Peki bu düşüncelerle
birlikte TOPÇU’nun önderliğinde geometrik bir bakış açısı şekli çizsek işe nereden
başlamamız gerektiğini hiç düşündün mü? Evet, “Düşündüm” der gibisin. Zaten
TOPÇU’da Var Olmak kitabının ilk yarısında kendi elinde tuttuğu gerilmiş
yayındaki okları okurlarının üzerine tek tek attığında aslında vurulup da teni
acıyan okurları değil o’dur. O, kendi dünyasından kendine ayna tutarken gördüğü
kendisi de değildir. Bunun için bütün bildiklerini unut. TOPÇU ile o bakış
açısını çizmeye başlamak öğrenmenin ve de uygulamanın yarısıdır.
“Bu, mümkün mü?” Diye
sorarsan. “Evet, mümkün!”
Her şeyi kabullenerek
TOPÇU’nun da söylediği gibi; “Ebediliği
fetheden kahramanlar, günahlardan temizlenmenin en ulvi, en muhteşem
vasıtalarını kullananlardır; günahtan sevaba, şerlerden hayra kahraman bir
atlayışla geçebilen cesur ruhlardır. Bütün günahların içerisinde hele bir
tanesi var ki, o hiç affedilmez, silinmez, temizlenmez, ortadan kalkmaz. Zira
o, insan olan varlığı, Allah yolcusu olan ruhun varlığını ortadan kaldırır.
Bizi her günaha vasıta olacak bir şer aleti haline koyar. Bu günah nefsine
karşı samimiyetsizliktir. Fatihleri, abidleri ve daha nice hayat kahramanlarını
telef eden o’dur, o samimiyetsizlik. Ona, o menhus ruh iflasına alim de uğrar,
zahit de uğrar. İnsanlığın helak olduğu o gazâ işte odur. Bütün günahlar
affedilse de o affedilmez. Toprak nankörlüğü affetmiyor; tekrar tekrar vermek
için kendine tohumu bağışlayan şükranı bekliyor. Semâ gafleti affetmiyor;
yeryüzüne rahmet indirmek için güneşten şefkat bekliyor. Affetmek ve affedilmek
insan içindir.”
TOPÇU, Var Olmak
kitabının son yarısında kullandığı ifadelerde anlıyoruz ki deneme tadında
kendine has üslubuyla içsel konuşmasını seziyoruz. Aslında konuştuğu kendisi de
değil konuşturduğu bizlerin iç sesidir. Önce “Bu zamana kadar yaptıkların için
kendini affet!” diyerek bizlere ses olur. “Affetmek,
akılların üstünde sultan olan kalbin hareketi olduğu gibi affedilmek de insanın
bizzat kendi kalbinde inkılap yapmasıyla kendisine sunulan bir zafer
hediyesidir. Şüphe yok ki affın fermanını hazırlayan kalptir. Hesapça akıl onu
anlamasa da kalp kendi fermanına affı bağışlıyor. Aşk ile beslenen, zekâ ve
hesap mahsulü olmayan af, fenalıkları himaye edici af değildir; o, günahları
temizleyicidir.
Affediliş,
ona layık olan kalbin en asil kurtarıcısıdır. O, affeden kalbi de ayni
hareketle kurtarır. İnsanın tabiatına ve kalbinin isteklerine bakılınca, “Allah
bizi günah işlemek için yarattı” demektense, “Allah bizi affedilmek için
yarattı” demek ilahi niyyet ve iradeyi daha doğru anlatmak olacaktır.”
Bu bakış açısını
genişletecek tek bir nokta bir damla sudan ibaret olan “Gözyaşıdır.” “Gözyaşları şikâyettir; ama zayıflar için.
Gözyaşları duadır, doğru, ancak ümitsizler için. Gözyaşları şükrandır; var olan
her şeye minnettar gönülleri varlıkları onunla selamlarlar. Şükran, her
varlığın içine dolup yine ondan taşmaktır. Her şeyde öldükten sonra yine her
şeyde doğmaktır; Rabbi her şeyde karşılamaktır. Gözyaşları ummandır; seni
fenadan kurtarır. Gözyaşları ilhamdır; gerçekten gelen işaret, hem de
beşarettir; Allah’tan haberdir.” Bu yüzden “Sonsuzluk, sonu olan varlığa sığmıyor.” ve sen gözyaşları
eşliğinde taş taşabildiğin kadar. “Gözyaşları,
günahlarımızı yıkadı.” Diyen TOPÇU ile beraber ölümü düşün, düşün ki bir
iğne ucu kadar dahi olsa hiçbir insanın üzerinde hakkın kalmasın. Hesabını
veremeyeceğin hiçbir düşünceyi de eyleme geçirme. “Hayata mahkûm olmakla ölüme mahkûm oluşumuz nasıl tabii ise, ölümle de
ebediliğe mahkûm olduğumuz öylece hakikâttır. Ölmesini bilen kahraman, daha
yaşarken cesaretle atılıp ölümün koluna giriyor ve onu hareketlerinin içine
yerleştiriyor.”
Şu an sıfırdan ibaret
olduğunu düşün ve mutlu ol “Her şeyi
kaybetmek, gerçekten her şeyi kazanmak için bir başlangıçtır.” “Çile, ümitsiz
ve tesellisiz azabın sürekli olmasıdır. İnsanın ölmeden önce her gün ölmesidir.
Çile, yaşama ile ölümün iç içe geçmesi halidir: Varlığımızın her an ölmesi ve
yeniden her an yaratılmasıdır; her an ölmek için yine her an doğmasıdır.”
Ve bu düşüncelerin devamının olması için rahmet kapısında iyilerle beraber
olmak için âminlenmiş duaların olmalı. “Gören
gözler için varlığın kendisi rahmettir. Rahmet, gözyaşları ile kazanılır. İnsan
olan varlığın tabii hali, duâ halidir. Rabbin bize sunduğu ise rahmettir.”
Bu gibi düşüncelerin varlığında TOPÇU ile birlikte “Rahmeti bir avuç topraktan toplayıp ve bir damla suda seyreden insan,
kemâle ermiştir, ilâhi rahmetin aynası olmuştur.” Sana ayna olanı bul ve “Yalnız sevdiği varlıkta kendi yarımını
arayanlar samimi ve büyük ruhlardır.” cümlesiyle kendine gel ve yarınlar
için umut ol.
“Toprağa
süzülen, varlığın derinlerine nüfuz ederek su olmasını bilen, zafere
ulaşacaktır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder