Modernlerin dostu yoktur, “partner” leri, yâni ruhsuz hayatlarının ortakları vardır. “Tanrılarından” koptuklarından bu yana dostluğu ve dost olmayı unuttular. Ulvî olanı terk ettikleri içindir ki modernler birbirlerine dost değildir. Homoekonomikis yâni ekonomik insan anlayışıyla bir aradadırlar.
Modernizm dostluğu öldürüyor. Bu sebeptendir ki,
asrın büyük âfetlerinden biri olan modernizme karşı dost ve dostluğa sarılın.
Dost olamayanlar, dostu olmayanlar kalben maluldür.
DOSTLUK İNSANI KALBİNDEN TUTUP DİRİLTİYOR
Dost ve dostluk ne sıcak kelime; insanı kalbinden
tutup diriltiyor. Dinden alır gücünü, dine dayanır. İnsanlığın kurtuluşu dost
ve dostluktadır. Çünkü kalbi vardır; bölücülüğe, sevgisizliğe, ayrılığa,
İslâm dışılığa karşıdır.
Dost ve dostluk derece
derecedir. Vehbî olanı var, kesbî olanı var. İstikâmet dost olmak ve dostluk
akidesine sarılmaksa kesbî de olsa güzeldir. Bunun içindir ki dostluk üstüne
tâlim yapmak gerek.
Dostluk, Allah’a kul
olmaktır, sonra da kuluna muhabbet. Kendini bilmek ve diğerine gönülden
hissedilen ihtiyaçtır. Bu sebepledir ki Müslümanın vasfıdır dostluk. Tasavvuf
terbiyesiyle dostluğu insan olmanın en temel ölçüsü bilir.
Bu ülkenin insanları Yunus Emre’nin, ahiret
vuslatı için söylediği “Düştü özüme hubbü’l-vatan / Gidem hey dost deyu deyu /
Anda varan kalır heman / Kalam hey dost deyu deyu” mısralarını gönlüne çeke
çeke ve “Gel gidelim dosta doğru türkülerini” dinleye dinleye millet oldular.
Dahası bu topraklar bin yıldır dostluk akidesiyle vatan kılındı.
DOSTLUK
AKİDESİNE SARILMAK
Bütün peygamberler ve
veliler dost olmayı öğretmek için gelmişler. Dostluk akidesini yaşatanlar
onların öğrettiklerine sâdık kalanlardır. Dostuyla dilleşince sürur ve şifa
bulanlar, dostluk akidesine sarılan bahtiyarlardır.
Dostluğun amentüsünü
Efendimiz aleyhisselâtüvesselâm buyurmuşlar: “Ruhlar âleminde birbirleriyle
tanışmış olanlar, dünyada da birbirleriyle uyuşurlar. Kişi dostunun dîni ve ahlâkı üzerinedir.”
Hz. Ali efendimizin “Dost edinin, onlar sizin için
dünya ve âhiret sermayesidir” sözüne inananlar, dünyada ve ahirette rahat etmek istiyorlarsa dostlarını
çoğaltmalıdırlar.
Dünya imtihanını
savuştururken ekmek ve su gibi dostu olan kârdadır. Bundandır ki, üç çeşit
dosttan gıda gibi olanı tercih edin, diyor âlimler: “Bir dost vardır; gıda
gibidir, insan onu her gün arar. Bir dost vardır; ilaç gibidir, gereğinde
aranır. Bir dost vardır; hastalığa benzer, o seni arar.”
BİR NASİPTİR DOSTLUK, HESABA GELMEZ
Hesap yaparak falan
kişiyle dost olmak istiyorum derseniz dost olamazsınız. Bir nasiptir dostluk,
sayıya, ölçüye gelmez. Çevrenin, akrabanın, maddî münasebetlerin tayin etmediği
kalbî bir emekle, gönül ve meşrep benzerliğiyle neşvünema bulur.
Hesapta olmayan biriyle
dost olunabileceğini İmam Gazâlî asırlarca önce söylemiş: “Bâzan iki kişi
arasında sûret ve ahlâkta güzellik olmadığı halde ülfet ve ünsiyeti gerektiren
bâtınî bir münasebet sebebiyle en kuvvetli samimiyet rabıtası da
kurulabilir.”
BİR
DOSTLUKTA TER DÖKÜLMÜŞSE O DOSTLUK HELÂLDİR
Dostluk zorla olmaz; kerhen yürünecek bir yol
değildir. Hâlini sorduğumuz, her dem yüreğimizi yolladığımız, birbirimizin
derûnunu paylaşıp cezbeye kapıldığımız, hasbıhalinden huzur bulduğumuz, olmazsa
olmaz dediğimiz, varlığına kalben “râzı” olduğumuz, yâni gönül yoluyla tanış
olup gönlümüze ayna olan insan dostumuzdur. Bir dostlukta ter dökülmüşse, o
dostluk helâldir, hilesizdir, hak edilmiştir.
“…KÂİNAT
DOSTLUK ÜZERE HALKEDİLMİŞTİR”
Dostsuz insan taş misâli kupkuru ve soğuktur. Vaktinde bir eceli var,
vakit geçip gidiyor. Vakit geçmeden dostluk ateşini yakmak, hayatı dostluk
üzere kurmak istiyorsak, dostluğun pîri Fethi Gemuhluoğlu’nun dostluk akidesini
meşk etmek gerek:
“Dost, ol kişidir ki,
öldürülmesi muhakkak ve mukarrer olan gecede Peygamber-i Ekber’in yatağında yatan,
O’na Şâh-ı Velâyet denir. Dost, ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr’dır. Kucağındaki
mübârek bir emanet vardır: Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla
tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Oradan Ebûbekr’i yılan sokar. Dost son
deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatandır, gönlü ile orayı
tıkayandır. Önce yoldaş, sonra yol. Ezelde aşk vardı. Demek ki kâinat aşk
üzere, dostluk üzere halkedilmiştir. Fikre dost, ağaca dost, komşuya dost,
insana dost, dosta dost olunuz.”
DOSTLUK SUALİNİ VEREMEYENLERDEN OLMAYIN
Gemuhluoğlu üstadın dostluk akidesince
yargılananlardan, gönül üstüne kavilleşmiş olduğu dostlarını terk edenlerden
olmayın. Dostlarını terkedenler, ahirette dostluk üstüne sual vereceklerdir.
Dost ve dostluk sualini veremeyenlerden olmak ne hazin!
DOSTTAN
GAYRI GÖNLE ŞİFA VAR MIDIR?
Modern hayatın, paranın ve konforun fayda
vermeyeceği zamanlar gelmeden önce dost olmak, dostluğu çoğaltmak gerek.
Bezm-i elest’te tanış olup dünyada da dostluğunu
devam ettirenlerden olmak, bahtiyarlıktır, ah!
Yunus Emre’nin sözüyle “Dost yüzünü göremezsem, bu
gözlerim nemdir benim” diyen gönül olmalı. Dosttan gayrı gönle şifa var mıdır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder