Şair ve hikâyeci Hasan Ejderha’nın “Hasta Anneler
Ülkesi” adlı şiirinde, Annesiz hayat, annesiz çocuk olmaz. Annesiz çocukların
hayatları çok acıklı ve hüzünlüdür. Anneli bir hayat şair için saadet
ülkesidir. Annenin dili dillerin en üstünü ve samimisidir. Annenin eli en
şefkatli eldir. Annenin kucağı, kalbin sıcaklığını taşıyan en merhametli bir
kucaktır. Annenin gözyaşı, Hz. Yakub’un gözyaşına denktir. Anneler gül kokusuna
benzer:
“Yüksek servilerin altında anne cenazeleri beklerken devler / Çocuk hıçkırıklarıyla dolar, annesi ölen evler / Annem dönecek diye bekleye dursun çocuklar / Dönmeyen annelere şahittir kabir başındaki serviler / (...) Essalât-ı hayrın minen nevm’i müezzinle söyleyen anneler / Her geceyi gündüze, dipdiri dualarla teslim ederler / O günlere erişecek gelinler eleğini duvara asmış nineler / Bilirler ki birer birer koşacaklar çağrına, erlerine bile danışmadan / Ey dağlar şahidi sizsiniz, hasta annelerin çağlayan kalbinin.”
“Hasta Anneler Ülkesi” şairinin yakıcı mısraları,
şaire Ayla Aydemir’in “Ben gidiyorum anne / Toprağını öpeyim / Sen de rüyama
gel beni öp / Mutlaka gel anne / Sen rüyama gelmeyince / Sol yanım acıyor anne
/ İşte tam şurası…” mısralarını kalbine düşürüyor insanın. Anneyi anlatan mısralar hiç eskimez
yüreklerde.
Anneyi anlatan şiirleri sırf sanat için yazılmış şiirler sayamayız. Ölünceye kadar yüreğimizden silinmeyen bir nevi duamız ve mânevî kaynağımızdır anneye yazdığımız mısralar. Şair Mehmet Narlı’nın annelerin kuşatıcı kalplerine dair yazdığı mısralar bu mânada dokunaklıdır:
“Varlığın katıksız fısıltısı / Senden öğrendiğim
son büyük aşk / En çok annelerin tanrıyı anladığıdır / Son büyük aşktan
öğrendiğimse / Benim ve senin annesiz yaşadığıdır.”
Şair Memduh Atalay da “Hasta Anneler Ülkesi” nin şairi gibi yaşadığı anne acısını “Anne Deyişi” şiiriyle dile getiriyor önce: “Ellerin bir melek büyüsü gözlerin merhamet / Sesin bülbüllerde ağıtın bitmez anne / Her mevsim açan güllerde ipek yüzün / Her sonbaharda kımıldayan sensin seher yunağında / Kirlendim temizle beni anne temizle beni anne / Anne denen mabedin dışında şimdi ben / Başımı okşayacak ellerine hasretim …”
Ve sonra şair Hasan Ejderha’nın mısralarını
iktibas ederek onun derdine ortak oluyor:
“Göz pınarlarımız ebedî vuslat yeri olan elest
bezmi’ndeki ayrılığın bir nişanesi olarak dünyadaki firaklarla seller gibi
akıyor: ‘Annem hasta değildi o zaman / Şimdi düşünüyor babam / Şimdi üzülüyor
babam / Ben de Ağlıyorum babam görmeden…’ Şair Hasan Ejderha dostumuzun dediği
gibi göstermeden, görülmeden ağlayarak biraz daha yaklaşıyoruz öteye. Her damla
yaş ‘Ne acı kaybetmek için sahiplik!’ diye haykırıyor. Omzunda yılların yükü,
verilmemiş hesapların korkusuyla baştan sona bir Fatiha bile okuyamayan baba,
melûl mahzun gözlerle, dünyadaki heyulaya buruk bir tebessümle bakarak,
‘Neyleyim, Allah’ın emri…’ diyerek teslimiyet pınarından içerken, oğlun
yüreğinde volkanlar patlıyor…”
İşte böyledir anne şiirleri… “Hasta Anneler Ülkesi” nin şairi gibi yüreği annesine ayarlı herkes hayırla yâd edilmek isteyen bir şair oğul olmak istiyorsa her gece birkaç mısra anne şiiri kıraat etmeli…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder