Sakın ola, İsmail! Gündüz mesai saatlerinde türkü
dinlemeyesin. Gündüzleri türkü dinlemek tehlikelidir. Türküler yüreğini
kabartır, bin yıllık sevdaların ve düşüncelerin dışarı taşar. Dolayısıyla
modern çağın ekonomik egemenlerinden azar işitirsin. Yâni işinden tart
edilirsin. Gündüzleri Fikir ve Gönül Dükkânı’na ve bana uğramamalısın.
Âcizane bende rasyonel kapitalizme bağlı istikbâl
ve verimlilik yoktur. Çünkü ben türküler dinlerim gönül üstüne tâlim ettiren.
Bin yıllık gönül ve sevda tarihimizi, millet oluşumuzun hikâyelerini anlatan,
bizi biz kılan mübarek türkülerle çıkarım sokağa. Modernlerin ve “çağdaş
yaşamın” reddettiği türkülerdir benim gücüm...
Bende aramamalısın âhiretsiz kapitalist geleceği
ve rasyonel menfaatleri. Çağdaş tâgutların “örümcekli ve geri” dedikleri mazlum
milletin hüznü var bende. Homoekonomikus doktrinlerine karşıdır benim
hâllerim... Böyle bir “hâl” kışkırtıcı ve başkaldırıcıdır.
Zamanımız ekonometri ve kapitalizm “kuramları”
üzerine mahkûm edilmiş tâlihsiz ve kalpsiz bir çağ! Gündüzleri “nesnel” yaşamak
hakkı istiyorsan Fikir ve Gönül Dükkânı’na ve bana uğramamalısın İsmail!
Kırkikindi yağmurları gibi göğün gurbetini çeken rahmet yağmurlarına denk
gözyaşı var bende.
BİLİMSEL TAPINMA SAATLERİNDE TÜRKÜ DİNLEMEMELİSİN
Gündüz “bilimsel” tapınma saatlerinde türkü
dinlememelisin İsmail! İşini, yâni ekmek kapını kaybedebilirsin. Vazife
yaptığın müessesenin ruhsuz “teoremlerinden” çekip alabilir, türkülerle mâna
âlemine gark olmuş esrik hâllerim.
Ben bir ütopyayım İsmail! Kapitalist lâdinî
sosyoloji kanunları ve filozoflarının metafizik ütopya dediği mukaddes
yarınların inşacısı benim! “Vahyî buyurgan dönem” dedikleri gül medeniyetinin
inşâcıları Yunus’un, Mevlâna’nın, Hacı Bayram-ı Veli’nin dilini bugüne taşımaya
çalışan ütopya benim!
Darağacında yağlı urganların boynuna geçirilişini
hatırlatsa da, türkülerin diline karşı olan kapitalist-seküler derslerin
yapıldığı mesai saatlerinde türküleri ve beni unutmalısın İsmail.
Biliyorum, “Ötesi ölüm değil mi? Atıp üstümden
kravatı, zincirlenmemiş hayatıma dönmek istiyorum?” diyeceksin. Sen yine de
mesai saatlerinde, yâni “Bilimsel Parametreler” üzerine kurulu ekmek teknen ile
baş başa olduğun vakitlerde mukaddes “dirilişimize” çağrı yapan aziz türküleri
dinlemek üzere Fikir ve Gönül Dükkânı’na ve bana uğramayı aklından çıkarmalısın
İsmail!
İSMAİL’İN EKONOMETRİ DERSİNDEN TÜRKÜLERE KAÇMASI
İsmail’in kuru nasihat dinlemez gönlü kabarır,
türkülerle bir olup isyana dönüşür ve gündüz mesai saatinde çağdaş zihniyetin
müessesesinden hürriyetine, yâni gönlünün aynasına koşup gelir:
“Türküler toplayıp sana geldim efendim! Resmî
libaslarımın, ekonometri ve rasyonel fizibilite derslerimin ruhuma verdiği
acılardan bir günlüğüne de olsa kaçarak sana sığındım! Rüya üstüne rüya gördüm
ve rüyalarımı alıp sana geldim. Hazret-i Peygamberimiz içre gördüğüm gül yüzlü
inkılâpların ve medeniyetlerin rüyalarını getirdim. Felek bütün azgın iştiha ve
cazibesiyle üstüme gelse de bir ah çekip isyanımla sızı tâlimi yapmaya
geldim.”
“Yüreklerimize pranga vuran yasalara aykırı
böylesine bir isyan ve figanın daha önce başına neler açtığını unutmamalıydın”
desem de, İsmail bu hâl ile gelmiş, “ilmik ilmik çözmüştü rüyalarını.”
İsmail bir deli divaneydi şimdi. Mecnun’dan, Fuzûlî’den
hâller vardı.
http://www.habervaktim.com/yazar/80023/ismail-ve-turku.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder