Ey
zamanın düş yorgunu yürekleri! Durun ve dinleyin beni. Ben; düş ülkesinin melikesi.
Adını hiçbir lügatin yazmadığı diyarlardan geldim. Benim hikâyem zamanın en
kadim hikâyesidir. Hiçbirinizin bilme- diği, bilemeyeceği tarih düşün söylediklerime!
Asırlar önce- sinden sesleniyorum. Asırlar ötesinin siz düş (kün) lerine. Ben;
düş ülkesinin melikesi, iyi tanıyın beni. Parmak uçlarım var benim her
dokunuşunda bir coğrafya var eden gökyüzümde. Her birinizin düşlerine düşen sayısız
güneş ışıldar, avuçlarımın zirvesinden süzülür Anka.
Kaf
dağının eteğine Simurg'u yakan benim bakışımdır. İyi bilin, ellerimdir her
birinizin düşlerinde gezinen. Sesimin ve sözümün yankısıdır içinizde devinip
duran rüzgâr. Ben; düş ülkesinin melikesi ve siz; düş yorgunu gözlerini ülkeme
dikenler! Halkımı çağlar ötesinin silahlarıyla katledenler! Haberler saldım
gelişinizi engellemek için dört bir yana. Haberciler ulaşamadan daha menziline yorgun
düştü dörtnala koşturdukları atlar.
Lanetlendi
şehirleri ülkemin bilirim; lanetlenmiş şehirlerin kapısını açamaz hiçbir eğreti
tebessüm. Ve siz! Eğreti tebessümlerle zamana caka satanlar! Tebessümünüzü
damgalayıp lanetliyorum her birinizin düşlerini. Ben; düş ülkesinin melikesi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder