Gözlerinden akan yaşlar kadar ömrüm geçti benim,
İlmik ilmik işledi
dünyanın hüznünü neşesini,
İçli içli söyledi aşığın şiirini,
türküsünü,
Kah gam etti, kah keder;
Lakin insan bilir mi ki,
Dünya kaç para eder?
Yüreğine dokunan hisler
kadar ömrüm geçti benim,
Her tarafta aradı gönlünün
neşesini,
Dağları aştı, denizleri
geçti,
Leyla ile mecnuna karıştı;
Lakin bir türlü
anlayamadı,
Bunun zamanı neydi, kaçtı?
Okuduğun kitaplar kadar
ömrüm geçti benim,
Yazılar yazdılar üzerime,
Sözler söylediler lehime,
aleyhime,
Yine de dinledim, hep
dinledim,
Hiç kahretmedim.
Yürüdüğün yollar kadar
ömrüm geçti benim,
Ben yürüdüm, yollar
yoruldu,
Yollar yürüdü, ben
yoruldum,
Bir soluklandım, bir
arşınladım,
Ermek niyetiyle gülün saadetine.
Yalnız gecelerde
düşünmelerin kadar ömrüm geçti benim,
Dalıp dalıp uzaklara
giderken,
Sigaramın dumanı
arkadaşlık etti bana
Ve sessiz bir türkü
söyledim içimden.
Sevgiyi ve hüznü tattığın
anlar kadar ömrüm geçti benim,
Bir çocuğun gözlerinde
gördüm sevgiyi,
Bir ninenin ellerinde
kokladım hüznü,
Sonunda anladım:
Hem acı varmış bu fani
ömürde
Hem de tatlı
Hem sevgi varmış
gönüllerde
Hem de nefret
Lakin ben sevgiyi seçtim
ikisi arasından
Ve Mevla’m nasip eyledi o
ceylan bakışlımı,
Alların, yeşillerin
arasından…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder