine saatlerce sohbet ederdik. 

Ben Belören İlköğretim Okulunda göreve başladıktan bir yıl sonra bizim okulun fen bilgisi öğretmeni uğur Yüceer Isparta’ya tayin oldu. Hilmi Hocamda il içi tayinle bizim okula fen bilgisi öğretmeni olarak atandı. Hilmi Hocam bizim okulda göreve başlayınca yer altından bir küp mücevher bulmuş antikacı kadar sevindim. Ben okulun müdür yardımcısıydım. Müdür Yardımcısı odasıyla öğretmenler odası yan yanaydı. Öğretmenler odasındaki konuşmalar benim odamdan çok rahat şekilde duyuluyordu. Hilmi Hocam ders saatlerine dikkat eden, öğrencilerin başaralı olması için elinden gelen her şeyi yapan vicdan sahibi bir insandı. Teneffüs aralarında da öğretmenler odasında anlattığı nüktedan sözlerle okulun öğretmenlerini güldürerek moral ve motivasyonlarını yükseltirdi. Bende Hilmi Hocamın sözlerini can kulağıyla dinler, silinmeyecek şekilde hafızama kaydederdim. Bazen öğretmenler odasına girer Hilmi Hocamın varsayımlarına şartsız destek olurdum. Hilmi Hoca da bazen teneffüs aralarında veya boş saatlerinde bizim odaya gelir, konuştuğu laflarla beni ve diğer müdür yardımcısı Ahmet Tuğlu Hocamı gülme krizine sokardı. Gülmekten dolayı gözlerimden yaş geldiği için kaç defa abdest tazelediğimi bilirim.

Ben şimdi Hilmi Hocam ile birlikte yaşadığımız ve hafızamdan silinmeyen anıların bir kısmını sizlere nakletmeye, anlatmaya çalışacağım 

. Ben Beni Ekşinin Gölüne Atarım

Hilmi Hocam bir gün sabahleyin erkenden bizim odaya geldi. Ahmet Tuğlu derse gittiği için ben müdür yardımcısı odasında tek başıma oturuyordum. Hilmi Hocamın her zaman ki gülen gözlerinin içinden sanki ateş fışkırıyordu. Gözleri kanlanmış, suratı asıktı. Vaziyetinden büyük bir sıkıntısının veya önemli bir derdinin olduğu anlaşılıyordu. Hilmi hocam içeri girdikten sonra benim ön tarafımdaki misafir koltuğunun birine sessizce oturdu. Çay söyledim. Hizmetli Osman Çiçek çaylarımızı getirdi. Çaylarımızı yavaş yavaş yudumlarken “Hayırdır Hilmi Hocam. Bir derdin sıkıntın mı var” diye sordum. Hilmi Hocam “Hayır başımıza gele yorum. Sıkıntım olmaz mı” diye başladı söze. Ben “E Hilmi Hocam. Sıkıntın inşallah önemli bir şey değildir” dedim. Hilmi Hocam “Önemli olmaz mı yorum. Yıllardan beri dişimden tırnağımdan artırarak yarım kilo altın biriktirdim. İleride belki bir ev veya arsa alırız diye. Altınları evde saklıyordum. Dayımın bankada çalışan bir oğlu var. Konuyu ona açtım. Dayımın oğlu bu asırda yastık altında altın mı saklanır. Çaldırırsın. Kaybedersin. Altınları bozdur. Sana hazine bonosu alalım diyerek kanıma girdi. Bende altınları bozdurup hazine bonosu aldım. Bugün çeyrek altın dört milyon liradan altı milyon liraya çıktı. Benim bir gecede bir miyar liraya yakın kaybım oldu. Bu kaybımı kim karşılayacak.  Bir hayırsızın aklına uydumda altınlarımı bozdurdum arkadaş. Eğer ben yarım kilo altını yastık altında saklayamazsam kendimi Ekşinin Gölüne atar intihar ederim” dedi. Hilmi Hocam kendimi Ekşinin Gölüne atarım demesiyle ben kendimi tutamadım kahkaha atarak gülmeye, kendimi yerlere atmaya başladım. Ben gülünce Hilmi Hocamda gülmeye başladı. Tabi ben bu arada aman hocam dünya malı değil mi, bugün altın yükselir yarın bono yükselir diye Hilmi Hocayı teselli etmeye çalışıyordum.  Benim gülüp, kendimi yere atmamla birlikte Hilmi Hocam sıkıntısı sevince dönüştü. Gülme seansı bitip durumumuz normale dönünce “Hocam Ekşinin Gölü neresidir” diye sordum. Hilmi Hocam “Yorum Ekşinin Gölü bizim Oğuzeli’nde çocuk iken çimdiğimiz bir yer” dedi. Hilmi Hocamın altın bozdurma meselesini benim duyduğum gibi kısa bir sürede okulun öğretmenlerinin hepsi de duydu. Hilmi Hocam meseleyi okuldaki otuz öğretmenin otuzunda ayrı ayrı anlatarak moralini ve psikolojisini ancak düzeltebildi.

Hilmi Hocam bu hadiseden birkaç yıl sonra bizi Oğuzeli’ne ciğer kebabı yemeye davet etti.  Hilmi Hocamın davetine icabet etmek üzere Ali Kaya, Niyazi Özdamar ve ben Oğuzeli’ne gittik. Hilmi Hocam bizleri Oğuzeli’nin en ünlü kebapçısında ağırladı.  Yemekten sonra benim isteğim üzerine; erinmeden üşenmeden bizi bir kilometre kadar yürüterek Ekşinin Gölüne götürdü. Hilmi Hocamın çocukluğunda yüzülen, piknik yapılan ve balık avlanan Ekşinin Gölü bizim vardığımızda kirlenmiş, suyu kokan işlevsiz hale gelmiş bir mekân durumundaydı ama yine de  gördüğümüz için mutlu olduk.

. ATM Adamdan Akıllı Yorum

Benim Belören’e vardığım sene maaşlarımızı mutemet bankadan toplu olarak çekip okulda bize imza karşılığı dağıtıyordu. Bu sistemde mutemetlik ücreti yüzünden mutemet ile öğretmenler arasında ufak tefek sorunlar yaşanıyordu. Biz mutemetten maaş alırken büyük şehirlerdeki memurlar banka ATM’sinden maaş almaya başlamışlardı. Aradan iki üç yıl zaman geçince Gölbaşındaki bankalarda ATM getirdi. Bizde okul olarak promosyon karşılığında bir özel banka ile anlaşıp maaşlarımızı ATM denen teknolojik cihazdan almaya başladık. Gölbaşına sistem yeni gelince eski memurlar ATM’yi kullanmakta sıkıntı yaşıyorlardı. Bazen bankanın güvenlik memurları, bazen genç arkadaşlar sistemi kullanamayan memurlara, öğretmenlere yardım ediyorlardı.

 Bir gün Hilmi Hocam yanıma geldi. Hilmi Hocam yanıma gelince nasıl oldu hatırlamıyorum ama muhabbet ATM’den açıldı. Hilmi Hocam “Teyfik Bey yorum ATM adamdan akıllı” dedi. Ben” Niye Hilmi Hocam” dedim. Hilmi Hoca” Yorum dün maaşı çekmek için bankaya gittim. Bankamatik kartını ATM’ye soktum. Şifremi yazdım. Çekilecek para tutarı olarak ta yetmiş beş milyon yazdım. Giriş tuşuna bastığımda hesap bakiyeniz yetersiz diye bir yazı çıktı karşıma. Bir baktım ki ben yanlışlıkla çekilecek para tutarını yetmiş beş milyon yerine yüz yetmiş beş milyon yazmışım. Düzeltme tuşuna basıp yetmiş beş milyon yazıp giriş tuşuna basınca parayı aldı önüme attı. Adamdan akıllı yorum” dedi.  Hilmi Hocamın sözü biter bitmez Resim Öğretmeni Niyazi Özdamar, Müdür Yardımcı Ahmet Tuğlu ve ben güle güle kendimizden geçtik. Senelerce adamdan akıllı esprisini kendi aramızda konuştuk durduk.  

. Benim Başım Buluta değiyor 

İlkbahar mevsimi gelmiş havalar iyice ısınmıştı. Sekizinci sınıf öğrencilerinden Atatürk Barajına gezi yapma teklifi geldi. Bizde öğrencilerin teklifini uygun gördük. Veli izin dilekçelerini   topladık. Gezinin yasal prosedürlerini tamamlamak ve Valilik Makamından onay almak için ben o gün Adıyaman’a gitmiştim. Adıyaman’daki işlerimi tamamlayıp acele olarak Belören’e döndüm. Okula geldiğimde saat iki olmuştu.  İlköğretim müfettişlerinin denetim amacıyla okula geldiklerini öğrendim. Müdür Beyin   odasına girdiğimde idareyi denetleyecek müfettiş Müdür Beyin denetimini tamamlamış birlikte çay içiyorlardı. Ben varınca benim denetimi mide yaptı.  Müdür Beyin ve denetimimi yapan Müfettişin lisanı halinden okulda bir gerginlik olduğunu hissettim. Diğer müfettişlere hoş geldin demek için ana binaya geçtim. Ana binaya vardığımda ne göreyim. Hilmi Hocayla Müfettiş   giriş kapısının sağ tarafında vuruşacak şekilde tartışıyorlardı. Hilmi Hoca gözüme güneş gelmesin diye tablacıdan aldığı siyah renkli güneş gözlüğünü gözüne takmış, koltuğunun altında üç dört tane klasör dosya olduğu halde Müfettişe “Denetime geldiğiniz zaman şu dosyayı tuttun mu, şu raporu düzenledin mi diye soruyorsunuz ama fen lisesine kaç öğrenci dıktınız (kazandırdınız) Anadolu lisesine kaç öğrenci dıktınız (kazandırdınız) diye sormuyorsunuz. Sizin dediğiniz dosyaların hepsini hazırlarsak biz hiç ders anlatamayız. Öğretmenlik yapamayız. Bu okuldan bir sürü öğrenci fen lisesi ve Anadolu kazandı. Benim başım buluta değiyor yorum” dedi. Hilmi Hocanın konuşmaları dinleyen müfettiş ikna olmayınca hadisenin büyümemesi için ben araya girdim. Müfettişi öğretmenler odasına gönderdim. Hilmi Hocam okul bahçesinde peşrev atan pehlivanlar gibi iki tur attık. Hilmi Hocamın tepesinin tası iyice atmış. Onu teselli etmekte bayağı zorlandım. Siniri biraz yatıştıktan sonrada onu alıp ek binadaki müdür odasına götürdüm. 

Hilmi Hoca kapıdan içeri girer girmez Okul Müdürümüz Ali Kaya’ya “Hocam müsaade ederseniz şu beni denetleyen Müfettişe iki tokat atmak istiyorum” dedi. Okul Müdürümüz Ali Kaya engin gönüllü, olgun bir insandı. Hilmi Hocama” Hiç öyle şey olur mu Hilmi Bey. Onlar bizim misafirimiz. Konuşur sorunları çözeriz” dedi. Gerçekten de Müfettişlerle konuşarak Hilmi Hocam hakkında düzenlenen soruşturma tutanağını iptal ettirdi. Hilmi Hocam dersini dörtlük anlatan başarılı bir öğretmendi. Müdürümüz Ali Kaya’da yiğit bir insandı. Hadisenin bu şekilde sulh olmasına ben ve okulumuzun bütün çalışanları çok sevindi.  

. Yer Uçağı

Okulumuzun Resim Öğretmeni Niyazi Özdamar’ın İstanbul’da polis olarak görev yapan Beyazıt adında bir abisi vardı. Niyazi Bey benim yakın arkadaşım olduğu için aile efradında yakından tanıyordum. Beyazıt abi İstanbul’dan bana Toros marka bir otomobil, Niyazi Beye Opel marka bir otomobil aldı. Niyazi Beyle İstanbul’a gidip arabaları getirdik. Niyazi Beyin aldığı Opel Gölbaşındaki ya ikinci ya üçüncü Opel marka otomobildi. O günkü şartlarda lüks bir araba sayılırdı. Hilmi Hocamda   çekirdekten yetişme bir şoför olduğu için araba sürmeyi çok severdi. En büyük hayali İstanbul’a yolcu taşıyan bir firmada otobüs kaptanlığı yapmaktı. 

Niyazi Beyin Opel arabayı yeni aldığı günlerdi. Hilmi Hocam, Ben ve Niyazi Bey Gölbaşına alışveriş yapmaya gitmek için Niyazi Beyin Opel’ine bindik. Arabayı anayola kadar Niyazi Bey sürdü. Anayola varınca Hilmi Hocam, Niyazi Beye “Müsaade edersen Hocam arabayı buradan Gölbaşı’na kadarda ben süreyim dedi. Niyazi Bey arabayı sağa çekti durdu. Anahtarı Hilmi Hocanın eline verip “Buyurun Hocam” dedi. Hilmi Hocam şoför koltuğuna oturdu. Koltuğu ve aynayı kendine göre ayarladı. Emniyet kemerini taktı. Arabayı çalıştırıp yol ayırımından Balkar’a kadar normal bir suratla gitti. Balkar’dan sonra arabayı beşinci vitese takıp sürati yüz elliye kadar yükseltti. Karaburun Köyüne varınca meskûn mahal olduğu için yavaşladı. Gölbaşına varınca arabayı iş bankasının önüne nizami şekilde park etti. Araban inmeden Niyazi Bey “Arabayı nasıl buldun hocam” diye sordu. Hilmi Hocam “Yorum buna taksi demek haram. Allah nazardan saklasın. Bu bir yer uçağı” dedi. Hilmi Hocamın bu tespiti üzerine Belören İlköğretim Okulunun bütün öğretmenleri arasında Niyazi Bey arabayı satıncaya kadar “yer uçağı” esprisi söylendi durdu.

. Semeri Ön Kaşı

Her sene bir eylül on beş eylül tarihleri arasında iki haftalık sene başı eğitim seminerini kendi okulumuzda yapardık. O sene İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Kaymakamlık Onayı ile köy ve kasabada görev yapan öğretmenler seminer için Gölbaşı ilçe merkezindeki okullara çağırdı. Müdür ve Müdür Yardımcıları bir okulda, branş öğretmenleri bir okulda, sınıf öğretmenleri bir okulda seminer yapıyorduk. O günkü mevzuata göre okul yöneticileri ile branş öğretmenleri seminer döneminde ek ders ücreti alırken branş öğretmenleri ek ders ücreti alamıyordu. Hilmi Hocam bu adaletsizlikten çok rahatsız oluyordu. Belören’den Gölbaşı’na seminer için birlikte gelip gidiyorduk. Hilmi hocam her gün “Yorum burada büyük bir adaletsizlik var. Bu adaletsizliğin düzeltilmesi gerekir” diye konuyu gündeme getiriyordu. Ben de Hilmi Hocama “Hocam size bu dönemde ek ders ücreti ödenmesi yasal değil ama geçici görev yolluğu ödenebilir. Sana harcırah yasasına göre bir dilekçe yazayım. Bütün öğretmenlere dağıt. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden geçici görev yolluğu talep edin dedim. Hilmi Hocam “Olur yorum” dedi. Ben akşam usulüne uygun bir şekilde dilekçe örneği hazırladım. Sabahleyin Gölbaşı’na giderken Hilmi Hocama verdim. Hilmi Hocama “Bu dilekçeyi bütün branş öğretmenlerine dağıt” dedim. Öğleden sonra seminer bitip Gölbaşı’n dan Belören’e dönerken “Ne yaptın Hilmi Hocam. Dilekçeyi öğretmenlere dağıttın mı “diye sordum. Hilmi Hocam “yok dağıtmadım yorum” dedi. Ben “Niye dağıtmadın Hocam” dedim. Hilmi Hocam “Semerin ön kaşı olmayayım dedim yorum” dedi.



. Amanı Kesik Yer

Gölbaşı Kaymakamımız Tahsin Bey bizim okuldaki Resim Öğretmeni Niyazi Özdamar ve Din Dersi Öğretmeni Bekir Çolakça ile lise döneminden okul arkadaşıydı. Bu vesileyle Kaymakam Bey ile bende yakından tanışıp teşriki mesai etmeye başladım. Kaymakam Bey şiiri ve şairleri çok sevdiği için dostluğumuz ilerledi. Bu nedenle Kaymakam Bey bizim okuldan bana ve birkaç öğretmen arkadaşa düğün davetiyesi verdi. Kaymakam Beyin Kadirli’de düzenlenecek olan düğün törenine katılmak için Okul Müdürümüz Ali Kaya’nın arabasıyla Gölbaşı’n dan Kahramanmaraş istikametine hareket ettik. Kahramanmaraş’a Kibar Ali namıyla anılan ünlü bir araba tamircisi vardı. Ali Bey’in arabasını bu ustaya tamir ettirdik. Kelle paça yiyerek sabah kahvaltımızı yaptık. Başkonuş Yaylası üzerinden Kadirli’ye gitmeye karar verdik. Başkonuş yaylasını geçip Haştırın Köyündeki Andırın Kadirli yol ayrımına varınca ben “Arkadaşlar vaktimiz müsait. Andırın ’da buraya çok yakın. İsterseniz Andırına gidelim. Orayı da görün” dedim. Arkadaşlar benim teklifimi memnuniyetle kabul ettiler. Andırına gittik. Arabayı kaymakamlığın karşısında bir yere park ettik. Kışla Bahçesine gittik. Kışla Bahçesinde gölgesi koyu bir yere oturduk.  Garson geldi. Garsona çay söyledik. Çayımızı yudumlarken Hilmi Hocam şehrin sağındaki solundaki dağlara, Çiçekli Köyüne doğru olan boşluğa doğru can alıcı gözle bakmaya başladı. Ben Hilmi Hocama “Andırını nasıl buldun, nasıl bir yermiş Hocam” diye sordum. Hilmi Hocam “Güzel bir yermiş ama aynı zamanda da amanı kesik (çaresiz) bir yermiş yorum” dedi.

Hilmi Hocamla birlikte çalıştığım altı yıl içinde yüzlerce anıyı kendisiyle birlikte yaşadık. Kendisinden de binlerce farklı anılar dinledim. O adaletsizliği sevmeyen yufka yürekli bir insandı. Kaza yapan bir arkadaşımız için dizlerine vura vura ağladığına tanık oldum. İhtiyacı olan her insana kimse fark etmeden maddi yönden yardım ettiğini biliyorum. Hilmi Hocamla bir ekim iki bin bir tarihinde ayı gün Belören ilköğretim Okulundaki görevimizden ayrıldık. O öğretmen olarak Gaziantep’e gitti. Ben kurum değiştirerek Gölbaşı Meslek Yüksekokulunda göreve başladım.

Hilmi Hocam Gaziantep’e gidince Yüce Mevla’m ona ikiz kız evladı verdi. Her şey Rabbimin elinde.  Çocuklar için hayırlı olsun diye gittiğimizde Hilmi Hocamın mutluluğunun zirve yaptığını gördüm. Hilmi Hocamı o kadar mutlu, o kadar neşeli görünce nasıl sevindiğimi anlatamam. Ayşe yengemde en az Hilmi Hocam kadar mutluydu. Hilmi Hocam kızın birinin adını Sude Naz, diğerinin adın Merve Naz koymuştu. Hilmi Hocamın “Bu çocukların şahsi manevisinde Allah’ı görüyorum” demesini hiç unutmuyorum.  Atalarımız “Görünen dağın uzağı olmaz” diye boşa söylememişler. Çocuklar şu anda üniversite çağına geldiler. İnşallah üniversite sınavına girip gönüllerinin istediği bölümleri kazanacaklar diye ümit ediyorum. Ardan çeyrek asırlık bir zaman geçtiği halde Hilmi Hocamla muhabbetimiz, dostluğumuz devam etmektedir. Bazen yüz yüze bazen telefonla görüşerek eski günleri yad etmekteyiz. Hilmi Hocam Belören’den gittikten sonra Gaziantep’teki çeşitli okullarda öğretmen yönetici olarak çalıştı. Çalıştığı okullarda önemli başarılara imza attı. Bundan üç yıl önce çok sevdiği öğretmenlik mesleğine yaşının dolması nedeniyle veda ederek emekli oldu.

Emeklilik günlerini Gaziantep’te geçirmekte ve usta bir komedyen edasıyla kendisini seven dostlarını, arkadaşlarını güldürmeye devam etmektedir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder