Bir çocuğun masumiyetinde rastladım gözlerine
Hülyalarına sordum seni
Hangi yaramaz hayallerin başrolündesin?
Uyursun
Uçmayı unutur kuşlar
Bahar küser çiçeklere
Kapanır cennetimin kapısı
Hüzün çöker üstüme
Gel cennet bakışlım!
Gözlerimin ocağında demlediğim melalimi,
Gözyaşlarımı içmez misin?
Gözlerimle topladım
Kalbime düşüp dağılan özlemini
Güneşe astım ceketini
Gün görmemiş sevinçlerimin
Melalimin mahzeninde,
Alnından öperken geceyi
Bakışınla süsledim yıldızları
Ve sen yine karanlıklardasın
Aynı şehrin aynı şiirinde buluşsak
Sözlerim bakışına karışsa
Ben sen olsam
Sen de ben!
Ey yar!
Gözlerinde parlayan aşkla başlar baharım
Çatlamış dudağı toprağımın
Açılan her çiçek,
Yağmur olur susuzluğuma, kaşlarında
İçim yanıyor içim, canımın içi!
Sen gülümsersen kafiyeme
Şiirim sen kokar mahşeri…
Ve gece
Sevdamızın kokusuyla nihayetlenen
Cennet bahçesi gibi
Masum ve sırılsıklam
Yıldızlar dökülür gözlerimden
Hüzün çiselenir üstüme
Kalbimdeki kırık;
Azgın bir volkan gibi
Tutuşuyor dağlarımda
Ve sen yine yoksun
Kim bilir hangi şiirin ahengindesin?
Sımsıcaktır gözyaşlarım
Dökülen her damla
Şiir olur yanaklarımda
Her şiiri üstüne al sevdiğim
Üstüne al ve üşümesin yüreğin
Gel artık Nurtanem!
Bak
Aynı ıstırabın özlem sokağında
Ele kağıda şiir olduk
***GECEYİ ISTIRAP GEŞE
I.Geceye ıstırap kala
Aşıklar öldükçe, örtüsü eskir masumiyetin
Öyle sessiz ve divane
Bir de ekşiyen siması var dünyanın
Öldükçe bir çocuk
Bilmem mi yetim hayatını;
Yakan nehrin iniltisi gibi
Canı acıyarak
Ah ben!
Ben, acısı sağalmayacak laflarla büyüdüm
Kıskanırım ırmakları
Akabilsem derinden çığlık çığlığa
Seyretsem gökyüzünü
Bir okyanus genişliğinde
Tembellik hafiftir azizim!
Kolay götürür uçurumlara
Savurur en ağır çukurlara
Yol almak zor
Dehrin saçlarını okşamadan
II. Geceyi ıstırap geçe
Ve gece; en ağır imbatlarla
Boğazında kalır umutlarımın
İyi geceler diliyor zaman
Yetimin kursağında kalan sözcüklere
Gece, saat aşkı haykırış geçiyor
Biçiyor taşa özenen duygularımı her kelime
Korkunç dehlizlerini öptüm
Çilesi bitmemiş sözcüklerin
Her harf, devrim olur dudaklarıma
Gece, saat aşkı ıstırap geçiyor
Kafasına sıkasım var acılarımın
Her kül, bir vedaydı dallarımdan
Eylül’ün busesiyle yaprak döker
sancılarım
Huzurun pak sütünü emmek için
Gece, saat aşkı müjde geçiyor
Örümcek ağına girmiş gibi gözyaşlarım
Küflü ve kırık bir kayık gibi
yanaklarımda
Bir dehrin destanını işler gibi
Yanışımı örüyor ayet ayet hayallerime
Gece saat aşkı o geçiyor
Gece saat aşkı ben geçiyorum
Gece saat aşkı uykusuzluk geçiyor
***BAHAR
Âlemi dîvâne itdün sanki eyyâm-ı bahâr
Kimseye sakın hilâl ebrûnı gösterme meded
Yahya Bey
I.bahar öncesi/ elde kalan
...ve melali taç edinmiş gecelerde
söndü ayinesi isli hatıralar
tabiri eksi(-)k rüyalar düştü
dimağın yitik üşüyen rıhtımına
eldesiz hatıralar, elde kalan...
köşe-bucak sevgiler, nim kaldı
sevda yudumlu leyli hatıralarda
sükuti renk cesetleri,
morardı hayallerin ufuk tahtında
gökkuşağı, boğazında kaldı fezanın
renkleşti alacakaranlık; kapkara...
renk leşti adeta uykunun busesinde
her buse, bir melal kırıntısı
her kırıntı, birer lisansız gurbet.
II.(b)ekleyiş istasyonu
zemheri kuyular nur saçtı ansızın
yusuflar haykırdı
esrarını akıtan hercai hüzün meskenine
üryan (s)oyundu hüzün,
muştuyu libas giydi, halelendi ufuklar
tılsımı her u merc arraf, yutkundu
mutlu bir geleceğin istasyonunda
III. hazırlık/seyir defteri
mikail (n)akışlı bir hazırlık
nağme nağme...
akarken küflü dim/ağın terkisine,
dört nala sürüldü atlar
beklenen baharın muştusuyla.
ritmi giryan hüzzam, artık seyyah
gönül bahçesinin bestesine...
"yeni bir dünya" türküsünün muştusuyla
yankılanır gökkubbede.
güvercinler, martılar...
bir sevinç var semanın mücella simasında
tabiat lisanınca sırlı ayineler,
nakşederken (s)özlerin özünü
gül rahiyası fışkırır nağmeler
bir hazırlık var ebruli ahenkler cennetine.
IV.deri/n/de hissedilen esinti/bahar
... ve ayaklar altına alınır melal.
yankısı yitik umut albümünden,
ayinedar hayaller libas giyer takvimin hanesinde
sülüs, gül sühanıyla sürmelenir.
metruk ibadetin dergahında,
hazan dokulu rüdumlar yıkılır.
halelenir bütün bağrı yanıklar
nurefşan baharın gül kucağında
filizlenir kadim ruhlu aşıklar
yepyeni bahara erer şafağında
AĞIRDIR AŞK ARALIK GECELERİNDE...
Muhammed İsa ÖZTÜRK
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
Beşiğinde sallar gibi kızgın bir ateşi
Her saniye, seneler andırır hararetiyle
Saçını okşar gibi bir yetimi hasretiyle
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
Beynimde ölü kemikleri
Gözlerimde tükenmişliğin sancısı
Bilinmeyen denkleme doğru
‘x’ gibiyim ; meçhul ve aşık
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
Kalbimde biriken yorgun gözyaşlarım
Şıpırdar yanaklarımda sızım, ansızın
Aşk kokarak dudaklarım,
Fısıldar yepyeni bir sevda türküsünü
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
Zemzem misali renksiz ve tatlı
Kelebekler gibi özgür maşukun koynunda
Irmak ırmak gülümseyen gözlerde
Utanır ruhsuz bakışlar , kaybedilmişliğin kuyusunda
Ayaklar , bilinmeyene dört nala...
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
Vazgeçmişliğin terkisiyle yutkunurken gemiler,
Batar ve acıtır deryanın canını
Melali sancı olur dalgalar,
Öperken ellerini sahillerin
Suskun çocuğu taşır avuçlarında haykırarak
Ve bir fotoğraf;
Rezaletini resmediyor kumlara insanlığın
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
Acılarımla örtünür gökyüzü, üşüyerek
Haykırır gül devrinin destanını
Aşkla hemhal kalbime...
Her sözcük, nim kalmış bir medeniyet
Demlenir gül muştunun sefinesinden
Vuslatı emmek için kainatın sinesinden
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
Beyinler, karınca yuvası
Kalpler, böğürtlen alevleriyle mahşeri
Örtüsüne bürünür gündüz
Eğilir yetim çiçekler, kamışlar gibi
Zakkuma dönüşür gecenin siması
Her kalp, ateş kuyusu
İsli yalan sikkesi gözler
Sözler ki ; ihanet ceketini giymiş mızrak misali
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
“iyi ki sevdim”lerden kalan ateş,
Yol alır kaygan zemininde gözyaşlarımın
Dökülür melali yapraklarım
Yanaklarımın uykusuz toprağına...
Ağırdır aşk aralık gecelerinde
Bir papatyanın yaprağını dökmesi gibi
El değmemiş gül bahçesine
Sevda kokması gibi büsbütün
Hicret türküsüyle sarhoş bülbül misali
Kah ney olur gül-i zarımda
Kah bir çocuk masumiyetiyle kalbimin neşesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder