Okuruna
Kalbine ve özüne dokunarak yazmaksa muradım, belki de ben bir nakkaşım. Her sabah gergefi elime aldığımda kumaşıma ilmek ilmek, rengârenk desenler nakşederim. Bu desenlerde kullandığım ipliklerin rengi pastel tonlarda olsa da siyah ipliğe yer bırakmıyor diğer tüm renkler. Kumaşa nakış olarak nakşedeceğim deseni belirleyen, işte ipliklerimin renkleridir. Ne çok isterdim bu iplikleri seçmenin, bir yazarın cümleye dökmek için kelimeleri itinayla seçmesi gibi bir hâl olmasını.
Siyah ipliği neden
kullanmıyorum, biliyor musun? Aslında kullanmamaya özen gösteriyorum. Eğer
kullansaydım, desen hep hayalsiz ve anlamsız olacaktı. Siyah karanlıktı, siyah
matemdi. Siyah hep olumsuzluk yükleyecekti gergefteki o sese. İşte ben böyle
bir hâl içinde, nakışını o güzel tık
sesiyle bütünleştirmeyi amaçlayan bir nakkaştım belki de.
Bir nakkaş olarak
öncelikle kasnağa beyaz kumaşı iyice yerleştiririm. İpliğin ucunu bir iğnenin
içinden geçirmek ancak bir kadının ellerine yakışır, değil mi? Onu da yaparım.
Seçtiğim ipliğin en sonuna kör bir düğüm atarım. Gergefin arkasından iğneyi
kumaşa dokundurduğum andaki bir “tık!” sesi, ne de güzel benziyor kalbin
tıkırtısına değil mi? İşte böyle başlıyor bendeki hayali, kumaşa nakşetme hâli.
Kumaşta oluşan desene
bakınca sendeki hâli bilemiyorum ama
tahminimce bir anlamsızlık yani bakana göre anlam kazanan bir desen olabilir.
Herkesin bakış açısı da aynı değil, biliyorum. Peki sen bu farkı biliyor musun?
Nakkaşlar kumaşa
işledikleri desenlerin tık sesine
dalıp gitse de unutmazlar bir sonraki ipliğin rengini, hayal ederler bir sonra
oluşacak olan desenin hâlini. Bu da tıpkı
insanın bir sonraki hamlesine, bir sonraki adımına benzer gibi. Aslında
uyanıktırlar, bu kadar net tasvirler yapmaya gerek var mı bilemiyorum. Yine de
belirtmek istedim.
Kimi zaman leb-i hadra
çizgisinde, rüzgârla yarış yapan rahvan atlar gibi olur kalbim. Tabi bir ayağım
hep yerde. Atların nalındaki tık sesini fark ettin mi? Bu sesi nasıl
nakşedebilirdi bir nakkaş kumaşa. Bunu bir şair dahi dökemezdi şiire. Bir yazar bile hikâyeye dönüştüremezdi bu
sesi. Ancak bir okur çözebilirdi ipliğin en sonundaki düğümü. O da, oluşan desene
kıyamaz.
Bu darası alınmamış
cümlelerin devamını bekler gibisin, bilirim. Ancak devamı okurun kalbinde
nakışa dönüşen cümlelerdedir. Tabi ki iplikteki düğüm çözülmediyse…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder