6 Şubat 2023 depreminde eşi ve oğullarıyla ahirete uğurladığımız çocukluk arkadaşım Mesut Akben anlatmıştı. Merhum Ali Nihat Tarlan Hoca (1898-1978) tahtaya bir beyit yazarak yarım saat şerh etmiş; “Şair burada şunu dedi, burada şunu dedi.” Sonunda bir öğrenci “Hocam, şair gerçekten bunları demiş midir?” diye sorunca “dedi, evladım dedi; çünkü bu şiiri bendeniz yazdım” demiş. Demiş midir? Bilemem ama bildiğim bir şey varsa o da şudur; şiirden anlayanların merhum Hocanın gerek serbest şiirlerinde gerekse “Eski Şiirin Rüzgârıyle” yazdığı şiirlerden şiir lezzeti aldığını biliyorum. Artık sadece sahaflarda bulabildiğimiz Kuğular isimli kitabındaki şiirlerine rağmen Tarlan Hoca “Hayatımda bir an dahi şairlik davasında bulunmadım…” diyerek şiirlerini eşin-dostun ısrarıyla yayınlandığını anlatmıştır…
Soluk Soluğa Okunası Şiirler
Senelerce TYB Kahramanmaraş Şubesi’nin yükünü yüksünmeden dostlarıyla paylaşan İsmail Göktürk Hoca hiçbir zaman şairim demedi ama şairler ve şiirden anlayanlar “o bir şair” dedi. Türk Edebiyatı’nın Beyaz Kartalı Bahaeddin Karakoç “İsmail şairdir” diye şahitlik etiğine göre daha ne olsun? Ali Yurtgezen Hocam da “Soluk Soluğa Şiirler” kitabının önsözünde “İsmail Göktürk eskilerin tâbiriyle hudayînâbit bir şair” diye hüküm bildirmiş. Ali Hoca haklı; arıya ilham (Nahl; 68) buyuran Rabbimiz Hazret-i İnsandan ilhamını esirger mi? Nikah için iki şahit gerekir. İsmail Hoca’nın şiirle kıyılan nikahına iki er kişi “İsmail Hoca şairdir” diye şahitlik ettiğine göre bize de “eyvallah” demek düşer.
İmanın ve dumanın her ikisi birden her sineye yakışmaz, İsmail Hoca’ya yakıştığı kadar. İlk tanıştığımız 1997’den bu yana fikirlerinden ve dumanından istifade ettiğim ve dahi şiirlerinden keyif aldığım İsmail Hocam, bazen çat-kapı gelirdi odama; elinde gönül fırınında yeni piştiği için dumanı üstünde şiirleriyle. Sanıyorum “Akşam Düşünceleri” şiirini ilk paylaştığı kişilerdenim: “Bu akşam kimse bana ud çalmadı” diye başlayan şiirinde Itrî’den, Dede Efendi’den, Hatip Zâkirî Hasan Efendi’den, Hacı Ârif Bey’den, Tanburî Cemil Bey’den bahseder…
Nefes şiirinde ise “Merhamet et halime her şeye agâhım Ali/ Var mı senden başka söyle irticâgâhım Ali” diyen Neyzen Tevfik’ten ilhamla “Bunca yıl kapındayım, yine ağyarım Ali/ Nâçarım, eşiğinden geçmedi âh-ı zârım Ali” diye seslenir...
“Erenler Dertliyiz, Dermân İsteriz”
“Erenler Dertliyiz, Dermân İsteriz” isimli denemeler kitabında ise fikirlerini serdeder, serbestçe. “Dostun davetine zaman olur mu?” yazısında “Sana gelmek yaşama sevincidir” diye seslenir, merhum Ahmet Doğan İlbey’e. “Başaramadım ustam” yazısında Ali Yurtgezen’den af diler; “Hayatın anlam bilgisine sayenizde vakıf oldum. Lâkin kâl’de kaldım, kâl’i hâl’e dönüştüremedim. Başaramadım; hakkını helal et, emeklerini zâyi eden talebene.” Kitaptaki bütün denemeler okunası. Ama “Bir elif çekti sineme, cânan bu gece” başlıklı üç yazı ise tam bir tefekkür ziyafeti. Kültür ve medeniyetimizi inşaa eden bütün dinamiklere derinlikli bakışlar atan ve okuyucuyu tefekküre davet eden yazılar…
Velhasıl bütün bu denemeleri ve şiirleri keyifle okudum. Geçmiş gün kendisine sorduğum bir soruyu şimdi yazılı olarak tekrar soruyorum: İsmail Hocam, niçin bu kadar az yazarak bizi şiirlerinizden ve fikirlerinizden mahrum ediyorsunuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder