Söz uçar, yazı kalır dost.
İçimdeki yazma isteği
bundan olmalı.
Yazmalıyım.
Fikrime düşen filizleri
harf harf, hece hece yazmalıyım.
Düşünceler birer bulut
olmalı zihnimde, kelimelerle dolmalı ve bu ağırlığa dayanamayıp katrekatre
indirmeli cümleleri yeryüzüne.
Yazmalıyım ki, zihnimle
kalbim arasında sıkışıp kalmış okları birer birer kâğıda saplayayım.
Bırak dost, bırak da
yazayım.
İnsanlığın sustuğu yerden
pustuğu yere kadar, bırak kalemim bitene kadar yazayım.
‘Yazmak bir mucize’ diyor
Nuri Pakdil.
Benim mucizem de bu olsun.
Ağzı olanın konuştuğu bir
ülkede bırak da kalemiyle yazanlardan olayım.
Bir fincan kahvenin kırk
yıl hatırı olur dost.
Kaç fincan kahve içtik
seninle bilemem ama birbirimize ömür boyu hatırımız olduğunu iyi bilirim.
Bilirim, yaşanılan tatlı
anıların hatıra defterlerimizi süslediğini. Paylaştığımız her lokmanın ve paylaştığımız
her acının hayatımıza derin izler bıraktığını.
Dostların birer birer
masadan eksildiği şu günlerde bırak beni dost,
Bırak da
hissettiklerini yazanlardan olayım.
Merve ÇAYIR
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi
***
ZARİF BİR PAPATYA
Gökyüzü..
Alabildiğine mavi..
Ve alabildiğine uzanır ufukların
bitiş çizgisi..
İlkbaharla gelen taze bir bahçe..
Aldığım nefeslerde papatya kokusu
var..
Ve attığım adımlarda onları
incitme korkusu..
Papatyaları severim. Daha çok
minik olanlarını..
Öyle zarif, öyle beyaz ve öyle
korunmayı bekleyen narin bir gelini andırır bana papatya..
Nefesime karışan papatya kokuları
arasında bir ağacın gölgesine sığınıp, sırtımı vererek kitap okumayı da
severim.. Arkama yaslanır, beni başka dünyalara götüren satırların arasında bir
mola verip şöyle bir bakarım içinde bulunduğum manzaraya.
Gökyüzü..
Alabildiğine mavi..
Ve alabildiğine uzanan bahçenin
yeşil örtüsü..
Yeşilliğin üzerine serpiştirilmiş
minik papatyalar..
Ah şu tabiat
Bana yaşama sevinci veren şu eşsiz
güzellik..
Nasıl bir mükemmellik örneği
yarattı seni ?
Nasıl bir eşsiz güzellik sana
güzelliğinin zerresinden bahşetti de bu kadar güzel olabildin?
Görerek bakabilenler, her
güzellikde ‘O’nu bulur.
Ve ben ‘O’nu her buluşlarımda ve
kapıların her ‘O’na çıkışlarında bir kez daha ‘O’na hamdederek devam ederim
yoluma..
Çünkü papatyalar güzeldir..
Çünkü onu yaratan daha güzeldir..
***
BİR FİNCAN KAHVE
"bir fincan kahve
lütfen"
Şöyle en köpüklüsünden bir
fincan Türk kahvesi...
Kitap okurken iyi
gidiyor da...
Sayfaları çevirirken bir
yudum alırım kahvemden ve bir yudum daha..
Okuduğum satırlarda
kendimi bulduğum zamanlar olur mesela...
Bir hikaye...
Bir beyit...
Herkes hıçkıra hıçkıra
gülerken, ben içime kapanıp kahkahalarla ağlarım...
Kendi ağlamalarımda boğulur
sesim,
Kendi ağlamalarımda boğulur nefesim..
Kahvemden bir yudum daha
alır, ve okumaya devam ederim..
Bazen okuduğum her cümle
birer umut olur, yerleşir günlere, aylara,yıllara...
Günler ayları, aylar
yılları kovalar ve ben yine bir kitap sahifesine düşerim..
Dolaşırım cümlelerin
arasında, kitabın kokusunu içime çekerim ve bir çekişte bitiririm..
Bitmek bilmeyen hasretim
olur bazen cümleler.
Anılarıma sahip çıkan şehri
anımsatırlar bana.
Yad ederim hatıraları.
Sonra kahvemden bir yudum daha çekerim.
Okurum..
Okurum..
Mutluyken okurum,
mutsuzken okurum, yalnızken okurum.
Evet, yalnızsam çok daha
güzel okurum.
Çünkü okumanın lezzetini
tadanlar yalnızlık nedir bilmezler.
Her yalnız kalışlarında bir kitap sahifesine düşerler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder