Genç kız elinde sıkı sıkı tuttuğu
bir taşa, bir de tahtaya baktı. Taşa taş! Dedi yutkundu, düğümlendi, boğazında
tüm hisli cümleleri… Ve taşla rabıta kurmuş bir gönülle konuşmaya başladı.
“ Seni bulunca bağrıma bastığım sabır taşından da öte yüreğime taç! Eylemişken! Sen, senin için yazdığım hiçbir cümlemin farkında değilsin. Aslında farkındasın da seni korkutan bir şey var. Bu yüreğini tedirgin edecek kadar ağır ki benim senin için üzüldüğümü düşünemiyorsun. Senin kimlere verilmiş sözün var ki benim sözümün üstüne geçer gibi değerli…
Evet değer nedir sence, bence değer yüreği titretecek kadar değer bir gönle. Dokunur en acıyan yanını bir anne şefkatiyle. Şimdi ben bir o kadar hazin yaşarken tüm değerlerimi en çok da değerlerime değdiğin için gözyaşım değiyor yüreğime, ama sana dokunamıyor ki hala sözlerim havada asılı kalmış…
Bekle diyorsun, geçecek diyorsun ya… Neden bekleyen benim ki sen bu şekil umarsız yıkıyorsun geleceğe dair ümitlerimi. Ümitlerim artık senden saklandığı gibi benden de saklandı. Bana yemini bozulmamış ümitlerimi ver ki yüreğim değerlerime değsin artık.
Bu taş var ya! İşte onu değerlendirmek senin elinde ister suya at! Boğulsun. İstersen uzağa fırlat! Hiç görme bir daha! Ya da onu kuyumcuya götür, taşı bir güzel yontsun başıma TAŞ’tan bir TAÇ! Yaptır ki, tüm melekler görsün…”
Dedi genç kız. Taşı iyice elinde tuttu, sıkıca uzağa dahi fırlatamadı tekrar bağrına bastı…
Sonra diğer elindeki oduna baktı. Odun ne de yumuşak duruyordu avuçlarında. Bir anne eli değmiş gibi okşadı parmaklarını. Odun dedi OD/UN… Ve bir kelimeden üç kelime düştü avuçlarına.
ODUN, OD, UN!
“Eğer sana verdiğim değerin çeyreğini oduna verseydim, şimdi yanı başımda çeyiz sandığım olmuştu.” Dedi ve bir damla düştü avuçlarına…
“OD bu kadar kıymetli olmasaydı ne gezerdi Mevlana’nın ruhunda! Ateş olup yanar mıydı?”
Dedi ve bir damla daha düştü avuçlarına…
“Bir yanımın acısından olsa gerek şimdi cümlelerim yarım kaldı soframda, UN! Ufak oldum.”
Dedi ve bir damla daha düştü avuçlarına…
Değer öyle bir kelime ki değmesiyle dokunup sahiplenmişlik hissettirmesi tılsımlı bir gücün ötesinde Allah işidir. Değer kelimesi her gönülde filiz verip yeşermez. Değerli olan değerleri sahiplenmektir. Yoksa değer sana değmez ise sen hiç kimseye kendinden değer katamazsın.
Şimdi her şeyi toplama sırası sende, önce değerlerinden başla tıpkı benim gibi…
Ben değdim kalbime, ya sen!
I.
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin
Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin
Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
Hanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin
Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin
Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
Bana güldür çiçektir attığın her taş senin
Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin
Deprem değildir dağı ve beni sarsan
Bir bakışın komaz taş üstünde taş senin
Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla
Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin
Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin
Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin
Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
Hanidir Ferhad'dan aldığın ders taş senin
Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin
Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
Bana güldür çiçektir attığın her taş senin
Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin
Deprem değildir dağı ve beni sarsan
Bir bakışın komaz taş üstünde taş senin
Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla
Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin
Osman SARI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder