Ökkeş
Emmi at arabasıyla birlikte evin bahçesine girer girmez “hoovvv” diye attığı bir nara, hem arabaya bağlı atı
durdurur, hem de kızı Güllü yukarıdan bu sesi duyarak, bahçeye inmek üzere;
terliklerini yere sürüyerek şipir şipir eden bir sesle merdivene yürürdü.
“Hoovvv” diyen bu ses sadece, atları durdurup, Güllü’yü bahçeye inmek için
uyarmaz; bahçede bulunan kedileri korkutup kaçmalarına, tavukların oradan oraya
kaçışmalarına sebep olurdu. Yine bu naranın akabinde bizim evin At Arabacı Ökkeş
Emmi’nin bahçesine bakan balkonunda, ev ahalisinden kim oturuyorsa, bakışları
bahçeye yönelirdi.
Ökkeş
Emmi at arabasını durdurur durdurmaz eve çıkan merdivenlere yönelirken, Güllü,
ya at arabasının yanına inmiş olur, ya da babasıyla merdivende karşılaşıp “Hoş
geldin baba” dedikten sonra, duraklamadan at arabasının yanına yürürdü. Atı
koşumlarından çıkararak, yaz ise bahçeye dut ağacına, kış ise ahıra bağlardı.
Atı yerine bağlar bağlamaz da yemini verir, atın üzerinde temizlenecek bir şey
varsa onu temizler ve atın tımarını yapardı. Ökkeş Emmi sadece atı nallatmak
için nalbanda götürür, atın diğer bütün tımarını, koşumlarının bakımını,
tamirini Güllü yapardı.
Ufak
tefek, çelimsiz; annemin tabiriyle: “Mercimek çalısı gibi bir kız” olan Güllü,
ne zaman evlerinin bahçesine inse, kız kardeşlerimle birkaç cümle de olsa
sohbet etmeden eve çıkmazdı. Bu sohbetler genellikle, oya, dantelâ, nakış gibi
çeyiz konularında olurdu. Çoğu zamanda, yukarıdan annesinin “kız Güllü nerde
kaldın kıızzz? Hadi babanın yemeğini hazırla!” diyen çırtlak sesi bu sohbetleri
yarıda keserdi. Güllü’nün annesi; yine annemin tabiri ile abdal maması gibi
oturur; “Güllü kazanı ocağa koy, güllü kardeşinin bezlerini yıka. Güllü çardağa
bir süpürge çal! Güllü koş! Güllü at! Güllü tut” gibi emirler yağdırır dururdu.
Annem, Güllü’nün annesine çoğu zaman: “Kız anam abdal maması gibi oturup, şu
mercimek çalısı kadar kıza yumuş üstüne yumuş buyuruyorsun. Kalk bir işe de sen
koş da eri biraz eri” derdi. Güllü’nün annesi ise: “Aman abla benim bu kilom
oturmaktan değil, gizli şeker var bende, gizli şeker!” derdi.
Zaman
bu ya! Nasıl geçtiğini, ne ara geçtiğini bilemez insanoğlu. Duyduk ki, bizim
Güllü’yü o akşam istemeye geleceklermiş. “Vay, Güllü büyümüş ha!” dedik hep bir
ağızdan. Sonra gene duyduk ki: Güllü’nün nişanı varmış, bir başka hafta sonu. Ve
yine bir gün duyduk ki Akşama Güllü’nün düğünü varmış. Güllü’nün arkadaşları
olan kız kardeşlerimin tabiriyle: “Güllü gelin oluyormuş!”
Derken
düğün başladı. Perşembe günü kına oldu. Cuma günü Güllü gilin uzaktaki
akrabaları geldi. Yer bulunmadığı için düğüne gelen akrabalarının bir kısmına
bizim evin bir bölümü tahsis edildi. Babam yeni insanlarla tanıştı ve zevkle
misafirler ağırladı. Kardeşimle ben çaydı, yemekti, sofraydı derken koşuşturduk.
Kız kardeşlerim Güllü gilin evine gitti geldi, gitti geldi derken, Pazar günü
geldi ve güllü evden gelin çıkacak… Güllü’nün başının bağlanmasından,
gelinliğini giyene kadar sürekli yanında olan kız kardeşlerim, gene de güllü
evden çıkarken: “geline bakalım güzel olmuş mu?” diye balkona, çardak uçlarına
yığılan kadın ve kızlarla birlikte onlar da orada başlarının sığacağı bir yer
bularak geline bakmaya çalıştılar. Güllü merdivenlerden inip, damadın dayısının
çalıştığı fabrikanın muhasebecisinin gelin arabası olarak süslenmiş araya
binerek, diğer piyasadan tutulmuş taksiler ve tek tük kendi arabalarıyla gelen
misafirlerin korna sesleri arasından gelin olup gitti. Güllü gelin olup gitti
gitmesine de, bu defa annesi gerçekten abdal maması gibi oturup kala kaldı.
Kahramanmaraş’ta
gelenektir: Gelin olan kız, bir sonraki hafta kocası ile birlikte babası evine
yemeğe gelir. Baba evine ilk gelişinin de bir kuralı vardır. Gelin olan kızın
annesi bir hafta dolunca, yakın akrabalarını alarak kızını görmeye gider. Bu
yakın akrabalar genellikle: Hala, teyze, yenge; bazen da akraba olmadığı halde
annenin bir arkadaşı, yakın bir komşu, gelin kızın çok yakın arkadaşının annesi
de bu topluluğun içinde olur. Gelinin yeni evinde yenilir içilir; ev gezilir,
eşyalar incelenir. Aynı günün akşamı da gelin olan kız, damat ile birlikte
babası evine gelir ve dede, baba, amca, dayı gibi büyükler ziyaret ederek
ellerini öper.
İşte
o akşam. Yani Güllü’nün baba evine el öpmeye geldiği o akşam kardeşlerim
heyecan içindeydiler. Ailecek evimizin balkonunda otururken durmadan Güllü
gilin bahçesine bakıp duruyorlardı. Nihayet dayanamamış ve Güllü’nün annesine
seslenerek Güllü’yü görmek istediklerini çağırıvermişlerdi. Annem: “Kızım ne
acele ediyorsunuz, görürsünüz elbet Güllü’yü; kızcağız hele kendi akrabalarını
ziyaret etsin önce; akrabalarına ziyareti bitince elbette bize de gelir sabırlı
olun” diye kardeşlerimi uyarırken, Güllü’nün evlerinin merdivenlerine doğru
indiğini gören küçük kardeşim:
“Güllü
abla geliyor! Güllü gelin abla geliyor!” diye bağırdı.
Güllü’nün
annesi önde Güllü arkada evlerini merdivenlerini inerek, nerdeyse bahçelerinin
içine yapılmış bir havuz gibi duran bizim evin balkonuna doğru yürüdüler. Kız
kardeşlerim balkondan aşağı ellerini sarkıtmışlar muhabbetle Güllü’yü
beklerken, merak edip ben bile heyecanla Güllü ile annesinin geldiği tarafa
doğru bakıyordum.
Güllü’nün
babasının arabaya koştuğu atı, bizim balkona doğru geldikleri güzergâhın
üzerindeki kocaman dut ağacının köküne bağlanmıştı. Atın yanına yaklaştıklarında,
Güllü’nün az bir duraklamasından, kızcağızın her gün yemini verip, tımarını
yaptığı atlarını görünce hüzünlendiğini, duygulandığını düşünmüştüm. Sevgi ve
muhabbetle Güllü’nün yeni, tafta bordo elbisesi, ilk defa giydiği o
ayakkabısına, kocaman bir madalyon gibi sarkan boynundaki zincir ucuna takılmış
kolyesine bakarak Güllü’nün gelişini izliyorduk.
Güllü'den kahredici bir söz:
Güllü'den kahredici bir söz:
“Ay anne! Atınız ısırır mı?”
Güllü’ye dikkat kesilmiş herkeste bomba
etkisi yaptı bu söz. Annesi bir an olduğu yerde şaşkınlıkla durakladı. Ellerini
balkondan aşağı sarkıtarak Güllü’ye seslenen kardeşlerim gayrı ihtiyari; kimi
ellerini çekti, kimisi öylece kalakaldı. Ben ise balkondaki tek kendi halinde
olan babama dönüp, olanlardan ilgimi çekerek dudaklarımda asılı kalan bir
tebessümle kendi içime oyuklandım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder