"Dünya dedikleri bir
gölgeliktir"
Mahkeme huzurunda, sıralandı tüm
"gölge" dostlar. "Gölge" kelimesi kapıların kapandığı
hüzünlü ve kalbi kırık bir keli-meydi. "Gölgesinde kalmak",
"Gölge etmek" gibi ken dileri ile ilgili konu oldukları durumlara
içerleyen dostlar tüm insanlığı dava etmeye karar verdiler. Hakim,
"gölge"lerden kendile- rini tanıtmalarını istedi. Sırayla söz almaya
başladı müştekiler ve başladı sonu hiç gelemeyecek olan sorgu divanı:
-Bir zalimin gölgesiyim. Zalim
padişah halkını zulmüyle bıktırırken, yanı başında esefle onu izlerim, dünyanın
ona kalmayacağı günlere insanların nasıl da hasret olduğunu düşünürüm.
-Ben şişman, tıknaz bir adamın
gölgesiyim. Sekiz öğün yemek yer patlarcasına ve erkenden uyur, uyur uyur da
ben de rahat bir nefes alırım.
-Ben bir dilencinin gölgesiyim,
tüm sevdiklerini kaybeden bir dilencinin... Dilenmekten muradı günlük bir
ekmeğini almak içindir. Gelen geçenlerden uzun uzun konuşacak vaktimiz oluyor
beklerken. Güzel sohbet ediyoruz.
-Ben bir yöneticinin gölgesiyim.
Çok telaşlıdır, bir kenarda unutmuştur beni, farkında değildir varlığımın.
-Ben bir çocuğun gölgesiyim. Denk
gelir de beni far kederse, tavşan, kurt falan yapar da neşelenir duvara
yansıyan halimden...
-Bir kadının gölgesiyim ben,
yalnız sokaklarda dolanıp efkar dağıtırken konuşur en çok benimle. Yerime
geçmek ister çoğu zaman, yalınlığıma imrenir.
-Ben bir aşçının gölgesiyim. Tüm
gün mutfakta birlikteyiz. Koşturur çabalar efendisini memnun etmek için, hiç
farkında değildir gölgesinin...
-Aşığın gölgesiyim ben. Gönlünün
içine sakladığı sevgilisine dertlenir özlemle de, kimse onu anlamadığından bana
anlatıp durur.
-Bedbaht bir şairin gölgesiyim
ben, ayaklarının ucunda sürüklemekten usanmıştır beni yıllardır.
-Ulu bir çınarın gölgesiyim ben,
kimler dinlendi kimler bilseniz serinliğimde lakin dönüp bir gün yüzüme şükran
bildirmediler.
-Ben hasta ve acuze bedenini
gölgesine saklayan düşük bir kadının gölgesiyim, yıllardır kucaktan kucağa
dolanırım acıyla.
-Bir teyzenin gölgesiyim, kadim
aynasına bakıp geçmişe dalışına hayranım.
-Ben sırma saçları, gökler
denizler gibi gözleri olan bir güzelin gölgesiyim. Güzele erişemeyenler, ben
gölgesinde teselli bulur, delikanlılara teselli olurum.
-Kör kurşuna giden bir sarhoşun
gölgesiydim ben. Vurulduğu duvarın önünde, al kanının döküldüğü yerde hapsoldum
kaldım.
-Yüzünün gölgesi eşinin güzel
yüzünde kaybolan bahtiyar bir adamın gölgesiyim.
Uzayıp giden bu tuhaf mahkemeyi
anlamaya çalışıyor hakim. Gölgeler söz almaya devam ediyor. Gölgeler kendi
adlarının geçtiği menfi yargılara itiraz ediyorlardı. Peki bu mümkün müydü?
Zaman yürüyüp gitmişti ve adları üzerinde bir kara bulut vardı. Dünyada
kurtulacak ne çok şey vardı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder