Zarafet sosyal yaşamda nezaketli
olmayı, iş yaşamında iş etiketini ve kamusal yaşamda da protokol kurallarını
ifade eder.
Zarafetin tarihsel sürecine
baktığımızda birey hayatında ve toplumsal yaşamda iletişimi güçlendirdiğini
hemen fark edebiliriz kurumsal alanlarda kullanıldığında ise kurumun
çalışanları ve halk ile olan ilişkisinde samimiyeti güveni ve doğallığı meydana
çıkardığını daha etkili hizmet sunumu sağladığını görmemiz mümkündür.
Batıda İlk kez 13 yüzyılda
Fransa’da “protocole” kelimesi ile ortaya çıkan kurumsal alandaki zarafet
anlayışı, bizim kültürümüzde çok daha eski tarihlere dayanmaktadır. Türk ve
İslam medeniyeti zarafet üzerine kurulmuştur.
Kurumsal anlamda bu uygulamanın
metne dökülmesi ise Osmanlıda Teşrifat Nizamnamesi, olarak karşımıza
çıkmaktadır. Son yüzyılda hem kurumlarımızda hem toplumsal hayatımızda zarafet
unutulmaya yüz tutmuştur. Oysa her alanda sanki bizden ileriymiş gibi takip
ettiğimiz batı dünyası zarafeti nezaketi de atalarımızdan öğrenmişlerdir. Bugün
bize ait olan bu değerler Avrupa eğitimine iş dünyasına ve devlet yönetimine
yerleşmiş ve bu durum onları başarılı kılmıştır. Üzerimize düşen bize ait olana
yani zarafete ve nezakete sahip çıkmak birey olarak hayatımızda, toplumsal her
alanda ve kurumlarımızda zarafet ve nezaketi ön planda tutmaktır.
Gün geçmesin ki her alanda bir
değişim olmasın. Teknoloji ve iletişimin gücü her geçen gün artmaktadır.
Dolayısıyla bizler çağın gereklerini yerine getirmeliyiz. Diğer taraftan da
değerlerimizi korumalıyız. Zarafetten asla taviz vermemeliyiz.
Gençlerimize ve kardeşlerime
buradan sesleniyorum. İnsanların gönlüne hitap etmeyen hiçbir işte başarılı
olmazsınız. Alternatifin bol olduğu bu dönemde sizleri farklı kılacak olan temel
husus insani ilişkilerinizde, bu ister çalışanınız olsun isterse
müşterileriniz, zarafete ve nezakete dikkat etmeniz olacaktır. Bunu başarmanın
yolu ise bilmekten ve yerli yerinde kullanmaktan geçer. Sadece bilgi sahibi
olmak yetmez. Bilgiyi yaşantı haline getirmelisiniz. Yani günümüzde sahip
olduğumuz bilgiden çok, bilgiyi nasıl sunduğumuz önem kazanmaya başlamıştır.
İnsanlar mutlu olmak istiyor.
Evinde, iş yerinde, sokakta ve nihayetinde hizmet aldığı kurumlarda mutlu
yüzler görmek, bireyi de mutlu kılacaktır. Bizler işletmelerimizde zarafet ve
nezaket ile bu mutluluğa hem vesile olmalıyız hem de mutluluğa ortak olmalıyız.
Tebessümün sadaka olduğunu
söyleyen bir peygamberin ümmeti olarak, ne kadar az tebessüm ediyoruz değil mi?
Aslımıza dönmenin vakti geldi ve
geçiyor. İşlerimizde erdemli olmalıyız. Güven vermeliyiz, insanların mutluluğu
bize mutluluk vermeli. Gönül köprülerini zarafet ve nezaket ile kurduğumuz
vakit, kısa sürede kendi hanemizden, iş yerimizden başlayarak önce çevremize
sonrada tüm insanlara ulaşma ve onları da bu çembere dâhil etme imkânı buluruz.
Böylece aslımıza döner yeniden BİSMİLLAH diyerek güzel kapılar açabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder