tag:blogger.com,1999:blog-57230115472997631342024-03-18T06:56:46.556-07:00Yoldaki Kalemler Kültür, Sanat, Edebiyat ve Fikir Dergisi Unknownnoreply@blogger.comBlogger1806125tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-71913708106728679032024-03-18T06:56:00.000-07:002024-03-18T06:56:02.180-07:00GÜL YÜZLÜ FERHAT / Enver ÇAPAR<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQ7FgG2vRXkh7nB3UM9J0a3MVFQoGfBbLmIrVDtshsfCw3H-32JSjv6oyIUA-0PMs-KE1l1H_-4sjPUuccL4XEyJMtvrJjo9SAcq3-dVzJ4gMubGalKSVsTE8eTXDocdgXnplGIwy4IU-vGRCgKgCPOyFct0fhpC9ZrK66e_bhfF98Efzf0E2FCuunXUY5/s645/enver-capar-001-001.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="497" data-original-width="645" height="185" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQ7FgG2vRXkh7nB3UM9J0a3MVFQoGfBbLmIrVDtshsfCw3H-32JSjv6oyIUA-0PMs-KE1l1H_-4sjPUuccL4XEyJMtvrJjo9SAcq3-dVzJ4gMubGalKSVsTE8eTXDocdgXnplGIwy4IU-vGRCgKgCPOyFct0fhpC9ZrK66e_bhfF98Efzf0E2FCuunXUY5/w220-h185/enver-capar-001-001.jpg" width="220" /></a></div> <br /><p></p><p><span style="white-space: pre;"> </span><i><b>Ferhat Ağca’nın aziz hatırasına</b></i></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p>Doyamadık gül yüzüne, gülüşüne,</p><p>Doyamadık güzel sözüne, derviş gönlüne.</p><p>Dünya doyma yeri değil,</p><p>Oyalanma yeriymiş bir daha öğrendik.</p><p>Bütün çiçekler mahzun şimdi, kiminle konuşacaklar artık,</p><p>Kim soracak onlara hallerini,</p><p>Kimden dinleyecekler kendi hikâyelerini.</p><p><br /></p><p>Bir gül hüznü çöktü üstümüze</p><p>Şöyle düşünüyor şimdi dostların:</p><p>Ferhat beni daha çok severdi,</p><p>Paylaşmak istemiyorlar kimseyle.</p><p>Oysa Allah sevdi seni ve aldı. </p><p>Bizimkisi bir şahitlik sadece.</p><p><br /></p><p>Seni sevdiğini sanıyormuş bir kız, </p><p>Cennetlik bir yüz görmüş oysa hepsi bu</p><p>Bir kuş uçumu yakınmışsın ahirete,</p><p>Biz dağlarda ararken seni.</p><p><br /></p><p>6 Şubat soğuğunda sen varlık dağını delerken</p><p>Madenciler insan arıyor tünelin ucunda</p><p>Bir kazmanın kırık ucu battı kalbimize</p><p>Gözlerimiz ancak yaşarınca gördü, </p><p>Bir damla terin taşı nasıl erittiğini.</p><p><br /></p><p>Toprağı işlerdin gergefe nakış çizer gibi</p><p>Sarı sıcağın bereketi damlardı alnından.</p><p>Başın ağırdı, hep öndeydi, </p><p>Edep tacını taşımak böyle bir şeydi.</p><p><br /></p><p>Herkes sahiplense de gülün sahibi tektir.</p><p>Bir seher vakti göçtün yârine.</p><p>Oysa bizim seher yelimizdin sen,</p><p>Haberler getiren dost illerinden.</p><p><br /></p><p>Bizi dağlara, Yavşan’a götür yine Ferhat.</p><p>Bir tek onlar anlar bizi.</p><p>Bölüşelim onlarla yasımızı.</p><p>Kandırmasa da Yağlıoluk’un suyu,</p><p>Serpelim közün üstüne yürek yanmazsa belki su yanar.</p><p><br /></p><p>Ferhat dost, diye zikre başlamış kaya sümbülü,</p><p>Çatlamış ortasından taş, serin bir su çıkmış.</p><p>Kurt, kuş, çiçek, böcek kana kana içmiş o suyu.</p><p>Vakit tamam olunca bütün hikâyeler yarım kalıyor böyle.</p><p><br /></p><p><span style="font-size: xx-small;">Yitiksöz dergisi ,21.sayı ,Mart 2024.</span></p><div><br /></div><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-32712851464372733042024-03-18T06:50:00.000-07:002024-03-18T06:50:02.770-07:00 GÜL RİSALESİ Ferhat ALTUN<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZaPbLu33oLoWLAAnD6ssakQflEtgFt9gTU2tHCwQ4YFzWNTv0TzDhDMS9lgnWRi3YnTOcWojrLhr9-Ri4T3yHVdW75e7rCVL6AtnKKAcCEc-MnG84-CPhuQYqyAfCDsRYEklMo-Fj1WcMgIk7r8b-_EXuq-RAZFpWBEFybEN4h9ARz2ZRlQcfiWwN0ocx/s443/ferhat%20altun.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="443" data-original-width="335" height="264" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgZaPbLu33oLoWLAAnD6ssakQflEtgFt9gTU2tHCwQ4YFzWNTv0TzDhDMS9lgnWRi3YnTOcWojrLhr9-Ri4T3yHVdW75e7rCVL6AtnKKAcCEc-MnG84-CPhuQYqyAfCDsRYEklMo-Fj1WcMgIk7r8b-_EXuq-RAZFpWBEFybEN4h9ARz2ZRlQcfiWwN0ocx/w200-h264/ferhat%20altun.jpg" width="200" /></a></div><br /><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p><br /></p><p>-yaşayanlara-</p><p><br /></p><p>1.</p><p>ölüm bahtiyar yokuşuna yukarıdan gelir</p><p>göğsünde biten çiçekler öksüzdür şimdi</p><p>insan her şeye tam zamanında geç kalır</p><p>gül bahçesi olur kabri ihtiyar çocukların</p><p>ölüm bahtiyar yokuşuna yukarıdan gelir</p><p>2.</p><p>ağzı açılınca gülce konuşurdu içlerinden biri</p><p>konuşunca gül dökülürdü dudaklarından </p><p>gül dikenleriyle terbiye ederdi dünyayı</p><p>biri gül ezgisiyle gülce söylerdi söylediklerini</p><p>ağzı açılınca gülce konuşurdu içlerinden biri</p><p><br /></p><p>gülü gülce tercüme ederdi içlerinden biri</p><p>tamburdan mevsimler devşirirdi</p><p>güldü mü dişleriyle demir döverdi</p><p>kanıyla emzirirdi yoldaşı çiçekleri</p><p>gülü gülce tercüme ederdi içlerinden biri </p><p><br /></p><p>biri başını uzattı devrilen göğe</p><p>türküler söylerdi gül ezgileriyle</p><p>çaldığı gül söylediği gül sustuğu gül</p><p>ve inatla dünyaya vermedi başını</p><p> biri başını uzattı devrilen göğe</p><p><br /></p><p>biri gülce susardı öyle vakur</p><p>gül ikram ederdi gül meclisine</p><p>gülden bir vakitti öyle kızıl</p><p>karardı bir ara kara gül gibi</p><p>hâlâ susar mı öyle vakur</p><p><br /></p><p>aldılar yuğdular sonra gülleri gül suyuyla</p><p>gittiler gülden elbiselerle güller yurduna</p><p>gök bağırdı yer bağırdı onlar kavuştu yurduna</p><p>onlar ölmedi biz gömüldük dünya denen kuyuya</p><p>aldılar yuğdular sonra gülleri gül suyuyla</p><p>3. </p><p>urfa yanan bir şeydir artık</p><p>sen temmuzdan bir elbise giyince</p><p>ve sesin kısılır gözlerin dolar</p><p>bir gül olursun ihtiyar çocukların kabrinde </p><p>urfa yanan bir şeydir artık </p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-27895324955586158092024-03-17T18:02:00.000-07:002024-03-17T18:02:37.324-07:00 YUSUFÇUK KUŞU / M. Alaaddin KÜÇÜKKÜRTÜL<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyXEep-t3_5XOVNtsbeofYjhZhHimPmS7ai0k3P_GGLYe5HnfZbLNPldi1w-KIi7iqiz_VqRnU0Y7lnDacJP6ZYQzJ8d6XDrjdCNkPBgZKNEOIIC4RSg5II6xk0LMdlqPBuSc77lk789hP8_5eLkTpcM4mEWDM3uk0L4UcDt9Gu_8LksvKffl6wIIElA6f/s1024/thumbnail_image0.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1024" data-original-width="768" height="156" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyXEep-t3_5XOVNtsbeofYjhZhHimPmS7ai0k3P_GGLYe5HnfZbLNPldi1w-KIi7iqiz_VqRnU0Y7lnDacJP6ZYQzJ8d6XDrjdCNkPBgZKNEOIIC4RSg5II6xk0LMdlqPBuSc77lk789hP8_5eLkTpcM4mEWDM3uk0L4UcDt9Gu_8LksvKffl6wIIElA6f/w117-h156/thumbnail_image0.jpg" width="117" /></a></div><br /><p><br /></p><p style="text-align: left;"><i><span style="font-size: x-small;">… âhir ömrümde saraylara pâdişah değil, gönüllere Yusuf olmak isterim; </span></i></p><p style="text-align: left;"><i><span style="font-size: x-small;">dağda kurt değil, kuyu başında Yusufçuk kuşu olmak dilerim.</span></i></p><p style="text-align: left;"><i><span style="font-size: x-small;"> Ahmet Doğan İLBEY</span></i></p><p> </p><p style="text-align: right;"><b><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></p><p style="text-align: right;"><b><span style="font-size: large;">Ahmet Ağabey’e</span></b></p><i><span style="font-size: x-small;">sen çiçeklerin mevsimisin<br />çocuklar doğar<br />senin adını almak için<br />çarşılardan pazarlardan ve binalardan<br />senin kuyun yeğdir<br />bilirim<br />şimdi kefenin gülden bir bahçedir<br />bilirim<br />gurbettir sensiz her şehir<br /> Ferhat ALTUN<br /></span></i><p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;">Garip bir sesle uyandı. Etrafına bakındı, sesin nereden veya kimden geldiğini anlayamadı. Hayli terlemişti. O garip ses, tekrardan geldi kulağına ama sesin neye ait olabileceğini kavrayamadı. Ses mutfaktan ya da evin diğer odalarından geliyor olamazdı. Evde ondan başka kimse yoktu. Gelen ses, bir insan sesine de benzemiyordu zaten.</p><p style="text-align: justify;">Yatağında doğruldu. Çok sıcak bir gündü. Atletinden gelen kesif ter kokusunu hissetti önce. Sonra aynı sesi yine duydu. Bu kez çok tanıdık geldi ses. Sesi bir kez daha duyunca emin oldu. Yusufçuk kuşunun sesiydi bu: “Yusuf’u tutun! Yusuf’u tutun!”. Ses, odanın üstten yarısına kadar açık olan penceresinden geliyordu. Yıllar önce, daha küçükken babaannesinden dinlemişti Yusufçuk kuşunun hikâyesini. Peygamber hikâyelerini, evliya menkıbelerini torunlarına anlatmayı severdi babaanne. Peygamber Efendimiz ve Hz. Ebubekir’in mağara menkıbesini, Nuh (a.s)’ın gemiyi inşasını ve tufanı, Eyüp (a.s)’ın sabrını… daha neleri neleri torunlarına ilk o anlatmıştı. Üstelik iyice yaşlanmıştı ve her yaşlı insan gibi anlattığı bir şeyi defalarca anlattığı zamanlar oluyordu. Yusufçuk kuşunun hikayesini de onlarca kez anlatmıştı torununa. </p><p style="text-align: justify;">Hikâyeye göre “Kardeşleri Yusuf (a.s)’ı kuyuya attıklarında ilk kez ortaya çıkıyordu Yusufçuk kuşları ve tüm dünyaya yayılıyorlardı. Yusuf’un kanlı gömleğiyle avunan gözü yaşlı Yakup peygambere, Yusuf’u kıskanan kardeşlerine ve sanki herkese aynı şeyi söylüyorlardı: “Yusuf’u tutun! Yusuf’u tutun!”. </p><p style="text-align: justify;">Yatağından kalktı. Pencereye doğru yürüdü. Pencere yarı açık olduğundan bir Yusufçuk kuşu sıkışmıştı ve oradan kurtulmaya çalışıyordu. Sanki Yusufçuk bu kez Yusuf (a.s) için değil de kendini kurtarmaları için acı acı ötüyordu: “Yusuf’u tutun! Yusuf’u tutun!” Yusufçuk kuşunu bulunduğu yerden elleriyle nazik bir şekilde kurtardı. Pencereyi açtı ve pencerenin dışına bıraktı kuşu. Yusufçuk kapandan kurtulmuştu. Pencerenin önünde kanat çırptı ve birkaç kere daha öttü: “Yusuf’u tutun! Yusuf’u tutun!” Sonra uçup gitti. Vakit öğlene geliyordu, hava daha da sıcak olmuştu. Pencereyi açık bıraktı.</p><p style="text-align: justify;">Her zaman yaptığı gibi tüm gününü yatağında geçirmek için yatağına doğru döndü. Mânâsız bir şekilde duvardaki saate baktı. O gün yapması gereken bir iş yoktu. Aslında uzun süredir yapması gereken bir iş yoktu ve uzun süre olmayacak gibiydi. Artık yeni bir meslek edinmesi gerekiyordu. Bu kuyuculuk işi bitmişti. Koca kasabada kimse kuyu suyunu kullanmaz olmuştu. Ne de olsa henüz “büyükşehir” ünvanını almış olan kente yakın bir kasabaydı onun kasabası. Büyükşehir belediyesi(!) onların kasabaya da şebeke suyu bağlamıştı. Onun için artık pek kuyu temizleme, kuyu açma işleri çıkmıyordu. Nadiren iş çıkardı. O da çevre köylerdeki tarla kuyularından. Hoş! İş çıksa da ne yapacaktı ki? Kazandığı parayı kime götürecekti? Evde kendinden başka kimse yoktu. Tekrar uyumak için yatağa girdi. “Şu çarşafları da artık değişmek lazım.” dedi. Eşi evi terk ettiği günden beri, çarşafları nadiren değiştiriyordu. Çarşafları yıkamak, kuruması için asmak, toplamak, yatağa sermek çok zoruna gidiyordu. Onun tek bildiği ve en iyi yaptığı iş kuyuculuktu.</p><p style="text-align: justify;">Eşini ve çocuklarını hatırlayınca kaçtı uykusu. Gözünü tavana dikti. Oğlu Enes geldi gözünün önüne: “Ah!” dedi. “Ah! Keşke o gün götürmeseydim onu yanımda.” dedi. Yıllardır buna ah ediyordu. Oğlunu işine yanında götürüp kaybettiği gün, eşinin bu acıya dayanamayıp evi terk ettiği gün. Dün, bugün ve belki yarın. Ah! Ah! Keşke… Yıllardır ne ahları bitmişti ne keşkeleri. </p><p style="text-align: justify;">Oysa eskiden ne güzeldi hayat. O, koskoca Kuyucu Malik’ti. Çevre kasabalarda bile bilinir, çağırılırdı. Hiç boş günü olmazdı, bayramlarda bile çalışırdı. Hiç zoruna gitmezdi yaptığı iş. Kuyuculuk işi babasından kalmıştı. Babasına da dedesinden kalmıştı. Çok severdi işini ve övünürdü: “Arkadaş, bir işi layıkıyla yapabilmek için üç kuşak o işi yapmak, o işle bilinmek icap eder. Çok şükür biz bu kuyuculuk işini dededen aldık. Üçüncü kuşağız.” derdi. Kasabanın kahvesine girdiği zaman herkes hürmet ederdi, ona yer gösterirdi. Şimdi kahveci, biriken borcu için ters ters baktığından, eskiden beri anlaşamadığı birkaç kişi kendisine bıyık altından güldüğünden kahvenin önünden geçmez olmuştu. </p><p style="text-align: justify;">Bütün bunları gözlerini tavana dikip düşünürken evin kapısının sertçe çalınmasıyla irkildi. Daldığı hatıralar karmaşasından uyandı. Emin olmak için kulak kabarttı. Evet evinin kapısında biri vardı. Bir yandan kapıyı çalıyor, bir yandan da adını sesleniyordu. “Malik Ustaa! Bir bak Malik Ustaa!”. Kimdi bu? Yatağından yavaşça kalktı. Kapının arkasındaki gömleğini aldı ve sırtına geçirdi. Gömleğin düğmelerini iliklemeden yine yavaş hareketlerle bahçeye doğru yürüdü. Kapı hâlâ ısrarla çalıyordu ve kapıdaki adamın sesi duyuluyordu: “Malik Ustaa! Evde misin? Malik Ustaa!” Malik Usta bahçeye çıkınca seslenmeyi akıl etti. “Geldim geldim sabret hele.” Bahçede yalın ayak yürüyüp kapıyı açtı. </p><p style="text-align: justify;"><span style="white-space: pre;"> </span>Kapıdaki adam seyrek saçlı, göbekli, suratı traşlı biriydi. Fakat Malik Usta bu adamı tanıyamadı. Uykulu gözlerini elleriyle kaşıdı. Bu sefer kapıdaki adam “Tanımadın mı beni? Şakir, Almancı Şakir.” Malik Usta, Almancı Şakir ismini duyunca hemen tanıdı adamı. Yıllar önce kasabadan Almanya’ya çalışmaya giden gurbetçilerden birisiydi. Pek muhabbetleri yoktu ama tanırdı. Malik Usta: “Ooo Hoş gelmişsin Şakir Bey! Nasılsın?” dedi. Almancı Şakir: “Çok şükür.” deyip gurbette iş çözmeye alıştığından hiç hâl hatır sormadan: “Bizim bağ evindeki kuyuya bir bakıver sana zahmet. Mâlum, yaz geldi; tatile geldik, kuyu suyunu özledik. Yaban ellerde bulamıyoruz böylesini.” dedi. Malik Usta: “Tabi tabi bakarız.” dedi. Almancı Şakir: “Haydi o zaman! Benim arabayla gidelim hemen.” dedi. Malik Usta tasdik manasında kafasını salladı. “İçerden aletleri alıp geliyorum.” dedi. Kapıyı aralık bırakıp içeri girdi.</p><p style="text-align: justify;"> •••</p><p style="text-align: justify;"><span style="white-space: pre;"> </span>Almancı Şakir’in bağ evine gelmişlerdi. Kuyunun başına geçtiler. Almancı Şakir: “Hele sen işine bak! Ben bize bir kahve yaptırayım.” dedi ve eve doğru yürüdü. Malik Usta da işe başladı. Kuyunun ağzının açık olduğunu fark etti. Mırıldandı: “İnsan şu kuyunun ağzını kapatır. Bu nasıl iş!” dedi. Kuyunun içine şöyle bir baktı. Zifiri karanlıktan başka bir şey göremedi. “Kuyunun içini bir temizlemek lazım.” diye söylendi. Alet çantasından halatı çıkardı. Kuyunun üstündeki, su çekmek için kovanın sabitlendiği tahta parçasına halatı sıkıca bağladı. Ardından halatın diğer ucunu beline bağladı. Alet çantasından el fenerini aldı, kuyunun üstüne çıktı. Kuyunun duvarlarından destek alarak yavaş yavaş kuyunun içine girmeye başladı. </p><p style="text-align: justify;"><span style="white-space: pre;"> </span>Kuyunun dibine indiğinde gördükleri karşısında küçük dilini yutacaktı sanki. Kuyunun dibinde bir ceset vardı. Ceset iskelete dönmüştü. Kim olduğu anlaşılmıyordu ama bir çocuk cesedi olduğu belliydi. Kuyunun içine el feneriyle daha detaylı bakınca köşede ahşap bir oyuncak gördü. Bu oyuncak elle oyulmuş bir attan başka bir şey değildi. Malik Usta yutkundu, oyuncağı yerden aldı. Hemen hatırladı. Bu oğlu Enes’in oyuncağıydı. Kendi elleriyle yapmıştı bu oyuncağı oğluna. Hemen yerdeki çocuk cesedine döndü. Çocuğun üstündeki kıyafetlere baktı el fenerini tutarak. Kıyafetler tozlanmıştı ama yine de tanıdı Malik Usta. Bu kıyafetler oğlunun kaybolduğu gün üstünde olan kıyafetlerdi. Donup kaldı. Olduğu yerde kımıldayamadı. Tek kelime edemedi. Kuyunun üstünde Yusufçuk kuşları uçuyor ve ötüyorlardı: </p><p style="text-align: justify;">-Yusuf’u tutun! Yusuf’u tutun!… </p><div style="text-align: justify;"><br /></div><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-76995106437682746532024-03-13T07:42:00.000-07:002024-03-13T07:42:42.204-07:00 DÜNYAYA GÜLÜP GEÇTİ FERHAT AĞCA / Hasan EJDERHA<p style="text-align: justify;"><br /></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-thldlkp2-A2w-8ZOion4fijsA35w2ZNgKg6jGaLbbLmwAiIuLFXC0PHcLnLFtsx_e5V2DCqrSR62-RC7nxXh8y9koQlTNbMFzcg2Bw9uPWOnz16BHym3x7ellPwmAuO-G8so_uwdrDy1TX66hIJpI9pPCRRjY1ux5gSJwHr4CQ9Ruy-JXToNdcNwgHE0/s1397/IMG-20230214-WA0005.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1397" data-original-width="1169" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-thldlkp2-A2w-8ZOion4fijsA35w2ZNgKg6jGaLbbLmwAiIuLFXC0PHcLnLFtsx_e5V2DCqrSR62-RC7nxXh8y9koQlTNbMFzcg2Bw9uPWOnz16BHym3x7ellPwmAuO-G8so_uwdrDy1TX66hIJpI9pPCRRjY1ux5gSJwHr4CQ9Ruy-JXToNdcNwgHE0/w222-h265/IMG-20230214-WA0005.jpg" width="222" /></a></span></div><span style="font-family: georgia;"><div style="text-align: justify;">Ferhat Ağca için: “Çok güzel gülerdi Ferhat“ demişti Hasan Keklikçi bir yazısında. Gerçekten çok güzel gülerdi Ferhat ve en son gülüşüne ben muhatap olmuştum 6 Şubat gecesi, deprem olmadan yarım saat falan önce. Ferhat’ımın dayısı, Yapımcı-Yönetmen Ahmet Okur ile uzun uzun telefon görüşmeleri yapmıştık o 6 Şubat 2023’ün acı gecesinde. Ahmet Okur MEVLANA dizisinin çekimlerini bitirmiş, kontrollerini yaparken, dizide geçen meczup sahnelerini bana aktarıyor; “bak bakalım abi senin Maraş’ın Cezbeli Gülleri’ne benziyor mu” diye hem fikrimi soruyor, hem Ahmet hem ben o gece yarısında yoğun çalışmamız arasında karşılıklı halleşiyorduk.</div></span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Ahmet Okur’un WhatsApp’tan gönderdiği, MEVLANA dizisinin meczup bölümlerini muhabbetle izliyordum. Bir ara “Bu görüntüleri Ferhat’la da paylaşayım mı” dedim. Ahmet “Yok abi, kimseyle paylaşma. Ham görüntüler bunlar; yayınlanmadan paylaşılırsa TRT ile papaz oluruz. Malumun bu diziyi TRT için yaptık” dedi. Ahmet’le görüşmem bittikten sonra Ferhat’ı aradım. Ferhat’ımı imrendirmek için, “Dayın MEVLANA dizisinin meczup bölümlerini gönderdi izledim, ancak kimseyle paylaşma diye tembih etti. Hadi bakalım şimdi dizi yayınlanana kadar kıvran” dedim. “Senin de dayımın da canı sağ olsun emmi biz yasağa uyarız. Dayımın hakkı var; dizi yayınlanmadan olmaz elbette” dedi. Bir süre muhabbet ettik. Telefonu kapattığımızda saat 04:00 civarıydı. Yani Ferhat’ım deprem anında uyanıktı muhtemelen. Apartmanlarının enkazında bulduğumuzda da deprem pozisyonu almış durumdaydı.</span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-Lc1sJ1JhKSTe1BXVy42mzTbQuIraCR6ZWdxHaC7BvR5pZmxyOv4iKXXtx9BXcAIz8XedA1JjDV0tmx7blaepkLg2qmrD2Pab-f26jFOHNUpSrwUV2VsNkbEhPnOZ7JBFpn9joiv5VshuQj-LNGkblH8m8ijb3eoZXS5zH8jFeLT0K3yB8GdKJESulbCe/s900/thumbnail_FB_IMG_1676922947589.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="900" data-original-width="720" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi-Lc1sJ1JhKSTe1BXVy42mzTbQuIraCR6ZWdxHaC7BvR5pZmxyOv4iKXXtx9BXcAIz8XedA1JjDV0tmx7blaepkLg2qmrD2Pab-f26jFOHNUpSrwUV2VsNkbEhPnOZ7JBFpn9joiv5VshuQj-LNGkblH8m8ijb3eoZXS5zH8jFeLT0K3yB8GdKJESulbCe/w149-h196/thumbnail_FB_IMG_1676922947589.jpg" width="149" /></a></span></div><span style="font-family: georgia;"><br /></span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"> Çok acelesi vardı Ferhat’ın; o genç yaşında ne kadar da çok işler başarmıştı. Türkiye Yazarlar Birliği başta olmak üzere birçok kültür, fikir derneklerinde üye ve yöneticilik yaptı. En önemlisi de mesleğinde çok başarılı olacağının ispatıydı Ziraat Fakültesinde Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarındaki özel durumu. Tıbbi Bitkiler hususunda nerdeyse bu bölgede otorite olmaya doğru gidiyordu. Çok fedakâr bir akademisyendi. Hiç hırs yapmadan sevdiği için yapıyordu akademiada yaptığı çalışmaları. Akademik çalışmalarını bir sonraki mevkie atlamak için değil de memleketin hayrına işler başarmak için yapıyordu. Diğer taraftan çiçeklerle çalışıyordu Ferhat. Zaten kendisi de bir çiçek adamdı. Muhtemelen O’nu tanıyanların çoğu bilmez; ayrıca Tamburiydi Ferhat. Onca iş arasında Tambur gibi zor bir enstrümanı da hayranlık duyulacak şekilde icra ediyordu. O bizim Tamburi Ferhat’ımızdı. </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"> Memur olan babasına yük olmamak için çok zor işlerde çalıştı Lisans ve Yüksek Lisans öğrenciliği boyunca. Depremde kendisiyle birlikte kaybettiğimiz babası Merhum Mehmet Ağca Ferhat’ından çok razıydı muhtemelen. Ferhat Ziraat Fakültesi’nde Doktora öğrencisiyken, yine depremde kaybettiğimiz Enes’imiz üniversiteyi yeni bitirmiş, Ömer Faruk ise Tıp Fakültesi’nde okuyordu. Elbette bir memur için zordu ve hafta sonları boya falan gibi işler de yapıyordu Mehmet Ağaca ağabey. Ferhat’ım ne kadar etkilenmiş olacak ki babasının durumundan; </span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">BABAMIN ELLERİ şiirini yazmıştı:</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Annemin ıslak mendili</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Dindiremezken ateşimi</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Alnımda dururdu</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Babamın elleri</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i><br /></i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Alevler söndürürdü avuçlarının içiyle</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Bazen rengârenk ederdi cami duvarlarını</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Biraz işçi birazmemur </i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Ama her zaman mağrurdu</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Babamın elleri</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i><br /></i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Pürüzlü beton etlerini yüzmüş</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Pürüzleri dolduran buzun yardımıyla</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Sargılar sardım parmak parmak</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Annemin eşarbıyla.</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i><br /></i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Sargılar kaç abdest kurtarır?</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Bu eller kaç karın daha doyurur?</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Annem nasıl doğurduysa</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Doyurdu bizi</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><i>Babamın elleri.</i></span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"> Oysa kendisi de babasına destek için değirmende çalışıyor, ağır buğday çuvallarını taşıyordu. Bir gün bana: “Emmi neden bana işlerin en zoru düşüyor” diye bir soru sormuştu. Ben de demiştim ki: “Ferhat’ım sen her şeyin bedelini peşin ödüyorsun; yorma kafanı sen daha kârlısın.”</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"> </span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><span style="font-family: georgia;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgk0UXTZ33Cz_fMykeYYX7VH_KEIxnGhL-v9eVXlSXb0fWmqiIgwcXld2-ojnylH-u99-ItPghqA6eynQ0vsZrSPkL2rkVWBUiTr8jzdtu1161Bn7HlvqLzYvCEPdntaZSsWQuq9yA40SK_YNyFG74V3oj7KMIm0-vDqsfuzrb80ciDa8lSLLmBpqzrr086/s725/thumbnail_indir.png" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="526" data-original-width="725" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgk0UXTZ33Cz_fMykeYYX7VH_KEIxnGhL-v9eVXlSXb0fWmqiIgwcXld2-ojnylH-u99-ItPghqA6eynQ0vsZrSPkL2rkVWBUiTr8jzdtu1161Bn7HlvqLzYvCEPdntaZSsWQuq9yA40SK_YNyFG74V3oj7KMIm0-vDqsfuzrb80ciDa8lSLLmBpqzrr086/w207-h150/thumbnail_indir.png" width="207" /></a></span></div><span style="font-family: georgia;">Çiçekleri çok severdi. Çiçek çalışıyordu adeta Tıbbî Bitkiler alanında. Akademik çalışmalar dışında da “Maraş’ın Çiçekleri” diye bir yazı dizisine başlamış ve birkaç yazı yayınlamıştı EVVELAHİR Dergisinde. Çiçekler içinde de HANIMELİ’ni en çok severdi. Yayladaki evin girişine bir HANIMELİ diktim. Hemen Yanına da bir KIRMIZI GÜL… KIRMIZI GÜL Ahmet Doğan İlbey’in anısına. Ferhat İle Ahmet Bey yan yana, daha önce olduğu gibi… Ahmet bey’in işitme problemi olduğu için Ferhan hemen yanında oturur; karşısındaki dostlarının hoş gülüşmeleri ve yüz hatlarından önemli bir durum olduğunu anlayan Ahmet Bey, Ferhat’tan yana eğilerek “ne dediler” diye sorardı. Ferhat bazen olduğu gibi durumu aktarır, bazen de şaka ile Ahmet bey’in en çok seveceği şekilde aktarım yapardı. Ferhat, Ahmet Doğan İlbey’in tercümanıydı; bizim Yazarlar Birliği çevresindeki dostların tabiriyle. Rahmetli Fazlı Bayram da türküdarıydı. Depremde Hep birlikte ebedi âleme göç eyleyince Ahmet Bey’in ardından. “Sen cennete göç eyledin bari Tercümanını ve Türküdarını bize bırakaydın demeden edemedik.<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJ_uOnfLZHEKZjTICOAf2JVmI8Ff-aTLzMW5xJ5K6Q1oo0-BGDefDN7d67DiWtiGznWS_SJNhfbMO_8uA8vVojsfk9iEEZsRj0v5DXX_ljI2mAEZH-kc51HfO2_MnIvkbtcfJQXxKEAPehEKCpGB50aHT3hrs-_lWRIKUCo5xhorkJqCF60vBMzQo6Ljsn/s1136/thumbnail_FB_IMG_1676923072921.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1136" data-original-width="640" height="245" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJ_uOnfLZHEKZjTICOAf2JVmI8Ff-aTLzMW5xJ5K6Q1oo0-BGDefDN7d67DiWtiGznWS_SJNhfbMO_8uA8vVojsfk9iEEZsRj0v5DXX_ljI2mAEZH-kc51HfO2_MnIvkbtcfJQXxKEAPehEKCpGB50aHT3hrs-_lWRIKUCo5xhorkJqCF60vBMzQo6Ljsn/w138-h245/thumbnail_FB_IMG_1676923072921.jpg" width="138" /></a></div></span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"> Ferhat Ağca’nın genç yaşında ebedi âleme göç eylemesi çok yaktı bizi. Fakat postnişin Mevlevî bir büyüğümüzün “ Ferhat , Mus’ab bin Umeyr gibi cennetin efendisi ve yakışıklısı olmuştur erenler” sözü, yüreğimi bir nebze de olsa ferahlattı mı insan acıya alışıyor mu bilmiyorum. Depremin ardından onca zaman geçti hâlâ ne hissedeceğimi, onca göç eyleyen dostlar, akrabalar için ağlamak, acımak kesmiyor beni. Anlayamadığım bir duygu karmaşası içindeyim. Ferhat şiirleri, yazıları, Ahmet Doğan İlbey ve Fazlı Bayram şiirleri ve yazıları okuyarak kendimi avutmaya çalışıyorum.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"> Bir Ferhat Ağca gelip geçti dünyadan. Hem de bizim çile doldurduğumuz, belki de çoğumuzun değer verdiği dünyaya gülüp geçti.</span></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"> Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesinden kardeşi Dr. Ömer Faruk Ağca’yı aramışlar: “Ferhat’ın ektiği kekikler yetişti hasat edilmesi lazım” diye… Ömer Faruk hemen koşmuş tarlaya ve Rahmetli ağabeyinin ektiği kekikleri hasat edip, küçük ve hoş şişelere paketlemiş ve Ağabeyi Ferhat’ın dostlarına dağıttı. Haftalardır yazmaya çalıştığım ve bir karınca boyu yol alamadığım Ferhat yazısını “artık bitirip dergi için göndermem lazım” diye karar verdiğim bu gün Mehmet Yaşar o minik ve sevimli şişelerden birini getirip bana teslim etti. “Emmi bu şişenin içinde Ferhat’ın yetiştirdiği kekik var; Dr. Ömer Faruk Ağca gönderdi. Yanında dursun ara ara koklarsın” dedi. Ben de öyle yaptım. Bu yazıyı, Ferhat’ın ektiği kekikle dolu minik şişenin kapağı açık, kekikleri koklayarak yazdım. Depremde kaybettiğimiz cümle dostlarımız, hemşehrilerimiz ve diğer şehirlerde kaybettiğimiz kardeşlerimizin ruhu şad olsun. Cümlesine Allah rahmet eylesin </span></p><div style="text-align: justify;"><br /></div><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-59451517407013365042024-03-13T07:18:00.000-07:002024-03-13T07:19:16.529-07:00 ZEYTİNE AND OLSUN/Ali Rıza KARAKALE <p><br /></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_xyol_4_CSrbBcrloKItNGHXSgHE34HTJSzwjZM8XYjViFZHpwJ1A-yz0fuBUFHpLlX_52bwIlS9f01WvprFwhAkSdk2xh-ZQAjvxbmTRvvmvR67QgTcQ5EOtGZM2TZXbZ5l3hWFpZ7sgk8UlG9uj0KX4hh9fgfR9K48s4gnCj8q85AOedOEbNGCV-LcL/s509/istockphoto-1272902542-170667a.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="339" data-original-width="509" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_xyol_4_CSrbBcrloKItNGHXSgHE34HTJSzwjZM8XYjViFZHpwJ1A-yz0fuBUFHpLlX_52bwIlS9f01WvprFwhAkSdk2xh-ZQAjvxbmTRvvmvR67QgTcQ5EOtGZM2TZXbZ5l3hWFpZ7sgk8UlG9uj0KX4hh9fgfR9K48s4gnCj8q85AOedOEbNGCV-LcL/s320/istockphoto-1272902542-170667a.jpg" width="320" /></a></div><span style="font-family: georgia;"><div style="text-align: justify;">Tarihler mahsüllerin devşirileceği zamana göre hatırlanırmış o zamanlar. Annem de beni bir zeytin zamanı dünyaya getirdiğini söyler hep. Zeytin zamanı; Kasım, önündeki ve arkasındaki aylara tekabül eder genellikle. Köklerini kalbime saldığı günden bu yana onun yerini hiçbir şey dolduramaz ve bu sır sadece ağaçla benim aramdadır. Biz 90’larda günümüzün tamamını bir zeytin ağacının gölgesinde geçirirdik. 5 ile 7 yaş aralığında 20 çocuğu o büyüttü. Kreşimiz de anaokulumuz da bir ağacın gölgesiydi bizim. Yapraklarından, dallarından, meyvesinden, heybetinden faydalandık sonuna kadar. O kadar ki zeytin ağacının bir dalında Murat, bir dalında ben uyurdum. Diğer dallar boş kaldıklarına üzülmesinler diye onlara da başka anlamlar yüklerdik. Annelerimiz bizi bulamadıklarında evlerimizin kesişme noktasındaki ağacın üzerinde uyurken bulurlardı. Ağacın dalları salıncağımız, yatağımız, oyun parkımız oldu. Hatta bir keresinde dişlerimizi bile onunla temizledik. Sonra öğrendik: - Muaz b. Cebel hazretleri bir gün, bir zeytin ağacına rastlamış. Ondan bir parça dal kopararak dişlerini fırçalamış ve sonra şöyle demiş: ‘Ben, Peygamber Efendimiz’i şöyle derken işittim: Zeytin misvakı ne hoş bir misvaktır. O benim ve benden önce gelen peygamberlerin misvakıdır… Gazze’nin kardeşi Maraş’taki mahallelerde her çocuğun bir zeytin (Şeceratin Mübareketin) ağacı vardır. Biz de Maraş’ın herhangi bir mahallesinde 20 çocuktuk. Şimdi çocuklarımıza anlatıyoruz; bir ağacın dostluğunu, kardeşliğini, anneliğini, bir milletin hamas’etini… Antik Yunan’da Zeytin Ağacı kutsal kabul edilirmiş. Barışın, kutsallığın, bereketin, bilgeliğin ve saflığın temsiliymiş. Hatta ismi Hayat Ağacıymış. Öyle ki efsaneye göre tanrıçalar günümüzden 6 bin yıl önce halka zeytin ağacı yetiştirmeyi ve verdiği ürünlerden faydalanmayı öğretmiş. Zeytin dalı zaten malumunuz… Ama bizim babalarımızın ağaçlarla olan ilişkisi demek Tur-i Sina’ya dayanırmış. Bundan sebep mahalleyi karış karış tohumlamışlar zamanında. Zamanında dedelerimizle, dedelerimizin dedeleriyle… Bilirlermiş; zeytin ağacının kök sistemi o kadar sağlammış ki, ağacın yer üstü yapısı don, yangın veya hastalık gibi felaketler nedeniyle yok olsa bile kendini yenileyebilirmiş. Binlerce yıl yaşayabildiklerini anlatırlarmış birbirlerine. Kim bilir bizi kucağında uyutan o ağaçlar kaç kuşa yuva, kaç kışa şahit oldu. Henüz beş ile yedi yaş arasında meyve vermeye başlarmış Zeytin Ağacı. Hem üretken, hem cömertmiş. Bizi onların bu üretken ve cömertlikleriyle büyüttü ailelerimiz. Tıpkı Aksadaki anneler gibi… Aksanın bahçelerindeki zeytin ağaçlarının toprağı Peygamber kokarmış. Her bir tanesinde bin sır saklıymış. Çocukken kesişim noktasındaki ağacın bana anlattığı sır gibi midir bilmem…? Bugün duydum ki kafirler, Nablus’ta bizim olanı kendileri sahiplenip; canice, dallarını kıra kıra, yapraklarını döke döke, işkence ede ede topluyorlarmış. Bize baba kucağı olan, yaprakları incinmesin diye tane tane şefkatlediğimiz zeytin ağaçlarımızı da katlediyorlarmış. O ağaçlar; her on dakikada bir tanesinin Allah’ın rahmetiyle buluştuğu Filistinli çocukların, annelerinin, babalarının, dedelerinin… dedelerinin… </div></span><p></p><p style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"> Zeytine and olsun ki… Zeytindağı bizimdir. Filistin özgürdür. Direniş mübarektir… </span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-62317757957494557582024-03-13T07:14:00.000-07:002024-03-13T07:14:57.619-07:00 NAR ÇİÇEĞİ RENGİNDE BİR ŞEMSİYE/ Hidayet BAĞCI<p><br /></p><p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4u3_Dm-2G4vboGXB_mQmw2KeNcT1RaO9FdewVGyH8WYK56NYmBOWVITPzMMtbTfaoVqrzsNafD6BxRTwMcbbZiCemSEMcPvx6YF6jmP_wZ12SiJz9HaURlOHEhjrqPbREVUMrShmMcZ2BdD-wNGVUGTVXZxuojh5isr99hfxwYq-z8Kke4FcrsoGhbwBg/s305/images%20(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="165" data-original-width="305" height="101" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi4u3_Dm-2G4vboGXB_mQmw2KeNcT1RaO9FdewVGyH8WYK56NYmBOWVITPzMMtbTfaoVqrzsNafD6BxRTwMcbbZiCemSEMcPvx6YF6jmP_wZ12SiJz9HaURlOHEhjrqPbREVUMrShmMcZ2BdD-wNGVUGTVXZxuojh5isr99hfxwYq-z8Kke4FcrsoGhbwBg/w187-h101/images%20(1).jpg" width="187" /></a></div>Sen her zaman gönül dünyamda kıymetlimsin, Anneciğim… <p></p><p style="text-align: justify;">Annemin mutluluğunun sesini sabah kahvaltısında limonlu çayını karıştırırken duyardım. Ben o zamanlar çocuktum ve çayım hep şekerliydi. Ne zaman büyüdüm hangi ara değişti alışkanlıklarım bilmiyorum ama uzun zamandan beri çayımı şekersiz içiyorum. Dikkat ettim zaman ilerlese de annemin çayı hep şekerli, kahvaltı sofrasında da olsa mutlu olalım diye…</p><p style="text-align: justify;">Geçenlerde bir üniversite öğrenciyle karşılaştım. O kendi annesini anlattı bana. Sessiz, sakin ve sabırla aynı zamanda üzülerek dinledim. Üzüldüğüm gerçek şu ki; gençlerimizin çoğu annesinin kıymetini bilemiyor. Daha doğrusu kimse kimseye sevgi ve ilgiyle yaklaşamıyor. İşte o öğrencinin dilinden bir gün:</p><p style="text-align: justify;">“Sabahleyin erken bir vakitte evden nasıl çıktığımı bilemedim. Stajıma gitmek için otobüs durağında bir süre dalgın dalgın bekledim. Annemle her zamanki kavgamız beni güne yorgun başlatmıştı. Sonunda beklediğim otobüs geldi. Elimdeki siyah şemsiye de sanki içimdeki dünyanın yansımasıydı. Bu hayatta hiçbir zaman kendi zevkime göre bir eşyam olmadı ki şemsiyemin rengi umut olsun. Staj yapacağım okula geldiğimde üzerimde bir hafiflik hissetim. Sonradan farkına vardım, siyah şemsiyemi otobüste unutmuştum. Bu unutkanlık, bu dalgınlık eve gittiğimde annemin öfkesi ve aşağılaması şeklinde bana dönecekti. Belki de saatlerce onun iğneleyici sözlerine maruz kalacaktım. Çok efkarlı bir dünyam vardı. En iyisi bugünkü stajımı iptal etmeli, ev yerine üniversiteye formasyon dersi hakkında hocamla görüşmeye gitmeliydim. Zaten dünyam bitkin ve yorgundu. Üniversiteye gitmek için otobüse bindiğimde şemsiye konusunda anneme ne diyeceğimi nasıl ifade vereceğimi düşündüm bir süre. Evet, ben birkaç yıl sonra Milli Eğitimin herhangi bir okuluna öğretmen olarak atanacaktım ama yirmiüç yaşında genç bir eğitimci olarak annemden korkuyordum. Otobüsten indiğimde ellerimi yalayan acı soğuk havayı hissettim. Üzerimdeki kaban yine annemin zevkine göre alınmış ve ben onu istemeyerek de olsa giymiştim. Herkesin annesi mi böyleydi yoksa benim annem gerçekten beni sevmiyor muydu? Bir türlü anlamış değildim. Zaten onun sevgisini de hiçbir zaman hissedemedim. Annemle barışık biri de değildim. Sorunlu bir ailede büyümüş olmanın ezikliği içinde, ayağımla ezdiğim solmuş çınar yaprakları gibi hissettim kendimi. Banka oturdum ve hocamı aradım. O, öğle arası yemeğine çıkmıştı. Ben de bir süre bahçedeki bankta oturdum. Telefonumla vakit geçirerek hocamı beklerken sıcak bir sesle kendime geldim.</p><p style="text-align: justify;">“Merhaba, size meyve versem alır mısınız?”</p><p style="text-align: justify;">Hiçbir tepki vermeden peçeteye bir hediye paketi gibi sarılmış meyveyi aldım, çantama bıraktım. Çünkü sabah kahvaltısını yapmadan çıktığım için açtım. Halimden anlamış olmalı ki kendini tanıttı. Bana selam veren bu kişi özel öğrenci olarak geldiğim bu üniversitede bir hocaydı. Ben de kendimi tanıttım fakat onu dinlemiyordum. Gideceği an arkasını döndü bana çay ikram etmek istediğini söyledi. Ben de istemeye istemeye tamam dedim. Ne de olsa eve geç gitmeyi planlıyordum. Karşımızda üniversite gençlerinin boş vakitlerini değerlendirdiği, iki katlı bir bina varmış. Kendime ilk defa hayret ettim. Dört aydır bu üniversitedeydim ve bu binayı ilk defa bugün farketmiştim. Kışın ayaz soğuğunda bahçede otururken içimdeki öfkenin karanlığı, karşımdaki binayı görmeme engel oluyordu. Önümde nezaket dolu bir edayla yürüyen, ruhu benden genç olan bu hocayı takip ettim. Bir anda:</p><p style="text-align: justify;">“Melike, bir sorun mu var?”</p><p style="text-align: justify;">İçim o kadar doluydu ki nereden başlayacağımı bilemiyordum. Belki anlatacaklarım bu genç kadına göre incir çekirdeğini dolduramayacak türdendi, önemsizdi ama benim dünyamı altüst eden bu ruhsal durumun beni ne kadar etkilediğini ve önemsediğimi bilmesi gerektiğini düşündüm. Önüme bıraktığı sıcak demli çay dahi içimi ısıtmıyordu. Çünkü içimdekiler soğuktu ve ben çok üşüyordum. </p><p style="text-align: justify;">“Hocam, sorun siyah bir şemsiye.” dedim ve başladım annemi anlatmaya. O beni sessiz sakin bir edayla sabırla dinledi. </p><p style="text-align: justify;">“Haydi gidiyoruz, beni takip et!” dedi. İstemeyerek de olsa onu takip ettim. Odasına nasıl gittik, nereden gittik bilemiyorum ama masaya sıcak bol köpüklü menengişli kahveyle birlikte yeni gibi duran, nar çiçeği renginde şemsiyesini bana armağan olarak verdiğinde onun bu dünyaya ait olmadığını anladım. Korkudan titreyen gözbebeklerim bir anda gözyaşlarımı damla damla yanaklarıma doğru akıttı. Kendimi tutamadım.</p><p style="text-align: justify;">“Hocam, inanın sorun şemsiye değil, annem.” diyerek onun önüne istemeyerek de olsa şemsiyeyi bıraktım. Bana hediye ettiği şemsiye o kadar çok güzeldi ki iade edilemeyecek derecedeydi. Bir kere çok beğenmiştim ve sonradan hediyeyi kabul ettim. </p><p style="text-align: justify;">İkram ettiği sıcak bol köpüklü kahvemi yudumlarken içimin ısındığını hissettim. Çünkü içimde nar çiçeği renginde bir dünya oluşmaya başlamıştı. Şemsiyeyi alıp odasından çıktığımda geldiğim yolları unuttuğum için asansöre kadar eşlik eden bu genç kadın, darda kalan insanlara yardım edenlerin hala var olduğunu kanıtlamıştı.”</p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-11253658807406279462024-03-11T04:36:00.000-07:002024-03-11T04:36:49.257-07:00 İNSAN YAŞADIĞI ŞEHRE BENZER/ SİBEL KÖK<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPLO5auz1gVO4yilubffCDew0vXTHQkUirO6Gc3Jsj8566gtIsRRWVv9iadWWQlb98GioKGE4wmGLYZ1mE8yMN-dS69_8jHJ0q3YSSFWKCoCTj4rKa9JTGjReV2IRn7ugtGSw-wKbtu_-fyKcfmbCOzMv7m2TUimsO6fz2Gmr5RJhFI4JunDyrqY_duggd/s640/kahramanmaras-ta-gezilecek-yerler-nereler-13319923_1416_m.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="425" data-original-width="640" height="148" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPLO5auz1gVO4yilubffCDew0vXTHQkUirO6Gc3Jsj8566gtIsRRWVv9iadWWQlb98GioKGE4wmGLYZ1mE8yMN-dS69_8jHJ0q3YSSFWKCoCTj4rKa9JTGjReV2IRn7ugtGSw-wKbtu_-fyKcfmbCOzMv7m2TUimsO6fz2Gmr5RJhFI4JunDyrqY_duggd/w223-h148/kahramanmaras-ta-gezilecek-yerler-nereler-13319923_1416_m.jpg" width="223" /></a></div><p style="text-align: justify;">“inşirah, inşirah, inşirah ayetin değil miyiz ya Allah”</p><p style="text-align: justify;">Baharı böyle hüzünle karşılayacağımızı, leylakları böyle hüzünle taşıyacağımızı gözlerimizde kim bilebilirdi ki? Vay ki kırıldık vay ki dağıldık nasıl konsun şimdi kuşlar dallarımıza? demiş ötesine takat getirememiştim yazının, hayatlarımızı bir bıçak kesiği gibi ortadan ikiye bölen, öncesi ve sonrası diye milat düştüğümüz o kışın baharında. O gün bugündür ne zaman kalemi elime alıp yazmaya yeltensem göğsümde taşıdığım kederli şarkıya ihanet edeceğim düşüncesiyle vazgeçtim yazmaktan. Geçen akşam o mesaj bildirimini görmeseydim telefonda, uzun zaman daha elime almayacaktım kalemi belkide. Dizinin dibinde şiir talim etmeyi en büyük talihim bildiğim Yoldaki Kalemler ’in kıymetli editörü Hasan Ejderha hocam “bismillah” diyerek yeniden Yol’a davet etmeseydi kollarım bağlı uzaktan seyrediyor olacaktım savruluşumu. Bana yeniden Yol’a çıkma cesareti verdi bu çağrı. Bunca zaman sonra bir yazıya nasıl başlanır ya da bir şiirin en içli mısrasına hangi dostun yüzünde düşülür bilmiyorum. Tek bildiğim zihnimde yığın halinde duran her biri bir yana dağılmış kelimeleri, hatıraları, kaygıları ve ağrıları yüreğimin süzgecinden geçirip anlatabilmek. Yoldaki Kalemler, klasik bir e-dergi olmanın ötesinde bir mektep oldu bizim için yahut bir dost meclisi. Dizlerimize vura vura ağladığımız türküler aynıydı, bakıp da ferahladığımız yüzler aynı, derdiyle dertlendiklerimiz, sevinciyle şad olduklarımız aynı. Bu yüzden kendimi gayrı görmeden, içimden geldiği gibi yazıyorum.</p><p style="text-align: justify;">Hikayem Maraş’ta başladı. Bu kadim şehirde… Çok masal dinlemiş, çok şiir büyütmüş, çok türküye kulak vermiş bir çocukluktan geçtim. Buradan baktım göğe. Ahir Dağı’nın zirvesine çıkıp bulutlara dokunmayı burada hayal ettim burada düşüp kanattım dizlerimi, burada iyileştim. Ne zaman hastalansam burada şifalandım. Garbiyeliydi saçlarımda gezinen. Onu aldım, çocukluğumdan kalan aziz bir hatıra diye, sakladım dimağımda. Ne zaman kederden göğüs kafesim çatlayacak gibi olsa garbiyelinin müşfik ellerine emanet ettim ağrılarımı.</p><p style="text-align: justify;">Teknolojinin henüz başköşeye kurulu olmadığı zamanlarda rahmetli dedemden dinlediğim destansı hikayelerle öğrendim Maraş’ın kahramanlığını. Poyrazı gibi insanının da deli deli estiğini. Babamın her ikindi eline aldığı bağlamanın mızrabına takıldı çocuk yaşım. Annemin ninnileri büyüttü beni tıngır mıngır.</p><p style="text-align: justify;">“İnsan, yaşadığı yere benzer/ o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer” diyor ya şair, ben de bir miktar benzedim Maraş’a. Çok uzak yollardan gelmiş bir seyyah gibi şaşkın ve meraklı gezdim sokaklarını. Bana anlattığı hikayeleri ruhumda duya duya gezdim, bir gün hafızamda eskisi gibi kalsın diye, o güzelim sokaklardan başım önde koşaradım geçeceğimi bilemeden.</p><p style="text-align: justify;">İnsan bir şehri sevmeye nereden başlar, bilemem. Tarihinden, kültüründen, havasından, suyundan, doğasından… Herkesin farklı bir sebebi illaki var. Ben, kapılarından hanımeli taşan sokaklardan başladım sevmeye. Çocukların şen kahkahalarla süslediği, kadınların meraklı gözlerle geleni geçeni izlediği, ihtiyarların kapı önlerine birer sandalye atıp maziyi andıkları sokaklardan. Yüzünde yüzümüseyrettiğim dostlarım artırdı ünsiyetimi. Kök saldım, bir gün köklerimden sarsılacağımı bilemeden.</p><p style="text-align: justify;">Maraş tamamlanmamış şiirlerin, tamamlanmamış cümlelerin şehriydi benim için. Şimdiyse tamamlanmamış hayatların… </p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-37863481618457057252024-03-08T07:25:00.000-08:002024-03-08T07:25:01.429-08:00 RABİA / Hasan EJDERHA<p style="text-align: right;"><i>Deprem şehidi Ferhat AĞCA'nın anısına</i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivyYiyz5sYXS6NqSJNo0XrgknnQclEOuiLVoynmRwVe8l8ngneDYYx2SuxI4eW-9EqzKAz7e2HbVfsnHAjN6dMqvk60qR_H8bTUOAXrdpR3KJEbFwbls1hk6O-LQhVXwvjDj5OwY3514R58zaZqW6uvPMbUsAej_gBL-2rTxA1mcmZeMK3n6VQzsLQBOJM/s960/1240152_10151836849174675_433881164_n.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="831" height="311" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivyYiyz5sYXS6NqSJNo0XrgknnQclEOuiLVoynmRwVe8l8ngneDYYx2SuxI4eW-9EqzKAz7e2HbVfsnHAjN6dMqvk60qR_H8bTUOAXrdpR3KJEbFwbls1hk6O-LQhVXwvjDj5OwY3514R58zaZqW6uvPMbUsAej_gBL-2rTxA1mcmZeMK3n6VQzsLQBOJM/w235-h311/1240152_10151836849174675_433881164_n.JPG" width="235" /></a></div><p>Ben seni bırakıp gitmedim Rabia</p><p>Tutamadı dünya, düştüm</p><p>Öyle bir ayna tutuldu ki yüzüme</p><p>Mus'ap Bin Umeyr'i gördüm</p><p>Belki bir parça üşüdüm</p><p>Çağrıyı duyunca</p><p>Dünyadan düştüm.</p><p><br /></p><p>Ben seni bırakıp gitmedim Rabia</p><p>Sen de çağrılsan koşardın bu çağrıya</p><p>Sana tutulan aynaya</p><p>Bakıp da görseydin cennet seyyidelerini</p><p>Ellerini uzatıpta koşardın</p><p>Bilesin ki; bende, hep yaşardın.</p><p><br /></p><p>Ben seni bırakıp gitmedim rabia</p><p>Çok sevecek seni emanet ettiklerim</p><p>Bak şiir bile yazmış emmim</p><p>Bekledim yıllardır ve geldin</p><p>Korkarak, utanarak araladığım kapıyı</p><p>Sen açmıştın Rabia</p><p>"Bir coşku var içimde" dedim ya sana</p><p>O coşkuyu sen getirdin dünyama</p><p>Kanatlar taktın rüyama</p><p>Hülyama can kattın</p><p>Yıllardır bomboş duran hülyama...</p><p><br /></p><p>Ben seni bırakıp gitmedim Rabia</p><p>Hayatıma getirdiğin bereket</p><p>Nasıl da saçılmıştı can dostlarıma</p><p>Yarınlarıma bereket olacaktın sen</p><p>Bulacağım seni Rabia bir gün gelirsen.</p><p><br /></p><p>Ben seni bırakıp gitmedim Rabia</p><p>Sen yüreğimi ilk titretendin</p><p>Ellerin kalkınca duaya</p><p>Bilesin ki bana selamın gelir</p><p>Bilir de bunu dostlarım</p><p>Durmadan selam gönderir</p><p>Erir yürekleri, eğilir doğrulur gametleri</p><p>Bana senin selamını getirir.</p><p><br /></p><p>Ben seni bırakıp gitmedim Rabia</p><p>Sende gördüğüm güzelliğin aslına geldim</p><p>Güzele ulaşmaktı tek emelim</p><p>Senle güzellik ipinin ucunu tuttum</p><p>Görünce ipin öbür ucunu</p><p>Yalancı dünyayı unuttum</p><p>Buldum aradığımı, buldum Rabia</p><p>Sana da tutulursa nolur bak o aynaya.</p><p><br /></p><p>Ben seni bırakıp gitmedim Rabia</p><p>Tamburumun tellerinde yaşadın sen</p><p>Utanarak nasıl sevindiğimi bilsen</p><p>Dayanamazdın Rabia o heyecana</p><p>Bir ceylana su vermek gibi bir sevinçti</p><p>Dedim ya yüreğime bir coşku gelmişti</p><p>Eriştim coşkunun menbaına şimdi</p><p>Bilenler bilir, bilmeyenler bilsin</p><p>Tamamladım ben yolculuğumu</p><p>Ve ödedim dünya borcumu.</p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-21230064378676383522024-03-08T07:10:00.000-08:002024-03-08T07:10:57.562-08:00 ORMANDA KIRK GÜN / Teyfik KARADAŞ<div style="text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwiWajZoxMUzGaYu11xeRnvpbytQV7jy4haEc8-4BDvPfa0rh5hLPWzgBbJHjTIz898r3Lt2bVeRYnVCCcwbDLtAp0FkJ5bf3OhYPp2ma_gQ6so8dTGQLVctgyx2_q_Lt7Yj2DEi_aOUUdpUU5SVWqBRI1EoNiPsFHGXBBnNdc8uiAt6Gf0u2dw6HTj203/s174/TEYF%C4%B0K%20KARADA%C5%9E.PNG" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhwiWajZoxMUzGaYu11xeRnvpbytQV7jy4haEc8-4BDvPfa0rh5hLPWzgBbJHjTIz898r3Lt2bVeRYnVCCcwbDLtAp0FkJ5bf3OhYPp2ma_gQ6so8dTGQLVctgyx2_q_Lt7Yj2DEi_aOUUdpUU5SVWqBRI1EoNiPsFHGXBBnNdc8uiAt6Gf0u2dw6HTj203/s1600/TEYF%C4%B0K%20KARADA%C5%9E.PNG" /></a>Ben bin dokuz yüz atmış dokuz senesinin nisan ayında Kahramanmaraş’ın Döngel Köyünde dünyaya gelmişim. Babamdan başlayıp yedi göbek geriye doğru gitsek soyumun hepsi de Döngel Köyünde dünyaya gelmiştir. Anlayacağınız biz sülale olarak beş yüz yıldan beri Döngelli’yiz. Döngel Köyü Orta Torosların bitiş noktasının yakın bir bölgesinde yer alan Keş Dağının güney batısında yer almaktadır. İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan Püren Geçidi de bizim köyün çok yakın bir yerinde bulunmaktadır. Geçidin bizim köye uzaklığı on beş kilometredir. Köyümüz orman köyüdür. Köyümüzün sınırları çok geniş olduğu halde, ancak; topraklarının yüzde ikisinde tarım yapılabilmektedir. Köyümüz topraklarının yüzde doksan sekizi başından kar eksik olmayan yüksek dağlarla ve balta girmemiş ormanlarla kaplıdır. Köyümüzün dağlarında çam, ardıç, meşe, Lübnan sediri ve Toros köknarı başta olmak üzere yüzlerce çeşit ağaç yetişmektedir. İlkbahar mevsiminde köyümüzün yaylalarında kenger, çakşır, geven gibi yem bitkilerinin yanı sıra çiğdem, sümbül, menekşe, karanfil, papatya ve adını dahi bilmediğimiz yüzlerce çeşit bitki çiçek açmaktadır. Çiçeklerin kokusu dağları aşar, köylerde bile hissedilir. Yaz mevsiminde köyümüz doğal bir botanik bahçesi gibidir. İlkbahar mevsiminde yaylalarımızda yetişen kekiklerin kokusu esen rüzgarlarla birlikte köyümüze kadar gelir. Yaylalarımız ayı, kurt, geyik gibi yaban hayvanları içinde doğal bir yaşam alanıdır. Sade bizim köyümüz değil, köyümüzün etrafındaki bütün komşu köylerde aynı özellik ve güzelliklere sahiptir.</div><p style="text-align: justify;">Bulunduğu coğrafi şartlar gereği köyümüzün başlıca geçim kaynakları tarım, ormancılık ve hayvancılıktır. Tarım ve hayvancılık işini köy halkı doğrudan kendi imkanlarıyla yaptığı halde, orman işi Orman Teşkilatı ile köylülerin iş birliği çerçevesinde yürütülmektedir. Köylülerimizin bir kısmı Orman Teşkilatında yangın işçisi, orman bekçisi, orman muhafaza memuru gibi görevlerde maaşlı olarak çalışırken, bir kısmı da orman kesimi, kereste üretimi ve üretilen ürünlerin nakliyesi işlerde kendi hesaplarına çalışırlar. Orman köylerindeki ormanlar, köylüler için çok önemli bir geçim kaynağıdır. Fidanın toprağa dikilmesinden, kesilip kereste haline getirilmesine, sanayide işlenerek mamul hale getirilmesine kadar geçen süreçlerin tamamında köylülerin emeği ve alın teri vardır. Bu süreci baştan sona anlatmak için ciltler dolusu kitaplar yazmak gerekir. Ben sizlere orman işinde çalıştığım kırk günlük sürede yaşadığım birkaç anımı anlatarak yazımı tamamlamak istiyorum.</p><p style="text-align: justify;">Üniversite birinci sınıfı bitirdiğim yılın yaz tatilinde köyüme geldim. Yaz mevsimi olduğu için köyde oturup sohbet edecek hiçbir arkadaşım yoktu. Arkadaşlarımın bazısı yaylada çobanlık yapıyor, bazısı tarlada ekin biçiyor, kimisi de farklı şehirlerde inşaat, turizm gibi işlerde çalışıyorlardı. Benim ise köyde tek başıma canım sıkılıyordu. Günlük birkaç saat muhabbet etmek için Bakkal Muzaffer’in yanına gitsem de aramızda yaş farkı olduğu için sohbetimiz çabuk bitiyordu. Ben de hem vakit geçirmek hem de iki aylık yaz tatilinde aile ekonomimize katkı sağlamak için çalışmak istiyordum. Ne iş yapabilirim diye düşünürken, aklıma birdenbire Suçatı Orman Bölge Şefliği geldi. Suçatı Orman şefliğinde tomruk ölçümü, ağaç damgalaması gibi bir iş varsa çalışabilirim diye düşündüm. Pazartesi günü itibariyle Su çatına gitmeye karar verdim.</p><p style="text-align: justify;">Komşu köyümüz Suçatı’n da Balkaya, Kapıkaya ve Suçatı olmak üzere üç tane orman şefliği vardı. Şefliklerin üçüne birden Orman Mühendisi Hacı Musa Çelik bakıyordu. Bizim köyün ormanları Suçatı orman Şefliğine bağlıydı. Ben ise Hacı Musa Bey’i lise yıllarımdan tanıyordum. Aramızda sevgi ve saygıya dayalı güzel bir münasebet vardı. Bizim köyde benden başka üniversite öğrencisi yoktu. O yıllarda üniversite öğrencisi olmak büyük bir kariyerdi. Sosyal saygınlık bakımından ise bölgedeki üst düzey insanlar arasında gösterilirdi. Üniversite öğrencilerine köyde görev yapan doktor, öğretmen, imam ve karakol komutanı kadar veya daha fazla değer verilirdi. Bölgede gördüğümüz saygınlığa ve Hacı Musa Bey’le olan dostluğuma güvenerek pazartesi günü bizim köyden Kahramanmaraş’a giden otobüse binerek Suçatı Köyüne gittim. Otobüsten Nucük Hacının Bakkalının önünde indim. Bakkalın yanındaki kahvehaneye oturdum. Mesainin başlama saatini beklemeye başladım. Heyecandan kaç adet sigara, kaç tane çay içtiğimi hatırlayamıyorum. Kahvehanenin duvarındaki saat sekiz buçuk olunca orman Şefliğine geçtim. Orman Şefliğine vardığımda Hacı Musa abinin hala daireye gelmediğini öğrendim. Şefliğin lokalinde oturup Hacı Musa abinin gelmesini bekledim. Bu arada lokalde bulunan orman muhafaza memurlarıyla çay içip sohbet ettik. Saat dokuz olunca Çaycı Hasan Abi Hacı Musa Bey’in daireye geldiğini haber verdi. Ben lokalden kalkıp Hacı Musa abinin odasına gittim. Kapıyı çaldım. İçeriden “gel” sesini duyunca içeri girdim.</p><p style="text-align: justify;">Hacı Musa Abi beni ayakta karşıladı. Kucaklaştık. Halimi hatırımı sordu. Çay, kahve söyledi. Okulumu, derslerimi sordu. Anlayacağınız beni çok güzel, çok hoş karşıladı. Muhabbetin hâl hatır safahatı bitince;</p><p style="text-align: justify;">Ben: “Hacı Musa Abi eğer ihtiyaç varsa yaz tatilinde iki ay kadar yanınızda çalışarak harçlığımı kazanmak istiyorum” dedim.</p><p style="text-align: justify;">Hacı Musa Abi: “Asgari ücretle çalışmak istiyorsan, yarın gel başla” dedi.</p><p style="text-align: justify;">Ben: “Abi asgari ücret kaç lira” dedim</p><p style="text-align: justify;">Hacı Musa abi: “Seksen dört bin lira” dedi.</p><p style="text-align: justify;">Ben: “Abi daha çok para kazanacak bir iş yok mu?” dedim.</p><p style="text-align: justify;">Hacı Musa Abi: “Elli tane işçi bulabilir misin?” dedi.</p><p style="text-align: justify;">Ben: “Bulurum Abi” dedim</p><p style="text-align: justify;">Hacı Musa Bey: “Sana bir hafta müsaade. Git elli tane işçi bul. Sisne’ de teras yaptır. Günlük yedi bin, aylık iki yüz on bin lira para kazanırsın Teyfik” dedi.</p><p style="text-align: justify;">Ben: “Çok teşekkür ederim Abi” dedim.</p><p style="text-align: justify;">Bir an önce elli işçiyi bulabilmek için Suçatı Köyünde zaman kaybetmeden, bir Göksun minibüsüne binerek köyüme döndüm.</p><p style="text-align: justify;">Köyümüzün cami imamından izin alarak, “Sisne’ de teras işi yapılacaktır. Yevmiye yedi bin liradır. Çalışmak isteyenler üç gün içinde Teyfik Karadaş’a adını yazdırsın” şeklinde cami mikrofonundan bir duyuru yaptım. Elli işçi iki gün içinde tamamlandı. İşçinin tamam olduğunu orman şefi Hacı Musa Çelik Abiye, Muzaffer Abinin bakkalında bulunan acente telefonuyla bildirdim. Hacı Musa Abi beni sözleşme imzalamam için daireye çağırdı. Perşembe günü bizim köyden şehre giden otobüse binerek Suçatı Köyüne gittim.</p><p style="text-align: justify;">Hacı Musa Abi devlet adına, ben amele çavuşu olarak işçiler adına sözleşmeyi imzaladık. Hacı Musa Abi bana “pazartesi günü saat on üçte işçiler köy meydanında, yatak yorgan, yiyecek içecekleriyle birlikte hazır olsunlar. Kamyon gelip sizi iş yerinize götürecek” dedi. Ben bu sevinçle Suçatı’n da hiç beklemeden izimin üzerine köyüme döndüm.</p><p style="text-align: justify;">Pazartesi günü orman dairesinden bir kamyonun gelip, bizi Sisne’ye götüreceğini işçilere haber verdim. İşçi arkadaşlar Perşembe gününden pazartesi gününe kadar çadırlarını, yataklarını, yiyeceklerini hazırladılar. Bu sürede ben ve kardeşim Adem’de kendimize göre bir hazırlık yaptık. Pazartesi günü öğle üzeri gri renkli, resmi plakalı bir kamyon geldi. Kamyonun şoför mahallinden şoförün yanı sıra, Mehmet Ali Ok isimli bir ağaçlandırma memuru ile Ahmet Koşum isimli bir orman işçisi indi. Ahmet Koşum pergel ile işçilerin yaptığı terası ölçmek, Mehmet Ali Ok’ta yapılan işi kontrol etmek için görevlendirilmişti. Köyümüzün meydanında hazırladığımız eşyaları kamyona yükledik. Biz de eşyaların üzerine oturduk. Bütün işçilerin sayım sonucu kamyonun karoserine bindiği anlaşılınca Döngel’den hareket ettik. Gurbetin ne kadar zor olduğunu orda anladım. Gideceğimiz yer bizim köye kuş uçuşu otuz kilometre</p><p style="text-align: justify;">mesafede olsa köyden ayrılırken ağlayan insanlara tanık oldum. Kamyon yavaş yavaş yoluna devam ederken bizlerde geçtiğimiz yerleri seyrediyorduk. Bazı işçiler türkü söylüyor, bazı işçilerde yanındaki arkadaşlarına çalışma hayatına dair anılarını anlatıyordu. Kamyon Çağlayan Köyünü geçip, Suçatı Köyüne varmadan sol taraftan Şahinkayası (Tanır) yoluna döndü. Cücük Hasan’ın evininin oradan tekrar bir sol yapıp Tanır Deresinin kenarındaki stabilize yola ilerlemeye başladı. Yolun bize göre sağ tarafı göklere yükselen çınar ağaçlarıyla, sol tarafı balta girmemiş çam ormanlarıyla kaplıydı. Karşımızdan ara sıra tomruk veya odun yüklü traktörler geliyordu. Biz ağaçların gölgesi altında menzilimize ilerliyorduk. Tanır Deresi üzerindeki bir köprüden karşıya geçince Veli Çavuş’un elma bahçesi karşıladı bizi. Başka bir köprüden karşıya geçince binlerce yıldan beri şahin kuşlarına ev sahipliği yapan Şahinkayası beş altı kilometre uzaklıktan hepimizi ihtişamlı bir şekilde selamladı. Meyilli bir arazi üzerinde konuşlanmış Tanır Köyünün evlerini güneyden teğet geçip uçsuz bucaksız çam ormanlarının içine doğru hareket etmeye başladık. Ali Dedenin türbesinin yanından geçerken ruhu için Fatihalar okuduk. Sülemişteki bahçeleri gördük. Kamyonumuz şırıl şırıl akan Elmalı Pınarın başına varınca kaptanımız on dakikalık ihtiyaç molası verdi. Kamyonda bulunan bütün yolcular Elmalı Pınarın buz gibi suyundan avuç avuç karınları doyasıya kadar içtiler. Yolcuların bazıları da abdest alıp ikindi namazı için hazırlık yaptı.</p><p style="text-align: justify;">Kamyonumuz elmalı Pınardan hareket edince sanki birdenbire dünya ile irtibatımız kesildi. Sağımız orman, solumuz orman, üstümüzde dolaşan bulutlardan başka bir yeri göremez olduk. Rakım yükseldikçe kulaklarımız çınlamaya başladı. Hava serinledikçe işçilerin keyfi yerine geldi. Sıra türküsü söylemeye başladılar. Yol stabilize olduğu için kamyon ağır ağır kaplumbağa hızıyla ilerliyordu. Delikli Taşa varınca Çorak Mevkiinin meşhur ormanlarının içine girdik. Minareden yüksek çam ağaçlarıyla, aynı boydaki sedir ağaçları birbirlerine sarılmış adeta dans ediyorlardı. Dallar Çamının güzelliklerini anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır. At Oluğu için ne diyeceğimi bilemiyorum. Çemrengeç çayına inip, kenarı sıra biraz ilerleyip Çamlıca Köyüne el salladıktan sonra ikindin sonu, akşam önü Sisne’ye ulaştık.</p><p style="text-align: justify;">Sisne yakınlarındaki Bal Kayasının güneydoğu kısmındaki sulak bir derenin kenarına yüklerimizi indirdik. Hava kararmadan yanımızda koyun kuzu olmasa da yaylaya yeni göçmüş Yörükler gibi çadırlarımızı kurduk. Yatacak yerlerimizi ayarladık. Obamızı iyi-kötü yaşamaya hazır hale getirdik. Bizimle giden Ağaçlandırma Memuru Mehmet Ali Ok ve Ölçüm Görevlisi Ahmet Koşum da orman dairesinin Sisne’de bulunan boş bir lojmanına yerleşti. Çevreden topladığımız küçük odun parçalarıyla ateş yakarak yemeklerimizi hazırlayıp, karnımızı doyurduk. Yemekten sonra yol yorgunu olmamız nedeniyle başımızı yastığa koyar koymaz uyuduk. Sabahleyin gün doğmadan evvel kayaların başında adeta birbirleriyle yarışırcasına öten yüzlerce kekliğin sesiyle uyandık. Ben hemen elimi yüzümü yıkayıp işçilere çalışacakları yeri göstermek için arazinin üst tarafına çıkıp bölgeye hâkim bir tepenin başına oturdum. Sisne Köyünün köpekleri bir tilkiyi havlayarak köyün iç kısmından dışarı doğru kovalamaya başladı. Bal Kayasından kalkan bir şahin kuşu köpeklerin kovaladığı tilkiyi önce pençeleriyle yakalayıp havaya kaldırdı. Sonra on beş yirmi metre yükseklikten aşağıya atarak öldürdü. Tilkiyi kovalarken aslan kesilen köpekler, şahin kuşunu görünce canlarını kurtarmak için bir anda ortalıktan kayboldular.</p><p style="text-align: justify;">İşçiler hava aydınlanınca çalışacağımız araziye ikişer kişilik guruplar halinde dört metrelik aralıklarla tesbih tanesi gibi dizildiler. İki işçiden biri teras yapmak için toprağı kazarken, diğer işçi çapa ile kazılan toprağı tesviye ederek işlemi tamamlıyordu. Kardeşim Âdem de eliyle taşıdığı on litrelik iki plastik bidonla işçilere su dağıtıyordu. Bulunduğumuz arazideki kekik, menekşe gibi yüzlerce kır çiçeğinden yayılan güzel kokular bizleri kelimenin tam anlamıyla mest ediyordu. İlk gün işçiler nizami şekilde yaptıkları yüzer metrelik terası saat ona kadar tamamladı. Ağaçlandırma memuru yapmış olduğu kontrolde bir eksik bulamadı ama işçilere de laf atmaktan geri kalmadı. Ahmet Koşum işçilerin yaptığı terasları ölçerek puantaj defterine kayıt etti. Sisne köyünde orman bekçisi olarak görev yapan Osman Aydın abiyle tanıştık. Osman Aydın dünyalar tatlısı bir insandı. İmkanlar dahilinde bize yardımcı olmaya</p><p style="text-align: justify;">çalışıyordu. Osman Abinin yardımı, Ahmet Koşum ‘un efendiliği sayesinde ilk iş gününü sorunsuz şekilde tamamlamış olduk.</p><p style="text-align: justify;">Çalıştığımız yerin kuzey doğusunda arı kovanları görünüyordu. İş bitiminde arı kovanlarının olduğu yere gittim. Arıcılar Tekir sağlık Ocağının kâtibi Mehmet Bağcı Abinin kardeşleriymiş. Çadırlarında bana bal ikram edip, çay içirdiler. Arıcılar bölgede çok sayıda ayı olduğunu, ayılarında bazen arı kovanlarına zarar verdiğini anlattılar. İşçiler tedirgin olmasın, korkmasın diye ayı konusunu kimseye anlatmadım. İkinci iş günü yine çalışmalarımız sorunsuz şekilde tamamlandı. Ancak bir hafta sonra iaşe tedarik etmek için köye gittiğim gün ağaçlandırma memuru ile yaşanan bir tartışma sonucu işçilerin yarısı iş yerinden ayrılarak köye gitmiş. İşçi sayısı azalınca işi bir ayda bitiremedik. Kırk gün çalıştık yine bitmedi. Havalar soğumaya başlayınca çadırda yaşanmaz oldu. Biz üzerimize iki yorgan örterek vaziyeti idare edip işi bitirmeye çalışıyorduk. Bir gün sabahleyin erkenden hava ışır ışımaz bir ayı arı kovanlarından bal almak için arıcıların yanına gitmiş. Arıcılar ayıyı korkutmak için havaya ateş ettiler. Biz o sırada iş sahasına gitmek için hazırlanıyorduk. Silah sesini duyduk. Silah sesinden ürken ayı bizim üzerimize doğru gelmez mi. Ayıyı karşımızda görünce çok korktuk. Benim dizlerimin bağı çözüldü. Ayağa kalkamadım. Otuz kişi birden bağırınca ayıda bizden korkup derenin içine doğru koşarak kısa bir süre içinde gözden kayboldu.</p><p style="text-align: justify;">Biz ayıdan çok fazla korktuğumuz için aynı gün işi bıraktık. Köyümüze döndük. Can güvenliğimiz söz konusu olunca Hacı Musa Bey’de işi bırakmamızı uygun gördü. Hak ettiğimiz parayı bir hafta sonra aldık. O günleri düşündükçe bazen gülüyor bazen ağlıyorum. Ahmet Koşumla olan dostluğum devam ediyor. Hacı Musa Çelik Abiyle ara sıra görüşüyoruz. Görmesem de saygıyla yad ediyorum. Şimdi on sekiz yaşındaki kaç üniversite öğrencisi benim gibi çalışarak ekmek parası kazanmak için bu zahmete katlanır bilemiyorum. Takdiri size bırakıyorum.</p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-57953223214720799452024-03-07T07:25:00.000-08:002024-03-07T07:25:54.478-08:00BİSMİLLAH<div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLs8LiaLFvrlNk_NA1lbDqnrmg9oykZKVIZGhmZ8BevnAjZ9j0BcTkHbicNPOr5X5rsz9AVRECTYJ1y88iL-RoK9aNvduyXpkoDC9dWPLkYGbmD4-MX6bmbumm2P4RQdBEzzomrjhr1fDT7-bk658CrROcKrLJatnKSWaalcwZG5xHVKg4QeM3hAC-NVhn/s1559/IMG_5246.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1559" data-original-width="1150" height="218" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhLs8LiaLFvrlNk_NA1lbDqnrmg9oykZKVIZGhmZ8BevnAjZ9j0BcTkHbicNPOr5X5rsz9AVRECTYJ1y88iL-RoK9aNvduyXpkoDC9dWPLkYGbmD4-MX6bmbumm2P4RQdBEzzomrjhr1fDT7-bk658CrROcKrLJatnKSWaalcwZG5xHVKg4QeM3hAC-NVhn/w161-h218/IMG_5246.jpg" width="161" /></a></div>Savaş KIYAK Hocam Mart 2023'te, hiç hafiflemeyen o acı içinde; </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><b><i>"Daha kaç elif miktarı bekleyeceğiz?</i><i>" </i></b></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><i><b>Efendi Acı var mı acı?</b>"</i> Diye haykırmış, "başlayın artık" demeye getirdiği kibar sözleri ile bizi teşvik etmişti; ama ne çare ki bizim kolumuz kanadımız tutmuyordu o günlerde... Artık yazdıklarımızı Ahmet Doğan İlbey ağabeyimiz okuyamayacak, Ferhat Ağca Yoldaki Kalemler'de yazamayacak, Fazlı Bayram'ın nefis şiirlerini okuyamayacaktık. Neye yarardı ki Yoldaki Kalemler'in devam etmesi... Hem bilgisayarımız da depremde zarar görüp (kırılmış) açılmaz olmuş, arşivimiz kaybolmuştu. Dolayışıyla Yoldaki Kalemler yayın hayatını 6 Şubat 2023'te noktalamıştı.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;">Arkasından Yoldaki Kalemler'in Şairelerinden şiirlerin annesi Nurcihan KIZMAZ haykırmıştı:</span></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><span style="font-family: verdana;"><b><i>ACI ÇOK TARİFİ YOK<br /><br />Nerelerdesin ey şair?<br />Yok mu iki kelâmın<br />Şu makus günlere dair,<br /><br />Yüreği kalem tutan her kişi<br />İnmeli meydanlara bu zamanda,<br />Hele ki ağır hasar aldıysa kalbi,<br />Çıkarıp enkazın altından<br />İlham perilerini,<br />Sıralamalı haykırırcasına<br />En münezzeh cümlelerini,<br /><br />Duayla vaveyla karışık<br />Bir bir dizmeli ardı ardına,<br />Arşı inletmeli<br />Hamdeleyle selvele,<br />Ancak böyle durulur<br />Bu acıklı velvele,<br /><br />Selam sana ey şair,<br />Sıvayıp kollarını<br />Bir ucundan tutmalı bu ağır yükün,<br />Aksi halde yürüyen cesetleriz<br />Canlanmamız namümkün.</i></b></span><div><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;">Bahanemiz hazırdı... "Bilgisayarımız kırıldı depremde. Arşivimiz kayboldu. Yoldaki Kalemler Yayın hayatını bitirdi" dedik soranlara.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;">Nurcihan KIZMAZ'ın şiirine ağlamaklığımız daha bitmemişken Yoldaki Kalemler'in anı hikayecisi dostum Teyfik KARADAŞ'ın naif çıkışı geldi kulaklarıma; "Bilgisayar nedir? Toplanıp alalım bir tane..." Bu vefalı çıkış daha da artırdı ağlamaklarımızı. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;">Bahanemiz kalmamıştı artık. Zaten Teyfik bey Yoldaki Kalemler yarın yayın hayatına başlayacakmış gibi sürekli hikayeler gönderiyordu.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;">Hadi Bismillah. Yoldaki Kalemlerin Yazarlarına, Şairlerine, Okuyucularına, selam olsun.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;">Başlıyoruz inşallah. </span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;">Bismillâhirrahmanirrahim</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: helvetica;"><br /></span></div><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-33633349572170683562023-05-15T06:00:00.002-07:002023-05-15T06:01:33.914-07:00DÜKKANA MEKTUP / Savaş KIYAK<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDrFTWJWQ9D4qPJRoByaup3EvUfMIhrnyOubkP9OyhevwN06FMwHNFOEtzuw_YH4_jl59C6T8TUXyhNvviA1Yx-GMrmhdAZgzsrGDETaGjJEPQ4ClzAFHeD9xvEJoQiM8xU1zYMPNlVlsZmQoJGvqi64LtMjT8v9xMih2yVkzPMtPA6IfhX3T8AUzPQA/s259/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="259" data-original-width="194" height="259" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhDrFTWJWQ9D4qPJRoByaup3EvUfMIhrnyOubkP9OyhevwN06FMwHNFOEtzuw_YH4_jl59C6T8TUXyhNvviA1Yx-GMrmhdAZgzsrGDETaGjJEPQ4ClzAFHeD9xvEJoQiM8xU1zYMPNlVlsZmQoJGvqi64LtMjT8v9xMih2yVkzPMtPA6IfhX3T8AUzPQA/s1600/images.jpg" width="194" /></a></div><br /><p align="center" class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm; text-align: center;"><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"><br /></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"><br /></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"><br /></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"><br /></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"><br /></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"><br /></span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Daha
kaç elif miktarı bekleyece</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">ğ</span><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">iz?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>“Efendi,
acı var mı acı!”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Acı
öze, öz söze, söz kalbe, kalp Allah’a döne. Ara vermeye. Yola gele, kaleme
gele, gönle gele.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Bizi
mahrum etmeye.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Dükkân
gene o dükkân ola.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Yoldaki
Kalemler sükût, umut, hüzün ve gözya</span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">ş</span><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">ı
ola.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Ahmet
Abi ola. Ferhat hasbi tercüman, Fazlı sazıyla türküdar ola. Genç “Güllü’ler”
ola.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Mekânları
Cennet, makamları âlî ola.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>“Hayırlar
fethola,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span></span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12.0pt;">Ş</span><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif"; font-size: 12.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">erler defola.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">Cümle dualar kabul ola.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">Âmin.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">Âmin.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">Âmin.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">Velhamdülillahi Rabbil âlemin.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">Vesselamın âlâ mürselin.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">(El FAT</span><span style="font-family: "Times New Roman", "serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">İ</span><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;">HA)</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: .0001pt; margin-bottom: 0cm;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif"; font-size: 12pt; text-indent: 35.4pt;"><br /></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0.0001pt; text-align: right; text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: Segoe UI Symbol, sans-serif;">Mart 2023</span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-48752548911681695442023-03-08T01:07:00.002-08:002023-03-08T01:07:31.368-08:00Acımız var; ara verdik.<div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-27361026819944125672023-02-04T02:55:00.001-08:002023-02-04T02:55:43.766-08:00EY ŞANLI KEMANKEŞ/ Samet YURTTAŞ<p> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjl0fgUBUbadnHn2RxocAjGR5gcv74nHtBo-zDrZlbh76R5DY99nDJQaRrwPhZoW29R7kklQhlhnnA_wirid9UOI9kJ8C2ZhNtcJtQ0cI27cYDskqXRkHcC5PNleTpi5vetmg8CWr9MLl_d4_yP_Q3deXldcSQpSnA20mcUoydNBml1NPbOnpxUDt7Orw/s499/1673361421265.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; font-family: Verdana, "sans-serif"; font-size: 12pt; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="499" data-original-width="302" height="275" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjl0fgUBUbadnHn2RxocAjGR5gcv74nHtBo-zDrZlbh76R5DY99nDJQaRrwPhZoW29R7kklQhlhnnA_wirid9UOI9kJ8C2ZhNtcJtQ0cI27cYDskqXRkHcC5PNleTpi5vetmg8CWr9MLl_d4_yP_Q3deXldcSQpSnA20mcUoydNBml1NPbOnpxUDt7Orw/w167-h275/1673361421265.jpg" width="167" /></a></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><span style="mso-spacerun: yes;"><br /></span></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><p></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gün doğuyor kalbindeki sisten ne haber <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gölgene yapışmış nefs-i beter<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Tek ilmekle çözülür sır denilen kader<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Sen iste damla damla dökülür kirli ter<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gözüne perde inmiş askıda vicdan<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Heybende akıl var eksik iman<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Pusulasız çıkarsan yola ey kaptan<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Meçhuldür varacağın liman<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bir yığın çöplük övündüğün geçmişin<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Başka yerde arama daha derinlere in<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Nedir bu sendeki sonu gelmez kin<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Geç kalmadan dosdoğru giden kervana bin<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Sen değil misin her adımda çilekeş<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Otur kendi içindeki beni deş<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Fırlat okunu ey şanlı kemankeş<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Vuracağın ya nefistir ya da şeytana kardeş<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-41888047447708644782023-01-29T13:37:00.003-08:002023-01-29T13:37:54.534-08:00GÖNÜL EVİ / Azize Bati<p><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif""></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSb4YA9pBS0akBt9223LMEoo7kB4hhUd7fmgHb-_-Rt2ClpCjG6OiS51b_7a-f1nOBrxf0VOzQZ4ghrdam6_iQa_9dfh3Kz4-NaKaoHY91_vG5i732o6MtHhl4eVBHkDKN7Oz-fKNNFnpkvCFuirnGZil7LOUhiIunvqugj_DzlU5ORRAUWN1NfhFP-w/s508/canevi2-702x336.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="280" data-original-width="508" height="176" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSb4YA9pBS0akBt9223LMEoo7kB4hhUd7fmgHb-_-Rt2ClpCjG6OiS51b_7a-f1nOBrxf0VOzQZ4ghrdam6_iQa_9dfh3Kz4-NaKaoHY91_vG5i732o6MtHhl4eVBHkDKN7Oz-fKNNFnpkvCFuirnGZil7LOUhiIunvqugj_DzlU5ORRAUWN1NfhFP-w/w280-h176/canevi2-702x336.jpg" width="280" /></a></div><div style="text-align: justify;">Evimin
her köş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">esi
farklı âlem birinde insan bedeni ve beyni di</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">erinde de insanın ruh âlemi. Nasıl mı? <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hayat insanın kaç </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">eklini olu</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">turabilir ya da kaç parçaya
ayırabilir? Zaman olgusu insanın varolu</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">undan
bu yana hep farklı </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ekillerde
anlatılarak insandan insana bırakılmı</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">
kalıcı bir miras. Zamanın içerisinde de</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">i</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">en ve dönü</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">en insan ise bir evin iki
göz odasında saklanan… Günümüzde ço</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">u
kez insanın son halinin nasıl olabilece</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ini
ve fikirlerinin ne derece farklıla</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">abilece</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ini dü</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ünürüz. Varolu</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif""> olarak insanın oldukça farklı
</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ekillerde
yaratılmı</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif""> oldu</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">unu biraz dü</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ününce idrak edebiliyoruz. Bunun
için insanın parmak izini hatırlamak yeterli olurken aynı </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ekilde benzer durumlar kar</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ısında insan ruhunun yer yer
aynı his ve duyguları tattı</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ını
ise hiç tanımadı</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ınız
bir insanla muhabbet ederken farkına varabiliyorsunuz. Peki, fikirler birer bu</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">day tanesi küçüklü</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ünde olan ve ya</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">amın birçok yerinde insana </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ekil veren, insanı belli bir
kalıba sokan fikirler evinizin hangi odasında hiç dü</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ündünüz mü? Belki evimin iki
göz odası yok bir göz odası var diyorsunuzdur. Evet, belki bir belki yedi gözlü
bir eve sahipsiniz kim bilir belki de bir sarayda yahut </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ato dedi</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">iniz peri kö</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">künde ya</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ıyorsunuz… Ama asıl sahip
oldu</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">unuz eviniz
iki oda bir salondan olu</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">maktadır.
Evin bir odasında vicdanınızı, merhametinizi, sevginizi, öfkenizi, acılarınızı,
korkularınızı yani ruhunuzu ve dü</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">
gücünüzü saklamaktasınız di</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">er
odasında ise aklınız ile bedeniniz yani dünya üzerindeki mevcudiyetiniz
bulunuyor. Her birini olasılıklarıyla birlikte terazinin iki kefesinde tartmaya
kalktı</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ımızda
insan için hangi odanın de</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">eri
önce gelir?</span></div><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">Her
insanın iki göz odası vardır. Fakat her insanın a</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ırlıklı olarak ya</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">adı</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ı oda farklıdır. Bazıları ömür
boyunca aklının hüküm sürdü</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ü
ve pragmatist ki</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ili</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">inin ön plana çıktı</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ı doyumsuzluk odasında kalır.
Bazıları ise ruh âlemini ke</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">fetti</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">i odada hayatını ya</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ar. </span>İ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ki odanın ortak noktası iki
bile</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">enin kesi</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">im kümesi olan insan gönlüdür
yani evinizin salonudur. Gönül evi insanın sahip oldu</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">u en muazzam yerle</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">kedir. </span>İ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">nce dü</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ünülmü</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif""> fikirler ço</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">u zaman insanın kurtarıcısı
olabilir. Aynı </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ekilde
duygularınız anlık olarak hayattaki rotanızı çizebilir. Fakat bir insanda ikisinden
birisi a</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ır
bastı</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ı zaman
yahut duygu âlemin<a name="_GoBack"></a>iz ile aklınız farklı odalarda gizli
kaldı</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ı vakit hayatın
sırrını çözmek için herkes ve her </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ey
yetersiz kalır. Gönül evi, insanın biricikli</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">inin ve mucizelerin i</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">lendi</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">i tek nokta oldu</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">undan evinizin ortak kesi</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">im alanıdır. </span>İ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">nsan tek bir odada hayatını
sürdürdü</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ünün
farkında olmadan ço</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">u
zaman kendisini unutur. Sizin </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">atonuz
veya sarayınız kaç odadan olu</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">uyor
bilemiyorum ya da bir yaylada kurudu</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">unuz
çoban çadırınız. Benim gördü</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">üm
iki göz odaya sahip oldu</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">unuz.
Sahip oldu</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">unuzun
farkında olup salonda oturabiliyorsanız ve salonunuza sizin gibileri a</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ırlayabiliyorsanız ne mutlu
sizlere hayatta zamanın öldüremediklerindensiniz. Yolunuzu bulmaya çalı</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">ıyorsanız e</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">er hayat lâbirentinden
çıkmanız ve kimli</span>ğ<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">inizi
bulmanız insanlık için müthi</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">
bir ümittir. Sarayınızın, </span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">atonuzu
yahut çadırınızın ortak noktasını fark etmeli farkına vardıkça etrafınızdakilere
in</span>ş<span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"">asında
yardımcı olmalısınız. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-58658726265024678592023-01-29T13:10:00.005-08:002023-01-29T13:12:04.987-08:00ARKA BAHÇEYE AÇILAN PENCERE / Hidayet BAĞCI<p><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSBYhwwV5_sUpDHCZ7OcXVM_tbIiSZEK3vAPQXnQY0tgnstO0VSfjLC_NN1AMEh91EDCB-XwYxKJKsXyl_S8ZyDJVxZ9IxVWyvjokoxpHJIpqoo8ZoOvt3b3a-ky0s1By3IcBbsAXz2CPWvjm-qXXzuY1U8SHCvpmMiS7yHHt7vz7jsKRtdk3r6G-oUQ/s700/posterler-gul-bahcesi.jpg.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="698" data-original-width="700" height="173" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSBYhwwV5_sUpDHCZ7OcXVM_tbIiSZEK3vAPQXnQY0tgnstO0VSfjLC_NN1AMEh91EDCB-XwYxKJKsXyl_S8ZyDJVxZ9IxVWyvjokoxpHJIpqoo8ZoOvt3b3a-ky0s1By3IcBbsAXz2CPWvjm-qXXzuY1U8SHCvpmMiS7yHHt7vz7jsKRtdk3r6G-oUQ/w174-h173/posterler-gul-bahcesi.jpg.jpg" width="174" /></a></div><div style="text-align: justify;">Kıymet ne tevazu ister ne
de para. Onun istediği sadece bilinmektir. Evet, kıymet bilinmek ister Hz.
Yusuf gibi. Bilinmek ister ve Yusuf isminin kralın yanında anılmasını ister.
Çünkü kıymet ne tevazu ister ne de para.</div><o:p></o:p><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">Celal bey masasının
üzerinde dosyaları incelerken bir an kapının tıklanmasıyla kendine geldi.
Odasına gelen, diğer kişiler gibi dünyalığa ait ne varsa masasına arzu halini
bırakıp gidecekti. O bunları bilmesine rağmen gelen kişiyi yine sabırla
dinledi. Celal bey odasına gelen her kişiye olduğu gibi bu gelen kişiye de
dünyalık işin bir çözümü varsa yapacağını yoksa da uygun bir dille işini
halledemeyeceğini söyleyecekti ama hayır kelimesini kullanmadan. Hayır
kelimesini kullanmak mı kolay yoksa kullanamamak mı?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">Celal bey odasına gelen
bu kişinin de dünyalık işini hallettikten sonra masasından kalktı. Odasının
içinde birkaç adım da olsa yürüyüş yaptı. Derin düşünceler içindeyken kulağına
gelen kuşların sesleri Hüd Hüd kuşunun sesi gibi olmasa da bu ötüşler onu başka
bir dünyaya davet ediyor gibiydi. Pencereye doğru ilerledi ve perdeyi elinin
ucuyla kaldırdı. Dünya, odasındaydı. Pencerenin dışındaki hayat onun
dinlediklerine göre tam bir cennet havasıydı. Pencerenin dışı dediği şirketinin
küçük gül bahçesiydi. Güller kırmızılı, beyazlı rengarenkti. Kuşlar ise her bir
ağacın dalları arasına saklanmış şarkı söyler gibiydi. Celal bey bakımsız
bahçesinin bu denli güzelleştiğini görünce onun kendi gül bahçesi olduğu aklına
geldi ve gururlandı. Sekreterini arayıp bahçıvanı çağırmasını söyledi.
Sekreter;<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">“Efendim, bahçıvan Cemal
efendi gül bahçesinin bakımını yaptığı için kıyafet olarak pek müsait değilmiş.
Ancak bir saate kadar gelebileceğini söyledi.” <span style="mso-spacerun: yes;"> </span><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">Celal bey bu cevap
karşısında şaşırmıştı. Cemal efendinin odasına gelmesini beklemeden kendisi
takım elbisesiyle bahçeye indi ve bir adımda ayakkabısı çamur oldu. Bunu gören
Cemal efendi, Celal efendiye;<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">“Aman efendim, kusura
bakmayın bugün bahçedeki zararlı otları toplama zamanımdı. Bir de gül
çitillerimin dibindeki toprağı havalandırıp <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>biraz<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>gübre biraz da su vermeliydim. Ben genellikle bu mevsimde ve zamanın bu
saat diliminde bu tür işlerimi yaparım. Siz ne zahmet ettiniz de geldiniz. Ben
gelecektim zaten.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">Celal bey, Cemal
efendinin gül bahçesindeki bakım şifresini çözmüştü. Her işin bir iç disiplini olmalıydı.
İçinden Cemal efendiyi takdir etti ama şifre bir anda verilmemeliydi bunu da
not etti kalbine. Celal bey;<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">“Cemal efendi, bu bahçe
ne hale gelmiş!”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">Cemal efendi;<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">“Aman efendim en son
bu<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>bahçeye iki sene önce gelmiştiniz.
Onda da ben göreve yeni başlamıştım. Ne olmuş bahçemize?”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">Celal efendi;<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">“Bahçemiz de kuşların
sesi bir başka öter olmuş, güller desem onlarda da ayrı bir güzellik!”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">Cemal efendi;<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;">“Efendim, kıymet ne
tevazu ister ne de para. Onun istediği sadece bilinmektir. Evet, kıymet
bilinmek ister. Bu güllerin biraz bakıma ve ilgiye ihtiyacı vardı. Ben sadece
kıymet verdim.”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-size: 12pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-64259429753563729982023-01-29T13:02:00.007-08:002023-01-29T13:02:52.428-08:00BELÖREN’ DE BİR BEYOĞLU (Adnan Menderes Kurtbeyoğlu)/Teyfik KARADAŞ<p><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTDbYAGeN-X5f91gSHx7tvyHUdECiZZL4tFC9F00pOEa3e04rzuwsUcD-35bIteSu1xVbjmKfs80kUO2-1Wl9GSAfn5NuyMxy9GGKuPPHhKN_zL2mi4tbdw0oj856ynw9maN0eCygsvMTEgBwMflJI_AgVycskPoYlhq1m3pAAkkqYdMPTRqguSM4hSw/s174/TEYF%C4%B0K%20KARADA%C5%9E.PNG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="174" data-original-width="154" height="174" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTDbYAGeN-X5f91gSHx7tvyHUdECiZZL4tFC9F00pOEa3e04rzuwsUcD-35bIteSu1xVbjmKfs80kUO2-1Wl9GSAfn5NuyMxy9GGKuPPHhKN_zL2mi4tbdw0oj856ynw9maN0eCygsvMTEgBwMflJI_AgVycskPoYlhq1m3pAAkkqYdMPTRqguSM4hSw/s1600/TEYF%C4%B0K%20KARADA%C5%9E.PNG" width="154" /></a></div><div style="text-align: justify;">Belören
sahabeler diyarı Adıyaman İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">limizin,
</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">irin </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ehir Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ı </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">lçesine ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">lı kadim bir kasabadır. Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ından bir araca binerek,
Pazarcık istikametine do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ru
hareket edip, Karaburun köyünden ve Balkar Kasabasından geçip, Çelik rampasından
çıktıktan sonra, sol tarafa ayrılan Belören- Suvarlı karayoluna dönüp, bazen
çam ormanlarının, bazen üzüm ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">larının
arasına do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ru
yılan gibi kıvrılan yolda, yedi kilometre ilerledikten sonra Belören Beldesine ula</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">mı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";"> olursunuz. Beldenin giri</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">inin sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";"> tarafında toprak zeminli
bir futbol sahası, sol tarafında dört katlı bir lojman binası kar</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ılar sizi. Az daha
ilerlerseniz sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">
taraftaki Tarım Kredi Kooperatifinin binasının önündeki hareketlilik Belören’in
ne kadar önemli bir tarım beldesi oldu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">unu
anlatmaya yeter size. Kasabayı ortadan ikiye bölen karayolundan a</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">a</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ı do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ru inerken sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";"> tarafa do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ru baktı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ınızda, ye</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">il çam ormanlarının içindeki
Sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">lık Oca</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ı yerle</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">kesi ister istemez
dikkatinizi çekecek güzelliktedir. Sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">lık
Oca</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ından do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">uya do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ru baktı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ınızda etrafı kale gibi
surlarla çevrili jandarma Karakolunu görürsünüz. Biraz sapa yerde kaldı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ı için ilk bakı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ta Belediye ve Lise
binalarını görme </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ansınız
yoktur. Sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">lık
Oca</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ının güney
do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">u tarafında
yolun solunda kaynak, demir do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">rama
gibi i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">lerin
yapıldı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ı
dükkanlar beldenin küçük sanayi sitesidir. Bahsetti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">im bu kamu binalarının
çevresindeki genellikle iki katlı betonarme veya kâgir evlerin avlusunda
traktör, römork, mibzer gibi tarım aletlerin her çe</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">idini görme imkanına sahip
olursunuz. Belören Beldesini bir ana
cadde do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">u batı
istikametinde ortadan ikiye böler. Ana caddenin kenarında arada bir onarımdan
geçmemi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";"> ta</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";"> duvarlı toprak evler vardır.
Yıkılmaya yüz tutmu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">
bu evlere baktı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ınızda
beldenin tarihi hakkında az çok fikir sahibi olursunuz. Ana caddede biraz
yürüdükten sonra güney taraftaki rampa ve geni</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">çe bir ara cadde hemen dikkatinizi çeker. Bu
caddeye dönüp yüz metre yukarı do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ru
çıkarsanız beldenin en devasa binasına sahip ilkö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">retim Okuluna varmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";"> olursunuz. </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">lkö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">retim okulundan beldeyi tema</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">a etti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">inizde burada iki üç binden
fazla insanın ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">adı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ını tahmin etmeniz zor
olmaz. Beldeyi tema</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">a
ederken biri do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">uda,
biri batıda olmak üzere semaya do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ru
hançer gibi yükselen iki tane minare görürsünüz. Her namaz vaktinde bu
minarelerden duyulan ezan sesleri sizi ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol", "sans-serif";">ka
alemlere alır götürür.</span></div><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Beldede
yüz bin dönümden fazla tarım arazisi bulunmaktadır.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Üzüm ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ları
ve fıstık bahçeleri belde tarımında önemli<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>bir yer tutar. Ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
ve bahçe yapılmamı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
bo</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> kalmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> tarlalara da bu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">day, arpa, nohut gibi tahıl
ürünleri ekilir. Arazi yapısı engebelidir. Beldenin ortalama rakımı, bin metre
civarında olup yükseklik do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">udan
batıya do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ru
azalır. Beldede üretilen üzümler kurutularak, çerezlik Besni Üzümü olarak
piyasaya arz edilir. Ekilen bu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">daylar,
ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">akları
kurumadan ye</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">il
iken yakılarak firik yapılır. Elde edilen firikler Gaziantep’te i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lendikten sonra Irak ve
Suriye gibi ülkelere ihraç edilir. Bu nedenle belde halkı ülke ekonomisine
önemli katkılar sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lamı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> olur. Belören’de yeteri
kadar da büyük ve küçük ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
hayvan beslenir. Beslenen hayvanlar elde edilen süt ve yo</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">urt gibi ürünler Gaziantep
pazarlarında satılır. Belde idari yönden Adıyaman’a ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lı oldu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">u halde ticari ve sosyal ili</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">kiler yönünden daha çok
Gaziantep ile irtibatlıdır. Belören’li iki- üç minibüsçü günlük olarak
Belören’den Gaziantep’e yolcu götürür ve getirir. Belören beldesi Gaziantep,
Adana ve Kahramanmara</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
gibi yakın illere on binlerce insanını göç vermi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Belören
Beldesinde market, manav, marangoz, terzi, kaynakçı, demirci, kasap, kahvehane,
postane gibi i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
yerleri mevcuttur. Ayrıca Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ına
yakın olması nedeniyle acil olan günlük ihtiyaçlar sipari</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> sistemiyle ilçeye gidip
gelen minibüsçüler tarafından kar</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ılanır.
Beldede sadece içme suyu sıkıntısı bulunmaktadır. </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">çme suyu haricinde ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka bir sorun yoktur. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Belde
halkı yardımla</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">mayı
çok sever ve çok tutkundurlar. Aralarında husumet olan insanlar bile
birbirlerinin dü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ünlerine,
cenazelerine katılırlar ama daha sonra küskünlüklerini devam ettirirler. Okul,
cami, kuran kursu gibi kurumların ekonomik ihtiyaçlarını belde halkı kar</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ılar. Asayi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> yönünden önemli bir sıkıntısı
yoktur beldenin.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Belören’
nin do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">usunda
yer alan Yukarı Nasırlı, Gedikli, A</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">a</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı Karakuyu köyleri, Güneydo</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">usunda yer alan A</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">a</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı Nasırlı ve Kuzeyinde yer
alan Çelik köyleri asayi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
yönünden Belören Jandarma Karakoluna sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lık
yönünden Belören Sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lık
Oca</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ına ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lıdır. Belören’in güneyinde
yer alan Yumaklıcerit beldesi Kahramanmara</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">’ın Pazarcık ilçesine ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lıdır. Batısında ise Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı’nın Kösüklü, Çatala</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">aç ve Haydarlı köyleri yer
alır. Belören’e ait tarım arazisi, etrafındaki be</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> altı köyün tarım
arazilerinin toplamından daha çoktur.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Civardaki
tarihi kalıntılara bakıldı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ında
Belören bölgesinde binlerce yıldan beri çe</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">itli medeniyetlerin ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">adı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı tahmin edilmektedir. Yukarınasırlı
Köyündeki Büklüm </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ehri
kalıntıları, Kızkapanı Ma</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">araları
ile Yumaklıcerit tarafındaki Kent harabeleri Belören belde merkezine yürüme mesafesindedir.
Yavuz sultan Selim Mısır seferine giderken ordularıyla konakladı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı Karkamı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> yakınlarında Belören’den
giden bir Türkmen Heyetinin padi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">aha
ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lılıklarını
bildiren mektubu Yavuz sultan Selim’e verdikleri kesin olarak bilinmektedir. Bu
nedenle bu co</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">rafyada
en az be</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> yüz
yıldan beri kesinlikle Türkler ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">amaktadır.
1968 yılına kadar Nahiye Müdürlü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ü
olan beldede 1968 yılında Belediye Te</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">kilatı
kurulmu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> tur.
Nahiye Müdürlüklerinin iptal edilmesi nedeniyle Belören Beldesi bir kasaba
merkezi olarak Türk </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">dari
Te</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">kilatı
yapısı içinde yerini almaya devam etmektedir.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Van’da
ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen olarak
çalı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ırken memleketime
yakın olması münasebetiyle Adıyaman’a tayin istedim. Tayinim Adıyaman’a
çıktıktan sonra il içi atamam yukarıda anlatmaya çalı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım kadim belde Belören’de
bulunan Belören </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lkö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retim Okuluna yapıldı.
Belören </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lkö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retim Okuluna atamamın
yapılmasına yardımcı olan zamanın Adıyaman Vali Yardımcısı Celalettin Beye ve
Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
Kaymakamı Turan Beye ömür boyu müte</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ekkirim.
Ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">adı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım mücbir bir sebepten
dolayı Van’da ki görevimden zamanında ayrılamadım. Bu nedenle Belören </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lkö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retim Okulundaki görevime
geç ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ladım.
Göreve ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ladı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımda okulda sınıflar da</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıtılmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">, ders programı yapılmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Okulda derse girmeyen dört be</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> tane joker ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen vardı. Bende
bunlardan biri oldum. Adıyaman’ın o günkü </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">artlarda ola</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">an Üstü Hal Bölgesi içinde yer alan en batıdaki
il olması ve güvenlik sıkıntısı olmaması nedeniyle, her okulda norm kadro
fazlası ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen
vardı. Norm kadro fazlası ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenin
çok olmasının bir ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka
sebebi ise Ola</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">an
Üstü Hal bölgesinde görev yapan bütün memurlara tazminat adı altında fazladan
bir para ödenmesiydi. Bu paranın hatırına zorunlu hizmetini tamamlayan memurlar
Ola</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">an Üstü
bölgesinde çalı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">maya
devam ederdi. Bende bu memurlardan birisiydim. Zorunlu bölge hizmetini tamamladı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım halde Adıyaman’a tayin
istedi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">im için
derse girmeyen joker bir ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen
durumuna dü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tüm.
Bu arada memleketten e</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">yalarımı
getirdim. Lojmana yerle</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tim.
Okuldaki ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenlerle
çok güzel bir </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ekilde
kayna</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tık. Okul
Müdürümüz Ali Kaya aslen Pazarcıklıydı. Ailesi Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ında ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıyordu. Ali Kaya’nın ailesi
Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ının en
saygın ailelerinden biriydi. Kendisi de çok mütevazi bir insandı. Müdür
yardımcısı Ahmet Tu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lu
Konyalıydı. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerini okuturdu. </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">nandı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı gibi ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ayan hakiki bir Müslümandı.
Müdür Yardımcısı Adnan Menderes Kurtbeyo</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lu
Osmaniye’nin Düziçi ilçesindendi. Benim okulumdan benden be</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> yıl önce mezun olmu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tu. Bu nedenle üniversite ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">rencisiyken namını duymu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tum. Ye</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">enlerinden biri sınıf arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımdı. E</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i Mesude Hanım ise okul
arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımdı.
Adnan Bey ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">rencilik
yıllarında inandı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
dava u</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">runa
hapislerde yatmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
gözünü daldan budaktan esirgemeyen yi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">it
bir insandı. Okulun bütün yöneticileriyle çok güzel anla</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıyordum. Belde halkı beni,
bende onları seviyordum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Ama
derse girmeden bo</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
oturmak çok zoruma gidiyordu. Ara sıra idari çalı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">malarda müdür yardımcılarına
yardım etsem de bo</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
oturmaktan çok huzursuz oluyordum. Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ındaki
bütün okullarda fazla ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen
oldu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">undan ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka bir okula atanma </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ansımda yoktu. Atansam da
gitti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">im okulda
da derse girmeden bo</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
oturacaktım. Ben derse girmiyorum diye kendi kendime huzursuz olurken, ilçe milli
e</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">itim müdürü, okul
müdürümüz Ali Kaya’ya bizim okuldaki joker ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenlerden geli</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> sırasına göre ikisini ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka okullarda görevlendirece</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ini söylemi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">. Geli</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> sırasına göre o okuldan
ayrılacak ilk ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen
ben olacaktım. Çünkü en son göreve ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">layan
ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen
bendim. Okul Müdürümüz Ali Bey durumu bana söylemeden Müdür Yardımcıları Adnan
Menderes ve Ahmet Tu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lu
Beylerle isti</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">are
etmi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">. Müdür
Yardımcısı Adnan Bey “Teyfik Bey bu okuldan giderse ben çok üzülürüm. Buna bir
çözüm bulmalıyız.” demi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">.
Müdür Bey “Nasıl bir çözüm buluruz Adnan Bey” demi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">. Adnan Beyde” Ben müdür
yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
görevinden istifa edeyim. Teyfik Bey müdür yardımcısı olsun. O zaman Teyfik Bey
bu okulda kalır” demi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">.
Müdür Beyde “Sen kabul ettikten sonra olur.” demi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">. Bu kararı aldıktan sonra
mesai bitti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i
için müdür ve müdür yardımcıları okuldan ayrılarak evlerine gitmi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ler.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Adnan
Menderes Kurtbeyo</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lu
sabahleyin erkenden okula gelip ders ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lamadan
önce müdür yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
görevinden istifa etti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ine
dair dilekçeyi yazarak Müdür Beye vermi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">.
Müdür Bey istifa dilekçesini </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lçe
Milli E</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">itim
Müdürlüne sunmak için gerekli üst yazıyı hazırlamı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">. O dakikaya kadar bu geli</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">melerden benim hiçbir
haberim yoktu. Ben ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenler
odasında oturuyordum. Müdür Bey beni yanına ça</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ırttı. Benimle ilgili durumları anlattı. Adnan
Beyin fedakârlık yaparak istifa etti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ini
söyledi. (Ben birdenbire </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ok
oldum. Ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenler
bir müdür yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
kadrosuna atanmak için, bin türü sıkıntıya girerken, Adnan Beyin benim için
istifa etmesine hem üzüldüm hem de sevindim. O gerçek bir dost, yi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">it bir insandı. Böyle bir
fedakarlı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
ondan ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka bir
arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
yapamazdı) Müdür Bey istifa dilekçesini üst yazıyla birlikte elime tutu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">turdu. Bu i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i bugün hallet gel dedi. Ben
yazıyı elime almadan Adnan Beyin odasına geçtim. Adnan Beye “Abi neden istifa
ediyorsun. Ben ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka
bir okula giderim. Size kar</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
çok mahcubum. Zaten iki aydır üç ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ün
yeme</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">in iki ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ününü senin evinde yedim.
Bir de benim için makamından feragat etme” dedim. Adnan Bey ise bana “Karde</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> biz sevdi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">imiz arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">larımız için de</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">il makamımızı, canımızı feda
ederiz. Senin gönlün rahat olsun. Yeni görevin hayırlı olsun” dedi. Adnan Abi ile
görü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tükten
sonra Müdür Beyin masasındaki yazıyı alıp bir zarfa koyarak yarı sevinç, yarı
üzüntülü vaziyette okuldan ayrıldım. </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lçeye
giden ilk minibüse binerek Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı’na
hareket ettim. Hareket ettim ama benim beynim entegreleri yanmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> bir bilgisayar kadar karı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıktı. Adnan Bey benim için
niye istifa etmi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ti.
Adnan Bey benim durumuma dü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">se
ben böyle bir fedakârlık yapabilir miydim? Vaziyeti okuldaki ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenler nasıl kar</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ılayacaktı gibi yüzlerce
soru zihnimde dola</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıyordu.
Zihnimde dola</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">an
sorulara cevap veremiyordum. Ben böyle karı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ık duygularla bo</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">u</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">urken
minibüsün Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı’na
vardı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ını
yolcular inmeye ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">layınca
fark ettim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Dilek
Marketin önünde minibüsten inerek Turan Özdemir Caddesinden ko</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ar adımlarla yürüyerek
hükümet kona</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ına
vardım. Yazıyı yazı i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">leri
bürosuna teslim etmeden do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">rudan
</span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lçe Milli E</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">itim Müdürü Ali Ku</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">a</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lı Beye verdim. Konuyu da
kendisine </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ifahi
olarak, detaylı bir </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ekilde
anlattım. Konu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">mamız
biter bitmez, Ali Bey derhal personel </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">efi
Mehmet Koyun abiye talimat vererek Adıyaman Valili</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ine gidecek yazıyı
hazırlattı. Paraf i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lemleri
tamamlandıktan sonra yazılan yazıyı imzalaması için Kaymakam Beye ben götürdüm.
Kaymakam Bey konudan kısmen haberdar oldu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">u
için yazıyı hemen imzaladı. Benim hükümet kona</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ına varmam, yazıyı hazırlatıp, imzalatarak
çıkmam toplam on be</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
dakika sürdü ya da sürmedi. Yazıyı Adıyaman’a götürmek için hükümet kona</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ından çıkar, çıkmaz hiçbir
yere takılmadan acilen otogara gittim. Otogarda hareket etmek üzere olan bir
otobüse binerek Adıyaman’a hareket ettim. Otobüs Ankara’dan gelip Adıyaman’a
gitti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i için,
içinde az sayıda bir yolcu vardı. Di</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">er
yolcular Kahramanmara</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">,
Pazarcık ve Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
otogarlarında inmi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lerdi
sanırım. Ben bu fırsattan yararlanarak, arkadaki be</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">li koltu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">a tek ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıma oturdum. Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı’ndan Adıyaman’a varıncaya
kadar be</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">-altı
tane sigara içtim ama heyecanım bir türlü yatı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">madı. Bir dostum, bir arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım, bir abim durup durdu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">u yere beni tayin i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">inden kurtarmak için
görevinden istifa etmi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ti.
</span>Ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">aka de</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">il gerçekti bu. Bu yüzden kendimi
suçlu hissediyordum. Adnan Beyin benim için yaptı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı bu büyük fedakarlı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı kabullenmekte
zorlanıyordum. Bir saat süren yolculu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">um
esnasında zihnimden neler gelip geçti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ini
sizlere anlatsam ço</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">unuzun
kalbi çarpar ölürsünüz. Otobüs Adıyaman’a vardı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ında saat biri geçmi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> devlet dairelerindeki mesai
çoktan ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lamı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Otobüsten
iner inmez jet hızıyla otogar yakınlarındaki bir camiye gittim. Camide ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">le namazını eda ettim.
Camiden çıkar çıkmaz Hükümet kona</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ına
geçtim. Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ından
götürdü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">üm
yazıyı Valilik Yazı </span>İş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">leri
Müdürlü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ü
aracılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıyla </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">l Milli E</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">itim Müdürlü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">üne havale ettirdim. Milli E</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">itim Müdürlü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ü yetkilileri Adnan abinin
Belören </span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lkö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retim Okulu Müdür Yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ından istifasının kabul
edildi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ine dair
prosedürü tamamlayarak bir saat gibi kısa bir sürede Valilik Makamından onay
belgesini aldılar. Onay belgesinin bir suretini de imza kar</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı bana teslim ettiler. Milli
E</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">itim Müdürlü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ünde i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lerin bu kadar hızlı
ilerlemesini aradan otuz yıl geçmesine ra</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">men
hala anlamı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> de</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ilim. Zaman zaman dü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ünüyorum Adnan Abinin
niyetinin halis olmasından kaynaklı Allah’ın bir sırrı oldu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">una inanıyorum. Ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka türlü i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">in içinden çıkamıyorum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Milli
E</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">itim Müdürlü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ünden ayrılmadan Okul
Müdürümüz Ali Bey’i telefonla aradım.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Adnan Abinin istifasının kabul edildi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ini söyledim. Konuyla ilgili Valilikten alınan
olurun tarih ve sayı numarasını kendilerine verdim. Ali Bey bana “Müdür
Yardımcısı olarak görevlendirilmene dair yazıyı hazırlıyorum, Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı Hükümet Kona</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ında bulu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">alım” dedi. Müdür Beyle görü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">memiz biter bitmez alel
acele Adıyaman’dan bir minibüse binerek Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı istikametine do</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ru hareket ettim. Minibüse
binince yorgunluk nedeniyle hemen uyumu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">um.
O bir saatlik yolculuk esnasında bir bilseniz uyurken neler ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">adım, neler gördüm. Bazen
yüksek bir da</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ın
zirvesinden bir ku</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
gibi uçuyorum, bazen arkamdan gelen dü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">manlardan
canımı kurtarmak için maraton yarı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">masına
katılmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> bir
atlet gibi engebeli yamaçlardan ko</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">uyorum,
bazen de yüksek kayalardan a</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">a</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı dü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">üyorum ama ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">adı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım her olayda canımı sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> olarak kurtarıyorum. Gördü</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">üm hadiseleri tam olarak
hatırlayıp yazabilsem yok satan bir macera romanı olur. Minibüs Gölba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı Otogarına geldi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">inde bir simsarın Adıyaman,
Kahta, Gerger diye ba</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ırdı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ını duyarak uyandım. Uyandı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımda hamama girmi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> bir insan gibi kan ter
içinde kaldı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımı
fark ettim. Ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">adı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım hadislerin rüya,
korkularımın kâbus oldu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">unu
anladım. Elimi yüzümü so</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">uk
bir su ile yıkayıp kendimi toparladıktan sonra Otogardan ayrılıp, ko</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ar adımlarla Hükümet kona</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ına gittim. Hükümet Kona</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ındaki kararla</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tırdı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımız yer olan adliye
koridorunda Ali Bey’le bulu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tuk.
Ali Bey bana “Görevlendirme onayın tamam. Hayırlı olsun hocam.” dedi.
Kaymakamlıktan alınan oluru bana çantasından çıkartarak gösterdi. Benim telefon
etmemden sonraki bir buçuk saatlik süre içinde okuldan yazıyı yazıp
Kaymakamlıktan onay çıkartmak her yi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">idin
harcı de</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">il. Bu
i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">in
prosedürünü ve de</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">erini
kamuda memurluk yapanlar bilir. Kimi zaman on be</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> gün geçer sıradan bir dilekçenin cevabı ula</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">maz elinize. Ali Bey’de
gerçekten candan ve samimi bir insanmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">.
Bu onayı kısa bir sürede çıkartmak için ne kadar çaba sarf etti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ini siz tahmin edin. O ana
kadar bu kadar candan bir insan oldu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">unu
fark etmemi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tim.
Ben de Ali Bey’e “Te</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ekkür
ederim. Allah razı olsun abi” dedim. Adıyaman’dan getirdi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">im evrakı Kaymakamlı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">a teslim ettikten sora Ali
Bey’le birlikte Hükümet Kona</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ından
ayrıldık. Ali Bey’in karde</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">inin
dükkanında birer bardak çay içip, birbirimizden ayrıldık. Ali Bey evine gitti.
Ben Belören minibüslerinin kalktı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
dura</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">a gittim.
Duraktaki minibüsün kalkmasına bir saat vardı. Belören’de aynı lojmanda oturdu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">umuz, can dostum, yakın arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım Kooperatifçi Ahmet
Göksu’nun arabasına binerek Belören’e gittim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">O
gün i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lerin çok
tela</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lı cereyan
etmesi nedeniyle yemek yeme </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ansım
olmamı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tı.
Sabahtan ak</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ama
kadar aç alavan dola</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tım
ama ancak Belören’e vardı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımda
acıktı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımı fark
ettim. Açlıktan karnım zil çalıyordu. Lojmanda oturdu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">um kata çıkarken Adnan Abi kendi
evinin giri</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
kapısında yolumu çevirdi. “Ho</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
geldin Pehlivan. Benim istifa i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">imi
ne yaptın?” diye sordu. Bende “</span>İ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">stifa
i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i tamam.
Allah razı olsun. Hakkını helal et” abi dedim. Adnan Abi “Helal olsun karde</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">im. Yemek hazır. Üzerini de</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tir de bize gel” dedi. Eve
çıktım. Üzerimdeki takım elbiseyi çıkarttım. Kot pantolon, kazak gibi rahat
kıyafetler giydim. Elimi yüzümü yıkadım. Biraz derin nefes alıp rahatladıktan
sonra Adnan Beyin evine indim. Aile efradının tamamı sofranın ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ında benim gelmemi
bekliyordu. Hiç unutmuyorum. Yemekte mercimek köftesiyle, ek</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ili tur</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">u vardı. Bu yemekleri ben
çocuklu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">umdan
beri çok severdim. Mesude Hanımda yemekleri çok güzel yapardı. Köftede, tur</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">uda çok güzel olmu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tu. Karnım iyice doyuncaya
kadar yedim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Yemekten
sonra çayımızı içtik. Adnan Beye istifa dilekçesini okuldan götürdükten sonra
ilçede ve ilde ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">adı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım süreçleri anlattım. Müdür
Yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
onayının alındı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ını
duyunca Adnan Beyin sevinçten gözlerinin içi güldü. Okulda yapaca</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım i</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ler konusunda bana bazı
bilgiler verdi. Bana “Pehlivan hiç korkma. Sen Müdür Yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı görevini en güzel </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ekilde yaparsın. Sıkıntı
olursa ben yardımcı olurum” diyerek moral verdi. Adnan Bey beni karde</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i gibi, bende onu öz abim
gibi seviyordum. Yatma saati gelince ben evime gittim. Gece haberlerini dinler
dinlemez uyudum. Sabah erkenden okula gittim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Okula
vardı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımda okulda
hizmeti Osman Efendi ve Müdür Beyden ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka
kimse yoktu. Okul Müdürümüz Ali Kaya elleriyle çayımızı doldurdu. Çayımızı
içerken Adnan Abide geldi. Ali Bey Adnan Abiye görevden ayrılı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> yazısını, bana da göreve ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lama yazımı tebli</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> etti. Böylelikle ben müdür
Yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
koltu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">una
oturmu</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> oldum.
Müdür Bey, Adnan Abi Müdür Yardımcısı odasındaki misafir koltu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">unda, ben Müdür yardımcısı
koltu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">unda
otururken ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenler
yava</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">, yava</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> gelmeye ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ladılar. Di</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">er Müdür Yardımcısı Ahmet Tu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lu odasına girmeden nöbetçi
ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenlerle
birlikte dı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">arda
sabah töreni için asayi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i
sa</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lamaya çalı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıyordu. Ak</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">am giderken Adnan Beyi Müdür
Yardımcısı koltu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">unda
görüp, sabah geldiklerinde beni müdür Yardımcısı olarak gören ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenler kelimenin tam
anlamıyla </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ok
oluyorlardı. Konuyu Müdür Beye sormaya çekinen ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenler kıyıdan kö</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">eden bilgi edinmeye u</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ra</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ırken, ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenler derse girmeden
Okul müdürümüz Ali Bey ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmenler
odasına giderek Adnan beyin müdür yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı görevinden ayrıldı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ını, benim müdür yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ına atandı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ımı ilan etti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ların kahir ekseri yatı
derse girmeden önce bana hayırlı olsun dileklerini ilettiler. Hadisenin
kimsenin haberi olmadan çok gizli ve acele </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ekilde cereyan etmesi ö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retmen arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ların dikkatini çekiyordu
ama yapabilecekleri bir </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">eyde
yoktu. Görevlendirmeyle ilgili her </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ey
yasaya ve prosedüre uygun </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ekilde
yapılmı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tı. Ben
böylelikle Müdür Yardımcılı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
görevin ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lamı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> oldum.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Adnan
Bey e</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">inin
sınıfını okutmaya ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ladı.
Adnan Beyle Belören ilkö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retim
Okulunda bir yıl birlikte çalı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tık.
Bir yıllık süreçte birbirimizin gönlünü kalbini kıracak veya bunları ima edecek
herhangi bir durum ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">amadık.
O bana abi, ben ona karde</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
oldum. Sırt sırta dayadık. Oradaki her günümüzü mutlu ya</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">adık. Bir yıl sonra
memleketine, yani Osmaniye’nin Düziçi ilçesine tayin oldu. Ben Belören’de
kaldım. Adnan Abinin bana teslim etti</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">i
bayra</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı yere dü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ürmeden </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">erefle </span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">anla yedi yıl ta</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ıdım. Belören ilkö</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">retim Okulunda yaptı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım hizmetler, halen Belören
halkının hafızalarında tazeli</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ini
korumaktadır.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Adnan
Beyle birbirimize kar</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ı
olan sevgi ve muhabbetimiz o günden bugüne kadar artarak devam etmektedir.
Birbirimizi acı ve tatlı günlerimizde mutlaka ziyaret ederiz. Aylık olarak
telefonla bile olsa birbirimize hâl hatır sorarız.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bizim birbirimizi sevdi</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">imiz gibi, ailelerimiz ve
karde</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lerimizde
birbirlerini tanır ve severler. Benim ne zaman Adana’ya Mersin’e veya o
istikametteki ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ka
bir yere yolum dü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">se
mutlaka Düziçi’ne u</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">rar
Adnan Abiyi ziyaret ederim. Allah razı olsun Adnan Abide zaman zaman
Kahramanmara</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">’a
benim ziyaretime gelir. Ben bu dünyada oldu</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">u gibi öbür dünyada da Adnan Abiyle ebediyen
arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";"> olmak
isterim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">Atalarımız
“Dost kara günde belli olur” demi</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ler.
Adnan Bey gerçek bir kara gün dostudur. Tanıdı</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım ilk günden beri ne zaman ba</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">ım dara dü</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">se öz karde</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">lerim gibi yanımda yer alır.
Onun gücünü her zaman bir karlı da</span>ğ<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">
gibi arkamda hissederim. Yüce Mevla’dan herkesi güzel arkada</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">larla tanı</span>ş<span style="font-family: "Segoe UI Symbol","sans-serif";">tırmasını dilerim.<o:p></o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-83599696618850296102023-01-23T13:51:00.004-08:002023-01-23T13:52:53.349-08:00BİR GÜN HİKAYESİ / Ali Rıza Karakale<p><i style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;"></span></i></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><i style="text-align: justify;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihAWKZtQJCugd_aaC6Gu5Gq-dtz2MICE48btebAovDdi1Ob7hO4hHhSn7aUfrRUh1nfjvuVAWamrul5hgQ5HTFBGtDMGjunqskt8u9XyaPISBAPoM2MPz-GzG6wzMIYNhlBY4EGsJNzTKnan7AfGVcwZO_esnBADROzotItnGzophpFzj1vTyOGidBVA/s200/ali%20r%C4%B1za%20karakale.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="200" data-original-width="200" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEihAWKZtQJCugd_aaC6Gu5Gq-dtz2MICE48btebAovDdi1Ob7hO4hHhSn7aUfrRUh1nfjvuVAWamrul5hgQ5HTFBGtDMGjunqskt8u9XyaPISBAPoM2MPz-GzG6wzMIYNhlBY4EGsJNzTKnan7AfGVcwZO_esnBADROzotItnGzophpFzj1vTyOGidBVA/s1600/ali%20r%C4%B1za%20karakale.jpg" width="200" /></a></i></div><i style="text-align: justify;"><b>“Gecenin
geçi”</b></i><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">Seçebildi</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">im en belirgin renk; koyu lacivert. Genele göre
siyah... <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">2,5’luk gözlük camlarıyla laciverti
görebilmem de bir </span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ükür
sebebidir. Hem görürüm hem görmez bir körüm.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;"><b>“Piramit”</b><o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">U</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ultulu
bir dehlizdir son zamanlarda ayak bastı</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ım tüm
yazımlar. Bu yolculu</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">un bir
piramite dönü</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">me olasılı</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ı oldukça yüksek. Bazı tesadüfler bu olasılı</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ı temsil eder. Reklam panolarında gördü</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">üm bir dizinin ölüm tonlu tanıtımları… rüyamda
gördü</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">üm babam tarafından keskinlenmesi
beklenen üç demir kör bıçak… mülteci bir çocu</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">un
ana dilinden uzak bir dilde, kendine hakaret anlamı ta</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ıyan be</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ir dilinin
ayıpları…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;"><b>“Agâh’ın
Karıncası”</b><o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">Bugün tüm bunlarla beraber ayakta
yolcu sayısını a</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">an bir
otobüs kalabalı</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ında, o</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">lumu özlerken, gelece</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">imi in</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">a edebilme
ümidinin dü</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">tü</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ü o su birikintisinde bo</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ulmak üzereydim. O tuzlu su çukurunda o</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">luma karıncaya su içirmeyi ö</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">retecekken oldu tüm olanlar. Gelenler oldu.
Gelenler az de</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ildi. Az
gelmezlerdi. Gözümden ya</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">, sesimden
yas, dert has geldi. Adil bir geli</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;"> de</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ildi. Temyizde de</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">i</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">en hükümdü, zira adalet de</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">i</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">mezdi. Sı</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ındı</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ım
adaletten yana zerre kaygı ta</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ımadım. Ve
zira Allah ta</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ımayaca</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ım yük yüklemezdi...<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;"><b>“3
Mendil, 1 Sedan”</b><o:p></o:p></span></i></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">Dura</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">a
geldim. Oniki adım ötede bana göz kırpan beyaz sedanın önünde, yırtık postacı
yelekli bir çocuk, po</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">etindeki
son üç mendili satmak için gözlerime bakıyordu. Bir yandan hayalini kurdu</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">um sedan, di</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">er yandan
hayalini kurdu</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">u 3 mendil
parası. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">Biraz önce üç mendil parasına bir
araba sahibi oldum. Yarın o</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">luma söz
verdi</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">im bir gelecek hayali için gözümü
açaca</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ım. Gerekirse bir çiçek buketi, bir
rus ruleti … neyse i</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">te.
Gördü</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">üm kadarıyla lacivert genele döndü.
Bu döngüyü aklım almaz oldu. Neme lazım… kurda akıl güne</span><span style="font-size: 12pt;">ş</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;"> do</span><span style="font-size: 12pt;">ğ</span><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">ana kadar
lazım… <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;"><o:p> </o:p></span></p>
<p align="right" class="MsoNormal" style="text-align: right;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;">- karakale’m<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI Symbol","sans-serif"" style="font-size: 12pt;"><o:p> </o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-24461754683309164802023-01-14T00:52:00.005-08:002023-01-14T00:52:48.301-08:00LEVH-İ MAHFUZ / Nurcihan KIZMAZ<p><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiB4tD3f5IHVDGOe5OPMm36TolpZI4o_xvGcRw7mFngNwia4LGeT1f1jQ6VNR9oIDML1SfVgj0vnS3dqt0eI28j2NDaVAKTa_hQjpdJyCsjp1ilO-UwQGQ9-aW89rKHtYRZ0qSXA08ZC2oFlgyVHCk0mMww4cv3ewsbxc5x_PswDao8ii1yI7G-2x3VQ/s600/tesbihat-nedir-tesbihat-nasil-yapilir-namaz-tesbihati-ve-okunan-dualar-nelerdir%20(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; font-family: Verdana, "sans-serif"; font-size: 12pt; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="294" data-original-width="600" height="157" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiB4tD3f5IHVDGOe5OPMm36TolpZI4o_xvGcRw7mFngNwia4LGeT1f1jQ6VNR9oIDML1SfVgj0vnS3dqt0eI28j2NDaVAKTa_hQjpdJyCsjp1ilO-UwQGQ9-aW89rKHtYRZ0qSXA08ZC2oFlgyVHCk0mMww4cv3ewsbxc5x_PswDao8ii1yI7G-2x3VQ/s320/tesbihat-nedir-tesbihat-nasil-yapilir-namaz-tesbihati-ve-okunan-dualar-nelerdir%20(1).jpg" width="320" /></a></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Ne
zaman bir yıldız kaysa<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">yüreğime
gider ellerim,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Çünkü
orda saklı en kıymetli <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">kelimelerim,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Taneleri
eksik tesbih misali<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">tamamlanmayı
beklerken<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">şiir
olmak için,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Her
cümlesi helalinden<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Her
hecesi melalimden<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Kimi
zaman otuz üçlü<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Kimi
zaman doksan dokuz,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">İmamesi
kemâlimden,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Ne
zaman bir yıldız kaysa<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">göğe
açılır ellerim,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Çünkü
orda saklı <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">tamamlanmış
cümlelerim,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Kimi
zaman dua,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Kimi
zaman niyaz,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Her
hecesi melalimden<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;">Ne
dedimse ahvalimden.<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt;"><br /></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-70699514063111414742023-01-10T03:46:00.001-08:002023-01-10T03:46:12.658-08:00RUH-U MÜDAFAA / Samet YURTTAŞ<p><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqXHX7jXioIiTZ6nqZ5o5dvC5uHhgqhvgntNNdkglH-B2GHI7d3E-xYisrGqbroxqJ9T4D05soX2iiJzpxd2HfzEdcxvHJiOI2kRiPtwqf0_aoFTBFWVzUcWKXkNZ1GvfpG8s9unqcjpsPThZbumY_E1sR6fY3l_ObzCxjYk2T476l9F6lA-X1eWQ2fA/s639/samet%20yurtta%C5%9F-crop.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; font-family: Verdana, "sans-serif"; font-size: 12pt; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="426" data-original-width="639" height="162" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqXHX7jXioIiTZ6nqZ5o5dvC5uHhgqhvgntNNdkglH-B2GHI7d3E-xYisrGqbroxqJ9T4D05soX2iiJzpxd2HfzEdcxvHJiOI2kRiPtwqf0_aoFTBFWVzUcWKXkNZ1GvfpG8s9unqcjpsPThZbumY_E1sR6fY3l_ObzCxjYk2T476l9F6lA-X1eWQ2fA/w243-h162/samet%20yurtta%C5%9F-crop.jpg" width="243" /></a></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Kaç yıl yaşadınsa hep beyhude, <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Ölümü mü beklersin, her nefeste hû de!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Rüzgâr eser dağlardan dağlara huşû içinde,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bilmez misin, yaprakların zikrindeki sır ne? <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Köle oldun, kul oldun nefsine bin bir gece.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Kulaklarında pamuk ezan okunurken hece hece…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gittikçe büyüyen dünya denilen çölde, <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bir kum tanesisin, aşk olsun görebilene. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Ne diye göğsünü gerersin, sen misin padişah?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gireceğin bir tabut, dudaklarda: ah!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Gömleğinde günah lekesi, çıkarmaz hiçbir mendil.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Her şey diyor da bir Allah demiyor dil.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Hep sordun durdun: “ne zaman Kıyâmet?”<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bir lâhzadır, gelmeden Kıyâm et!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Şimdi büsbütün içine düştüğün bu kangrenli dünya,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Şifâsı bellidir: “Ruh-u Müdafaa” <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-6569223885357973482023-01-10T03:42:00.003-08:002023-01-10T03:42:45.473-08:00 MAKAM ODASI / Hasan KEKLİKCİ<p><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE0FEvKyngX17FnkmaJazY17L8faQjIuOPtCucMA1hH0qQO9MfKfxDoJatrBNGCQ717y9yF_lnIJtdfMcEt2r2JsXGV0y9jNjD-Y2A5qLDmrUUSqtsv68WkemH3MmLc04kyBKepDsYXEZAbj-ObeuJ_OAUXSiacDnfwSdHdh8wdti9EBrnSSesoJLtXA/s280/FOTO%C4%9ERAF.PNG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: georgia;"><img border="0" data-original-height="220" data-original-width="280" height="178" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgE0FEvKyngX17FnkmaJazY17L8faQjIuOPtCucMA1hH0qQO9MfKfxDoJatrBNGCQ717y9yF_lnIJtdfMcEt2r2JsXGV0y9jNjD-Y2A5qLDmrUUSqtsv68WkemH3MmLc04kyBKepDsYXEZAbj-ObeuJ_OAUXSiacDnfwSdHdh8wdti9EBrnSSesoJLtXA/w227-h178/FOTO%C4%9ERAF.PNG" width="227" /></span></a></div><span style="font-family: georgia;"><div style="text-align: justify;">Akşam
Vahit Kahveci başkanım aradı. “Dört beş arkadaş Türkoğlu’na ziyarete gideceğiz,
senin de bize katılmanı istiyoruz.” dedi. Tabi ki böyle bir teklif karşısında
bize “hay, hay” demek düşer.</div><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Sabah
saat 11.00 gibi Türkiye Belediye Başkanları Birliği Kahramanmaraş İl
Temsilciliğinde altı eski belediye başkanı buluştuk. Bir müddet sohbetten sonra
iki araçla Türkoğlu’na doğru yola çıktık. Bu arada dört arkadaşın daha yolda
olduğunu öğrendik. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Türkoğlu
belediye başkanı Osman Okumuş, her biri şehrin bir bölgesinden gelmiş on tane eski
belediye başkanını kapıda karşıladı. Gayet samimi bir şekilde makam odasına buyur
edildik. Her biri bir partiden belediye başkanı seçilmiş; neredeyse hepsinin
saçları ve sakalları bembeyaz olmuş o kadar insanın bir arada bulunması; hiç
kimsenin asla bir parti imasında bulunmadan sohbet etmesi görülmeye değerdi
doğrusu. Nasıl ki kar yağdığı zaman ovadaki her şeyi aynı görüntüyle
kaplıyorsa, belki de bizi birleştiren, huzur veren o beyaz saçlardı. Bir
taraftan tazimle önümüze konulan kahveyi yudumlarken, bir taraftan da,
içerideki güzel sohbete kulak veriyoruz. “Belediye başkanına herkes gelir ama (emekli
olmuş) başkanın gideceği bir kimse yok.” diyor, makamın sahibi. Biraz önce
şehirde yaptığımız sohbet aklıma takılıyor. Hepsi emekli olan belde belediye
başkanlarının sohbet konusu emekli maaşıydı. Az alan da var, aza göre çok alan
da. Fakat çok alan yok. Bu insanlar aktif görevdeyken, daha doğrusu göz
önündeyken, maaş ve başkanın geliri o kadar çok konuşulurdu ki etrafta,
sanırdınız ki kasaba çalışıyor, başkan yiyor. Keşke o gün o lafları edenler, bugün
bu sohbeti dinleselerdi. Kim çalışmış, kim yemiş öğrenmiş olurlardı…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Bu yazı bir övgü, bir methiye ve bir
insanı siyasî olarak parlatma yazısı değildir. Bu yazı, bir dostun gülen
yüzünden, yerinde söylenmiş güzel sözlerinden duyulan memnuniyetin ifadesidir.<i><b> Yûsuf
Has Hâcip “Yazı olmasaydı, dille söylenen söze kim inanırdı? “</b></i> diyor. Kısaca, bu
yazı dille söylenecek sözlerin yazıya aktarılmış şeklidir. İlk defa 2018
yılında ziyaret etmiştim Osman Okumuş’u. O zaman da, bu odada takım elbiseli,
kravatlı, sakalları traşlı insanların yanında şalvarlı, kundurası boyasız,
sakallı, Eloğlu ağzıyla konuşan insanlar vardı. Bu ziyaretimizde de yine
şalvarlı, sakallı, hanımlarının el emeği göz nuru, el dokuması V yakalı kazak
giymiş insanlar var. Hiç birinde en ufak bir yapmacık hareket yok. Ve her zaman
hangi kelimenin ardına hangi kelimeyi düşürüyorlarsa, yine o kelimelerle cümle
kuruyor, lafın neresinde gülünecekse orasında gülüyorlar. İnsan bu samimiyete
gıpta ediyor. Tarihçi Şevki Karabekiroğlu, Maraş Kurtuluş Harbini anlattığı
Şubat 1920 isimli kitapta, bir çarpışma sırasında altmış tane Fransız askerini
öldüren Türk çetelerini anlattıktan sonra <i><b>“Fransızlar Türkoğlu’ndan müthiş bir
sille yediler.”</b></i> diyor. İnsan şu odadaki birliği beraberliği görünce, Fransız’ın
bu insanların dedelerinden yediği sillenin şiddetini hayal edebiliyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><span style="mso-tab-count: 1;"> </span>Kahvelerin ardından hep beraber
kalkıyoruz. Bir kahve içimi süresince kalbimizin ısındığı güzel insanlar
müsaade istiyorlar, Osman başkandan ve tek tek tokalaşıyoruz, ayrılanlarla.
Anadolu insanının irfanıyla, başkanı misafirleriyle baş başa bırakıyorlar. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Henüz
birçok ilçeye kısmet olmamış, insanın içini ve ufkunu açan güzel belediye
binasının önünde arabalarımıza biniyoruz. İlk durağımız Beyoğlu Bababurun
Kalesi. Başkan ayaklarımızın altında uzanan ovayı, Gavur Gölünü, Bababurun’un
kurtuluş harbindeki önemini anlatıyor. Üzerinde bulunduğumuz kaleyi ve kaleye
bitişik mesire alanını hangi şartlarda yapıldığını dile getiriyor. Kalabalığa
konuşurken herkese ayrı ayrı anlatıyormuş gibi göz teması kuruyor, o an insan
zihninde iyiliği çağrıştıran ne varsa hepsini başkanın yüzünde görülüyor.
<i><b>Nurettin Topçu “Bir Anadolu çocuğu uzviyetle otuz veya kırk yaşında olsa bile,
kafasıyla dokuz yüz yaşındadır.”</b></i> diyor, Osman başkan konuşurken o birikim, o
tecrübe her yönüyle gözünüzün önünde canlanıyor. <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Yemekten
sonra Beyoğlu ve Şekeroba kasabalarında, yeni adlarıyla mahallelerinde yapılmış
olan bir kısım hizmetleri gördük. Aşağı yukarı dört saat süren misafirliğimiz
Şekeroba’da bitti ve tekrar Maraş yolunu elimize aldık. Ben arabanın sol
yanında oturuyorum. İnsan düşünüyor da; bu işleri yapmak için insanın içinde
gerçekten bir aşk, o aşka yetecek bir enerji olması lazım. Düşünsenize,
insanlar evlerinde önlerine gelen bir bardak suyun ılık-soğuk verildiğini dert
ederken, siz binlerce insana nasıl su yetiştiririm diye gece gündüz
çırpınıyorsunuz. Bir ninenin torununu parkta atlıkarıncaya bindirdiği zaman yaşadığı
mutluluğu siz, binlerce çocuğu bindirecek atlıkarınca yaptırdığınız zaman bile
tadamıyorsunuz. Yaptırdığınız her parkta bir çocuk oyuncaksız kalıyor çünkü…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Göstermiş
olduğu samimi yakınlıktan dolayı kendim ve dostlarım adına Osman Okumuş başkana
teşekkür ediyorum. </span><span style="font-family: Segoe UI, sans-serif;"><a name="_GoBack"></a><o:p></o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-46670556550390364862023-01-10T03:25:00.004-08:002023-01-10T03:25:46.956-08:00KUTUP YILDIZI / Hidayet BAĞCI<p><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5BcBpXmy0yLx9fGE-LP3hTU6WKf-rYWEOFV6-2IzoVWC3yP0crdRwslNHWbmOZkoL09k1zrjVyLmfun1EXVSScNPfIZTy2tVNKlPUjqUcfTCXjaYQVsudBUYZ4x2vv7q0Cf3nQ35pY9DExY6FHKYkNBBbMa8IeX_D1kE1A-AfqYNLqrJeZIm3u8RPxA/s1280/825ecf1620a9ec9c5e5af945e91c9897de0bd923.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; display: inline !important; font-family: Verdana, "sans-serif"; font-size: 12pt; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" height="161" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5BcBpXmy0yLx9fGE-LP3hTU6WKf-rYWEOFV6-2IzoVWC3yP0crdRwslNHWbmOZkoL09k1zrjVyLmfun1EXVSScNPfIZTy2tVNKlPUjqUcfTCXjaYQVsudBUYZ4x2vv7q0Cf3nQ35pY9DExY6FHKYkNBBbMa8IeX_D1kE1A-AfqYNLqrJeZIm3u8RPxA/w235-h161/825ecf1620a9ec9c5e5af945e91c9897de0bd923.jpeg" width="235" /></a></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><br /><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Belki diyorum, <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Belki…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Evet… gelecek!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bir ümid var içimde…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yıldız mı desem,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yoksa çiçeklerden bir demet mi?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Beni mutlu eden…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Evet… gelecek!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Filizler yeşerecek toprağımda<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Ve herbirinin kokusu,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Tatlı meyvesi olacak…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Adı “Cennet hurması” olan…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Belki diyorum, <o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Belki…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Evet… gelecek!<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Bir ümid var içimde…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yıldız mı desem,<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Yoksa çiçeklerden bir demet mi?<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;">Beni mutlu eden…<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><a name="_GoBack"></a><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; font-size: 12.0pt; line-height: 107%;"><o:p> </o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-22546734753537832682023-01-04T01:09:00.004-08:002023-01-04T01:10:29.845-08:00Yokluklar / Mustafa Alper Taş<p><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjybgLr5LrKIjrjhJvRypmrW6cVs5TUR91oZSM6mUMwMRQW4IddFh9Ao4Hr8cVvl8aXISyKkWxTE-go-IGk6YlURj6lrqmJFPfbyM6WcrvCsOqpWQ9QHEEEUx3_18ph2RmMaKmPj9DkfopJctx_gbBTjVyQ4McKEj86Qf17odckSB5DitfKVgMbclTE0g/s615/75074_10151384145793440_137264442_n.jpg" style="clear: left; display: inline; font-family: Verdana, "sans-serif"; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" data-original-height="615" data-original-width="517" height="196" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjybgLr5LrKIjrjhJvRypmrW6cVs5TUR91oZSM6mUMwMRQW4IddFh9Ao4Hr8cVvl8aXISyKkWxTE-go-IGk6YlURj6lrqmJFPfbyM6WcrvCsOqpWQ9QHEEEUx3_18ph2RmMaKmPj9DkfopJctx_gbBTjVyQ4McKEj86Qf17odckSB5DitfKVgMbclTE0g/w165-h196/75074_10151384145793440_137264442_n.jpg" width="165" /></a></p><p class="MsoNormal"><span face=""Verdana","sans-serif""><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span face=""Verdana","sans-serif"" style="font-family: verdana;">sevgilim ıslak bırakıyor bu sessizliğin <br />
ve yürüyüp gidiyoruz<br />
aramızda bir çeşmenin <br />
sığmak için hikâyelere<br />
geceleri anlatılan<br />
iç geçirmesi<br />
<br />
dallarında güneş <br />
bir görünüp kayboluyor<br />
<br />
yeni giysiler gibi<br />
bir kokuyla geziyor düşüncen<br />
içimizde eskiyen düşünceleri<br />
kaldırıp başımı yaslıyorum <br />
uzak bir geminin gürültüsüne<br />
<br />
ellerini bir denizden getirmişsin<br />
bildim köpükleriyle karıştı insan<br />
isimsiz balıkları saklayan<br />
ve geceleri fısıldayan<br />
evinin gölgesine<br />
<br />
bir de deniz olsaydı<br />
kaybolduğum resminde bu yaşamanın<o:p></o:p></span></p><p class="MsoNormal"><span face=""Verdana","sans-serif"" style="font-family: verdana;"><br /></span></p><p class="MsoNormal"><span face=""Verdana","sans-serif""><br /></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-69262404547869068562023-01-04T01:00:00.008-08:002023-01-04T01:00:38.146-08:00HAYALDEN GERÇEĞE İSTANBUL / Hidayet BAĞCI<p><br /></p>
<p class="MsoNormal"><span style="font-family: "Segoe UI","sans-serif";"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSeO1Kg0ad4aeBuCRyTix-TVi6FBtrTIVMjWTRSZaxh4IqJpTGLYmSe8p51_MhRbzLEWm0r8Z5exuOKPHdE1tV6ok1gJQMXB8FSAW2pXMHTsP_JI9ZrJ162l9z68jVZga0aAR7LBLRkocS71GaWaEdOLiVYUHtZQqRrSfbPZNlkTxgzd0otzZH0myvBw/s1200/3517293_1200x627.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="627" data-original-width="1200" height="138" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSeO1Kg0ad4aeBuCRyTix-TVi6FBtrTIVMjWTRSZaxh4IqJpTGLYmSe8p51_MhRbzLEWm0r8Z5exuOKPHdE1tV6ok1gJQMXB8FSAW2pXMHTsP_JI9ZrJ162l9z68jVZga0aAR7LBLRkocS71GaWaEdOLiVYUHtZQqRrSfbPZNlkTxgzd0otzZH0myvBw/w264-h138/3517293_1200x627.jpg" width="264" /></a></div><span style="font-family: georgia;"><div style="text-align: justify;">İnsanın hayalleri varsa orada bir yaşam belirtisi illaki vardır. Bu belirti ilkbaharda filiz veren bir tohum gibidir. Belki inanamayacaksın ama ben uzun zamandır hayal kuramıyordum. Ne yapsam ne etsem de hayal kursam diye bunun derdini taşıyordum ruhumda. Aslında bu bana dert olmaktan ziyade sadece yaşadığıma dair nefesimin varlığının alametini aramaktı. Bir an İstanbul gibi bir şehirde olduğumu hayal ettim. Sokaklarının adını bilmesem de onu fetheden komutanın ismini biliyor oluşum beni bu şehre çekiyordu. Hayalden de olsa Osmanlı mimarisi olan bir çeşmenin başında durdum bir süre. Taştan nakışlarını inceledim. Yaprak ve çiçek motifleri gerçeğin izlerine o kadar çok benziyordu ki bir anda gerçek mi hayal mi algılamakta zorluk çektim. Refleksi bir hal içinde dokundum lale motiflerinin yapraklarına. Yapraklar o kadar nazenin işlenmiş ki dokunduğum taş mıydı yoksa ipek miydi pek anlayamadım. Bir anda yanımda Fatih Sultan Mehmet’in varlığını hissettim. O anda bu şehrin emanetçisi ben oldum.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Kız kulesinin etrafında gezdim bir süre. Gezdim dediysem hayalden de olsa uzaktan sevdim. Bu ihtişamlı kule Şehr-i İstanbul’un göbeğindeki suyun içinde bir şiir gibi duruyordu. Gelip giden ziyaretçilerine inat sanki hal diliyle şairini bekler gibiydi. Kulenin zirvesindeki kırmızı, ay yıldızlı Türk bayrağı esen rüzgarla birlikte dalgalandıkça dalgalanıyordu, tüm ihtişamıyla!... Bu hayalin içinde vatan sevgisi hayal değil, olsa olsa gerçek olurdu ve şükür gerçekti. Sanatçı Hakan Dedeler’in 3 Hisar-İstanbul şarkısı bu şehrin sesi, nefesi oluyor gibiydi. Bu yüzden denizdeki dalgaların birbirine dokunan sesleri, bir şiir gibi duruyordu bu hayaldeki gecenin içinde…</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><i>Bir ateş ki gecelerde yaktığım,</i></div><div style="text-align: justify;"><i>Kül yerine koyup savurduğumsun.</i></div><div style="text-align: justify;"><i>Rüzgarların kanatlarına bırakamadığım.</i></div><div style="text-align: justify;"><i>Gökyüzüne bile sığdıramadığımsın…</i></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Şehr-i İstanbul’u anlatmak yaşanmışlık ister. Bense hayalden de olsa iki kıta arasında kalmış ve her doğan güneşle birlikte yeniden fethedilmeyi bekleyen bir İstanbul’u özetle anlatmak istedim. Hedef tahtası inançlarına sadık kalmış bir gençlik olsa da anahtarının kalb-i fetih olduğunu biliyordum. Bu sebeple İstanbul der ki;</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;"><i>Bu cihan içinde bir can ararım,</i></div><div style="text-align: justify;"><i>Umman dilhayat, ayna dilara,</i></div><div style="text-align: justify;"><i>Bir hasretin sınırsız peşindeyim,</i></div><div style="text-align: justify;"><i>Mecnun’a göre Leyla, Yusuf’a göre Züleyha…</i></div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Bir İstanbul çeşmesinin başında kurduğum bu hayal, bana da yaşama arzusu aşıladı. Hayalin içindeki bir hayal, beni gerçeğe o kadar yakınlaştırmıştı ki güvercinler bir semazen edasıyla çeşmenin nazenin taşlarına kondu. Taşın üzerinde taştan işlemeli hat yazısını okumakta zorluk çeksem de bu şehri bir Hadis-i Şerifle bağ yaparak fetheden tüm geçmişlerimizin ruhuna Fatiha-ı Şerife okudum, şefaatlerine ermek düşüncesiyle…</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">Ruhuna el-Fatiha!...</div></span><p></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-24659815586324008272023-01-04T00:47:00.008-08:002023-01-04T00:54:01.063-08:00VAHİT KAHVECİ VE DİLE BEDEL / Hasan KEKLİKCİ<p> </p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-size: 12pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"></i></b></span></p><div class="separator" style="clear: both; font-family: "Times New Roman", "serif"; text-align: center;"><span style="font-size: 12pt;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgY8Kn1y0uJYvEqoKgurZsJZ04oUcItsegyHIp4ciluPjufiwYmXIPwImKn8G0xesftV2NNQMSs8lLAlrEoYjhN_qp6aZgBWJuymcSO-KvdpVAmjkza7faxngZz0A9163T1UTQlw0mAmsFCuiakWQ8LRdYTLQY5hFAMehoyoUE6tFOEsOUIhCM0kvRBmQ/s1600/IMG-20230104-WA0000.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1200" height="255" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgY8Kn1y0uJYvEqoKgurZsJZ04oUcItsegyHIp4ciluPjufiwYmXIPwImKn8G0xesftV2NNQMSs8lLAlrEoYjhN_qp6aZgBWJuymcSO-KvdpVAmjkza7faxngZz0A9163T1UTQlw0mAmsFCuiakWQ8LRdYTLQY5hFAMehoyoUE6tFOEsOUIhCM0kvRBmQ/w191-h255/IMG-20230104-WA0000.jpg" width="191" /></a></i></b></span></div><span><div style="text-align: justify;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="font-family: georgia;">“Sanmayın yabancıyım, içinizden
biriyim/Severim hoş sohbeti, tam bir gönül eriyim”</span></i></b><span style="font-family: georgia;"> diyor Vahit Kahveci
Merhaba Dostlar adlı şiirinde. Ve aynı şiirde<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">, “Buradan bin iki yüz metre
yüksekte yerim/Övünmek gibi olmasın Geben’dir memleketim” </i></b>diye devam
ediyor ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Görevim halk adamı şehr-ül emin idim/Nasip etti Yaradan, millete
hizmet ettim.” “Evimin kölesiyim, elimin ağasıyım/Hamd-ü Senalar olsun beş
evlat babasıyım” </i></b>diyerek kendisini tanıtıyor</span></div></span><p></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: georgia;">Vahit başkanı yirmi yıl kadar önce,
birinci dönem Andırın/Geben kasabası belediye başkanlığı yaptığı zaman
tanımıştım. Bizim görevimiz 2004 yılında bitmiş, kendisi 2004 seçimlerini de
kazanarak 1999-2009 yılları arasında on yıl belediye başkanı olarak görev
yapmıştı. Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle kendisini daha yakından tanıma
fırsatı buldum.</span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="text-indent: 35.4pt;"><span style="font-family: georgia;">2022 yılının mayıs ayında Türkoğlu
ilçemizin belediye başkanı Osman Okumuş’un il temsilcisi olduğu, Türkiye
Belediye Başkanları Birliği Kahramanmaraş İl Temsilciliğinin kuruluşunda görev
almış olup ve hizmetlerine bu şekilde devam etmektedir.</span></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">“Bir
Baba Oğul Ortak Eseri” dedikleri ve oğlu Doktor Serdar Kahveci ile birlikte hazırladıkları
şiir kitabı Dile Bedel 2019 yılında Sokak Yayın Grubu tarafından
yayınlanmıştır. Yüz doksan iki sayfalık kitapta, Vahit Kahveci’nin yüz yirmi
bir, Doktor Servet Kahveci’nin on sekiz şiiri bulunmaktadır. Kitapta yer alan
şiirler iyi incelendiğinde; bir insanın gençlikten kocalığa doğru aldığı yolu
ve o yolda rast geldiği olayları dile getirdiği hemen anlaşılır. Kitaba ismini
veren Dile Bedel şiirinde <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Bir şey söylemene kabirse engel/Kitabın
konuşsun diline bedel”</i></b> derken, insanoğlunun bu dünyadan göçüp gittikten
sonra hatırasının dillendirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır şair. Ve Gönlümü
adlı şiirinde <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Koşarım ardından başka işim ne/Suların sel olup coştuğu gibi” </i></b>diyerek
hayatın kendisi için hazırladığı yola çıkıyor. Gün oluyor, bir ihtiyar nineye
rastlıyor <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Kimsin ser der gibi bakarsın bana/Nasıl anlatayım bilmem ki sana/Hani
sizin şu Göğ Ahmet vardı ya/Onun torunuyum ihtiyar nine” </i></b>diyerek en saf
ve temiz bir dille ve en kolay anlaşılacak kelimelerle ninenin merakını gideriyor.
Öğüt veriyor Evlat şiirinde tüm gençlere, “<b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">Kaide kuralı yay gibi bükme/Verilen değeri
devirip dökme/Boynumuzu büküp bizi küçültme/Şaşarsan yolundan yazıklar olsun.”</i></b><o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Şair Vahit Kahveci, yaşadığı bölgeyi
o kadar iyi tanıyor ki, şiirlerinde dağından, deresine, pınarından, kalesine
her yerin adını anıyor. Meryemçil Beli, Kırkgözün Suyu, Kolum Hasan, Haleyli,
Ardıç Arası, Gavur Oluk, Geben Kalesi bunlardan bazıları. Yeni yolların
açılması ve yeni araçların hayatımıza girmesiyle, birçok yöre ismi kaybolup
gitmektedir. Şiirlerde yer isimlerinin zikredilmesi bu açıdan çok önemlidir. Yine
şiirlerinde kaybolmaya yüz tutmuş hatta birçoğu artık dile gelmez olmuş mahallî
kelimeleri de ustalıkla kullanıyor. Bu kelimelerden bazıları, “omça, çon, ala
aba, yaba, ham gön çarığı, hoo, meses, çatma, farımak, abara, çen, imrek, yoz…”
Ayrıca bölgede yetişen ağaç ve çiçek isimleri de şiirlerinde yer almaktadır.
Solana Kadar adlı şiirde; gül, sümbül, mor menekşe, çiğdem, papatya, lale gibi
birçok çiçek ismi anılmaktadır. Ve şiir, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Hepsine aşığım bakarım öyle/Biter mi
bağında ekersen söyle/Oku yaprağını tefekkür eyle/Sana ilham olsun ölene kadar”
</i></b>diye bitiyor. O nasıl bir haleti ruhiye ki, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“aşığım bakarım öyle”</i></b>
diyor ve <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Biter mi bağında” </i></b>derken de, çiçeklerin bulundukları yerle birlikte
güzelliğinin arttığının yanı sıra, Cenabı Allah’ın bahşettiği o güzelliğin
insan eliyle bir yerlere taşınamayacağına vurgu yapılıyor.</span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><span>Bir şiir çıkıyor karşınıza, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Hangi
yangın yürekleri soğuttun/Kaç aşığın ellerine su döktün/Yeri geldi etrafında uyuttun/Anlatır
gibisin çoban çeşmesi.” </i></b>Ve zihninizde başka bir çoban çeşmesi
canlanıyor, <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“ O zaman başından aşkındı derdi,/Mermeri oyardı, taşı delerdi./Kaç
yanık yolcuya soğuk su verdi./Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.”</i></b> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Faruk Nafiz Çamlıbel geliyor hatırınıza. Vahit
Kahveci </span></span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><span style="font-family: georgia;">Koca Başkan şiirinde </span></span><span style="font-family: georgia;"><i><b>“Her günün bir başka olurdu düğün/Yemekler verirdin günde üç öğün/</b></i></span><span style="font-family: georgia;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span>Kul olan bir
kula eğmezdin boyun/El bağlayıp duranların nic’oldu” </span></i></b><span>derken,
kulaklarımızda Muharrem Ertaş’ın Dadaloğlu türküsü yankılanıyor. <b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Sabahaca
kandilleri yanardı/</i></b></span><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span>Soytarılar fırıl fırıl dönerdi/Ha deyince beş yüz
atlı binerdi/Sana inip konan beyler nic'oldu.”</span></i></b></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><span>Rahmetli</span></span><span style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial;"><span style="font-family: georgia;"> Abdurrahim Karakoç için yazılmış olan Karakoç adlı şiirde </span></span><span style="font-family: georgia;"><b style="mso-bidi-font-weight: normal;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><span style="color: #141823;"><span style="background: white;">“</span></span><span>Karac’oğlan yenilmiş mi durmuş mu/Aşık Kerem
Aslısı’nı bulmuş mu/Ferhat Şirin için dağı delmiş mi/Sor bunları unutma ha
Karakoç” </span></i></b><span>diyerek
Karakoç anılıyor. Bu, önden gidenleri anmak, tam da Dile Bedel’in hazırlanış
gayesi gibi geliyor insana.</span></span></p><p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm; text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;"><span style="text-indent: 35.4pt;">Merhaba Dostlar şiiriyle bitirelim
istiyorum.</span><b style="mso-bidi-font-weight: normal; text-indent: 35.4pt;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> “Sabırla dinlediniz bakınarak yüz yüze/Allah’a ısmarladık saygılar
hepinize”<span style="mso-tab-count: 1;"> </span></i></b></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-5723011547299763134.post-36059941430691719652023-01-04T00:35:00.004-08:002023-01-04T00:36:53.107-08:00BESNLİ FARUK AMCA / Teyfik KARADAŞ<p><br /></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif""></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibZWurKCJ0IA9PQirYFEZRJZpAOaYGCvt-78M54if65M3qjqSy9YqC2WsJpvhwonBJhYp05_04OVRsnyh5ry4WX95S5SCGyv2VupBNumx6sKOKtQ3h5ZsvFlilH4rh-1893LDNNsmPGq98C-zshZOxQ6hisoB560C9DeFHbwxYF_rUPlP_9-4dEqdGRg/s174/TEYF%C4%B0K%20KARADA%C5%9E.PNG" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="174" data-original-width="154" height="174" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEibZWurKCJ0IA9PQirYFEZRJZpAOaYGCvt-78M54if65M3qjqSy9YqC2WsJpvhwonBJhYp05_04OVRsnyh5ry4WX95S5SCGyv2VupBNumx6sKOKtQ3h5ZsvFlilH4rh-1893LDNNsmPGq98C-zshZOxQ6hisoB560C9DeFHbwxYF_rUPlP_9-4dEqdGRg/s1600/TEYF%C4%B0K%20KARADA%C5%9E.PNG" width="154" /></a></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: georgia;">Belde
halkı üzümleri kurutmuş, pekmezleri kaynatmıştı. Bağ yaprakları sararmış, yılın
son mahsulü armutlar olgunlaşmıştı artık. Herhâlde eylül ayının son günleriydi.
Belören ilköğretim Okulunda öğretmen olarak göreve başladım. Engizek Dağlarından
Gaziantep’e doğru esen güz yelleri Belören’i biraz serinlettikten sonra
menziline doğru ilerliyordu. Belörenliler kış mevsiminde yakmak için
bağlarındaki kuruyan ağaçların odunlarını evlerine nakletmek için bal yapan arı
misali gayret sarf ediyorlardı. Bazı evlerin önlerinde yufka ekmek yapmak için
toplanan kadınların telaşı kış mevsiminin yaklaştığının habercisi gibiydi.</span></div><span style="font-family: georgia;"><o:p></o:p></span><p></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Ben
ise göreve yeni başladığım için okulda görev yapan öğretmen arkadaşları
yakından tanımaya çalışıyordum. Beldede görev yapan asker, sağlıkçı, ptt memuru
gibi diğer kamu görevlileriyle tanışmaya gayret ediyordum. Okula gelen
velilerle, kahvede görüştüğümüz insanlarla hem hal olmaktan mutlu oluyordum.
Göreve başladığımın ikici haftasıydı sanırım. Ziyaretime seksen yaşlarında fötr
şapkalı, takım elbise giymiş, kravatlı yöre halkıyla mukayese ettiğimde
aristokrat sayılabilecek nitelikte bir amca geldi. Bu amca tanışma esnasında
bana isminin Faruk Gönül, mesleğinin eski politikacı olduğunu söyledi. Faruk
Amcanın kültürlü bir insan olduğu lisanı halinden anlaşılıyordu. Belören gibi
bir Güneydoğu Kasabasında Faruk Gönül gibi aristokrat bir insanla tanıştığım
için ne kadar sevindiğimi kelimelerle anlatamam. Ben o güne kadar Faruk Amca
gibi entelektüel, kültürlü insanların metropol şehirlerde, özelliklede
Ankara’nın Çankaya ilçesinde yaşadığına inanırdım. Faruk Amcayla tanışınca bu
düşüncemin yanlış olduğunu fark ettim. Esasen bütün Belörenliler çalışkan ve
değerli ve insanlardır. Ülkemizdeki en güzel Besni Üzümünü Belörenliler üretir,
en iyi buğday firiğini Belörenliler yetiştirerek yurt dışına satarlar. Faruk
Amcayı belde halkından ayıran en önemli özellik ise kültür seviyesinin yüksek
olmasıydı. Aksi takdirde farklı yönlerden üstün meziyetleri olan yüzlerce insan
bulabilirsiniz Belören’de.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Faruk
Amcayla tanıştıktan iki gün sonra ders saati bitiminde vakit geçirmek için
beldede bulunan jandarma Karakoluna gitmiştim. Karakol Komutanı karakolda
yoktu. Beni Komutan Yardımcı Nihat Bey karşıladı. Nihat Beyle karakolun
kameriyesine oturduk. Benim geldiğimi görünce Fuat ve Necmettin uzman
çavuşlarda kameriyeye geldiler. Kameriyede bulunan arkadaşlarla çay içip
muhabbet etmeye başladık. Karakolun nizamiyesi kuzey cephenin ortasında,
kameriye ise batı cephesi ile kuzey cephenin kesiştiği noktada idi. Ben
oturduğum yerden nizamiyeyi tam olarak görüyordum. Biz bir bardak çayı içip
bitirmeden Faruk Amca emekli bir general edasıyla elindeki at başlı Ahlat
yapımı bastona basaraktan nizamiyeden içeri girdi. Faruk Amcanın karakola
gelmesiyle bahçede mıntıka temizliği yapan üç beş asker hafiften bir tebessümle
hazır ol vaziyeti aldı. Faruk Amca başındaki lengerli fötr şapkasını çıkartarak
askerleri selamladı. Bu arada kameriyede birlikte oturduğumuz rütbelilerde
ayağa kalkarak Faruk Amcayı alkışlamaya başladı. Rütbeli askerler ayağa
kalkınca alkışla masamda zorunlu olarak bende ayağa kalktım. Faruk Amcanın
üzerinde açık kahverengi renkte bir takım elbise, beyaz gömlek ve elbisesinin
renginde bir kravat vardı. Elbisenin üzerinden hâkî renkli mevsimlik bir palto
giymişti. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gözünde siyah ve kaliteli bir
güneş gözlüğü takılıydı. Başındaki siyah renkli fötr şapka görenlerin nazarı
dikkatini cezbediyordu. Ayağına giydiği ayakkabı yeni boyanmış, yolların kör
noktalarına koyulmuş tümsek aynalar gibi parlıyordu. Faruk Amcanın bütün
kıyafetleri gökkuşağının renkleri gibi uyum içerisindeydi. Kullandığı saati
anlatmaya gerek yok. Kolundaki saat sağ bileğinin üzerinde kahramanlık beratı
kadar şık duruyordu. Faruk amcanın zarafeti ilk bakışta bile kendisinin mühim
bir insan olduğunu ele veriyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Faruk
Amca bu coşkulu karşılama töreninin ardından kameriyeye gelerek benim sağ
tarafımdaki boş olan sandalyeye oturdu. Başındaki fötr ve üzerindeki paltoyu
çıkarttı. Kameriyenin direğinde bulunan askıya astı. Yüzündeki ter izlerinden
uzak bir yoldan yürüyerek geldiği anlaşılıyordu. Peçeteyle terini sildi. Biraz
soluklandı. Ortam normalleşince hâl hatır sorma faslına geçildi. Komutan
Yardımcısı Nihat Bey “Hoş geldin Besnili Faruk” dedi. Nihat Beyin Faruk Amcaya
bu hitabı esnasında kameriyede bulunan uzman çavuşların hafiften tebessüm etmeleri
benim dikkatimden kaçmadı. Ev sahibi sıfatıyla kameriyede bulunan askerler hâl
hatır sorma faslını tamamlayınca sıra bana geldi. Bende “Hoş geldiniz.
Nasılsınız? İyiminsiniz? Faruk Amca” dedim. Faruk Amcada bana “iyiyim. Rahatım.
Bir sıkıntım yok. Sureti katiye de bu köyden hiç kimse ile teşriki mesai etmem.
Bir karakola gelirim. Bir de zat-ı aliniz gibi münevver şahsiyetlerle teşriki
mesai ederim. Benim neyime lazım ağam” dedi. Hoşuma giden bu güzel sözlerden
sonra Faruk Amcayla güncel konular üzerine muhabbete devam ettik. Faruk Amca
geçmiş yaşamıyla ilgili bir hatırasını anlatırken Demokratik Partiden Besni
Vilayet Meclisi Azalığına seçildiğini söyledi. Ben o ana kadar nasıl bir tepki
vereceğini bilmediğim için Faruk Amcaya Besnili Faruk konusunu sormaya
çekiniyordum. Faruk Amca Besni’den söz eder etmez gol pası almış bir forvet
oyucusu gibi Faruk Amcaya Besnili Faruk meselesini sormaya karar verdim. Faruk
Amca sözünü bitirir bitirmez “Faruk Amca arkadaşlar size neden Besnili Faruk
diyorlar” diye sordum. Faruk amca da bana “bir uzun hikâye hocam. Şimdi
anlatırsam uykun gelir, sıkılırsın” dedi. Ben ise “Hayır Faruk Amca. Bilakis
memnun olurum, çok sevinirim” dedim. Faruk Amcanın bu esnada birdenbire gözleri
doldu. Oturduğu sandalyeyi kameriyenin duvarına, sırtını da sandalyenin
arkalığına yaslayıp, masanın üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup
içtikten sonra başladı anlatmaya. Hikâyenin bundan sonraki kısmını hep birlikte
Faruk Amcadan dinleyelim. Bakalım ne olmuş.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Hocam;
bildiğiniz gibi ben 1950 yılında yapılan mahalli idareler seçimlerinde Demokrat
Partiden Besni Vilayet Meclisi Azalığına seçildim. O tarihte Besni Malatya
Vilayetine bağlı bir kaza idi. Malatya dada Vilayet Meclisi Azaları arasında
yapılan seçimlerde hem Türkçe hem Osmanlıca okuma-yazma bildiğim için Vilayet
Meclisi Umum Azalığına seçildim. 1954 yılında Adıyaman’ı vilayet yaptık. Ben
1960 yılına kadar Adıyaman dada Vilayet Meclisi Umum Azası olarak görev yaptım.
Adıyaman’da Demokrat Partinin önemli isimlerinden biriydim. Vilayet
Protokolünde yer alan amirlerle teşriki mesaim çok iyiydi. Adıyaman İl Jandarma
Komutanıyla, İl Emniyet Müdürüyle, Cumhuriyet Başsavcısıyla oturur, kalkar,
yerdim içerdim. 1960 yılında askeri cunta darbe yaparak devlet yönetimine el
koydu. Demokrasi askıya alındı. Seçilmiş kişilerin görevine son verildi.
Demokratik Partinin önemli adamları tutuklanarak ya cezaevine kondu ya da
sürgün edildi. Adıyaman’dan tutuklanan Demokrat Parti yöneticileri ise Sivas
Kabak Yazıya gönderildi. İl Jandarma Komutanının tavassutuyla ben
tutuklanmadım. Evimi Adıyaman’dan Belören’e taşıyarak hayatımı burada idame
ettirmeye başladım. Kendi nahiyemden bile tutuklanmadığım için rahatsız olan
insanlar vardı. Rahatsız olduklarını yüzüme karşı söylüyorlardı. Askerlerin
evime gelerek beni tutuklaması an meselesiydi. Ben tutuklanırım diye cezaevine
götüreceğim valizi hazırladım ama bir türlü tutuklamam yapılmıyordu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Adıyaman
İl Jandarma Komutanıyla lokantacılık yapan Ahmet adında ortak bir arkadaşımız
vardı. Bir gece Ahmet Belören’e yanıma geldi.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Ahmet’le yemeğimizi yedik, çayımızı içtik. Sohbete başladık. Ahmet bana”
Faruk abi vaziyetler iyi değil. Beni komutan gönderdi. Faruk’un hakkında
yüzlerce şikâyet dilekçesi geldi. Ben kendini koruyamaz oldum. Faruk Adıyaman’ı
terk etsin. Ortalık sakinleşinceye kadar iki-üç ay başka yede kalsın” dedi. Ben
misafiri sabah erkenden yolcu ettim. Komutandan gelen mesajı dikkate alarak
Adana’nın Bahçe Kazasının Bilalik Köyünde yaşayan asker arkadaşım Mehmet’in
yanına gitmeye karar verdim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Valizimi
hazırladım. Eşten dosttan harçlık yapmak için bir miktar borç para buldum. Gece
yarısı çocuklarım uyuduktan sonra eşimle helalleşip yaya olarak yola düştüm.
Gece yolda giderken duyduğum kurt ulumalarından, çakal seslerinden biraz
korktum ama yine de Yaradan’a sığınıp yoluma devam ettim. Yolculuk yaparken
ayın dolunay şeklinde olması işimi biraz kolaylaştırdı. İki saat yürüdükten
sonra Çelik İstasyonuna ulaştım. Adana istikametine giden bir trene binerek
memleketten ayrıldım. Trenin durduğu her istasyona beni tutuklamaya gelen asker
var mı diye bakıyordum. Gördüğüm her insandan sivil polis mi diye korkuyordum.
Eşimden çocuklarımdan ne kadar ayrı kalacağımı bilmiyordum. Yasal olarak bir
suçum olmadığı halde sılamı terk etmek çok zoruma gidiyordu. Politika yaptığım
dönemde memlekete hizmet etmekten başka bir işle uğraşmadım. Böyle kederli,
böyle üzüntülü bir haleti ruhiye içinde güneş doğarken Bahçe İstasyonuna
ulaştım. Vagonun arka kapısından inip istasyondaki kalabalığın içine girmeden
Bahçe’nin yolunu tuttum. Çarşıdan arkadaşımın çocuklarına hediye etmek üzere
basma, kumaş, şeker gibi ufak tefek hediyeler aldım. Aldığım hediyeleri bir
paket yaptırıp bir elime kendi valizimi, bir elime hediye paketini alıp balta
girmemiş çam ormanlarının arsına doğru giden Bilalik köyünün yoluna revan
oldum. Köyün Kazaya yürüme mesafesinde olduğunu biliyordum. Kuşluk vakti olmadan
köye intikal ettim.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Köye
vardığımda asker arkadaşım Mehmet evinin yanındaki bahçede çalışıyormuş. Beni
görünce kazmayı küreği bırakıp bahçe duvarından atlayarak yola indi. Bana iki
eliyle birden sarılarak sevinçten göz yaşları döktü. Onun ağladığını görünce
bende ağladım. Dakikalarca o ağladı, ben ağladım. Sonra arkadaşımın evine
vardık. Askerden terhis olduktan bir yıl sonra arkadaşım Mehmet’i ziyaret
etmiştim. O zaman dört yaşlarında bir oğlu bir de iki üç aylık yeni doğmuş kızı
vardı. Bu vardığımda o çocuklar büyüyüp evlenmiş, Mehmet’in dört çocuğunun daha
olduğunu gördüm. Anlayacağınız Mehmet iki kız, dört erkek olmak üzere altı
çocuk babası olmuş. Evde olan çocuklar elimi öptüler. Evlenip ayrılan
çocuklarda akşam ziyaretime geldiler. Akşam olunca arkadaşımın annesi, babası,
kardeşleri ve komşuları da başıma toplandılar. O gün arkadaşımın evinde bayram
havası yaşandı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Gece yarısı çocuklar uyuyup, misafirler
dağılınca durumu arkadaşıma anlattım. Konuşmamın sonun dada arkadaşıma “Mehmet
kardeşim, uygun görürsen burada bir iki ay kalmak, saklanmak istiyorum. Uygun
görmez sende yarın başka bir yer giderim. Ancak benim kaçak olduğumdan kimsenin
haberi olmasın dedim. Arkadaşım Mehmet’te “Kardeşim Faruk sen ne diyorsun.
Benim evim, senin de evin. İstediğin kadar kalabilirsin. Evde kuru yavan, un
bulgur ne varsa birlikte yeriz” dedi. Kazaya rahat gidip, gelmem için bana
birde siyah merkep tahsis etti. Arkadaşımın bu asil davranışın fevkalade memnun
oldum. Damın başında benim için serilen yatağa yattım. Yolculuğun vermiş olduğu
yorgunlukla aralıksız on saat uyumuşum. Sabahleyin kahvaltımızı yaparken
arkadaşımın eşi de evlerinde dilediğim kadar kalacağımı söyledi. Bunun üzerine
benim mutluluğum, memnuniyetim iki katına çıktı.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Bilalik
Köyünde yaşamaya başladım. O günkü şartlarda köyde elektrik yok, su yok hatta
haber dinlemek için radyo bile yoktu. Ben günlük olarak merkeple Bahçe kazasına
gidip gelmeye başladım.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Kazaya
vardığımda merkebi güvenilir bir yere bağlıyor, bende radyosu olan bir kahveye
veya çay ocağına oturup haberleri dinliyordum. Haberleri dinledikçe de
üzülüyordum. Çünkü Genel Başkanımız merhum Adnan Menderes dahil onlarca dava
arkadaşımız idamla yargılanıyordu. Tutuklamalar devam ediyor, dava
arkadaşlarımıza bilinçli olarak zulüm ediliyordu. Akşam köye dönerken de
kaldığım evin gaz, tuz gibi ihtiyaçlarını alıyordum. Arkadaşımın hem ailesi
kalabalık hem de ekonomik durumu çok iyi değildi. Gün bulup gün yiyor, kıt
kanaat geçiniyordu. Bilalik Köyünde bu şartlar altında iki ay kadar kaldım.
Cebimdeki harçlık iyice azaldı. Arkadaşımın zaten maddi durumu iyi değil. Bana
da memleketten para getirecek kimse yoktu. Kara kara düşünmeye başladım. Bu
durumdan bir çıkış yolu bulmalıydım. Bir çıkış, bir çözüm yolu bulmak için
düşünürken, aklıma bileği taşı çıkartıp satmak geldi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Bir
gün yevmiyesiyle arkadaşım dahil beş tane işçi tuttum. Bilalik köyünden yirmi
çuval bileği taşı söktürdüm. Söktürdüğüm taşları da merkeplere yükleyerek Bahçe
Tren İstasyonuna naklettim. Bahçe Tren İstasyonundan da bu taşları trenle
Sivas’a gönderdim. Bende arkadaşım ve bütün aile fertleriyle helalleşip,
vedalaşıp Sivas’a gittim. Sivas’ta çok geniş arkadaş çevrem vardı. Onların
yardımıyla bir haftada bileği taşlarının on beş çuvalını köşkerlere, saraçlara,
kasaplara sattım. Yapmış olduğum ticaretten iyi para kazandım. Elimde beş çuval
bileği taşı kaldı. Sivas’ın saygın esnaflarından Köşker Mustafa Usta elimde
kalan bileği taşlarını Tokat’a götürmemi tavsiye etti. Orada bulunan Köşker
Kazım Ustanın bana yardımcı olacağını söyledi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Köşker
Mustafa Ustanın tavsiyesine uyarak beş çuval bileği taşını trenle Tokat’a
gönderdim. Bende Sivas’tan Tokat’a giden vabis marka bir otobüse binerek
Tokat’a hareket ettim. O zaman araç sayısı yetersiz olduğu için otobüs ağzına
kadar yolcuyla doldu. Hatta ayakta kalan yolcular bile vardı. Ben otobüsün arka
koltuğunda oturuyordum. Benim ön tarafımda askerden yeni terhis olmuş yirmi-
yirmi beş yaşlarında sarhoş bir genç oturuyordu. Sarhoş genç naralar atarak
otobüsteki bütün yolcuları rahatsız ediyordu. Özelliklede önünde oturan elli
yaşlarındaki tesettürlü kadını söz ile taciz ediyordu. Ben bu durumdan çok
rahatsız olduğum halde, müdahale ettiğim takdirde; aramızda çıkacak olan
arbedede sarhoşa gücüm yetmez diye korkuyordum. Sarhoşun ettiği küfürler,
yapmış olduğu el kol hareketleri nedeniyle içim içimi yiyordu. Otobüs yolcu
indirmek için Çamlıbel’de mola verdi. Ben otobüsten inerek otobüsün muavinine
“ben bu sarhoşa müdahale edersem, bana yardımcı olur musun?” diye sordum.
Muavinde “yardımcı olurum amca” dedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Muavinden
destek sözü alınca, otobüse hemen geri bindim. Sarhoş genç nara atmaya, önünde
oturan kadını ağza alınmayacak küfür ve hakaretlerle taciz etmeye devam
ediyordu. Sarhoş gence “Anayın yaşındaki bu kadını niye rahatsız ediyorsun.
Ayıp değil mi oğlum. Senin anan, bacı yok mu?” dedim.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sarhoş genç bana” Sen kim oluyorsun lan.”
Demez mi. Genç daha sözünü bitirmeden “Bana Besnili Faruk derler oğlum” diyerek
bir şahin kuşu gibi tepesine atladım. Aramızda kısa süreli bir arbede yaşandı.
Sarhoş genci önce bir yılan ölüsü gibi otobüsün koridoruna yatırdım. Sonrada
muavinin de yardımıyla otobüsten aşağı yolun şarampolüne attım. Muavinin devam
et sesiyle şoför hareket etti. Yapmış olduğum bu kavgadan dolayı, rahatsız
edilen tesettürlü hanım efendi başta olmak üzere bütün yolcular bana teşekkür etti.
Bende kendimi tanıttım. Yaptığım işin bir insanlık görev olduğunu ifade ettim.
Tokat’ta Köşker Kazım Ustanın yanına gideceğimi söyledim. Otobüs Çamlıbel’den
hareket ettikten sonra Köroğlu Dağlarının göklere yükselen sedir ormanlarının
arasından bir ceylan gibi süzülerek bir saatte Tokat’a intikal etti.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Muavinin
tarifi üzerine zafer kazanmış komutan edasıyla Kazım Ustanın dükkanına en yakın
yerde otobüsten indim. Beş dakika sonra da yürüyerek Köşker Kazım Ustanın
dükkanına vardım. Kazım Ustaya Sivaslı Köşker Mustafa ustanın selamını
söyledim. Kazım Usta beni sevgiyle muhabbetle karşıladı. Önce yemek ikram etti,
sora çay söyledi. Kazım Usta yetmiş yaşlarında, Osmanlı İmparatorluğunun
yıkılışına, Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık etmiş akil bir insandı. Ülkedeki
gelişmeleri yakından takip ediyor, hiçbir darbenin memlekete fayda
getirmeyeceğini ifade ediyordu. Benim yaşlarımda Ali ismindeki oğluyla birlikte
çalışıyorlardı. Yanlarında beş-altı kadarda çırakları vardı. Kazım Usta bileği
taşları gelirse, satmasını sen kaygı etme. Ben onları bir günde satarım dedi.
Oğlu Ali ile yaş taş olduğumuz için muhabbeti koyulaştırdık. Dertli Pınar
filmini izlemek için akşam sinemaya gitmeye karar verdi. Bu arada ikindi vakti
olmuş, bende yorgunluğumu atmıştım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Kazım
Ustanın dükkanına iki tane toplum polisi geldi. Polislerden birisi “Besnili
Faruk kim?” diye sordu. Kaçma, saklanma gibi bir şansım olmadığından “benim”
dedim. Polis bana “Savcı Bey sizi istiyor” dedi. (Bu sırada benim beynime
yıldırımlar çarptı. Çamlıbel’de otobüsten attığımız sarhoş genç ölmüştür diye
düşündüm. Bu nedenle de Savcı Beyin beni tevkif edeceğine inandım. Darbeden dolayı
askerlerin zulmünden kaçarken, gurbet elde boş yere katil oldum herhalde dedim.
Sırtımdan soğuk terler akmaya başladı. Nasıl korktuğumu anlatamam.) Ben polise
korkulu bir haleti ruhiye içeresinde “Savcı Bey beni niçin çağırdı? Beyefendi”
dedim. Polis “Bilmiyorum” dedi. Köşker Kazım Usta gün görmüş, geçirmiş bir
insan olduğu için beni adliyeye yalnız göndermedi. Oğlu Ali ile birlikte
gönderdi. Polisler koluma kelepçe takmadılar. Ali Ustayla birlikte Savcı Beyin
kapısına vardık. Polis Savcı Beye “Besnili Faruk denen şahsı getirdik efendim”
dedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Ben
Savcı Beyin odasına girdim. Savcı beyin gösterdiği koltuğa oturdum. Savcı Bey
çay söyledi. Çayı içmeye başlayınca bana “Sen Sivas’tan gelirken yolda bir
hadise vukuu bulmuş. Bu hadiseyi anlatır mısın?” dedi. Ben de size anlattığım
gibi hadiseyi baştan sona Savcı Beye anlattım. Savcı Bey “Teşekkür ederim Faruk
Bey. O yardım ettiğiniz kadın benim kayın validem olur. Bu akşam yemeğinde seni
misafir edeceğim. Sana Tokat Testi Kebabı ikram edeceğim” dedi. (Bu sözü duyar
duymaz zihnimdeki bütün korkular silindi. Üzüntüm birdenbire sevince dönüştü.
Sevinçten gözlerimden yaşlar döküldü) ben ise dışarıda bekleyen arkadaşımın
olduğunu söyledim. Savcı Bey Ali Ustayı da içeri aldı. Üçümüz birlikte çay
içtik. Daha sonra Savcı Beyden izin isteyerek Ali Ustayla birlikte dükkâna
döndük.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Savcı
Bey akşam ezanı okunduktan sonra Ali Ustayla beni dükkândan alarak Tokat’ın en
lüks lokantasına götürdü. Lokantada karnımız doyuncaya kadar testi kebabı
yedik. Lokantadan çıkınca Savcı Beyle vedalaşarak ayrıldık. Ali Usta beni evde
misafir etmek istedi ise de ben bunu kabul etmedim. Çarşı merkezindeki şu anda
ismini hatırlamadığım bir otelde yattım. Sabahleyin kaktım. Tren İstasyonuna
giderek bileği taşlarını teslim aldım. Bileği taşlarını bir at arabasına
yükleyerek Köşker Kazım Ustanın dükkanına getirdim. Kazım Usta iki günde bileği
taşlarının tamamını esnaflara yüksek fiyattan sattı. Parasını bana teslim etti.
Sivas’a otobüs bulamadığım için Tokat’ta bir gece daha kaldım. Tokat’ta
kaldığım son gece Ali Usta beni önce berbere, sonra hamama götürdü. Hamamda iyi
bir kese oldum. Kese olurken vücudumun kirleriyle birlikte sıkıntılarımda aktı
gitti. Ali Usta o gün beni zorla eve götürdü. Sabah kahvaltısından sonra Kazım
Ustayla, Ali Ustayla vedalaşıp evlerinden ayrıldım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Tokat’tan
bir otobüse binerek Sivas’a geldim. Sivas’ta çarşıdan ufak tefek biraz hediye
alarak Kabak Yazı Askeri Kışlasında göz altında bulunan Demokrat Partili
arkadaşlarımı ziyarete gittim. Kışlanın nizamiyesine vardığımda kapıda beni
askerler çevirdi. Kimliğimi alarak ziyaretçi kartı verdiler. Askerlere ziyaret
süresini sordum. Nizamiye kulübesinden çıkan bir teğmen “Ziyaret süresi bir
saat ama senin ziyaret süren iki saat Faruk Amca” dedi. Ben arkadaşların
tutulduğu binaya gittim. Said Bey, Mithat Bey ve diğer arkadaşlar beni görünce
sevindiler. Ooo.. Faruk’ta geliyor diyerek alkışladılar. Benim tutuklandığımı
sandılar. Ben onlara “Oğlum ben tutuklanmadım. Sizleri ziyarete geldim” dedim.
Ziyaretimden çok memnun oldular. İki saat oturduk. Sohbet ettik. Hasret
giderdik. Ziyaret süresi bitince ben ağlayarak arkadaşlarımdan ayrıldım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Nizamiyeden
çıkarken bana bir saat yerine iki saat görüşme izni veren teğmeni buldum.
Teğmene “Komutanım, herkese bir saat görüş izni verdiğiniz halde; niçin bana
iki saat görüş izni verdiniz?” dedim. Teğmende “Faruk Amca ben Adıyaman’ın çok
mahrum bir köyünde öğretmen olarak çalışıyordum. Şehir merkezine yakın bir köye
tayin yaptırmak için uğraştım ama bir türlü yaptıramadım. Tanıdığım bir
arkadaşınız vasıtasıyla sizin yanınıza geldim. Maarif Müdürüne söyleyip
tayinimi aynı gün yaptırdınız. Size izin vermeyim de kime vereyim.” dedi. O
günkü şartlarda teğmene bir zararım olur düşüncesiyle, muhabbeti daha fazla
uzatmadan oradan ayrıldım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Sivas’ta
demir yolu müteahhitliği yapan arkadaşım Ziya’nın şantiyesine geldim. Arkadaşım
Ziya beni bağrına bastı. Beni şantiyede özel bir odaya yerleştirdi. “Burada
istediğin kadar kalabilirsin” dedi. Bu arada ben memleketten ayrılalı üç ay
olmuştu. Dinlediğim haberlere, okuduğum gazetelere göre darbecilerin öfkesi
biraz inmiş, ülkede hayat normalleşmeye başlamıştı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Sivas Postanesine gittim.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Adıyaman’da lokantacılık yapan arkadaşım Ahmet’i
telefonla aradım. Ahmet’e telefonda” Ben memleketten ayrılalı üç ay oldu.
Gurbet elde zor durumdayım. Komutan ile görüş bakalım. Benim için ne diyor”
dedim. Ahmet’te “Baş üstüne arkadaşım” dedi. Bir gün sonra Ahmet’i aynı saatte
yeniden aradım. Ahmet “Komutanla görüştüm. Artık memlekete dönebilirmişsin”
dedi. Bu haberi alınca dünyalar benim oldu.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Bunun üzerine Sivas’taki arkadaşlarımla
vedalaşıp, bir trene binerek memlekete döndüm. Böylelikle üç aylık sürgünüm
bitmiş oldu. Memleketime eşime, çocuklarıma kavuştum. Ben üç ay ortalıkla
görünmeyince aleyhimde bir sürü dedikodu çıkarmışlar. Kimisi Faruk yurt dışına
kaçtı demiş. Kimisi tutuklandı demiş. Kimisi eşkıya gibi dağda yaşıyor demiş.
Eşim ağzı sıkı bir kadındı. Benimle ilgili açıklama yapmadan vaziyeti idare
etmiş. Bu süreçte de benim tutuklanmamı isteyen muhaliflerimin heyecanları
azalmış. Benim memlekete döndüğüm gün eşim bir kurban kestirip fakir fukaraya
dağıttı. Bu belayı böylece başımızdan def etmiş olduk. Ülkemize Allah bundan
başka bela vermesin. Çok zor. Çok kötü<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>günler yaşadık hocam diyerek hikayesini tamamladı Faruk Amca.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Hocam
bu hadiseyi size anlattığım gibi; geçen gün de Nihat Beye anlattım. Çamlıbel’de
yaptığım kavgada sarhoş gence “Bana Besnili Faruk deler demem Nihat Beyin
hoşuna gitmiş, Nihat Bey o günden sonra bana Besnili Faruk diye hitap
ediyorlar” dedi.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Faruk
Amcadan bu anıyı dinleyince hem ağladım hem de güldüm. Memleketimizin haline
üzüldüm. Bundan sonra Faruk Amcayla ölünceye kadar dostluğum devam etti. En az
yüz kere sohbetinde bulundum. Birçok anısı dinledim. Allah ömür verdiği sürece
anılarını yazıp sizlerle paylaşmaya çalışacağım.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;">Ruhu
şad, mekânı cennet olsun.<o:p></o:p></span></p>
<p class="MsoNormal" style="text-align: justify;"><span face=""Segoe UI","sans-serif"" style="font-family: georgia;"><o:p> </o:p></span></p><div class="blogger-post-footer">Yoldaki Kalemler</div>Unknownnoreply@blogger.com12