Asıl konumuz olan şiir şöleni mevzusuna geçmeden önce, vaziyetin daha iyi anlaşılabilmesi için elimden geldiği, dilimin döndüğü kadarıyla şölen, yarışma ve festival kelimelerinin açıklamasını yapmak istiyorum. Belli bir amaçla düzenlenen eğlence ve sanat gösterilerine şölen, bir konuda belli şartlarla açılan ve kazananlara ödül verilen bilgi, yetenek, güzellik ve benzeri konularda üstünlüğü ortaya koymak için düzenlenen faaliyetlere yarışma ve genellikle yerel bir topluluk tarafından belirlenmiş ve geleneksel hale gelmiş gün ve tarihlerde kutlanan, yapıldığı yörenin sembolü haline gelmiş etkinlikler bütününe ise festival denir. Genellikle ilkbahar ve yaz aylarında ülkemizin birçok şehir, ilçe, kasaba ve köyünde şölen, yarışma veya festival adı verilen değişik etkinler düzenlenir. Bu etkinliklerde halk bazen türkülerle neşelenir, bazen davul zurna sesiyle coşar. Karakucak güreş festivallerinde pehlivanlar peşrev atar. Bal festivallerinde arıların yaptığı ballar yarışır. Elma yarışmalarında çiftçilerin yüzü güler. Yörük şenliklerinde develer kozunu paylaşır. Mayıs ayından eylülün sonuna kadar Anadolu’nun her köşesi buram buram şenlik kokar. Konuyla ilgili olarak; Kahramanmaraş Karakucak Güreş Festivalini, Dolunay Şiir Şölenini ve Göksun Elma Yarışmasını örnek olarak gösterebiliriz.
Her şölenin, her yarışmanın ve her festivalin düzenlenme amacı farklı olur. Çağlayancerit Ceviz Festivali en iyi cevizi üreten çiftçiyi ödüllendirerek diğer çiftçileri de kaliteli ürün üretmeye teşvik etmek amacıyla düzenlenirken, Dolunay Şiir Şöleni sanatta merhale kat etmiş, eserleriyle yurt çapında tanınmış şairlerin şiirlerini dinlemek için yapılır. Festivaller yarışma ve şölenlere göre daha kapsamlıdır. Yarışma ve şölenler genellikle bir konu için düzenlenip, bir veya iki gün kadar kısa süreler içinde icra edilirken festivaller birden çok konuyu içine alacak şekilde düzenlenip bir günden başlayıp bir haftaya kadar süren zaman dilimleri içinde icra edilmektedir. Bu etkinliklerin arasına son zamanlarda fuar, şehir tanıtım günleri gibi faaliyetlerin eklendiğini de görüyoruz. Bu etkinlikleri planlanmasından başlayıp icra edilmesine kadar geçen süreçte bir çok isimsiz kahramanın emeği olur.
Piyasada Besni üzümü veya Peygamber üzümü olarak satılan çerezlik altın renkli sarı üzümün asıl membaı Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesidir. Gölbaşı ilçe olmadan önce Besni ye bağlı olduğu için ilçe olduktan sonra üzüm Gölbaşı topraklarında üretilse de ismi Besni üzümü olarak söylenmeye devam etmiştir. Gölbaşı halkı Besni üzümünün adını Gölbaşı üzümü olarak değiştirmek için büyük çabalar sarf etse de aradan geçen yetmiş yıllık süreçte başarılı olamamıştır. Gölbaşında üretilen besin değeri yüksek, aroması oldukça güzel olan çerezlik üzüm çerezcilerin tezgahlarında Besni üzümü olarak yerini almaktadır. Gölbaşılarda geçim kaynakları olan bu üzümü kamuoyuna en iyi şekilde tanıtmak için her yıl çeşitli etkinliklere imza atmaktadırlar.
Benim Erciş’teki vazifemden ayrılıp Gölbaşı’nda göreve başladığım yıl Gölbaşı’nda “Gölbaşı Üzüm Teşvik Yarışması” adı altında bir etkinlik yapıldı. Bu etkinlik ben varmadan önceki yıllarda da geleneksel olarak yapılıyormuş zaten. Ben sosyal ve kültürel faaliyetlere meraklı bir insan olduğum için davetli olmadığım halde özel olarak Belören’den Gölbaşı’na gidip Üzüm Teşvik Yarışmasına izleyici olarak iştirak ettim. Bu etkinliğe katılmamda bağ bahçe işlerinde uğraşarak büyümüş bir köy çocuğu olmam veya kaymakam beyi yakinen tanımam etkili olmuş olabilir diye düşünüyorum. Katıldığım program ilçe tarım müdürünün açılış, kaymakam ve vali beylerinin protokol konuşmalarıyla başladı. Üzümleri birinci, ikinci ve üçüncü olarak dereceye giren çiftçilerin çeyrek, yarım ve tam cumhuriyet altınıyla ödüllendirilmesiyle devam etti. Ayrıca üzümleri ilk on arasında yer çiftçilere birer tane kollu ilaç pompası verildi. Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü Halk Oyunları Ekibinin halk oyunları gösterisi ve mahalli sanatçı Ahmet Varki’nin sahne aldığı halk müziği konseriyle son buldu. Programın başlamasıyla bitmesi iki saat bile sürmedi. Programın düzenleme amacı güzeldi ama muhtevası Gölbaşı gibi gelişmiş bir ilçe için yetersizdi. Gölbaşı yurt dışında çalışanı çok olan bir ilçe olduğu için programa katılan insan sayısı bir hayli fazlaydı. Üzüm teşvik yarışmaları daha sonraki yıllarda da rutin bir şekilde düzenlendi. Yarışmalar düzenlendi ama yapılan etkinliklerin içeriğinde pek bir değişiklik olmadı. Her yıl dereceye giren çiftçiler ödüllendirildi. Halk oyunları gösterisi yapıldı. Mahalli sanatçılar türkü söyledi. Seyirciler alkışladı. Her yıl aynı tas aynı hamam misali aynı formatta programlarla yola devam edildi. Kambersiz düğün olmaz misali ben de her yıl bu etkinliklere eksiksiz olarak katıldım.
Gölbaşı Kaymakamı Şeref Ataklı Ordu İl Hukuk İşleri Müdürü olarak tayin edilip yerine yönetsel, sosyal ve kültürel konularda fevkalade tecrübeli ve başarılı bir insan olan Arıcak Kaymakamı Tahsin Kurtbeyoğlu Gölbaşı Kaymakamı olarak atanınca işin hem şekli hem de muhtevası değişti. Atalarımız “At sahibine göre kişner” diye boşa söylememiş.
Tahsin Beyin Gölbaşında göreve başladığı sene cumhuriyetin yetmiş beşinci yıl dönümüydü. Cumhuriyetin 75. yıl dönümü ülkemizin her yerinde olduğu gibi Adıyaman’ın şirin ilçesi Gölbaşı’nda da Tahsin Beyin himayelerinde coşkuyla kutlandı. Gölbaşı ilçesi baştan sona Türk bayrakları ve 75. Yıl dövizleriyle donatıldı. Evler, iş yerleri caddeler ve sokaklar gökkuşağı gibi rengarenk süslendi. Gölbaşında kutlanan Cumhuriyet Bayramı’na usta bir yönetici elinin değdiği ilk günden hissedildi. Benim çalıştığım okulun resim öğretmeni Niyazi Bey lise döneminden Tahsin Beyin okul arkadaşıydı. Niyazi Beyde çalıştığımız okulda benim yakın arkadaşımdı. Gölbaşında yapılan Cumhuriyet Bayramı törenlerinde kullanılacak olan döviz, kırlangıç bayrak ve benzeri materyalleri Niyazi Bey hazırladı. Niyazi Bey bu materyalleri hazırlarken benimde az çok katkım oldu. Niyazi Bey öğretmenliğe başlamadan önce İstanbul’da reklam ajanslarında grafiker olarak çalıştığı için logo tasarımı, tabela yazımı ve serigraf baskı gibi işlerde tecrübeli ve oldukça profesyonel bir elamandı. Ben de Niyazi Beyin yanında yardımcı elaman olarak çalıştım. Tören materyalleri Niyazi Bey tarafından hazırlanınca maiyet çok düşük oldu. Cumhuriyetin kuruluşunun 75. Yıl dönümünde az da olsa katkı sağladığım için aradan çeyrek asırdan fazla bir zaman geçtiği halde bu konuda kendimi bahtiyar hissederim. Cumhuriyetin 75. Yıl dönümü programı hazırlıkları yapılırken Tahsin Bey gibi münevver bir şahsiyetle tanışmamı bu fani dünyada elde ettiğim en önemli kazanımlardan biri olarak kabul ederim. Gölbaşında düzenlen 75. Yıl etkinlikleri halkın hüsnü teveccühüne mazhar olduğu gibi, ulusal basında çıkan haberler marifetiyle yurt çapında ses getirdi.
Tahsin Bey döneminde (1999) Gölbaşı Üzüm Teşvik Yarışmasını adı Gölbaşı Festivali (Gölfest) olarak değiştirildi. Kapsamı genişletildi. Programa üzüm yarışmasının yanı sıra tarım makinaları standı, halk müziği konseri gibi etkinlikler eklendi. Bu etkinlikler yapılırken halkın festivale en üst seviyede maddi ve manevi katılımı sağlandı. Ziraat Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası gibi sivil toplum kuruluşlarının desteği alındı. Gölbaşı Festivali beklentinin kat kat üzerinde bir coşkuyla icra edilerek halkın hüsnü teveccühüne mazhar oldu.
İki bin yılında Gölbaşı Festivali hazırlık çalışmaları henüz başlamamıştı. Muhtemelen ağustos ayının ortalarıydı. Bir gün Kaymakam Beyi ziyarete gitmiştim. Sohbet esnasında Kaymakam Bey “Hocam bu sene festival etkinlikleri içerinde bir de şiir şöleni yapabilir miyiz?” dedi. Ben de “Yaparız Kaymakam Bey” dedim. Kaymakam Bey “Nasıl yaparız Hocam” dedi. Ben ise “Çok kolay Kaymakam Bey” dedim. Kaymakam Bey “Nasıl kolay Hocam” dedi. Ben “Kahramanmaraş’ta Şair Bahaeddin Karakoç var. Bahaeddin Karakoç’un yetiştirdiği çok sayıda şair var. Bu şairler her yıl birlikte Dolunay Şiir Şöleninde şiir okuyorlar. Bir kısmı Maraş’ta, bir kısmı farklı şehirlerde oturuyorlar. Bahaeddin Karakoç abiye söyleriz. Bahaeddin abi bu şairleri getirir. Hem güzel bir şiir şöleni olur, hem de masraf az olur Kaymakam Bey” dedim. Kaymakam Beyin benden Bahaeddin Karakoç adını ve Dolunay Şiir Şöleni meselesini duyunca gözlerinin içinin nasıl güldüğünü, nasıl mutlu olduğunu sizlere anlatamam. Kaymakam bey bana “Hocam haftaya Kahramanmaraş’a git. Konuyu Bahaeddin Abiyle görüş bakalım. Ne diyecek” dedi. Bende “Baş üstüne efendim” diyerek, mesai saatinin bitmesine az bir zaman kaldığı için Kaymakam Beyin yanından ayrıldım.
Evime gittim. Yemekten sonra Kahramanmaraş’ta oturan şair dostlardan birini arayarak Bahaeddin Ağabeyin telefon numarası ve evinin adresini aldım. Haftaya yüz yüze görüşme yapabilmek için randevu talebiyle evine telefon ettim. Kendisiyle üniversite öğrencisi olduğum dönemden az çok bir tanışmışlığım olduğu için kendimi tanıtmakta fazla zorluk çekmedim. Şiir şöleni mevzusunu kısaca anlattım. Şiir şöleni konusunu görüşmek için çarşamba günü öğleden sonrası için randevu aldım. Bahaeddin Ağabeyin telefon görüşmemizdeki sesinden şiir şöleni konusunda bize yardımcı olacağını hissettim.
Çarşamba günü Bahaeddin Ağabeye takdim etmek üzere küçük bir hediye alıp, Kaymakam Beyin görevlendirdiği bir arabayla Gölbaşı’ndan Kahramanmaraş’a hareket ettim. Bir saatten fazla süren yolculuğum esnasında Bahaeddin Ağabeye mevzuyu ne şekilde anlatacağım, Bahaeddin Ağabey beni evinde nasıl karşılayacak gibi konular üzerinden zihnimde yüzlerce senaryo oluştu. Heyecandan terlemeye başladım. Heyecanımı araç sürücüsüne fark ettirmemek için ne çabalar harcadığımı bir bilseniz. Şoför de Kahramanmaraşlı olunca Bahaeddin Ağabeyin Binevler Mahallesi Platin Apartmanındaki meşhur evini elimizle koymuş gibi bulduk. Şoför aşağıda kaldı. Ben asansörsüz binanın merdivenlerinden üçüncü kata çıkarken içinde bulunduğum halet-i ruhiyemi size nasıl anlatsam bilemiyorum. Üçüncü katta Bahaeddin Karakoç yazılı kapıyı görünce kriz geçiren bir insan misali kalbim pat küt atmaya başladı. Zile bastığım anda heyecanım zirveye ulaştı. Kapı açılıp, karşımda Türk Şiirinin Ak Saçlı Beyaz Kartalı Bahaeddin Karakoç’un gülen yüzünü görünce heyecanım bıçakla kesilmişçesine birdenbire sona erdi. Kapıdan içeri adımımı atar atmaz merhum Hatice Teyzemin bir anne şefkatiyle “Hoş geldin oğlum” demesi heyecanımı büsbütün ortadan kaldırdı. Karşılamadaki samimiyetin vermiş olduğu rahatlıkla salondaki tekli bir koltuğa kendi evimdeymiş gibi oturdum.
Bahaeddin Ağabeye önce kendimi tanıttım. Sonra Kaymakam Beyi anlattım. Bu sırada Hatice Teyze kahvelerimizi getirdi. Kahvemizi içerken Bahaeddin Ağabey bana “Ali Şeyh Özdemir’i tanıyor musun?” diye sordu. Ben de “Tanıyorum” abi dedim. Bahaeddin Ağabey “Nasıl tanıyorsun” dedi. Ben de “Gölbaşında edebiyat öğretmeni. Merhum Belediye Başkanı Turan Özdemir’in oğlu. Eski Belediye Başkanı Yusuf Özdemir’in kardeşi...” gibi klasik cümlelerle Ali Şeyh Özdemir abiyi anlatmaya başladım. Bahaeddin Ağabey sözümü keserek “Anlattıklarından önce o bir iman adamı” dedi. Ben Bahaeddin Ağabeyden bu sözü duyunca Ali Abi gerçekten bir şeyh de benim haberim mi yok diye evhamlanmaya başladım. Daha sonra Bahaeddin Ağabey Ali Şeyh Özdemir Abinin Fatsa Lisesinde çalışırken çıkartmış olduğu bir dergiyi ve dergi konusunda hakkında açılan bir soruşturmayla ilgili vermiş olduğu mücadeleyi anlattı.
Bu girizgahlardan sonra ziyaretimizin ana gündemi olan “Gölbaşı Şiir Şöleni” konusuna geçtik. Festival etkinlikleri kapsamında şiir şölenini yapmak istediğimiz günü ve saati kendisine anlattım. Kendisi de bana “İyi şiir yazan on civarında şair getireceğini, şiir şöleninin çok güzel olacağını ve herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağını” söyledi. Ben de bir hafta sonra Kaymakam Beyle yeniden ziyaretine gelmek için kendisinden randevu alarak mutlu bir şekilde Bahaeddin Ağabeyin evinden ayrıldım. Kahramanmaraş’a giderken yaşadığım sıkıntının aksine Gölbaşı’na giderken zafer kazanmış komutan kadar sevinçliydim. Gölbaşı’na vardıktan sonra Bahaeddin Ağabeyle yaptığım görüşmeyle ilgili bilgileri Kaymakam Beye anlattım.
Bahaeddin Karakoç Ağabeyin ziyaretine Kaymakam Bey, Ali Şey Özdemir Abi ve ben üçümüz birlikte geldik. Bahaeddin Ağabeyle Kahramanmaraş’ın ünlü pastanelerinin birinde bir araya geldik. Ziyaret meclisimize Kaymakam Beyin arkadaşları Türkoğlu Kaymakamı Namık Kemal Bey ile Göksun Kaymakamı Atilla Bey de teşrif ettiler. Ziyaretimiz esnasında Gölbaşı Şiir Şöleninin yanı sıra muhtelif edebi konular üzerinde güzel sohbetler yapıldı. Ziyaretimiz amacına ulaşınca orada kalacak olan dostlarla vedalaşıp Kahramanmaraş’tan ayrıldık.
Tertip Komitesi Gölbaşı Festivalinin, özelliklede festival etkinlikleri arasında yer alan şiir şöleninin sıfır hatayla tamamlanması için toplantılar yapıp kararlar almaya başladı. Ben ve Ali Şeyh Özdemir Abi de bu komitede yer alıyorduk. Yapılan toplantılarda konser için davet edilecek sanatçılardan Festival tarihinin yaklaşması üzerine Kaymakam Bey başkanlığında bir tertip komitesinden tutun da üzümleri değerlendirecek jüri üyelerinin tespit edilmesine kadar her türlü konu görüşülüp, tartışmaya açılıyor ve ortak bir karara varılıyordu. Komite üyelerinin görev unvanları farklı bile olsa her üyenin fikrine saygı duyuluyor oylaması yapılıyordu. Festivalin amacına ulaşması için her konu ince elenip sık dokunuyordu. Festival hazırlıkları eylül ayının sonuna kadar eksiksiz olarak tamamlandı.
Etkinlikler programdaki sıraya göre icra edilmeye başlamadan önce kaymakamlık binasının önünde muhteşem bir açılış töreni yapıldı. O gün davullar farklı çalıyor zurnalar coşuyordu. Gökyüzünde uçan turnalar bile bu güzelliğe kanat çırpıyordu. Üzümü dereceye giren çiftçilerin yüzlerinde güller açıyordu. Düzenlenen konserlere on binlerce vatandaş bir sel gibi akın ediyordu.
Bir ekim günü icra edilecek şiir şöleninde şiir okumak için Kahramanmaraş’tan Bahaeddin Karakoç Ağabeyle birlikte İnci Okumuş, Yasin Mortaş, Ramazan Avcı, Hasan Ejderha gibi hecelerle dama oynayan, kelimeleri dans ettiren sekiz dokuz tane şair geldi. Sakarya’dan Aysen Akdemir Abla ile Ömer Emacan Abi teşrif ettiler. Şanlıurfa’dan Hasan Akçay Abi katılım sağladı. Gölbaşı dışından gelen şairleri ev sahipliğine yaraşır şekilde karşıladık. Gölbaşından ben, Ali Şeyh Özdemir Abi ve Dr. Türkay Yücel de ilçe dışından gelen şairlerin arasına katıldık. Böylelikle Gölbaşı Şiir Şöleni Afişinde isimleri yazılı on altı şair eksiksiz olarak tamamlanmış oldu. İlçe dışından gelen şair arkadaşlar daha şiir şöleni başlamadan Gölbaşılarla dostluklar arkadaşlıklar kurdular. Bahaeddin Karakoç Ağabey bu arada şiir yazan Gölbaş’ lı iki üç gencin şiirini çoktan okuyup değerlendirdi bile. Bana göre böylelikle şiir şöleni başlamadan amacına ulaşmış oldu.
Misafir olarak gelen şairlerle tanışma faslı bittikten sonra, küçük bir Gölbaşı gezisi yaptırdık. Şiir şölenin başlamasına yarım saat kala üç yüz kişilik salon ağzına kadar doldu ve taştı. Misafirler ayakta kalmasın diye ara boşluklara ilave sandalyeler konuldu. Kaymakam Bey başta olmak üzere bütün protokol üyeleri salondaki yerlerini aldılar. Kahramanmaraş’tan gelen şair Ramazan Avcı Beyin sunumuyla şiir şöleni başladı. Şölene teşrif eden seyirciler elit insanlardan oluşunca dinlenecek yerleri sükûnet içinde dinlediler. Alkışlanacak yerleri coşkuyla alkışladılar. Şölenin kalitesine helal getirecek iğne ucu kadar olsa dahi olumsuz bir hadise vuku bulmadı. Şairler genellikle daha önce yayınlanmamış en güzel şiirlerini bizler için okudular. İzleyici sayının çok olmasından şairler, şiirlerin güzel olmasından izleyiciler memnun oldu. İzleyiciler daha önce adını duydukları ama kendini görmedikleri Türk şiirinin beyaz kartalı Bahaeddin Karakoç Ağabeyi karşılarında şiir okuyarak görünce şaşkınlıklarını gizleyemediler. Programın sonunda şairlere katılım belgeleri ve plaketleri takdim edildi. Günün anısına fotoğraflar çekildi. Böylelikle Gölbaşı’nda ilk defa yapılan şiir şöleni eksiksiz olarak tamamlanmış oldu. Gidecek şairler memleketlerine gönderildi. Kalan şairler otellerine götürüldü. Otelin lobisinde edebiyat sohbetlerine devam edildi. Bahaeddin Ağabeyden daha önce hiç duymadığımız edebi konularda cümleler duyduk. Bilgiler edindik.
Şölene katılan şairlerin bazıları Gölbaşı Şiir Şöleninin katıldıkları en güzel şiir şöleni olduğunu itiraf etmekten kendilerini alı koyamadılar. Sabahleyin gece Gölbaşı’nda konaklayan şairleri memleketlerine uğurladık.
Kahramanmaraş ve Adıyaman’daki mahalli basın, mahalli basının köşe yazarları Gölbaşı Şiir Şöleniyle ilgili olarak güzel yazılar kaleme aldılar. Ulusal basın ajansları da haberlerinde Gölbaşı Şiir Şölenine önemli ölçüde yer verdiler. Gölbaşı Şiir Şölenindeki güzellikleri anlattılar. Bizler de bu haberler üzerine sevindik ve gururlandık.
Gölbaşı gibi küçük bir Anadolu ilçesinde böylesine güzel bir şiir şölenin icra edilmesindeki en büyük başarı elbette ki gerçek bir şiir sever, başarılı bir devlet adamı olan Kaymakamımız Tahsin Kurtbeyoğlu’na aittir. İnkâr etmek haksızlık olur. Benim de bu çorbada az da olsa tuzum bulunduğu için o günden bugüne kadar kendimi mutlu ve bahtiyar hissederim. Tertip komitesinde görev alan Ali Şeyh Özdemir abi başta olmak üzere diğer üyelerin katkıları da her türlü takdirin üzerindedir. Zaten tertip komitesi kolektif bir ruhla çalışmasaydı şiir şöleni bu kadar güzel geçmez, başarılı bir şekilde sonuçlanmazdı. Eminim ki onlar da en az benim kadar mutlu ve gururludurlar. Kaymakam bey zaten gitmiş olduğu her ilçede başarı grafiğini artırarak ülkemize hizmet etmeye devam etmektedir.
Bir yıl sonra Tahsin Beyin kaymakamlığı döneminde Gölbaşı Şiir Şöleninin ikincisi de ilk yaptığımız şölenden daha güzel bir şekilde icra edildi. Tahsin Bey Gölbaşı’ndan ayrıldıktan sonra Gölbaşı Şiir Şöleni birkaç kez daha yapıldı ise de çeşitli nedenlerle aralıksız olarak devam ettirilemedi.
Tahsin Karabeyoğlu’nun kaymakamlığı döneminde ülkemizin dört bir köşesine ses veren, edebi bir etkinlik olarak isminden bahsettiren Gölbaşı Şiir Şölenlerine aralıksız olarak devam edilemese bile Gölbaşı Şiir Şölenleri Türk Edebiyat Tarihinin tozlu sayfalarına adını altın harflerle yazdırmış oldu.
Edebiyat Tarihimizin tozlu sayfaları arasında yerini alan Gölbaşı Şiir Şölenlerinin icrasına yakın bir zamanda devam edilecektir diye ümit ediyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder