Suriye’nin
Aubeyn köyünde doğdum. Adım Ayşe. Babamla anamın dördüncü evladı, kız diye
sevmedikleri bir garibanım.
Yıllar,
anama mutfak işlerinde, tarla işlerinde, vakit olduğunda kızlarla eski çaputlardan
yaptığımız iple toz toprak içinde atlamakla geçti.
Aldılar
bir gün sokaktan. Komşumuz Fatma teyzenin yeni gelinin benden birkaç kat büyük
elbisesini geçirdiler üzerime, verdiler çay tepsisini elime, saldılar yabancı
adamlarla dolu sofaya. Babam el sıkışıyordu yüzü bakkalın uğursuz köpeğine
benzeyen bir adamla. Pazarlığını ediyorlardı ama neyin? Pis adam bana bakıp
sırıttı çayını verirken. Bana sormadılar, meğer beni vermişler on üçümde on beş
koyun karşılığında…
İşler
on katına çıktı koca evinde, sokak yüzü göremez oldum. Anamlara salmadılar.
“Allah” lafzı olmasa ölecektim kimsesizlikten. Uğursuz kaynata, sürekli şikayet
eden kaynana, dibek gibi başımda. Askerden yeni gelmiş, babasının karşısında
titreyen, sesini bile tam bilemediğim koca dedikleri kırk kat yabancım, bana
sormadılar…
Karnım
belirmeye başladı on dördüme yeni girerken. Anlamadım. Kaynana olacak bir karı
çağırdı bir gün. “Gebe” dediler. Küçük aklım erdi, yüreğime bir sevinç düştü.
Onca eziyete, karnımdaki sabiden güç aldım da dayandım.
Ağrılar
başladı bir gece. “Yandım anam, yetiş” dedim, anam duymadı. Ağrılar içinde
kıvrandım. Ebe karıyı çağırdılar. Nur topu oğlanımı verdiler kucağıma. Bana
sormadılar, “Adı Ali.” dediler. Sevindim sarıldım evladıma.
Büyük
gürültülerle yer yerinden oynadı bir gün. Ali’m emekliyor sofada, ben çamaşır
çitiliyordum. Kocam girdi kapıdan telaşla: “Bombalar yağıyor üzerimize!”. “Kim,
neden atar” dedim, “Hükümet vuruyor!” dedi, şaşırdım anlamadım.
Kaçmak
lazımmış, hükümetin tankları yine gelecekmiş. Anlamadım hükümette kaçıp nereye
gidilir ki… Bana sormadılar, toplanıldı, hazırlanıldı. Yuvamızı, yurdumuzu terkedecekmişiz…
Düştük
yollara yüklerle perperişan. Uzaklardan hep bomba sesleri geliyordu
kulaklarımıza. Yavruma sımsıkı sarıldım. Başka sermayem yoktu ki benim hayatta…
Kışın
karında fırtınasında telef olacakken, hükümetin tankları belirdi önümüzde.
Anlamadım, bizim köylülerin üzerine bombalar yağdırmaya başladılar.
Akrabalarım, tanıdıklarım feryatlarla kana bulandılar. Nenemin “Kıyamet…”
dediğiydi bu, bildim. Bildim, son seferdi, hayatta tek sebebim yavrumu
kokladım… Kulağımda şiddetli bir ses yakılandı, tozu dumana kattı, dünya başıma
yıkıldı. Bana sormadılar, yavrumu kucağımda koymadılar. Bize sormadılar,
yavrumun, benim, köylümün başına bombalar yağdırdılar… Anlamadım.
2013-Ağustos
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder