Köyümü, köyümün coğrafyasını, yollarını, evlerini, dağlarını, taşlarını, insanlarını, kısacası evimizin dışındaki dünyayı tanımaya başladığımda ilk tanıdığım insanlardan biride Mustafa Kâhya Amcaydı. Mustafa Amcanın soyadı Küpeli olduğu halde köy halkı ona Mustafa Kâhya diye hitap ederdi. Mustafa Kâhya Amca o zamanlar atmış yaşında vardı. Mustafa Kâhya Amca yöremizde varlıklı, cömert ve yardım severliğiyle ön plana çıkan bir insandı. Adı Mustafa soyadı Küpeli olduğu halde, eskiden köy muhtarlığı yaptığı için köyümüzün ve yöremizin halkı ona Mustafa Kâhya namını vermiş. Bizim köyde sadece Mustafa Amcaya değil muhtarlık yapan herkese “kâhya” denir ve muhtarlık yapan kişiler muhtarlığı kazandığı tarihten itibaren, ölünceye kadar kâhya namıyla anılırlar. Bizim yörede kahyalık çok önemli bir unvandır. Bu nedenle muhtarlık seçimleri kıran kırana geçer. Muhtar adayı olan kişiler ve taraftarları seçimi kazanmak için büyük çaba sarf ederler. Ben beş altı yaşıma geldiğimde Mustafa Küpeli Amca hac ibadetini yerine getirmek için Kâbe’ye gitti. Mustafa Amca Kâbe’ye gidip gelince birde hacılık unvanı almış oldu. Mustafa Küpeli Amca muhtarlık yaptığı için kâhya, Kâbe’ye gittiği için hacı unvanına sahip oldu. Bu nedenle köyümüzün ve yöremizin halkı ona Kâbe’den geldikten sonra Mustafa Küpeli Amcaya Hacı Mustafa Kâhya demeye başladılar. Allah kahyalık ve hacılık unvanının ikisini birden her insana nasip etmez. Mustafa Küpeli Amca yöremizde ve kahyalık ve hacılık unvanına sahip ender insanlardan biriydi o zamanlar. Köy halkı Mustafa Küpeli Amcaya Mustafa kâhya, Hacı Mustafa Kâhya gibi unvanlarla hitap etse de ben bütünlüğün bozulmaması açısından hikayeme Mustafa Kâhya ismiyle devam etmek istiyorum.
Mustafa Kâhya aynı zamanda köyümüzün ilk devlet memuruydu. Bizim köyde Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Döngel İzcilik Kamp Tesisleri vardı. Mustafa Kâhya Amca orada bekçi olarak görev yapıyordu. Tesislerin yapıldığı alan kendisinin arazisi iken istimlak edildiği için mağdur olmaması için Spor Bakanlığı Mustafa Kâhya Amcayı elli beş yaşında bekçi olarak işe almış. Benim kendisini tanıdığımda Mustafa Amca yazın kendi arazisine yapılan tesiste, kışın şehirdeki spor tesislerinde bekçi olarak çalışıyordu. Ben lisede okurken Mustafa Kâhya Amca Batıpark Kapalı Spor Salonu ve On iki Şubat Stadyumunda düzenlenen spor müsabakalarına, konserlere vb. etkinliklere beni ücretsiz olarak içeri alırdı. Kahramanmaraş Sporun bütün müsabakalarını izlerdim. O günleri hiç unutmam. Mustafa Amcanın memuriyeti onun köydeki hayvancılık ve çiftçilik işlerine mâni değildi. Mustafa Amca çiftçilik, hayvancılık ve memurluk işlerini bir arada aksatmadan yürütürdü. Ben Hacı Mustafa Kâhya Amcanın maraton koşusu kadar hızlı, gökkuşağı kadar renkli olan hayatını sizlere farklı bir perspektiflerden kısaca anlatmaya çalışacağım.
Mustafa Kâhya Amca Osmanlı İmparatorluğu yıkılmadan önce birinci dünya savaşının devam ettiği yıllarda 1916 senesinde Döngel Köyünde dünyaya gelmiş. Babası Yemen gazisi, bizim köyün önde gelen varlıklı insanlarından birisi olan Mehmet (Memiş) Ağadır. Annesi Tanır Köyünün ileri gelen Hasanlı sülalesinden Zeynep Hatundur. Mustafa Amcanın çocukluğu Osmanlı İmparatorluğunun yıkıldığı, Türkiye Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllara rast geldiği için büyük sıkıntılar içinde geçmiş. O zaman bizim köyde medrese yok. Okul yok. Oda bizim köydeki diğer çocuklar gibi orakla ekin biçerek, dağlarda keçi güderek geçirmiş gençlik yıllarını. Yaşı yirmi olunca vatani görevini ifa etmek üzere askere gitmiş. Askerliğini Amasya’da çavuş olarak yapmış. Kendisi askerlik söz konusu olduğunda “Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün askeriyim” diye gururlanırdı. İkinci dünya savaşı yıllarında askerlik yaptığı için askerlikte çektikleri sıkıntıları anlatırken gözleri dolar, hüngür hüngür ağlardı.
Askerlikten tezkere alıp memlekete dönünce genç yaşta köye muhtar seçilmiş. Kendisi pek övünmeyi sevmezdi ama babamın anlattığına göre çok kudretli ve çok başarılı bir şekilde muhtarlık yapmış. Bunu bir örnekle anlatacak olursak; “Yoğun kar yağışı nedeniyle şehirden karakola erzak gelmemiş. Karakoldaki askerler aç kalmış. Karakolun askerleri Mustafa Amcanın yanına gelmişler. Mustafa Amca köy halkından askerlere erzak tedarik etmiş. Askerlere toplanan erzakı gücü kuvveti yerinde üç beş kişi sırtına almış. Muhtar ve askerlerin nezaretinde yaya olarak karakola götürüyorlarmış. Askerler yolda giderken av yapmak için dağa çıkan Kertmen Velinin mavzerini yakalamışlar. O günkü şartlarda mavzer bulundurmak büyük suç. Mustafa Kâhya Kertmen Velinin mavzerini askerlerin elinden alarak hakkında yasal işlem yaptırmamış.” O yıllarda çok geniş yetkilere sahip olan jandarmaların elinden kaçak bir silahı almak büyük bir işmiş. Gerçi bugünde öyle. Mustafa Amcanın bu başarısı Kahramanmaraş’tan Göksun’a kadar olan bütün köylerde duyulmuş. O günden sonra namı yörede almış yürümüş. Tekir Vadisinde bulunan bütün köylerde saygın bir insan haline gelmiş. Mustafa Kâhya iki yıl muhtarlık yaptıktan sonra babası Mehmet (Memiş) Ağanın isteği üzerine muhtarlıktan ayrılmış.
Mustafa Kâhya gençlik yıllarında gözünü daldan budaktan esirgemeyen yiğit bir insanmış. Bizim yörede o zamanlar milletin hayvanlarını çalan, topraklarını gasp eden bir eşkıya türemiş. Zarar gördüğü halde bu eşkıyaya korkusundan kimse bir şey diyemezmiş. Bu eşkıya Mustafa Kâhyanın arazisine de çökmek isteyince Mustafa Kâhya eşkıyaya değil Döngel’i Tekir’i dünyayı dar etmiş.
Mustafa Kâhya köyün ileri gelen ailelerinden Küçük Mehmet’in kızı Fadime ile evlenmiş. Mustafa Kâhyanın kayın pederi Küçük Mehmet köyde saygın bir insan olduğu gibi kayın validesi Hatça Hatunda bizim yörede ekmek sahibi namlı bir kadınmış. Mustafa Kâhya evlendikten sonra eşi Fadime Hatunla omuz omuza verip çalışarak topraklarına toprak, servetlerine servet katmışlar. Mutafa Kâhyanın bu evliliğinden Burhan, İbrahim, Zekeriya, Hürü, İsmail, Telli ve Ekrem isminde beşi erkek, ikisi kız olmak üzere toplam yedi çocukları olmuş. Mustafa Kâhya eşiyle mutlu bir yaşam sürerken eşini genç yaşta kaybetmiş. Eşi öldüğünde çocukların kimi eşikte, kimi beşikte kalmış. Çocuklara bakacak, gelen misafirleri ağırlayacak, keçilerin sütünü sağacak, evin işlerini çekip çevirecek kimse kalmayınca Mustafa Kâhyanın dünya zindan olmuş başına. Mustafa Kâhya zor günler yaşamaya başlamış.
Mustafa Kâhya eşinin vefat ettiğinde kırk beş yaşındaymış. Mustafa Kâhyayı evlendirmek için hısım akraba, eş dost herkes seferber olmuş. Uzun araştırmalar sonunda Mustafa Kâhya bir asker arkadaşı vasıtasıyla Göksun’un Kanlıkavak Köyünde yaşayan Meryem teyze ile evlenmiş. Meryem teyze Mustafa Kâhya ile evlendiğinde on yedi yaşındaymış.
Mustafa Kâhyanın bu evlilikten de Fadime, Saadet, Mehmet, Nurullah, Ali, Necmettin ve Nuh Turan olmak üzere ikisi kız, beşi erkek toplam yedi çocukları oldu. Bu çocuklardan Mehmet (Memiş Ağa) benim ilkokul arkadaşımdı. Mustafa Kâhya birinci ve ikinci evliğinden dördü kız, onu erkek olmak üzere toplam on dört çocuk babası bir insandı. İlk hanımdan doğan büyük çocuklarından olan torunları, ikinci hanımdan doğan kendi çocuklarından daha büyüktü. Canı sağ iken çocuklarının tamamını evlendirip mürüvvetlerini gördü. Erkek çocuklarından kimi okudu memur oldu. Kimi memlekette çiftçilikle, kimi de ticaretle uğraşmaktadır. Hepsinin de ekonomik yönden hali vakti yerinde olup, yardıma muhtaç durumda evladı bulunmamaktadır. Oğlu Ali kendisinin yolundan giderek bu dönem Döngel mahallesine muhtar seçildi. Evlatları da kendisi gibi hayır hasenat işlerini seven cömert insanlardır.
Mustafa Kâhyanın kızlarına gelince; Telli Abla yaşamını Döngel’de sürdürürken yakalanmış olduğu kanser hastalığından kurtulamayarak genç denecek yaşta ahirete intikal etti. Diğer kızları Hürü ve Saadet Tekir Mahallesinde, Fadime Döngel Mahallesinde ev hanımı olarak yaşamlarını sürdürmektedir.
Mustafa Kâhya sağlığında varlıklı ve cömert bir insandı. Evinden misafir hiç eksik olmazdı. Evine gelen misafire mutlaka ve mutlaka yemek ikram ederdi. Karnı tok olanları ise çay kahve içirmeden bırakmazdı. Kendinden yardım dileyen herkesin yardımına koşardı. Var malına yok demezdi. Para isteyene para, zahire isteyene zahire, iş isteyene iş verirdi. Köyün sosyal işlerinde ön safta yer alırdı. Cami, mezarlık, çeşme ve yol gibi hayır işlerinde en fazla para veren hayır sahibi insanlardan biri mutlaka o olurdu. Mustafa Kâhya dedemin hem yakın akrabası hem de sırdaşıydı. Yahya dedemde Mustafa Kâhya gibi yardım sever, varlıklı ve cömert bir insandı. Bir fakir para, zahire veya saman istemek için dedemin yanına geldiğinde, dedem bu isteği kendisi karşılayamazsa Mustafa Kâhyanın yanına giderdi. Vatandaşın talebini Mustafa Kâhya vasıtasıyla yerine getirirdi. O yıllarda yoksulluk vardı. Vatandaş bir torba una, bir çuval samana muhtaçtı. İnsanların çoğu etin yüzünü bayramdan bayrama görürdü. Birçoğunun cebinde doktora gidecek muayene ücreti olmazdı. Memleketimizin yetiştirdiği ünlü halk şairi Abdürrahim Karakoç Doktor Bey, Hâkim Bey, İsyanlı Sükût gibi bazı şiirlerinde Anadolu insanının o günkü şartlardaki sosyal hayatını abartısız bir şekilde dile getirmektedir.
Köyde ilk traktörü o aldı. Mustafa Kâhyanın traktörü bütün köyün tarlasını sürer, yükünü taşır, ev yapanların kumunu, taşını getirirdi. Nakliye ücreti için kimseyi sık boğaz etmezdi. Mustafa Kâhya traktörden sonra kamyon, otobüs ve minibüs gibi araçlar da satın alarak halkın hizmetine sundu. Bu araçları işletirken de elinden geldiği kadar halka yardımcı olmaya çalışırdı. Fakir fukaranın duasını alırdı. Kelimenin tam manasıyla fakir babasıydı.
Şimdide nüktedan bir insan olan Mustafa Kâhya Amcanın binlerce anısı arasından, birkaç anısı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Kelle Paça
Mustafa Kâhya Yahya dedemin teyzesinin oğluydu. Dedem doğumundan ölümüne kadar, özelliklede gençliğinde tarlada takımda çalışmaktan başka sosyal hayatı olmayan bir insanmış. Düğüne, bayrama, şehre gitmeyi pek sevmezmiş. (Gerçi ihtiyarlığında da öyleydi) O zaman bizim köyde ilkokul dahi yokmuş. Köyümüzün insanları köyün dışındaki sosyal hayatla ancak askere gidince tanışırlarmış. Babam on beş on altı yaşına gelince dedem babamı askere gitmeden şehir ortamını görsün diye Mustafa Kâhya ile Maraş’a göndermiş. Mustafa Kâhya Maraş’a varınca babamı Eski Hal semtindeki Ahmet Ustanın lokantasına götürmüş.
Lokantada bir porsiyon kendisine bir porsiyon babama kelle paça söylemiş. Ahmet Usta babamın ve Mustafa Kâhyanın paçasını getirmiş. Paçanın yanında bol miktarda ekmek ve söğüşte varmış. Mustafa Kâhya babama hitaben ama Ahmet Usta duyacak şekilde “Maraş’a gelip Ahmet Ustanın kelle paçasından yemeden gidersem şehirden köye aç geldim sanıyorum Mehmet’im “diyormuş. Mustafa Kâhyanın ağzından bu güzel sözleri duyan Ahmet Usta ise garsonlara “Kâhyanın masasına ekmek verin, maydanoz verin, soğan verin, tabaklarına kemik suyu ilave edin, ekşi ilave edin paçasına” diye talimatlar veriyormuş. Garsonlar Ahmet Ustanın talimatını anında yerine getirip Mustafa Kâhyanın masasını şenlendiriyorlarmış.
Mustafa Kâhya ile babam karnını iyice doyurmuşlar. Mustafa Kâhya hesabı ödedikten sonra dışarı çıkmışlar. Dışarı çıkar çıkmaz; Mustafa Kâhya babama “Yeğenim Mehmet benim Ahmet Ustanın kelle paçasını övdüğüme bakma bizim köydeki Göde Döndü paçayı Ahmet Ustadan daha iyi yapar” demiş.
Bende köye babamı ziyarete gittiğim zaman bazen babama Mustafa Kahya Amca ile olan anılarını anlattırır gülerim.
İmam Hatip Lisesi Sınavı
Mustafa Kâhya annemin babası olan Ali Dedemin yakın dostuydu. Dedeme “Kara Dayı” diye hitap ederdi. Sonradan Hatice teyzem ile Mustafa Kâhyanın oğlu Ekrem evlenince dünürde oldular. Ben Mustafa Kâhyanın oğlu Mehmet (Memiş Ağa) ve Cuma Ali dayım çocukluk arkadaşıyız. Ben ilkokulu bitirdiğim yıl ortaokula başladım. Cuma Ali dayım ile Mehmet Kuran kursuna gittiler. Dayım ile Mehmet (Memiş Ağa) bir iki yıl Kuran kursuna gidince Ali Dedem ve Mustafa Kâhya Kuran kursunun bir geleceği olmaz diye çocukları imam lisesine kayıt ettirmeye karar vermişler. Karar vermişler ama o zaman Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi sınav ile öğrenci alıyor. Dayım ile Mehmet bir hafta önce İmam Hatip Lisesine ön kayıt yaptırmışlar. Bir hafta sonra cumartesi günü sınava gitmişler. Maraş’a varınca sınava girmişler fakat sorular zor olunca sınav kağıdını boş olarak verip dışarı çıkmışlar. Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesinin karşı tarafındaki Batıpark Güreş Sahasında düzenlenen karakucak güreşlerini izlemeye gitmişler. Akşam olunca köye gidecek otobüs kalmadığı için şehirde oturan akrabalarının evinde misafir kalmışlar.
Mustafa Kâhyanın çocukların sınavı kazanamadığından bir şekilde haberi olmuş. Dedem dayım akşam eve gelmeyince, kaygı etmeye, tasalanmaya başlamış. Çocuklardan haber sormak için Mustafa Kâhyanın yanına gitmiş. Dedem Mustafa Kâhyaya “Bizim çocuk eve gelmedi. Mehmet (Memiş Ağa) geldi mi. Sınavı ne yapmışlar haberin var mı” diye sormuş. Mustafa Kâhya da kinayeli bir şekilde “Var Kara Dayı. Cuma Ali’yi imam olarak tayin etmişler, Mehmet’te (Memiş Ağa) sıra bekliyormuş” demiş. Tabi daha sonra sınavda boş kâğıt verdiklerinde söylemiş.
Ehliyet
Doksanlı yıllarda bizim köyde bir motosiklet furyası başladı. Köy halkı eşeğini katırını satıp sepetli motosiklet almaya başladı. Motosiklet almadan önce tabi motosikletin sürmesini öğrenmek gerekir.
Bizim köyün sevilen simalarından Bakkal Muzaffer Abide motosiklet şoförü olmaya heveslenmiş. Küçük kardeşi Efendi kendi motosikletiyle köy meydanında Muzaffer abiye şoförlük öğretiyormuş. Muzaffer Abi motosikleti birinci vitese takayım derken yanlışlıkla dördüncü vitese takmış. Motosiklet dördüncü vitese takılınca aniden hızlanıp meydanın kenarındaki Abdullah Tilki Abinin bahçesinin çitine çarpmış. Motosiklet çitin meydandan taraftaki yüzünde kalmış. Muzaffer Abi bahçeden tarafa düşmüş. Allaha şükür bahçenin toprağı yumuşak olunca Muzaffer Abiye bir şey olmamış.
Bu kazayı gören Mustafa Kâhya Bakkal Muzaffere “Muzaffer ehliyet sınavını kazanarak, ehliyet almayı hak ettin. Yarın git Kahramanmaraş Emniyetinden ehliyetini al” demiş.
Mustafa Kâhya Amca yüz yaşına kadar tarlada takımda çalıştı. İnsanlara yardım etti. İnsanların hayır duasını aldı. İbadetini bir gün bile aksatmadı. Fani dünyadaki ömrü bitince 2022 Yılında ebedi aleme göç etti. Arkasında bıraktığı yüzlerce seveninin okuduğu Fatihalar ve ettiği dualarla cenazesini Döngel Mahalle Mezarlığına defnettik. Mustafa Kahyanın cenazesi mezarına konurken göz yaşları sel olup aktı.
Ruhu şad mekânı cennet olsun
Diline yüreğine sağlık teyfik hocam.
YanıtlaSilAllah razı olsun
SilHocam diline sağlık Mustafa amcanın bir gununude ben gördüm Allah rahmet eylesin bana bir dlmaverdi bahçeden o elma bana Cook şeyler yasayı hiç unutamam Allah rahmet eyles
SilEmmioğlu sayın hocam kalemine sağlık Allah'ım rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah dayım örnek bir insan idi makamı nurla dolsun
YanıtlaSilAmin inşallah
SilSağolasın hocam dedemi bana benden daha iyi anlattın
YanıtlaSilTeşekkür ederim kardeşim
SilGeçmişi kaleme alarak geleceğe okuttuğun için teşekkür ederim hocam
YanıtlaSilAllah razı olsun. Teşekkür ederim kardeşim
SilHocam kaleminize sağlık çok gözel yazmişin mustafa amcanın da ruhu şat olsun Allah'ın nurlar içinde yatirsın
YanıtlaSilamin inşaallah
Sil