Geçenlerde şimdiki hayatıma kadar
görmediğim güzellikte bir gül gördüm. Mezarlıkta bir mezardan bitmiş bir gül.
Zaten en hayran kaldığım leylağı yine o mezarlıkta yine bir mezarda görmüştüm.
Leylak benim en sevdiğim çiçektir. Şimdi ben bunlara bir anlamlandırayım
desem bir garip manalar bulurum. Olmadık manalar bulmak kolay çünkü ben
gökyüzünü mor görüyorum. Çok canım sıkılıyor, çok canım sıkılıyor ne yapalım?
Öyle bir şiir vardı ama hatırlamayayım onu zira hatırlayınca daha çok canım
sıkılıyor.
Burnuma leş kokusu doldu az
evvel. Belki leş kokusu değildir ama babam öyle söylemişti yıllar önce uzun bir
yolculuk yaparken. Şimdi biri bulsa kanıtlarıyla bu başka bir şeyin kokusu diye
çok üzülürüm çünkü babam öyle söylemedi bana. Yıllar önce sadece bir köye
gidince hissettiğim çok hoş bir koku vardı. Bana sorsan yemek kokusuydu hep
bekledim buram buram kokan bir köy yemeği konsun önümüze ki koku ne zaman
tandırlara yaklaşsak o zaman gelirdi burnuma. Sonra nasıl olduysa bir gaz
kaçağı kokusu olduğunu öğrendim. Hala inanasım gelmez,içim burkulur. Bu arada
inşallah leş kokusu başka bir şey çıkmaz. Bundan gerçekten çok
korkuyorum.
Yol çekiyorum yine. Evet
çekiyorum çünkü ben uzun yol sevmem. Dışarıya bakıp uzunca dağları tepeleri
seyretmek elbet ki güzel ama ben muhabbet sever bir insanım. Yolda herkes kendi
işine bakıyor aman kimseye dokunma rahatsız etme lafı düstur oluyor. Gerçi bana
hep insanları rahatsız etme diyorlar. İşin komiği ben hep sevdiğimi
hissettirdiğimi, onları mutlu ettiğimi sanarken söylüyorlar. Ellerim saatlerce
demir sıkmaktan perişan olmuşken bunu hissedemeyip düşünceler içinde salıncakta
sallanmam normal bence. İnsanlar bana düşünecek çok şey veriyorlar. İnsanlar
bir şeyler yapmasa ne olur kuşlar var. Birde Kız Kulesi ne hüzün oldu bana.
Geçer mi ya ? Geçer inşallah.
Yol uzun yollar uzun. Niye böyle
uzun bu yollar? Düş uzun düşünceler uzun. Gidiyorum gündüz gece. Allah selamet
vere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder