Her canlı da olduğu gibi bir
döngünün içerisindeyim. Bunu bir resme dökmek istesem tek bir fırça hamlesi ile
ifade edebilirim, yani bir “enso çemberi” ile. Birçok anlamı var bu çemberin
ama bence önemli olan herkesin ne gördüğü değil, benim ne görüp, hissettiğim.
Bu yüzden önce çizdim, sonra düşündüm. Sadece bir yuvarlak çizdim evet, ama
basit görünen her şeyde bir derinlik yok mu sizce de? Çizdiğim her çember birbirinden
farklıydı, kimin de duraksadım, fren izleri gibi mürekkep izleri oluştu;
kiminde tereddüt etmeden, duraksamadan çizdim, sanki fırça benim bir parçammış
gibi. Kimi yamuk oldu, kimi tam bir çember. Hepsi birbirinden farklı, bir sürü
çember. Tek ortak noktaları, bir çember olmak. Aynı hayatlarımız gibi; doğmakla
başlayıp ölümle sonlanan ortak döngülerimiz gibi. Hepimizin yolu başka başka,
bazı yollar çok dikenli, ağır ve kanayarak ilerliyoruz. Bazı yollar dümdüz,
koşarak geçiyoruz, yorulmadan. Bazısı yokuş, bazısı yokuş aşağı. Geride
bıraktığım yola ve ayak izlerime bakıyorum. Anlıyorum nasıl bir yolda yürümüş
olduğumu. Çizdiğim enso çemberine bakıyorum. Ellerimin titrediği, kaydığı; bazı
yerlerde mürekkebin yoğunlaştığı yerleri görüyorum. Konuşmamın başında
söylediğim gibi, bu çemberde bir derinlik mi arıyorum yoksa hayatımı mı
basitleştiriyorum? Belki de yanlış soru soruyorumdur. Belki de bilmem gereken
tek bir şey vardır: Kusur mükemmelden iyidir, çünkü samimi ve gerçektir.
Dağılan mürekkep lekeleri ve yüzümdeki çizgiler kadar gerçek ve samimi…
Yetmiyor yine de bir çember
çizmek
Fırçayı bırakıp, kalemi alıyorum
elime
İçimde darmaduman hisler
Öyle karışık ki kelimeler bile
zorla dökülüyorlar kâğıda
Ben de bırakıyorum boğuşmayı
Bir çiçek çiziveriyorum.
Yirmi iki senedir hiç değişmeyen
tek şey bu;
Hep aynı çiçeği çiziyorum.
Sonra çiçek deyince aklıma hep
aynı şiir geliyor:
“Çiçekli şiirler yazmama
kızıyorsunuz bayım.
Bilmiyorsunuz!
Darmadağın gövdemi çiçekli
perdelerin arkasına saklıyorum.”
Sonra anlıyorum niye sürekli
çiçek çizdiğimi,
Niye hep aynı “tebessüm
maskesi”ni taktığımı.
Niye artık daha renkli
giyindiğimi…
Çünkü saklamalıyızdır darmadağın
gövdemizi, zihnimizi, duygularımızı.
Çünkü kimse sevmez o dağınıklığı,
Bazen de öyle çoğalır ki o
dağınıklık
Dışarıya sızabilmek için bir
çatlak arar kendisine
Bazen bir çığlık olur sızar,
Bazen sessiz bir gözyaşı,
Bazen bir çember,
Bazen bir çiçek,
Bazen de kelimelerin suretine
bürünür.
Öyle dağınık, öyle karanlık.
Onların da kâr etmeyeceğini
bilir.
Gider yine en iyi bildiği şeylere
sığınır:
Şarkılara, şiirlere, kitaplara…
Çünkü daha iyisini bilmez.
Çünkü hüznü en çok bir şiir
sever.
Sözcüklerim, şairin söylediği
gibi: “ütüsüz ve buruşuk gezdirdiğim ruhumun diyeti bence. Bu yüzden hepsi
benden parçalarla dolu. Bu yüzden biraz ‘kadınsı’, durup dururken bağıran”
sözcükler.
Eğer bir gün o hayat çemberi yazın kadar anlamlı olursa, amacına ulaşmış olur bu serüven.
YanıtlaSilDevamını bekleriz Sibel hanım 🌼
Çok etkileyici. Siz hep yazın biz hep okuyalım. Kaleminize, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSil