Tanıdık bir ses, muhabbet dolu gönüller arasında
Bin yıllık aşinalık yorgun, hüzünlü dimağlarında
Su misali akan kalabalık yalnızlıklarda,
İki ruh, kavline sadık, birbirine âşina ezelden
Dursa zaman,
dinse
hüzün,
sussa dünya,
Bir lahza daha dinlese kadın adamı,
Adam anlatsa…
bilinen
ve bilinmeyeni tüm masalsılığıyla
Muhabbet, doyulmaz bir lezzet, tütün kokan visal anında
Kadın serzenişlerde bulunur adama:
"Senden
ne istiyorum?
Bir
eş mi istiyorum?
Gönlümü
eyleyecek bir oynaş mı istiyorum?
Bir
dost mu istiyorum?
Hepsine
hayır!
Leyla-meşrebim
ben, başına bela olurum...
Sevgisi
ve ilgisi bana ömür boyu yetecek dostlarım var ama aşkımı taşıyacak bir insan
yok, onu arıyorum...
Gönlümü
meftun eyleyen aşkımı verecek ve aşkını alacak bir yâr istiyorum...
Narına
yanacağım Yusuf'umu arıyorum.
Aşkına
büryan olacağım Kerem'imi bekliyorum.
Kavline
sadık kalacağım Mecnun'umu istiyorum."
Adam, muhabbetin ağırlığıyla hoş hem de korkmakta
Kadın, o an dili lâl olmuş adama şaşmakta
Gönülleri böylesi şad olmuşken ölmenin vakti diye düşünmekte
her ikisi de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder