Bahçeler dikenli çalılarla dolu. Eğer çalı varsa, bu toprak gül de yetiştirir;
bahçıvan olmasını bilmeli. Güz mevsimleri sabır ister, bedel ister. O beklenen
nevbaharların müjdecisi sen olmalıydın.
Toprağın
bağrına ne sundun da kabul etmedi. Mütevaziliğin, toprağı kıskandırıyordu.
Dikenlerin meyvesi gül olmalı, kokusu sen olmalıydın.
İlk
tanışmamız saçlarımdaki ellerinle olmuştu, sonra o ışıltılı gözlerin... “Bir
mumun ışığı ne kadar ışıtır ki?” demişlerdi. Sen diğer mumları yakmak için
geldiğini söylüyordun. Ne kaybedeceksin ki ateşinden, nar-ı beyza sen
olmalıydın.
Bir
dünya vermiştin kalbinin haritasından, o haritanın sınır boylarını arşınlamaya
çalışıyorum hâlâ. Ardında bıraktığın uçsuz bucaksız bu dünya sen olmalı,
sonsuzluğun çizgisini sen koymalıydın.
Büyük
projelerin yoktu belki ama sermayesi sevgi olan ummanlar gibi engin bir yüreğin
vardı. Gözlerinden, yüreğime akan ince bir sızın vardı. Sensizliğinde cansızdım
ama can sızım sen, sen olmalıydın.
İlmek
ilmek dokunan bir nakış gibi gönlüme dolan onulmaz bir akış vardı. İşlenen
gergefin kasnağında nadide bir bakış vardı. Adı sendin, sen olmalıydın.
Yakana
bir gül takarsın sen gül olur, gül kokarsın ama sen bir bahçıvan olmalı her
bahçeye bir gül olmalı, bütün alem gül kokmalıydı. Fikirlerinin kokusunda
sarhoş olmuştum, ben bu yüzden öğretmen olmuştum.
Ne
güzel günlerdi seni dinlemek; bazen hissiyatına kement vuramıyor gözlerinin
bendi yıkılıyordu. Hep sağlığında söylediğin gibi ‘’okşanmamış bir baş,
alınmamış bir gönül kalmasın’’ diyordun. Sana gelmek istiyorum, gönlümü okşaman
yeter. Yüreğinden bir parça ver de şu ten kafesim hamallıktan kurtulup
hissiyatını taşısın.
Seni
gören gözlerle görüşüyorum bazen, bilmediğim ayrıntı hatıraları dinliyorum.
“Herkese selam verirdi’’ diyorlar. İlk defa görenler, tanımayanlar onunla biraz
hasbihâl edince “sizi bir yerlerden tanıyor gibiyim’’ derlerdi. Senin de, benim
de tanımadığımız birisi cenaze defnedildikten sonra orada bulunan birkaç kişiye
şöyle diyordu: ‘’Hocam vefat edinceye kadar onu tanımamıştım, ne kadar büyük
bir insan olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Ben köyde yaşıyorum, maddi durumu
iyi birisi değilim hatta veliler toplantısına geleceğim zaman bile sıkıntıya
giriyordum. Benim öğrencime velilik yaptı, her ihtiyacında çocuğum onu aradı
ama onunla bizzat tanışmak cenazesine gelmemle mümkün oldu.’’
Ey
kutlu yolun yolcusu; hâlâ gezdiğin sokaklarda ayak izlerini arıyorum, üzerinden
seneler geçmiş olsa da bıraktığın izlerin derinliğinde yol alıyorum, onları
kimse kolay kolay silemez. Yol yordam bilenler bulabilir o izleri.
Gül
kokusu ellerinden öpüyorum öğretmenim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder