Deliler gibi bir aşka sahip olduğunu düşünen uzun
boylu delikanlı, diğer bir delikanlıya dönerek, acı bir tebessümle birlikte
şöyle dedi:
”Çok sev Samet!...”
Evet, diğer delikanlının adı Samed idi… Amma Samed’in
de söyleyecek sözü vardı:
”Doğru dersin de ağabey; amma insan bu dünyada neyi
severse başına imtihan olur. O yüzden boş ver sevmek istemem bu dünyadan hiçbir
şeyi…” dedi.
Hiç aşığa denir miyidi bu laf. Amma yalan mıydı
aşığa söylenen bu laf? Onlar öyle göz göze bakadursun, bir zat çıkageldi;
kimsenin tanımadığı bir zat… Bir vakit sonra çekip gideceği gelişinden belli
olan bir zattı bu…
”Bir insan sevsin de, varsın masivayı sevsin.
Hiç sevmemekten evladır bu… Bugün masivayı sever, bakarsın yarın Hakk’a rücu
ediverir sevgisi de, doğru olanda karar kılmış olur… Amma kalpleri taşlaşmış
olup da, sevebilmek işi sinelerinden silinmiş olanlar neylesin? Gönülde sevgi
zerresi yok ki, başka bir vakit onu Hakk sevgisine iltica ettirsin… Amma
ilkincisinin kalbinde sevebilme istidadı diri durur; sevebilmeye karşı
kabiliyet sahibidir. Bakın Mecnun’a Leylasını aramaya çıktığı vakit Mevlasını
buldu da döndü. Ya Leylayı sevebilecek gücü olmasaydı, Leyla’yı kim arardı? Mevlayı
kim bulurdu?” dedi…
Dedi ve bir daha hiç gelmeyeceği gidişinden belli
olan bir gidişle döndü arkasını ve gitti…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder