GÜNLÜMR DAMLAYANLAR/Gün Sazak GÖKTÜRK















Yıldızlarla sırlı yedi kat sema...
Ölümün siretinde aşk...
Aşkın siretinde kadın...
Ruha dem üfleyen rüzgâr...
Gayya çukurlarına itilen beden...
Hayalde irem bahçeleri...
Ağaç köklerinde ölü bulunan kör çocuk,
Kitabında yedi renk gökyüzü...
Mezar taşları, bilge baykuşlar,
Asri gönül ülkemde asırlık yalnızlıklar...

 ***
Alaca karanlık filmleri gibi hayat,
Hep bir alt yazı 'karanlıktan korkma'...
Adımı dillendirir bir lâl,
Kulağımda bir can sesi, zangoçlar...
Üç harflilere mi karışıyorum nedir...
Bari adı aşk olsa...
Aşk olsun sana dese ya hapşırınca insanlar...
***

Gün gelecek bozkıra dökülecek tutulmuş bu nehirler...
Acının su yerine beslediği bu topraklarda
gizliden büyütülen sevdalar
İnadına yaşanan ümit dolu hayatlar var
Hiç kimseye hesap vermeden
ve hiç bir şeyi umursamadan
Umarsızca uçurum kenarlarında
Zemheri mevsiminin ortasında
Yağan kara inat
Açan kardelenler var

 ***
 Kindar piyonlarınızı üzerime salabilirsiniz...
Altını ıslatan korkularınızla ey insanlık...
Korku çoktan silindi, güneş henüz doğuyor...
Gözlerinizin kamaşması hiç bir şey...
Sallantılarımız sizin piyonlarınızın ayaklar altında ezilmesinden...
Afgan çocuklarına hediye ettiğiniz bomba bebekler gibi...

 ***
Gıyabi cenaze namazlarına niyetliyim içimdeki acılara...
 Hayat bir sınav ve iki kelime...
Doğum ve teneşir taşı...
Aşk yalnız ve yalnız bir cümle...
'o taş tek kişilik arkadaş'

 ***
Ama çok geç artık sizin için...
Yine mi dakikalık sanemleşmeler?
Ey lâl sen sesli oku Fatiha’nı,
Dilim döner âmine
Lakin nefesim yeter mi bilmem veladdaline?

***
En uzun gecem
En nurlu gün'üm
Güneş misafir
Nur ev sahibim
Hoş geldin annem...

***
Kelimeler günah
Ben günahkâr...
Gece bir han sen yolcu...
Hancı sun yârin elinden serabı...
Bir kadeh içelim...
Tövbeye erelim...

SEN NERDESİN/Şeyhşamil EJDERHA














Hislerim dökülür mü dilimden, bilmem
Sarardı yapraklar anla, bahara çok var
Gökyüzü aydınlık, yer karanlık
Çoğu insana sorsan ne anlar, yaşamak nedir?

Azrail anlar mı gülün dikeninden
Gündüz geceden bu kadar farklıyken
Ay'ın Güneş'e âşık olduğunu
Bir gül düşse yüreğine, ecel kapıyı geçse
Dikeni delse bağrını, ürkek gözleri düşse
Gül Bülbül'ü bırakır mı son nefesinde?

Sevmek nedir bilir misin sen, Elif sureti
Toprağa dokunmak gibi bir şey, yumuşak
Gecenin gündüzü boğduğu bir zaman
Anlarsın güneş tekrar doğacak
Ya Sevgili nedir cana can katan
Can var mıdır ki canan olmadan

Şiir kadar güzel mi hislerin
Hissettiklerini anlar mı dilin
Hakka yürümek varmış kısmet, kader zamanı
Yaşam zincir kadar kısa düşün sen neredesin?

                                               23-09-2013 PAZARTESİ

Cisim/Fazlı BAYRAM











cam bardakta leke
kundakta şerbetler tadında zehir
tabakalardan arındırılmış tütün sızması
diplerine cami duvarlarının
bir içimlik zerdali yaftası
bir atımlık sürgün

cisim
yaylardan çıkmasıdır okun
kartal kanadındaki son damla kan
dimdik bir çuval ve açlık
tere yağda kıl
bülbül gömleklerinde düğüm

DÜŞ Kİ GÖR‏ / Metin ACAR














Vakitsiz kurulmuşum
Cebimden bir metelik çıkmaz
Çevir çevir kendime beni
Kırılmış zamana ders ver
Benimle oyun oyna
Gül ve geç

Dikenlerimle
Yola koyulmuşum
İsmimi bile unutmuşum
Koyulunca bir gölgeye
Kendimi bile unutuyormuşum

Yerim ve zamanım
Kalbim ve ben
Aslında yanılmışlığım
Yakınmışım dünyaya
Sonsuzluk sorularıyla
Sonsuzluğa dalmışım

Taktım kafayı
Çok da takıntılıymışım
Kendimden kaçıyormuşum
Delilikmiş yaptıklarım
Uykumda sayıklıyormuşum

Arabaları sevmiyorum
Lastik kokuları gitsin
Bırakın beni sakin bir yere
Şimdi olmasa da
Vakitlice özliyeyim sizleri

Mevsimlerin hep baharı
Kelimelerin hep kısası
Uykuların hep rüyasızı
Sessizliğin en doruğu
Gülmenin en azı
Yalnızlığın en koyusu
Ve çayın en demlisi
Ve çayda şekersizi
Bana hoş gelir
O yarin bir gülmesi

Düş ki gör
Yakınından neler geçer
Kim gider
Kim gelir
Düş ki
Anla
Nasıl kalıyor
Her şey yanına
İki katı fazlasıyla

SÜRMENE SANCISI/Fazlı BAYRAM

                       



 /bıçağı keskin olur sürmenenin/





rahiv bir yelelenmenin bozkırında
sarı kantaron
ot demlemesiyle demlik içinde
deh dıgıdık
ve
tümden gelim serencamında
saç diplerinden rayihalanan
merhametin sürülmesi
sürme diye tahtlara
takrar alnından öpülen
meselelerin tecessümü
dolayısıyla merdiven basamaklarından
yukarı sonrası alınan kuru keyif
aşağı öncesi çekilen tuvalden kalma
ergime mi
bu belli
bilinmezin meseLA sonrasında
dolu testi su testisi
boş testi şarap
terazi kan terzisi

saat ışık ve tat
ve ayak
biraz da bu yana bak
gördüğümü göstermeden gördüm seni
beni gördüğünü gördüğümü de…
al sat al sat ne olacak böyle
dini sattı adam gözümün önünde
arşa ıslıklanan yalancı renkler
ışık olsa daha iyi
hem dumanı üstündedir ışığın
ihanet önce gözüne dolar eyvahın
sonra mabedidir sığınanının
ikimizi birbirimizden kurtaran
sen de meseLA sın
ben de
nerde La oluşumuzun farkındasıyız.

DUA / Murat Türkmenoğlu











İncinmesin,
Kırılmasın,
Bükülmesin
O narin yürek
Düşmesin o gözlere
Bir damla yaş


Dudaklar büzülmesin ağlamaktan
Yüzün düşmesin kederden, ayrılıktan
Bilirim çaresidir sevdiğinin bir çift tatlı sözü
Merhamettir bakışlarının özü,
Yüce Mevlam rahmetidir yüzündeki tebessüm,
Onun hediyesidir çünkü bu fani ömrüm.

ANNE BABA SİZİ DAVA EDİYORUM/Memduh ATALAY (Şeref Misafirimiz)


Beni yapmaya karar verip vermediğiniz bir eşya durumuna indirgeyerek varlığımın metafizik boyutunu yok saydığınız için dava ediyorum! Melankolinize bir ek, dalinli günlere bir elaman, kardeşsiz sıkıldığım, futbol sahası bozması evlerinizin çocuk odalarına bir aksesuar olarak düşündüğünüz için dava ediyorum!

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Okuyacağım temel eseri seçerken bile televizyon ve gazeteyi esas aldığınız için dava ediyorum! Beni nerden geldiğimi, niye geldiğimi söyleyecek eserlerle tanıştırmayıp çocuk nedir bilmeyen seminercilerin hastalıklı kurallarına göre değerlendirdiğiniz için. Damağımı besleyip dimağımı fakir bıraktığınız için dava ediyorum!

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Dizi film ve futbol merakınız kadar hislerimi, düşüncelerimi, itirazlarımı önemsemediğiniz için dava ediyorum! Arabanız ya da beyaz eşyanız bozulduğunda tamirciye koşmanıza rağmen benim ince sitemlerimi, alarm veren aykırılıklarımı anlamadığınız için dava ediyorum.

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Ninemi, dedemi bayramlık bir ziyarete dönüştürüp beni hiç tanımadığım bakıcıların eline bıraktığınız için dava ediyorum! Sınır, model, metrekare tanımayan eşya tutkunuza beni alet edip “bak senin için çalışıyoruz” diyerek tüketim tutkunuza beni alet ettiğiniz için dava ediyorum!

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Anlamsız ve unutulan bilgilerin sınavlarında dereceme göre, sınav başarıma göre beni sevdiğiniz için dava ediyorum! Beynimi ve kalbimi mideme meze yapmakla kalmayıp ilkokuldan üniversiteye kadar beni masa başında sınav mahkûmu yapmanızdan ötürü dava ediyorum! Çocukluğumu çaldınız, beni arkadaşsız bıraktınız! Adres defterimde birçok isim var ama dostum yok! Sizin hastalıklı tutumunuzdan ötürü hep rakibim oldu hiç arkadaşım olmadı. Kendi başarısızlığımı değil komşunun ya da akrabanın çocuğunun başarısını dert edinmeme sebep oldunuz!

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Hayatın beş seçenekten ibaret olmadığını ve başarının illa baş olmak olmadığını bilmediğiniz için dava ediyorum! Toplantılarınızda “bizim çocuk da şurada okuyor” diyerek caka satma duygunuzu kendi tercihlerime yeğlediğiniz için dava ediyorum!

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Aman ne derler” i önemsediğiniz kadar “Allah ne der” i önemsemediğiniz; böylece beni kutsalsız bıraktığınız için dava ediyorum! Oyun, eğlence ve ders çalışma toplantılarıma önem verdiğiniz kadar tefekkürüme önem vermediğiniz için dava ediyorum! İnsanların arkasından konuşmayı, olmadan görünmeyi, köşe dönmeyi, uyanık olmayı öğrettiğiniz kadar dürüstlüğü, kanaati, paylaşmayı öğretmediğiniz için dava ediyorum!

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Reklâmların, rollerin dışında gerçek bir anne baba hüviyetini taşımadığınız için dava ediyorum! Korku hislerimin Allah korkusuyla istikamet bulamayışından ötürü filmlerle başkalaştığından dolayı davacıyım! Babamın takımını, annemin eşyalarını önemsemek zorunda bırakılmışlığım, şimdi kendim olamayışıma neden olduğu için davacıyım! Diploma derecesiyle araba markasıyla, ev metrekaresiyle mutlu olunamayacağını öğretmediğiniz için, bunca varlığıma rağmen hâlâ yoksul kalışıma neden olduğunuz için davacıyım!

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Bir saatlik, bir günlük, bir haftalık yolculuklara günler öncesi hazırlık yaptığınız halde mecbur olduğumuz sefere, büyük yolculuğa hazırlık yapmayı öğretmediğiniz için davacıyım! Bütün güvenlik sistemlerine rağmen korkularıma yenik düştüğüm için davacıyım! Misyoner kuşatmasına hedef olduğum için ve dinimden dönsem aslında bir şeyden dönmüş olmayacağım durumuna düştüğüm için davacıyım! Ölümü sadece mezarlıkta hatırlayan ve hemen unutan bir zihinle malul kalışımdan davacıyım!

Anne Baba Sizi Dava Ediyorum!

Amerikan ordusunda paralı asker olup Irakla savaşmayı düşünecek kadar milli ve İslami hislerden uzak olduğum için davacıyım! Kişiliğimi, özgünlüğümü, özgürlüğümü, duygularımı kaybettiğim için davacıyım. Çocukluğumu, içimdeki çocuğu yaraladığınız için davacıyım. Kuduz köpekten korur gibi beni düşünceden, kitaptan uzaklaştırdığınız için davacıyım.

Sizin gibi yetişen savcı ve hâkimler temyiz kabiliyetini kaybettiği için şimdi bu yaşlılık zamanınızda mahkûm sizsiniz, yargıçlık görevi bende. Cezanızı suçun cinsinden veriyorum: Dedem ve ninem gibi bayramlık olacaksınız ve size evlat hakikatini değil, evlat rolünü göstereceğim. Arabamı ve tatilimi düşündüğüm kadar sizi düşünmeyeceğim ve dahi çabuk ölmenizi arzu ederek bu dünyada başınıza bela ahrette davacı olacağım!

İMTİHAN DÜNYASI/ Hilal EJDERHA











Yüreğimizin katılığı
Engel midir gökyüzündeki yıldızları toplamaya?
Sahte midir hayata dair kurulan bütün hayaller?
Sadece ışıklar yanınca mı şehirler aydınlanır?

Hayat kaç günlüğüne sunulmuş önümüze?
Bir sabır bir şükür yeter de artar bir günümüze
Alnımızı okşayan seccade her günümüze müjde
Önümüze çıkan engel gelecekte ödüldür bize

Bu imtihan dünyası
Seslenir bize minarelerden
Allahu ekber Allahu ekber
Bırak bütün dertleri ve işleri
Aç elini, başla duaya, aktar gönlünü semaya

Ellerin ne kadar yakınsa semaya
Yüreğinin şehirleri o kadar parlaktır
Bırak olduğu gibi kalsın hayallerin en deli köşende
Sakın sözleri hapsetme karanlık gecelere

KALBİMDEKİ MERMİ/Fazlı BAYRAM













o mermiyi sen sürdün kalbime
böyle gezinirim sular gibi gölgende
her seher mazgallar aç
ziyaretçi gözlerine
sana bir tarih ve bir maden sunmalıyım
ötelerden berilerden

o mermiyi sen sürdün kalbime
koca bir kentin kenarından
ninni söyler gibi çocuklara
rüyalardan kalma sevinçlerdeyim
reçetem:
bozlaklar boyu Neşet Usta'dan ağıtlar
balıkları sen çağır Keremleri ben

o mermiyi sen sürdün kalbime
önce tatlı bir sendelemeydi
öküz boynuzunda dünya yavan ve soğuk
mantar tohumu saçılmış gibi şimdi kalbim
her yerinde mayın
her yeri  kopmuş bacak

GÜN GELECEK/Süleyman Aydemir

Seher yeli son yaprağı 
Fırtınada savuracak 
Deli tayların kısrağı 
Bir an için haykıracak 

İnsanlığa bir beyan var 
Duyun artık çığlıkları 
Yürekleri sarmış duvar 
Aşın artık çığlıkları 

Gökler gözü yaş doluyken 
Yeryüzünü kavuracak 
Dile gelen her bebekten  
Bir mahkeme kurulacak 

Secdelere varan başlar 
Yıldızları kuşanacak 
Bu dünyada tüm telaşlar 
Teker teker sorulacak 

Her devirde bir Firavun 
Ötesi yok berisi var 
Gel yavrucak sende avun 
Ciğeri yok derisi var 

Birlik bugün nişanımız 
Esen rüzgâr duyuracak 
Şaha kalkan imanımız 
Diyar diyar duyulacak