bu ölümün de içinden bir heves çıkardılar
elmalar, o dağınık
bahçenin ışıkları
sulardan söz ettiler
büyüyen ve daralan ırmaklardan
insanın utanmayı bıraktığı
bir anda
çocuğun kımıltısız yaprağı
böldü kalabalığın karnını
evet sen, çalılardan
doğrulan
sen evet, ağzının
kenarında morluklar
demek menekşeleri yemekten
geliyordunuz
siz açıyordunuz köpeklerin
kursağını
böylece ne güneşi
görebiliyorduk biz
ne akşamı örtebiliyordu
üstümüze
anneler öyle mi
günler gelip geçecek biliyorsun
cevizlerin karanlığı
üzerinde bin yıllık çeşmenin
dağın en güzel çiçeği
kökünün üstünde
seyrediyor ufukta hep bir
kartal olmasını
kertenkeleyi
güneşlenmekten alıkoyamayacak
çünkü hiçbir yağmur
sonsuza kadar yağmayacak
seherin en serin vaktini
dolduruyor çocuğun uykusuzluğu
aslında kimse birşey
bilmiyor
alır gibi yaparak tavşanın
huzursuzluğunu
zaman
büyük değirmen usta
sihirbaz
verecek annenin çığlığını
dünyaya
bir kez daha
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder