geçmişin bakırdan heykeli
çürüyen kıvrımlarında gülüşlerin
ne söylense yetmeyen
haller gibi
konuşuyorsun
kara bulutlarla boyanmış
bir deniz seriliyor aklıma
ve orada esen rüzgarın serinliği
uzak bir yere varacak
ve oradan yüklenip yeni kimseleri
gemiler geliyor
beyaz gövdelerinde ışıldayan
balık hevesleri
sesin
uzakta patlayan bir tüfeği andıran sesin
çürüyen kıvrımlarında gülüşlerin
ne söylense yetmeyen
haller gibi
konuşuyorsun
kara bulutlarla boyanmış
bir deniz seriliyor aklıma
ve orada esen rüzgarın serinliği
uzak bir yere varacak
ve oradan yüklenip yeni kimseleri
gemiler geliyor
beyaz gövdelerinde ışıldayan
balık hevesleri
sesin
uzakta patlayan bir tüfeği andıran sesin
II
alnından
henüz ıslanmış çimenlerin
o tuhaf gölgeleri
gelip geçti belki
sesinin aslanlarıyla yüzleştiğim vakit
hayır korku değil sevgilim
çeşmede kalan sıcaklığı ellerinin
yeşili bu yüzden
çok sevdim
üşüterek bir odayı
tahtadan ve karanfillerden
bizim bu yenilenen sevgimiz
her açılışında
ikindidir
kollarında çürümüş yaprakların
eskimez kokusu
bilmiyorum daha ne kadar
pembeleşen bir anda korkusuz sözlerle
yüzünü saklamakta
siyah saçlarını yalnız
hatırladığım bir kadın
o günler hep serinliğin peşindeyim
alnından
henüz ıslanmış çimenlerin
o tuhaf gölgeleri
gelip geçti belki
sesinin aslanlarıyla yüzleştiğim vakit
hayır korku değil sevgilim
çeşmede kalan sıcaklığı ellerinin
yeşili bu yüzden
çok sevdim
üşüterek bir odayı
tahtadan ve karanfillerden
bizim bu yenilenen sevgimiz
her açılışında
ikindidir
kollarında çürümüş yaprakların
eskimez kokusu
bilmiyorum daha ne kadar
pembeleşen bir anda korkusuz sözlerle
yüzünü saklamakta
siyah saçlarını yalnız
hatırladığım bir kadın
o günler hep serinliğin peşindeyim
III
seyrek konuşmalarından hatırladığım
bir kadın nedense geceleri
yemyeşil elleri
günün oyduğu trenlerden çok
sularla çevrili ve dağlara yaslanmış
bir kasabayı sevdi
ışıklar örtmez ölüleri
ağzında gelinciklerin acı ve kırmızı tadıyla
kokusuyla yeni uyanmış ahşabın
gerinir tavanda bekletilen cenazesi
orada günün
öyle uzun
bir uçtan uca inanmak akşam masallarına
kuşlar konar ve kalkar adamlar eve
bir çocuğun perdeyi boyayan pembesi
durur boğazlarında
yine yaşamak
güzel
seyrek konuşmalarından hatırladığım
bir kadın nedense geceleri
yemyeşil elleri
günün oyduğu trenlerden çok
sularla çevrili ve dağlara yaslanmış
bir kasabayı sevdi
ışıklar örtmez ölüleri
ağzında gelinciklerin acı ve kırmızı tadıyla
kokusuyla yeni uyanmış ahşabın
gerinir tavanda bekletilen cenazesi
orada günün
öyle uzun
bir uçtan uca inanmak akşam masallarına
kuşlar konar ve kalkar adamlar eve
bir çocuğun perdeyi boyayan pembesi
durur boğazlarında
yine yaşamak
güzel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder