“Bir ateşe düştüm.”
Böyle başlıyor okuduğum kitap.
Günler, aylar, mevsimler geçiyor; kış bahara, bahar yaza eriyor da sönmüyor düştüğümüz ateş. Ne vakit bir türkünün pençesine takılsak harlandıkça harlanıyor Ahmet Abi, bin miligramlık sızı oluyor sinemizde.
“ İnsan, attığı her adımda, varacağı yahut ulaşmak istediği her menzilde, muhatap olmak istediği her insan karşısında önce yüreğini yoklamalı: Yüreğim yanımda mı?” demiştiniz. Yüreğimi yanıma alıp öyle yazıyorum bu satırları. Uzun zamandır yazmayı isteyip bir türlü cesaret edemediğim bir mektup, bir yazı, belki bir içlenme... Ama en çok bir sızı; kalbimden kalemime dökülenler.
Size dair çok şiirler söylendi, çok özlem dile getirildi, çok hatıra anlatıldı dostlarınız tarafından. Biz hepsini okuyup, dinleyip sızılandık. Anlatılan her hatırada sizin bizde bıraktığınız iz düştü hatrımıza, daha çok sızılandık.
Hüznünüze hayran kalıp yana yakıla "Bir Hüzünkarın Tahrir Defteri" kitabınızı aramış ama bulamamıştım bir vakit. Okumayı çok istediğim, arayıp da bulamadığım bu kitabı imzalayarak emanet etmiştiniz Hasan hocama. Emanetiniz bana ulaştığı andaki sevincimi hatırlıyorum. Bosna Günlükleri başlığıyla yazdığım yazılara yaptığınız incelikli yorumların bende bıraktığı tesiri, Bosna'dan gelen bir öğrencimizin söylediği "Yemen Türküsü" nü dizlerinize vura vura cezbe halinde dinlemenizi hatırlıyorum. Hatırımda tuttuklarımı bir bir sıralamama imkan yok. Şunu söylemeliyim ki Ahmet abi, siz fikir ve duygu dünyamda büyüdükçe büyürdünüz; hüznünüzle, inceliğinizle, duruşunuzla.
Memduh hocamın " Ahmet Abi benim anamdır" sözünün ne manaya geldiğini yüreğinizdeki şefkatin bütün insanları kapsayacak kadar büyük olduğunu gördüğümde anladım. Dostlarınıza duyduğunuz şefkatin ve sevginin haddini tahayyül bile edemedim.
Sizin portreniz; nezaketin, üslubun, baştan ayağa hüzün ve yürek kesilmiş bir adamın portresiydi benim için. Bu yüzden "Sevgili Hüzünkârım" dedim size gıyabınızda. Bütün vasıfların ötesinde size en çok yakışandı çünkü hüzün. O Hüzünkar'ın yürek ikliminde kimler yoktu ki... Bir Hocam'ı, Şair-i âzâmı, türküdârı, tercümanı ve daha niceleri... Şükür, biz de dinlendik Abi, gölgenizin serinliğinde. Fikir ve hüzün talim ettik ve dostluğu... Vefa, zaten sizin cümle gönül kapılarını açan anahtarınızdı.
Siz göçünüzü toplayıp sırlandığınızdan beri, dünya daha da tenhalaştı Ahmet Abi. Yunus'un " Göçtü kervan kaldık dağlar başında" mısrasındaki gibi tek ve tenhayız bu gurbet diyarında. Ne anlatacak bir hikayemiz kaldı ne halimizi arza mecalimiz. Herkes kendi mağarasında gurbet türküleri söyler oldu kendi dilince.
Benimse şöyle bitiyor başladığım kitap Ahmet Abi ve türkü olup dolanıyor dilime mısralar:
"Gidenlerin, nerede gitmeyen yoldaşları
Ne oldu savaşları
Hey mezar taşları, mezar taşları
İsimler söyleyin bana
Çağıracaklarım var"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder