Yoloğlu olanlar yola çekilir
Berkitir gönlünü hora çekilir
Vaktini kaçırmamdır en büyük yanlışım
Yanılgı yanılgı büyüyen umutlar
Eksik kalan hayaller
Zamanında yazılamamış hikâyeler.
Geç kaldım ben hep hayata
Ulaşamadım karşılıksız sevgiye
Gidemedim görülmesi gereken en güzel yere
Yazamadım en güzel şiirimi
Okuyamadım en çok satan kitabı
Seni seviyorum diyemedim mesela sevgilime
En güzel tütünümü ikram edemedim üstadıma
Ve anlayamadım davamın örnek insanlarını
Asamadım al bayrağımı en çok esen tepeye
Ve sardıramadım tabutuma.
Ölmeyi bile başaramadım
Dedim ya çocuk geç kaldım ben hep hayata
Devlet olamadım meselâ
Kalkınma planları yapamadım
Yasaklayamadım şehit cenazesinde çalan gavur marşlarını
Senin yaşıtlarını robot olmaya programlamış
eğitim
sistemini de değiştiremedim.
Yaşayamadım en ücra köşede
ayağına diken batan insanın acısını
Teselli edemedim
yavrusunu kurda kaptıran koyunu
Ve bir dilim ekmek dahi veremedim
açlıktan ölmek üzere olan masumlara.
Filistin’de
gebe
kadına sıkılan merminin önüne geçemedim mesela
Sıkamadım ki ben Doğu
Türkistan’da
en
ağır eziyetleri eden kahbenin gırtlağını.
Yapmadım çocuk.
Engel olamadım
Aylan
bebeğin sırılsıklam bedeni kıyıya vurmadan
o dandik
botun batmasına
Söndüremedim
oğlunu şehit veren Anadolu kadınının yüreğindeki ateşi ..
Anlamıyormuş gibi bakma bana çocuk
Feleğin çarkına çomak sokamadım ben
Ve en önemlisi ben kendim dahi olamadım
prangalar vurulurken fikirlerime.
Yani anlayacan şu ki çocuk kıramadım
milletimin makus talihiyle oynayanların ellerini ..
2016
ARTVİN
YÜREĞİ MAHMPUS OLANIN AKLI FİRARA ÇALIŞMAZ
Hak yolda
Çeksek de cefa
Yılmak nedir bilmeyiz biz
Gem çeker de
Gam çekmeyiz
Gücünü imanından
alan
Yiğitleriz biz!
Sır tutar söylemez
Etseler eziyet
Gık demeyiz biz
Âfâkımızda dönse de iblis
Lâl olur dilimiz
Sabit-kadem
Yiğitleriz biz!
Pusu atsalar
Salsalar üstümüze
çakalları
Kurt olmaktan caymayız biz
Geçirip tırnaklarımızı
Ciğerlerini sökeriz
Demir bilekli
Yiğitleriz ulan biz!
Zulmetmeyiz insana olana
Sırtımızı da dönmeyiz
Yezid'e
Can alıp can veririz
gerekirse
Gelse de yedi düvel
üzerimize
Korku nedir bilmeyiz
Hamaset destanı yazan
Yiğitleriz biz!
Bizden korkmayasınız sakın
Elzemdir muhabbet
Konuşmayız öyle ezberden
Çay ve tütün içerek
Köprüler kurarız gönülden
Muhabbet ehli
Yiğitleriz biz!
Ekmeğin kurusunu
Soğanın acısını
Ve de
Sevdayı iyi biliriz
Estağfirullah der
Himmet de isteriz
Ah bilsen
Bir nazarla erir yüreğimiz
Edebi şiar edinen
Yiğitleriz biz!
Artvin
2015
SEVDA İLE TÜTÜN
Meczuplar, Cezbeliler ve Deliler hürmetine,
Izdırap çekerek
Kıvranırken duygularım
Yine bir gün daha bitiyor
Ve umutlar sevdaya düşmüş
Yitirip aklımı
Beynimde karıncalar fing
atarken
Yine gelmedin.
Sevdaya düştü mü bir kere
gönül
Dermanı tütündür.
Kaldıramaz yüreğim yükünü
Yangın düşmüş bir kere,
limelenmiş
Prangalar vurulurken
Bir of bile dememiş
Medet dilenip sahibinden
Dilencilik yapar sağlığına
Fani bedenim.
Selam geldi yardan
Viran oldu sevdam
Hoyrat rüzgârlar estirip
Harladıkça alevleri
Benzin gibi gelir yağmur
Dumanında boğar kendini
Kurudukça gönlüm
Hoşuma gider sevdanın
acısı
Hele bir de ayrılık düştü
mü sevdaya
İşte o zaman
Kalem de düşer elimden
Dedim ya Meczup!
Sevdaya düştü mü bir kere
gönül
Dermanı tütündür
İçtikçe sevdan dumanlanır
Dumanlandıkça
Hasretlik azalır...
***SOKAKLARIN ŞİİRİ
Yine tek basıma
Dolaşırken karanlık yollarda
İçi titrer sokak lambalarının
Yanlış şahısların yanılgısı
Eylem yapar yüreğimde
Militanlaşmış hücrelerimde
Devrim şehidi olur birisi daha
Sırtı kanbura dönmüş bir adam
Seni bekler köşe başında
Dualarla, ümitlerle ve sensizlikle
Kuturdar kar, her adımımda
Bütün pislikler örtülür
Açıkta kalır sokak çocukları
Isınmaya çalışır
Bir yağ tenekesi karşısında
Varmı yanan o ateşin içinde
Bir çuval da bana serin yanınızda
Çay var mı çay
Kavramlar düşler arkası
İkramları bile var
Önümde duruyor
Yağ lekesi olan bardağın içinde bir çay
Kim bilir ne haberler çıkıyor dumanından
Lazım bir halden anlayan
Uçuverirken gönlümdeki güvercinler
Yeri kanar batmış tırnaklarının
Zamana uçar tüm gelmişimiz ve geleceğimiz ...
İçi titrer sokak lambalarının
Yanlış şahısların yanılgısı
Eylem yapar yüreğimde
Militanlaşmış hücrelerimde
Devrim şehidi olur birisi daha
Sırtı kanbura dönmüş bir adam
Seni bekler köşe başında
Dualarla, ümitlerle ve sensizlikle
Kuturdar kar, her adımımda
Bütün pislikler örtülür
Açıkta kalır sokak çocukları
Isınmaya çalışır
Bir yağ tenekesi karşısında
Varmı yanan o ateşin içinde
Bir çuval da bana serin yanınızda
Çay var mı çay
Kavramlar düşler arkası
İkramları bile var
Önümde duruyor
Yağ lekesi olan bardağın içinde bir çay
Kim bilir ne haberler çıkıyor dumanından
Lazım bir halden anlayan
Uçuverirken gönlümdeki güvercinler
Yeri kanar batmış tırnaklarının
Zamana uçar tüm gelmişimiz ve geleceğimiz ...
***
SÜRGÜN MÜ HÜZÜNDE
HÜZÜN MÜ SÜRGÜNDE?
Sevmek
Emaneti bilip korumak
Çevresi ateşe verilen
akrebin ızdırabı
Hanedandan sürülmüş
şehzade misali
Hangi kalpte taht kurulur
tekrar
Amansızca geçen zamanın
içinde
Güller açar, kelebekler
uçar, kuşlar öter
Çürüyen sadece beden ve
batıl
Hiç düşündün mü daldan
kopan yaprak
Cemiyetinden ayrılınca ne
yapar
Artık kimden alır gıdasını
Sararıp solup gidecek
Toprakla bütünleşeceğiz
bir gün
Söylesene
Senden dünyaya kalan ne?
Üç beş çaput parçası mı?
Ne bu kazanma hırsı
Gerçi onlarda toprak
olacak ya
Bunun farkında olan birkaç
deli
Sahi deli miyiz biz dost
Birlikte çay ve sigara
içecek dost edinmemişsen
Niye yaşarsın biçare insan
Sahi
Gönül dostu görmeden
Göz başka bir şey görür mü?
***
HÜZNÜN ARKA SOKAĞI
Merhaba Ya Şehri Maraş...
Ah Destin!
Yüreğimin yangın yeri
İçinden çıkılmaz
hüzünlerin sığınağı
Kendi halime bırak beni
Sana mı kaldı
Hüzünlerin solan çiçeğini
sulamak
Neden ben Destin
Dünyada bu hüzünleri
yaşaması gereken
Onca insan varken
Neden ben?
İşgal altında bedenim
Hücrelerim
Düşüncelerim
Bu dünyaya ait bütün
zerrelerim
Ne olurdu bende
düşünmeseydim
Sapanla tanka taş atan
çocuk
Şüphesi yok imanından.
Ah Destin
O çocuğu da rahat bırak
Beni de artık
Belki de senin yüzünden
O kadar insan yanıyor
Senin yüzünden hüzünleniyor.
***
GURBET YOLCUSU
Dağlar taşlar arkamdan ağlar
Nehirler
rüzgarlar bir hüzün türküsü tutturur
Dostlar
yeni sözler yazarlar
Git
şair git
Duygularda
sevda
Düşüncelerde
dava
Arkada
ana, baba
Bir
yanda boynu bükük maraş
Eeeeyy
şair sen gidince yalnız mı kalacak bu şehir
Topla
eşyalarını
Yanına
al kitabını,sazını, cuvaranı
Gardaaaş
bu bir gurbet türküsüdür
Söylenmeden
yazılmaz bu şiir
Tütün kâğıdı kabuğu cemiyette artık oldukça
yaygınlaşmıştır. Değerli büyüğüm Fazlı Bayram öncülüğünde adeta bir TÜTÜN KÂĞIDI
KABUĞU AKIMI başlamıştır. Dostlar artık birbirleriyle uğraşmak istediğinde
sözlü değil, bir tütün kâğıdı alıp dostuna uzatıyor. Kavgalarımız artık
birbirimize tütün kağıdı kabuğu uzatmakla yeni bir yön bulmuş oldu.
Silah artık tütün kâğıdı kabuğudur. Bekir
Büyükkurt’un bana uzatmış olduğu bir tütün kâğıdı kabuğunu bekletmeden
doldurdum ve kalbine sözcükleri adeta mıhlarcasına yazdım. Vesselam.
***
SESSİZ BİR ÇIĞLUK:DESTİN
(Yazmam için bana her zaman destek olan Fazlı Bayram, Bekir Büyükkurt ve Asaf Özmen'e Selam Olsun)
Nerden
geldiğini, nereli olduğunu bilmiyorum
Bir kaç kez sormak istedim
Azarladı beni, ''hepimizin geldiği yer belli'' dedi
Destin benle çok konuşmaz
Bana hayatını pek anlatmaz
Büyük bir sır saklı onda
Biliyorum beni çok sever ama hep mesafeli durur
Ara sıra uğrar durumuma bakar kaybolur bir lâhza
Bir kaç cümle fısıldamadan da gitmez
Her zaman görünmez bana
Bazen çarşıda
Bir kaç kez sormak istedim
Azarladı beni, ''hepimizin geldiği yer belli'' dedi
Destin benle çok konuşmaz
Bana hayatını pek anlatmaz
Büyük bir sır saklı onda
Biliyorum beni çok sever ama hep mesafeli durur
Ara sıra uğrar durumuma bakar kaybolur bir lâhza
Bir kaç cümle fısıldamadan da gitmez
Her zaman görünmez bana
Bazen çarşıda
Bazen
dükkânda
Bazen
de Çoruh Nehri kıyısında tütün sararken görüyorum onu
Arada bana da ikram eder
Çay içer, türkü dinler, bol bol söver
Destin bir hayal
Lâl
Arada bana da ikram eder
Çay içer, türkü dinler, bol bol söver
Destin bir hayal
Lâl
Afet
Davet
Teslimiyet
Bazen de hayal kırıklığı...
Elde etmek isteyip edemediğim
Yapmak isteyip yapamadığım
Söylemek isteyip de söyleyemediğim her şey DESTİN !
Bazen de hayal kırıklığı...
Elde etmek isteyip edemediğim
Yapmak isteyip yapamadığım
Söylemek isteyip de söyleyemediğim her şey DESTİN !
***
DESTİN YAZILIRKEN
Düşüncelerimin sessizliğinde kaybolurken
Karşımda beliriyor cismin
Bir söz, hatta sadece bir kelime
dökülmesini isterken dilinden
Sensizlik şakaklarımı zonklatıyor aniden
Tekrar dalıyorum
Sanki deprem oluyor hayallerimde
Her şey belirsiz, anılar sığınacak yer arıyor köşe bucak
Neler oluyor bu serüvenin sağlam temelinde
Sensizliğin enkazı düştü aniden üstüme
Ne olur, ne olur diye yalvarıyorum sana
Giderken bari anıları bırak
Deprem sonrası anıları bulamadım Destin!
Tek tek enkaz altlarına baktım
En azından onlara ait bir kaç kelimenin harfi için
Kimsesizler mezarlığına götürüyorlar tabutlarda
Salâları çoktan okunmuş meğer, duymamışım, duymamışım ..
Bir söz, hatta sadece bir kelime
dökülmesini isterken dilinden
Sensizlik şakaklarımı zonklatıyor aniden
Tekrar dalıyorum
Sanki deprem oluyor hayallerimde
Her şey belirsiz, anılar sığınacak yer arıyor köşe bucak
Neler oluyor bu serüvenin sağlam temelinde
Sensizliğin enkazı düştü aniden üstüme
Ne olur, ne olur diye yalvarıyorum sana
Giderken bari anıları bırak
Deprem sonrası anıları bulamadım Destin!
Tek tek enkaz altlarına baktım
En azından onlara ait bir kaç kelimenin harfi için
Kimsesizler mezarlığına götürüyorlar tabutlarda
Salâları çoktan okunmuş meğer, duymamışım, duymamışım ..
***
SURİYELİ ÇOCUK
Bir Suriyeli çocuk çıktı mı karşıma
Aklıma bir sürü şey gelir
bu masumlar hakkında
Oyun oynuyoruz sanıyorlar
hala
Vatanlarından ayrı bu
topraklarda…
Garibim Suriyeli çocuk çalışır
bakkalda.
Arkadaşlarından,
babalarından ayrılıp gelmişler buralara
Koyar mı sandın
köylerinden ayrı kalmak çocuklara?
Onlar ne bilsin, ne
geziyorlar burada?
Masumların haberi mi var
alçak insanlardan?
Garibim Suriyeli çocuk
çalışır kebapçı da.
Arkadaşlarının ölüm haberi
gelirken tek tek Suriye’den
Yüzlerinde bir merak
''ölüm derken ?'’
Annesi, babası akşama
kadar ekmek kovalarken
Eziliyor çocuk onun bunun
elinin altında
Garibim Suriyeli çocuk
ağlar bir tenhada.
Baban şehit oldu küçük,
vatan toprağında,
Zamanı gelince rahat yaşa
diye oralarda.
Çocuk ağlıyor, diyor ki
‘’bana ne baba’’
Babası cevap veremiyor
sadece şehadet tebessümü var yüzünde.
Garibim Suriyeli çocuk bu
ölümle artık gelir aklın başına.
Milletimiz sağ olsun çoğu
duyarlı bu insanlara,
Bir de öyle vicdansızlar
var ki hiç acımıyor masumlara.
Gidin siz de geberin demek
adamlıksa çocuklara,
Adam olmak nedir? Olmayan
beyninizle düşünün bir daha.
Garibim Suriyeli çocuk kin
ve nefret kusuyor dünyaya.
Oyun oynadığını zanneden
çocuk artık uyanıyor dünyaya,
Nasıl bir oyunun içinde
olduğunu anlamak çok zor olsa,
Bu millet bile sahip
çıkamazsa bu çocuklara
Ne yapsın Suriyeli çocuk
katil devletler karşısında.
Garibim Suriyeli çocuk
sataşıyor artık sağa sola.
Üzülme çocuk seni
anlayanlar çıkacak karşına
Kalır mı sandın bunca
olanlar zalimin yanına?
İnancını kaybetme bir gün
buluşacaksın babanla
Senin gibi bir sürü masum
çocuk var bu dünyada
Ahhh Suriyeli çocuk
yüreğimi sızlattın bir bakışınla.
Şair neden destini sanki bir insan gibi ele almış?
YanıtlaSil