Gözü kara
ol(a)madım henüz. Gözümü karartmaya ise az kaldı gördüğüm karalıklardan.
Orandan mıdır yoksa oradan yansımasından mıdır bilmem ama yüze bağlıyorum
yakınlığı ve karalık yüzde. Yüzsüzlük desen, değil, yüzde yüz. Yüzeysel bir hâl
aldı dünya ve yüzeyindekiler de… Kendi ellisine yüz der, elin binini bir eder
olmuşuz birader, kızma. Söylenecek sözler dilimin ucuna kadar geliyor dilimi
ısırıyorum. Dudak perdesinden çıkarsa dönüşü yok bunu ben de biliyorum.
Tülün
altından güneşliği çekiyorum.
Dışardan
panjuru kilitliyorum.
Panjur
kara.
Çivisi pembe.
Kilidi
bende.
Anahtarı
sende.
İçerim
daha kara olsun istiyorum marifet karadaysa.
Uçurumun
ucundaki ota giderken telef olan canlılar bildik pek çok özlü sözde. Dil ise en
büyük uçurum, ucundaki sözle... Koparmaya giderken söyleyen de düşer, zehir
zemberek sözü yiyen de.
Zormuş.
İnsan olmak zormuş. İnsan kalmak zormuş. Yaşamak da zormuş, yaşatmak da. İnsan
sosyalmiş, sosyoloji diye bilim varmış, hatta bilim başkaca dallarda da varmış.
Ne münasebet efendim? Ne insan sosyal ne bunun için sosyoloji bilimi gerek, ne
de diğer bilimler dallı budaklı.
Bildiği
bütün dillere rağmen insanlık iletişimi kurmayı reddediyor. İletişim kurmak,
kuruntudan ibaret. Sen hiç söylemeden; ben, duyduklarıma inanıyorum. Ben daha
söylemeden; senin ne anladığını, biliyorum. Bu yüzden konuşmak artık sadece
ritüel. Duygusal olunca spiRİTüel. İnanılmaz telepatik noktaya geldik. Biz;
İnsanlık.
Hadi
canım sende!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder